onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
Bu Sene Okumaya Doyacağız! 2022'de Raflarda Yerini Alacak Gözlerden Kalpler Çıkaran Kitaplar

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

Bu Sene Okumaya Doyacağız! 2022'de Raflarda Yerini Alacak Gözlerden Kalpler Çıkaran Kitaplar

Esra Demirci
19.03.2022 - 15:43

Her sene yepyeni kitaplar raflarda yerini alarak okuyucularla buluşuyor. 2022'nin ilk çeyreğini yarıladığımız şu günlerde 2022'de çıkacak kitapları sizler için listeledik!

Not: Yayınlanan kitapların açıklamaları tanıtım bültenlerinden alınmıştır.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

1. Ezbere Yaşayanlar - Vazgeçemediğimiz Alışkanlıklarımızın Kökenleri - Emrah Safa Gürkan

1. Ezbere Yaşayanlar - Vazgeçemediğimiz Alışkanlıklarımızın Kökenleri - Emrah Safa Gürkan

“Özgünlük” ve “yeni”nin sürekli övüldüğü bir çağda, detaylarda ne kadar ayrışsak da, temelde birbirimize çok benziyoruz. Sadece birbirimize benzemekle kalmıyoruz; bizden önceki nesillerden de o kadar farklı değiliz. Teknolojinin ve modernitenin getirdiği tüm yeni imkânlara rağmen birçok alışkanlığımızdan vazgeçemiyoruz. Benzer durumlarda benzer tepkiler gösteriyor, âdeta ezbere yaşıyoruz. Ve bunu değişmediğimizin pek de farkında olmadan yapıyoruz.

Gözlemlemenin, sorgulamanın, tutarlı fikirler geliştirmenin sancılı sürecine katlanmaktansa reklamvari sloganlarla özgünlüğü yakalayabileceğimizi sanıyoruz. Ve sonunda her tembel öğrenci gibi sınıfta kaldığımızda hocayı suçluyoruz.

İşte Ezbere Yaşayanlar, bir türlü vazgeçemediğimiz alışkanlıklarımızın tarihî arka planıyla birlikte antropolojik, sosyolojik ve psikolojik kökenlerini irdeliyor.

Bizim gibi olmayanlara neden tahammül edemiyor, yabancıdan ve farklıdan neden korkuyoruz? İnsanları niçin konuşma tarzına göre yargılıyor, argo kullananlara ya da aksanlı konuşanlara niçin yukarıdan bakıyoruz? Şu rasyonalite çağında neden hediye alıyoruz ve birbirimize bir şeyler ısmarlıyoruz? Niçin dedikodu yapmaktan vazgeçemiyoruz? Son elli yılda birçok hak edindikleri halde kadınlar neden erkeklerden farklı meslekler tercih etmekte ısrar ediyor? Bunca bilimsel gelişmeye rağmen neden hâlâ fala ve büyüye inanıyoruz?

Yukarıdaki sorulara cevap ararken anekdot denizinde boğulmadan diyardan diyara koşup çağdan çağa savrulacağız. Taş Çağı’ndan modern zamanlara, Kalahari Çölü’nden Trobriand Adaları’na, Güney Sudan’dan Alp Dağları’na, Çin’den Aztek diyarlarına keyifli bir yolculuğa çıkmaya, Evliya Çelebi’den Torquemada’ya, James Cook’tan Şamhat’a, Kraliçe Njinga’dan İmparatoriçe İrene’ye, konuşan şempanzelerden Akıllı At Hans’a, yamyamlardan hadımlara birçok ilginç karakterle tanışmaya hazır mısınız?

Ezbere Yaşayanlar’da iki yüz bin yıllık insanlık mirasının ortaya koyduğu birbirinden değişik toplum ve kültüre yönelerek davranışlarımızı şekillendiren ana etmenleri inceleyecek; kültürle biyoloji, geçmişle gelecek, gelenekle yenilik arasındaki çekişmeyi merkeze alarak, şartların alışkanlıklarımızı ne noktaya kadar değiştirebildiğini tetkik edecek ve doğamıza ne kadar hükmedebildiğimizi göreceğiz.

2. Kayıp Ağaçlar Adası - Elif Şafak

2. Kayıp Ağaçlar Adası - Elif Şafak

Geçtiğimiz Temmuz ayında İngiltere ve pek çok Avrupa ülkesinde yayınlanan Kayıp Ağaçlar Adası, Elif Şafak'ın İngilizce yazdığı bir roman.

Kıbrıs’tan Londra’ya götürülen küçük bir incir ağacının gözünden Kıbrıslı Rum Kostas ile yasak aşkı Kıbrıslı Defne ve kızları Ada’nın hikayesini anlatıldığı Kayıp Ağaçlar Adası, bu sene içinde Türkiye'de yayınlanacak.

3. Cadının Yüreği - Genevieve Gornichec

3. Cadının Yüreği - Genevieve Gornichec

Derler ki, yaşlı bir cadı yaşarmış doğuda…

Bu cadı güneş ve ayı kovalayan kurtlar getirmiş dünyaya. Derler ki, Asgard’a gitmiş ve üç kez ateşe verilmiş, üç kez yeniden doğmuş kaçmadan önce. Derler ki, eşsizmiş büyüsü, kâbusuymuş tanrılar tanrısı Odin’in bile. Derler ki, yaralı dudakları ve sivri dili olan bir adamı sevmiş, Loki derlermiş adına. Derler ki, doğurduğu çocuklar tanrıların alacakaranlığını, Ragnarök’ü getirmiş. Ve yine derler ki, kendisi direnmiş Ragnarök’ün alevlerine sonuna kadar, kalbi dışında her şey bir kez daha küle dönene kadar. Ancak kimisi onun hâlâ yaşadığını söyler.

İnsanlar ölür, tanrılar ölür ama o yaşamaya devam eder…

Cadının Yüreği’nde Genevieve Gornichec, İskandinav mitolojisinin göz ardı edilen ancak kıyametin gelmesinde doğrudan rol oynayan buz devi cadı Angrboda’nın hikâyesini anlatıyor. Loki’nin Asgard tanrılarından gizlediği eşi; Fenrir, Hel ve Jormungundr’un annesi; Odin’in alt edemediği rakibi Angrboda, bu kibirli tanrılar dünyasında kendi destanını yazma fırsatına ilk kez kavuşuyor.

4. Belki de Dünyanın Sonu - Yavuz Ekinci

4. Belki de Dünyanın Sonu - Yavuz Ekinci

Sultanın ölüm haberini alan bir şehzadenin bakış açısıyla şekillenen Belki de Dünyanın Sonu, baş karakterin sancağa çıkışından iktidara gelişi ve hatta ölüme gidişini konu alıyor.

5. Hayatın Sesi - Gülseren Budayıcıoğlu

5. Hayatın Sesi - Gülseren Budayıcıoğlu

Duygularımız durmadan akan derelere benzer. Doğduğumuzda pırıl pırıl olan o berrak dereye attığımız her sıkıntı, her kaygı, her üzüntü rengini değiştirir, onu bulanıklaştırıp karartır.

Bütün güzelliğine ve ihtişamına rağmen, hayat huysuz ve bencildir. Huysuz bir hayatla mücadele etmek, iyi yaşayabilmek ciddi bir sanattır. O sanatı da hayat kendisi öğretir bize; onun sesini duyanları, özen gösterenleri, anlamaya çalışanları bilir. Ona bakışımızı, duyduğumuz hayranlığı, onunla mücadele etmekten vazgeçmeyeceğimizi hissettikçe, bizimle başka türlü bir ilişki kurmaya başlar. Bize arkasını dönmez, unutmaz. İki kere vursa da üçüncüde öyle güzel şeyler yaşatır ki şaşırır kalırız.

Huysuz hayatla iyi geçinebiliyor, bunun için mücadele etmekten hiç yorulmuyor ve vazgeçmiyorsak, ne mutlu bize. Çünkü sadece bu mücadeleden hiç vazgeçmeyenlerin dereleri güneşte pırıl pırıl parlayarak akar…

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

6. Son Yolcu - Nedim Gürsel

6. Son Yolcu - Nedim Gürsel

Nedim Gürsel bu romanında kendi “ruh ikizi”nin portresini çiziyor. Hayatıyla yapıtının, öznel coğrafyalarının dökümünü yapıyor bir bakıma. Paris’le İstanbul, Saraybosna’yla Diyarbakır, Yunan eşiyle Kürt sevgilisi, yaşam coşkusuyla ölüm korkusu arasında gidip gelen bir yazarın dünyasında dolaştırıyor okuru. Ve beklenmedik gelişmelerin yaşandığı bir yolculuğa çıkarıp azınlıkların yakın tarihiyle de buluşturuyor.

Kurmacayla otobiyografik unsurların ustaca harmanlandığı anlatının odak noktasındaki yazar Deniz Çakır’ın belki bir ayağı çukurda ama, ülkesinin aydınlık geleceğine inancı da tam. Ne var ki, otoriter yönetime meydan okuduğu için tutuklanmadan önce “Son Yolcu”yu yazabilecek mi acaba? Unutulmuşların, yüzyıllar boyunca zulme uğrayıp göçe zorlanmışların, yerlerinden yurtlarından koparılmışların acısını dile getirebilecek mi?

“Küçük sevgilisi aslında özgürlüğüydü onun, başının belası değil. Hem öyle olsaydı bile tatlı, akıllı, sevdalı bir genç kadındı. Bal akıyordu ağzından. Kara, kapkara bakışlarıyla Diyarbakır’ın ta kendisiydi. Dışı sert, içi yumuşak. İlle de bela aramak gerekiyorsa aynaya bakmalıydı.”

“Tarih ne cumhurbaşkanının nutuklarına ne de sapına kadar milliyetçi Osmanlı tarihçilerine bırakılmayacak kadar önemli bir alandır.”

7. Diğer Ev - Rachel Cusk

7. Diğer Ev - Rachel Cusk

İnsanlardan uzakta, deniz kıyısında kocasıyla beraber yaşayan bir kadın, resimleriyle hayatını değiştirdiğine inandığı dünyaca ünlü bir ressamı yaz boyunca kalıp çalışması için evine davet eder: Evin yer aldığı gelgit alanının ele gelmez, gizemli manzarasının ressamı da büyüleyeceğini, bu manzaranın resmedilmesiyle hayatının anlamının açığa çıkacağını ummaktadır. Fakat ressamın uzlaşmaz, esrarengiz kişiliği ailenin huzurlu görünen yaşamındaki çatlakları ortaya çıkaracak, bu sessiz mekân hayatla ilgili temel soruların su yüzüne çıktığı ve amansız hesaplaşmaların yaşandığı bir drama sahne olacaktır.

Çerçeve, Geçiş ve Övgü romanlarından oluşan üçlemeyle dünya çapında ilgi gören Rachel Cusk, Diğer Ev’de aile, annelik, kadın özgürlüğü ve erkek ayrıcalığı üzerine bir

hikâye anlatıyor; sanatçının özgürlüğü, sanatçılardan beklentilerimiz ve bu beklentiler karşılanmadığında yaşadığımız hüsran, sanatın yıkıcılığı üzerine çarpıcı sorular soruyor.

8. Perinin Ölümü - Tuna Kiremitçi

9. Mavi Gökyüzü - Galsan Tschinag

9. Mavi Gökyüzü - Galsan Tschinag

“Gerçekten hayatımda yeterince zor zamanlar geçirdim. Yine de hayatımın farklı dönemlerinde ve değişik iş kollarında kendimi mutlu ve huzurlu hissettim, çünkü bana bahşedilmiş hayat hem uzun hem de verimli oldu. Uzun diyorum çünkü tek bir bedende ve tek bir ömürde insanlığın şimdiki durumuna yükselmek için geçmek zorunda olduğu neredeyse her aşamayı deneyimleme ayrıcalığına sahip oldum. Avcı toplayıcılık ve çobanlık yaptım; okula gittim, üniversite öğrencisi ve sonra profesör oldum; sendikada gazetecilik yaptım, gölge politikacı ve daha pek çok şey oldum. Bugün ise bir kabilenin reisi, şifacı, yazar, baba ve aynı zamanda büyükbabayım.” Otobiyografik bir üçlemenin ilki olan Mavi Gökyüzü, Galsan (Tschinag) Çınak’ın kendi okul öncesi dönemini aktardığı iç burkan bir hikâyedir. Moğol Altay Dağları’nın yüksek platolarında varlığını sürdüren Tuva halkının geleneğini tevazu ile aktaran hikâyedeki hüzün, sadece bozkırdaki göçer çobanların ıssız yaşamında ve zorlu iklim şartlarındaki hayat mücadelesinde değil, Galsan Çınak’ın farklı dünyalara ait kimlikleri arasındaki gidiş gelişlerinde de hissettirir kendini. Tuva geleneğine özgü masal ve destan motifleriyle incelikli şekilde örülmüş hikâyede yaşam mücadelesinin ve ölümün çeşitli yüzleri, Tuva kültürüne özgü dünya görüşüyle okuyucuya aktarılmıştır. Elinizdeki bu eser, her ne kadar kontrol edilebilir gibi görünse de, aslında kontrolün dışında olan doğa şartlarının karşısında çaresiz olan insanın büyüklenmesinin ne kadar büyük bir hata olduğunu yüreğimize dokunan yalın hikâyelerle bize anlatmaya çalışıyor.

10. Beter Ol Mitat Karaman! - Doğu Yücel

10. Beter Ol Mitat Karaman! - Doğu Yücel

Mitat bir gıcık oldu, herkesin ama herkesin şu hayatta bir destekçisi vardı, kimin başına bir haksızlık gelse en az bir kişi çıkıp onun için “yalnız değildir” hashtag’i açardı.

Mitat Karaman dışında. Olur da bir gün Mitat haksızlığa uğrarsa, başına bir iş gelirse bir kişi, bir Allah’ın kulu bile arkasından “yalnız değildir” diye yazmayacaktı.

O bir istisnaydı.

Mitat önceki tweet’lerini sildi. Kimliğini açık etme pahasına yeni bir tweet girdi, yeni bir hashtag açtı, kimsenin desteklemeyeceği, sonsuza kadar tek başına kalacak bir hashtag…

#MitatKaramanYalnızdır

Mitat Karaman’ın soru işaretiyle başlayan macerası ünlem işaretiyle devam ediyor. Hayat mücadelesinde yine tek başına kalan Mitat gizli topluluklar, atölyeci yazarlar, yaşam koçları, estetik cerrahlar, Wattpad okurları, gamer’lar, cosplay’ciler ve çeşitli hayvanların da dahil olduğu bambaşka bir savaşın içinde buluyor kendini.

Doğu Yücel bu defa Cennet Apartmanı’na sığmayıp tüm bir şehre yayılan daha sert, daha absürd, daha heyecanlı, daha edepsiz ve her daim daha “yalnız” bir hikâyeyle okurların karşısında.

Beter Ol Mitat Karaman!, tabu tanımaz bir bilmece, sırlarla dolu bir saklambaç, çok yüzlü bir rubik küpü.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

11. Güzel Dünya, Neredesin? - Sally Rooney

11. Güzel Dünya, Neredesin? - Sally Rooney

Bir romancı olan Alice, bir depoda çalışan Felix ile tanışır ve ona Roma'ya onunla seyahat etmek isteyip istemediğini sorar. Bu esnada Dublin'de yaşayan en yakın arkadaşı Eileen, bir ayrılık acısı yaşarken, çocukluğundan beri tanıdığı bir adam olan Simon ile flört etmeye başlar.

Kitap bu sene içinde Türkiye'de yayınlanacak.

12. Cevizin Şarkısı - Aslı Tohumcu

12. Cevizin Şarkısı - Aslı Tohumcu

“Toynakların sesi yükseldi. Dağ taş, yaratılmış tüm mahlukat gözünü kapattı manzaraya şahit olmamak için, nafile. Biri gebe üç yavrusunu boynuzlarına takmış, tüyleri kırmızı siyah ve yapış yapış bir dişi geyik yaklaştı kendinden emin… Boynuzlarından sarkan cesetler ve kan yağmurundan, geyiğin yüzünü seçmek mümkün değildi. Yine de gözlerinden müebbet bir karanlığın kendilerine doğru aktığı anlaşılıyordu.”

Kimsenin bilmemesi gereken bir şey yaptılar. Elif, Ayşegül ve Cemile. Annelerini öldürdüler. Sezen’in anneannesini. Suzan’ı... İz bırakmamalılar. Evi kırklıyorlar, salona gömülü canavarın genizleri yakan kokusunu ve o uğursuz şarkıyı def etmek için… Bahçede ise bir kadın, ceviz ağacının altında rüyaya yatıyor. Dualar, beddualar birbirine karışıyor. Ahalinin iç çekişleri duyuluyor. Aslında herkes görüyor, işitiyor, biliyor.

Cevizin Şarkısı, Aslı Tohumcu evreninin ayrıksı örneği. Biraz dünyevi, biraz uhrevi, iki âlemi de yoklayan, nakış gibi örülü bir roman.

13. Yayan Yapıldak - Haydar Ergülen

13. Yayan Yapıldak - Haydar Ergülen

Yol, başladığı gibi bitmeyi de bilen ama bitmeyen, daralıp genişleyen, yapan, onaran, yeniden var eden yegâne şey. İnsandan başlayıp insanla bitmenin başka adı. Doğaya, şiire, geçmişe ve geleceğe uzanan bir el.

Haydar Ergülen, Yayan Yapıldak’taki denemeleriyle dünden bugüne, bugünden yarına uzanan bir yol alfabesi kazandırıyor bize. Bazen nesnelere, bazen kavramlara, bazen de hayvanlara yepyeni anlamlar katıyor. Göğ’e ve Su’ya götürmek için evvela yola çıkarıyor bizi.

“Merakımız var, hevesimiz var, yaşama aşkımız var, kalbin göğüne mi desek göğün kalbine mi, ikisi de gönülden geçer, bakasımız var, öyleyse kanatlarımız da var demektir! Ne duruyoruz? Kanatlarımızı açalım, onlar dünden hevesli. Sorun diyorlar, sora sora, bakın diyorlar, baka baka, düşleyin diyorlar, düşe kalka, uçun diyorlar, heves denizinde, merak göğünde, bata çıka, özgürlük ancak o zaman kuşlar gibi ve kuşlarla aynı hizada.”

14. Shuggie Bain - Douglas Stuart

14. Shuggie Bain - Douglas Stuart

1980’ler. Glasgow şehrinin adeta öleyazdığı, ailelerin güçbela ayakta kalabildiği bir dönem. Ne var ki orta yaşlarındaki alımlı Agnes Bain daha fazlasını hak ettiğine inanır; müstakil bir ev sahibi olmak, istediğini satın almak gibi... Gelgelelim taksi şoförü kocası tarafından sürekli aldatılan Agnes, üç çocuğuyla birlikte harap olmuş bir madenci kasabasında yaşamaya mahkûm olur. Çocukları, yavaş yavaş alkol batağına saplanan Agnes’i kurtarmak için ellerinden geleni yapsalar da, bir süre sonra kendilerini kurtarmak için bir bir onu terk ederler. Yalnızca en küçükleri Shuggie, bir gün düzeleceği ümidiyle annesinin yanında kalır.

Farklı bir çocuk olan Shuggie, annesinin iddialı tavırlarını benimser. Ancak davranışları yüzünden madenci çocukları onu hırpalarken yetişkinler tarafından da acımasızca yargılanır. Diğer oğlanlara benzemeye çabalayan Shuggie, bir yandan da annesini kurtarmak, bu yoz ortamdan çıkarmak derdindedir.

Douglas Stuart’ın romanı Shuggie Bain yoksulluğu, sevginin sınırlarını ve kibrin beyhudeliğini ortaya seren, sakınmasız tavrına karşın olağanüstü çarpıcılıkta ve güzellikte bir eser.

“Bağımlılık, cesaret ve sevgi üzerine bu şaşırtıcı şekilde içten, duyarlı ve sürükleyici ilk roman bizi şaşkınlığa uğrattı… Yıkıcı tutkulara ve aile kurumuna dair alabildiğine hüzünlü, bununla birlikte umudun büsbütün solmadığı bir sorgulama.”

15. Babamın Yeri /Yalın Tutku - Annie Ernaux

15. Babamın Yeri /Yalın Tutku - Annie Ernaux

Babamın Yeri

Ernaux’nun babası, kızı öğretmenlik sınavlarını verdikten iki ay sonra ölür. Yazar bu ölümün ardından, yetersiz eğitim görmüş, çocukluğundan beri değeri ancak kas gücüyle ölçülmüş babasının işçilikten küçük esnaflığa geçişini, onun toplumsal konumunu ve kendisiyle ilişkisini eşeler. Satırlara dökülenlerse dramatik hatıralar değil, bir portre üzerinden anlatılan bir “sınıf” hikâyesidir.

Babamın Yeri, bir adamın hem toplumun hem de kızının gözündeki “yer”ini irdeleyen, son derece kişisel bir konuyu sakınmadan, alabildiğine yalın bir üslupla evrensele dönüştürerek aktaran bir metin.

Yalın Tutku

İsimsiz bir anlatıcı, evli ve yabancı bir adam, her şeyi tüketen bir tutku, saplantıya dönüşen bir aşk… Ernaux ispatsız, sade üslubuyla, cinsellik temelinde kurulan bu ilişkinin dinamiklerini, tutkunun tuzağına düşmüş kalbin arzularını, beklentilerini, arzulanan erkeğin varlığıyla özdeşleşmedikçe katlanılabilir olmaktan çıkan günlük işleri, sıradan olayları bütün içtenliğiyle, cesurca ortaya koyuyor.

Yalın Tutku, hangi toplumsal konuma ait olursa olsun, tutkunun insanları nasıl ele geçirebileceğini, kişinin iradesini nasıl hiçliğe indirgeyip körleştirebileceğini anlatan, nadir görülecek türden bir yüzleşme deneyimi.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

16. Kâbus Sokağı - William Lindsay Gresham

16. Kâbus Sokağı - William Lindsay Gresham

Gezici bir karnavalın yozlaşmış cennetinde, içindeki dehşetin yönlendirdiği Stanton Carlisle zengin olmak ve istediklerini kazanmak için insanları suistimal ve manipüle eden, gerekirse öldürmekten çekinmeyen biriydi. Her türlü numarayı öğrenip spiritüalizm kisvesi altında zenginlerin parasını cebe indirmeyi planlarken, zekâsına ve hırsına yaraşır bir dengi karşısına çıktığında ise işler hiç de düşündüğü gibi gitmeyecekti.

Çağdaş gizem edebiyatının en önemli örneklerinden biri olan Kâbus Sokağı, bizi karanlık karnavalların, tuhaf gösterilerin dünyasına götürüp insanların içinde saklanan canavarlıkları ortaya döküyor.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir 👇

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
Çocukluğumdan beri televizyonun başından kalkmamak o dönem ebeveynlerim tarafından azar işitmeme neden olsa da mesleğimin ilk adımlarını böyle attım. 2015 yılından beri editörlük yapıyorum. Kariyerimi 2024'ten itibaren Onedio bünyesinde yer alan TV kategorisiyle taçlandırdım. Burada dizilerin ve gündüz kuşağının nabzını tutmaktan ve kendi yorumlarımı okuyucuyla buluşturmaktan çok zevk alıyorum.
Tüm içerikleri
right-dark
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
9
5
1
1
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın

Jean Christophe Grange'nin son romanı Les Promises ne zaman Türkçe olarak raflarda yerini alacak? Onu da yazsaydiniz iyi olacaktı...☺️ Dört gözle bekliyorum d... Devamını Gör