Görüş Bildir
Haberler
Bilinçaltının Dışavurumu Olan Rüyaların Romantiklerden Sürrealistlere Sanat Tarihindeki İşlenişi

etiket Bilinçaltının Dışavurumu Olan Rüyaların Romantiklerden Sürrealistlere Sanat Tarihindeki İşlenişi

Umut Nur Sungur
14.11.2022 - 09:02 Son Güncelleme: 14.11.2022 - 10:16

Rüyalar, eski zamanlardan beri insanoğlunu büyülemiştir. İnsan, rüyaların ne anlama geldiğini, neden rüya gördüğünü, neden bazılarını hatırlayıp, bazılarını hatırlayamadığını hep merak etmiştir. 

Uzmanlar, rüyaların beyinde hatıraları hatırlamayı sağlayacak bağlantıların oluşmasını ve bilgilerin düzenlenmesini sağladığını söylüyor. Uyku esnasında beynin duygu ve görsel verileri işleyen bölümlerinin sanki uyanıkmışız gibi aktif olduğunu, bunun da rüyaların neden duygusal anlamda bu kadar yüklü ve sanki gerçekmiş gibi hissettirdiğini açıkladığını belirtiyorlar.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Eski uygarlıklardan başlayarak 19. yüzyıla kadar rüyalar, tanrılardan gelen mesajlar veya kehanetler olarak düşünülmüştür.

Eski uygarlıklardan başlayarak 19. yüzyıla kadar rüyalar, tanrılardan gelen mesajlar veya kehanetler olarak düşünülmüştür.

Psikanalitik yaklaşımın duyulup, önem kazanmasıyla ise rüyalar, bilinçaltında saklı kalan düşüncelerin büyük bir canlılıkla açığa çıkması olarak algılanmaya başlamıştır. Freud, rüyanın içeriğini oluşturan malzemenin yaşantıdan türetilmiş, yani rüyada yeniden üretilmiş veya hatırlanmış olduğuna vurgu yapmış, E.Fromm, rüyaları insanların kendileri ve çevreleri hakkında çoğu kez farkına varamadıkları görüşlerin ve inançların bir yansıması olarak değerlendirmiş ve rüyaların bireyin arzularını, korkularını ve iç gözlemlerini açığa çıkarmasının bir yolu olarak görmüştür. Jung’a göre resimlerle ortaya çıkan eser, bastırılan ve unutulan düşünce, anı, fantezi, yaşantılar ve onların sembolik biçimlenmeleridir. 

Resim yapan kişi uzun zamandan beri unuttuğu olayları çağrışım yoluyla hatırlar. Jung buna “içteki resmin yapılması ve seyredilmesi” der. Yapılan resimler, eski arkaik duygular, efsaneler, masallar, töreler ve rüyalardan kaynaklanır. Bazı incelemeler sanatçıların rüya yorumlarının onları serbestçe yaratmaya motive ettiğini göstermiştir. Örneğin; Henry Fuseli’nin ‘Kabus’, Francisco de Goya’nın ‘Aklın Uykusu Canavarlar Yaratır’, Jean Lecomte du Nouÿ’nün ‘A Eunuch Rüyası’, Pierre-Cécile Puvis de Chavannes’in ‘Rüya’, Odilon Redon’in ‘Rüya’, Henri Rousseau’nun ‘Uyuyan çinge’, Salvador Dali’nin ‘Uyanmadan Bir Saniye Önce Nar Etrafında Uçan Arının Sebep Olduğu Rüya’, Henry Matisse’in ‘Düş’, Frida Kahlo’nun ‘Düş veya yatak’ adlı çalışmaları.

Sadece sanatçıların değil, bilim insanlarının gördükleri rüyaları yaşamlarında uygulamaları sonucunda meydana getirdikleri eserlere, buluşlara örnek vermek gerekirse;  

- Yazar Voltaire (1694- 1778) “La Henriade” eserini bir rüyası sırasında oluşturmuştur. 

- Besteci Giuseppe Tartini (1692 – 1770) bir rüyasında bir müzik parçası dinlemiş, uyandıktan sonra bu dinlediği parçayı taklit etmeye çalışarak “Şeytanın Sonatı” adlı eserini yaratmıştır. 

- Kimyager Friedrich Kekule von Stradonitz (1829 – 1896) rüyasında gördüğü çözüm yolu sayesinde kimya tarihinde bir ilke imza atarak modern kimyada devrim yaratmıştır. 

- Farmakolog Otto Loewi (1873 – 1961) sinir akımına ilişkin araştırmalarını rüyasından ilham alarak sürdürmüş ve akımdaki aktarımın kimyasal tabiatlı olduğunu ortaya koyarak 1936’da Tıp ve Fizyoloji dalında Nobel Ödülü almıştır.

Sanat tarihine baktığımızda, Rönesans döneminde rüya dini bir deneyim olarak sunulmuş.

Sanat tarihine baktığımızda, Rönesans döneminde rüya dini bir deneyim olarak sunulmuş.

- Raffaello Sanzio, 'Yakup'un Rüyası'

Uyku esnasında ruhun dinlenen bedenden ayrıldığına ve yüksek varlıklarla karşılaştığına inanılırmış ve bir rüya resminin belirli bir anlamı varmış; yüksek aleme ve ilahi gerçeğe erişmenin yolu. Bu nedenle, 15. ve 16. yüzyıllarda sanatçılar rüyalarını tasvir etmez, Kilisenin taleplerine yanıt olarak, Yeni Ahit'ten, dini anlatılardan ilham alan dini figürleri tasvir ederlermiş. Örneğin Raphaël, “Yakup'un Rüyası” adlı tablosunda dini bir rüyanın temsilini mükemmel bir şekilde göstermiş. 

Yakup'un merdiveni ile ilgili Eski Ahit hikâyeleri ve Yusuf'un Firavun'un rüyasını yorumlaması da tablolarda sıklıkla işlenen konulardan olmuştur.

Kendi rüyasını resmeden ilk sanatçı ise 1525'te “The Vision” adlı suluboya resmini yapan Albrecht Dürer'dir.

Kendi rüyasını resmeden ilk sanatçı ise 1525'te “The Vision” adlı suluboya resmini yapan Albrecht Dürer'dir.

- Albrecht Dürer (1525), “The Vision”

18. yüzyılda romantizm ile birlikte, sanatçıların kişisel rüyalarını resmetmeleri sanatsal ifade özgürlüğünü getirmiş ve rüyalar kendini keşfetmek için sınırsız bir ilham kaynağı olmuştur. İlk Alman romantikler rüya görmeyi “ikinci dünya” olarak adlandırmış hatta rüya gibi bir duruma ulaşmak için birçok maddeyi denemişlerdir.

Örneğin ressam Eugène Delacroix, “Club des Haschinschins”e (bu, doktor Moreau de Tour'un rüyaları ve halüsinasyonları analiz ettiği, uyuşturucu araştırmalarına ve deneyimlerine adanmış bir gruptu) katılmış. 

Romantikler için rüya görmek bir kaçış, kişinin ruhunun derinliklerinde ne olduğunu açığa çıkarabilme yoluymuş. İster rüyalardan ister sarhoşluktan gelsin, hayallerin sanatçının yaratıcı potansiyelini temsil ettiği düşünülmüş. 19. yüzyılda da rüyalar, sembolizm hareketinin merkezindeymiş. Somut ve görünür şeyleri tasvir eden sanat akımları olan natüralizm ve realizme tepki olarak doğan sembolizm, görünmezin hayallerini ve bilinçaltının gizemlerini keşfetmeyi amaçlamış.

19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında, bilinçaltı kavramını bilimsel bir araştırma alanı olarak tanıtan Sigmund Freud'un çalışması sayesinde, rüyaların tartışılması Batı dünyasında yeni bir kamu bilinci düzeyine ulaşmış.

19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında, bilinçaltı kavramını bilimsel bir araştırma alanı olarak tanıtan Sigmund Freud'un çalışması sayesinde, rüyaların tartışılması Batı dünyasında yeni bir kamu bilinci düzeyine ulaşmış.

-Rene Magritte (1928), “The Reckless Sleeper”

Freud, romantiklerin ve ekspresyonistlerin vizyoner dürtülerini yaratıcı bir araç olarak bilinçaltına odaklanan ve görünüşte irrasyonel içeriğin, belki de rasyonel içerikten daha fazla önemli anlam içerebileceği varsayımıyla birleştiren 20. yüzyıl sürrealistlerini büyük ölçüde etkilemiş. Bilinçdışı, beklenmedik anlamlar içeren yaratıcı bir araç ve kişinin gizli iç benliğine açılan bir pencere haline gelmiş.

İnsan zihninin karmaşıklığını yansıtan rüyalar sanatçılara ve sanata her zaman ilham kaynağı olmuş ve gizemli-anlaşılması güç birçok haliyle de tablolarda resmedilmiş.

Web

Instagram

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
24
11
2
2
2
1
1
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın