Görüş Bildir

Konut Haberleri

Konut ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Konut ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

TOKİ'den 'AK Saray' Cevabı: 'Maliyeti Açıklanırsa Ekonomi Zarar Görür'
Mimarlar Odası Ankara Şubesi, TOKİ'ye, 'Ak Saray'ın maliyetini sordu. TOKİ'den 'Maliyetinin açıklanması ülke ekonomi çıkarlarına zarar verir' cevabı geldi.Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisine inşa edilen Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın  (Ak Saray) maliyetiyle ilgili tartışmaya TOKİ'de katıldı. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in 1 milyar 370 milyon lira olarak açıkladığı maliyeti mimarlar, TOKİ'ye sordu. TOKİ'den, “Maliyetinin açıklanması ülke ekonomi çıkarlarına zarar verir.” cevabı geldi. Mimarlar Odası Ankara Şubesi, resmi yazıyla Toplu Konut İdaresi Başkanlığı'ndan AOÇ arazisine inşa edilen sarayın maliyetlerini istedi. TOKİ ise yine resmi yazıyla bilgi ve belgelerin zamanından önce açıklanması halinde, ülkenin ekonomik çıkarlarına zarar vereceğini iletti.TOKİ'nin, odaya gönderdiği cevapta şu ifadelere yer verildi: “Ülkenin ekonomik çıkarlarına ilişkin bilgi veya belgeler başlıklı madde 17 'Açıklanması ya da zamanından önce açıklanması halinde, ülkenin ekonomik çıkarlarına zarar verecek veya haksız rekabet ve kazanca sebep olacak bilgi veya belgeler, bu kanun kapsamı dışındadır.' Hükmü gereğince, idaremiz tarafından bilgi verilmesi uygun görülmemiştir.” 'MALİYET 5 MİLYAR LİRANIN ÜSTÜNE ÇIKABİLİR'TOKİ'nin cevabını yorumlayan Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, sarayın tamamen bitmesi halinde maliyetinin beklenenin çok üzerinde olacağını iddia etti. Candan, saray maliyetinin 5 milyar liranın üzerine çıkabileceğini savunarak, “Kaçak Saray'ın maliyetlerinin 5 katrilyonun üzerinde olabileceğini ve bu maliyetin buzdağının görünen kısmı olduğunu açıklamıştık. TOKİ'nin maliyeti açıklamama nedeni, ülkenin ekonomisine zarar verecek olması ise bu demektir ki kaçak sarayın maliyeti açıklandığında, borsada spekülatif bir durum yaşanacak, dudaklarımızı uçuklatacak bir maliyeti olduğu anlamına geliyor. Bu nedenle tarafımıza bilgi verilmemesi Kaçak Saray'ın maliyeti ekonomik kriz nedeni olacak boyutta olduğunu düşündürüyor. Maliyetin açıklanandan çok daha yüksek olduğunu söylemiştik, zira açıklanana eş bir maliyet olsaydı Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı rakamı TOKİ de açıklamaktan çekinmezdi. Kesin olarak söyleyebiliriz ki Kaçak Saray'da maliyet açıklanan rakamdan yani 1,5 katrilyondan yüksektir” ifadelerini kullandı. 'Milletin sarayı' ifadeleriyle harcanan paranın gizlenmeye çalışıldığını kaydeden Candan, “Kılıf bulmaya çalışsalar da yaptıkları aşırı lüks harcama hiçbir şekliyle kabul görecek durumda değil. Halkın yoksulluğuna çözüm aramak yerine lüks içerisinde, jakuzili, havuzlu, buhar odalı, hamamlı cumhurbaşkanlığı konutu yaptıranlar, ekonomik krize neden olacak bir maliyetle, halkın kullanımında olan Atatürk Orman Çiftliği gasp ederek kaçak saray yaptıranlar iktidarlarını sürdüremezler” şeklinde konuştu.BAŞBAKANLIK'TAN BİLGİ ALINMimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından resmi yazıyla TOKİ'ye sorulan sorular arasında Başbakanlık binasının toplam inşaat maliyeti, kaba ve ince inşaat imalatları, çevresindeki 40 metre genişliğindeki yol maliyeti, işçilik maliyeti, peyzaj düzenlemesinde ithal edilen ağaçların maliyeti, çevre düzenleme ihale işlerini alan şirketlerin bilgileri, temizlik, bahçe bakımı, aydınlatma ve işletme giderleri yer aldı. TOKİ bu sorulara ilişkin Başbakanlık'tan bilgi alınması istedi.ANKARA / CİHAN
Köşk'ten Torba Yasa'ya Onay
Cumhurbaşkanı Erdoğan, madencilerin çalışma koşullarının düzeltilmesinden öğretmen atamalarına birçok düzenleme içeren torba kanunu onaylayarak Başbakanlığa gönderdi.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'torba kanun' olan 'İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun'u onaylayarak yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderdi.Kanun, maden çalışanlarının koşullarından, öğretmen atamalarına; vergi cezalarından kamu görevlilerinin atamalarına kadar birçok alanda düzenlemeler içeriyor.Maden işçilerinin çalışma saati düşüyorKanuna göre, yeraltı maden işlerinde çalışanlar için yeraltındaki çalışma süresi haftada en çok 36 saat olacak, günlük çalışma süresi 6 saati geçemeyecek.Yeraltı işlerinde çalışan işçilerde kıdem şartı aranmayacak, bir gün dahi çalışanlar kıdem tazminatından yararlanabilecek.İşverenler, işçilerin ücretlerinin ödenip ödenmediğini kontrol etmekle ve varsa ödenmeyen ücretleri işçilerin banka hesabına yatırmakla yükümlü olacak.Zorunlu ve olağanüstü çalışılması gereken durumlar dışında, yeraltı maden işlerinde çalışanlara fazla mesai yaptırılamayacak.Yeraltı maden işlerinde çalışanlara zorunlu ve olağanüstü hallerde haftalık 36 saati aşan her bir saat fazla çalışma için verilecek ücret, normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının yüzde 100 artırılmasıyla ödenecek.Kanunla yeraltında çalışan işçiler için yıllık ücretli izin sürelerinin 4 gün artırılması öngörülüyor. Böylece, yeraltında çalışan ve 5 yıldan az kıdeme sahip bir işçinin iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesi ile daha fazla belirlenmediği durumlarda en az 18 gün yıllık ücretli izin hakkı olacak.Madencilerin emeklilik yaşı 50'ye düşüyorMaden işçilerinin 55 olan emeklilik yaşı 50'ye düşürülecek. Manisa Soma'daki maden faciasında hayatını kaybedenlerin eş ya da çocuklarından birisi, eşi veya çocuğu yoksa kardeşlerinden birisine istihdam sağlanacak. Ölenlerin SGK'ya olan bütün borçları silinecek ve hak sahibine aylık bağlanacak.İş adamları Soma'da hayatını kaybeden madencilerin yasal mirasçılarına konut yaptıracak ve bu konutlar kurayla dağıtılacak.Kıdem tazminatına esas hizmet süreleriKanunla, kıdem tazminatına ilişkin düzenlemeler de yapılıyor. Buna göre, alt işverenin değişip değişmediğine bakılmaksızın, aralıksız olarak aynı kamu kurum veya kuruluşuna ait iş yerlerinde çalışmış olanların, bu şekildeki çalışma sürelerine ilişkin kıdem tazminatına esas hizmet süreleri, aynı kamu kurum veya kuruluşuna ait iş yerlerinde geçen toplam çalışma süreleri esas alınarak tespit edilecek.Tüp bebek için kolaylık getiriliyorNakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun'un kapsamına girenler, tüp bebek uygulanmasında verilecek destek için aranan, 'Son 3 yıl içinde diğer tedavi yöntemlerinden sonuç alamama' ve 'En az 5 yıldır genel sağlık sigortalısı olma' şartlarından muaf olacak.Başka tıbbi bir yöntemle mümkün olmaması nedeniyle yapılacak yardımcı üreme yöntemi tedavisi dışındaki yardımcı üreme yöntemi tedavisinde, katılım payı ilk denemede yüzde 30, ikinci denemede yüzde 25, üçüncü denemede yüzde 20 oranında uygulanacak.35 bin öğretmen atanacak35 bini öğretmen, bini de Milli Eğitim Bakanlığı'nın diğer hizmet sınıfı kadrolarına olmak üzere, 31 Aralık 2014 tarihine kadar 36 bin atama yapılacak.4-C'lilerle ilgili yeni düzenlemeÖzelleştirme uygulamaları nedeniyle iş akitleri, kamu ya da özel sektör işverenlerince feshedilen ve Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun kapsamında diğer kamu ve kuruluşlarına nakil hakkı bulunmayan personel de yaşlılık ya da malullük aylığı almaya hak kazanıncaya kadar istihdam edilebilecek.Vergi cezaları silinmeyecekVergi asıllarının tamamı, cezaların tamamı yeniden yapılandırma kapsamında tahsil edilecek. İl özel idareleri, belediyeler ve bunlara bağlı müstakil bütçeli ve kamu tüzel kişiliğine haiz kuruluşlarının borçları, ikişer aylık dönemler halinde en fazla 36 eşit taksitte ödenebilecek.SGK borçlarında gecikme cezası affıKanun, SGK borçlarını da yeniden yapılandırarak, gecikme cezası ve gecikme zammını yeniden düzenliyor. Buna göre, 2014 yılı nisan ayı ve önceki aylara ilişkin ödenmemiş olan sigorta primi, emeklilik keseneği, kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi için hesaplanacak tutarın ödenmesi halinde, bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilecek.Yapılandırılmadan esnaf, sanatkar ve çiftçiler de faydalanacakKamu borçlarının yapılandırılmasından esnaf, sanatkar, çiftçi ve diğer bağımsız çalışanlar da faydalanacak. Söz konusu çalışanlarda prim borçları nedeniyle sigortalılık süreleri durdurulmuş olanlardan, kanunun yürürlüğe girmesinden sonra 3 ay içinde başvuruda bulunarak, primlerini ödemeleri halinde sigortalılık süreleri durdurulmamış gibi değerlendirilecek.Kamu görevlilerinin atamalarıAralarında valiler, büyükelçiler, il emniyet müdürleri, kaymakamlar, bakan yardımcıları, genel müdür ve yardımcıları gibi üst düzey yöneticilerin bulunduğu görevliler ile farklı atama usullerine tabi olsalar dahi daire başkanı ve üstü görevlere, sivil memurlar hariç kolluk teşkilatlarının kadrolarına açıktan, naklen veya vekaleten yapılan atama ve bu görevlerden alınma, bu görevlerle ilgili yer değiştirme, göreve unvan değişikliği işlemleri hakkında verilen mahkeme kararlarının gereği, ilgilinin kazanılmış hak aylık dereceğine uygun başka bir kadroya atanması suretiyle iki yıl içinde yerine getirilecek.Belediyeler öğrenci yurtları yapacakBelediyeler, orta ve yüksek öğrenim öğrenci yurtları yapacak veya yaptıracak.İl sınırları içinde büyükşehir belediyeleri, belediye ve mücavir alan sınırları içinde il belediyeleri ile nüfusu 10 bini geçen belediyeler, meclis kararıyla; turizm, sağlık, sanayi ve ticaret yatırımlarının ve eğitim kurumlarının su, termal su, kanalizasyon, doğal gaz, yol ve aydınlatma gibi altyapı çalışmalarını faiz almaksızın 10 yıla kadar geri ödemeli veya ücretsiz olarak yaptırabilecek. Bunun karşılığında yapılan tesislere ortak olabilecek.Merkezi sınavlara ilişkin davalar hızlanacakMilli Eğitim Bakanlığı ve ÖSYM'nin merkezi sınavları hakkında açılan davalarda hızlı yargılama öngörülüyor. Merkezi sınavlar veya sonuçlarına ilişkin dava açma süresi 10 gün olacak. Dava dilekçesinin tebliğinden itibaren 3 gün içinde savunma yapılacak. Bu süre bir kereliğine ve en fazla 3 gün uzatılabilecek. Yürütmenin durdurulması kararı verilemeyecek.Bu davalar dosyanın tekemmülünden itibaren en geç 15 gün içinde karara bağlanacak. Verilen nihai kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren 3 gün içinde temyiz yoluna başvurulabilecek. Temyiz istemi en geç 15 gün içinde karara bağlanacak. Bu davalar açılmadan önce üst makamlara başvurma hakkı olmayacak.Bucaklar kaldırılıyorTüm illerde bucaklar kaldırılıyor. Kaldırılan bucaklara bağlı belde ve köyler, bucağın bağlı olduğu idari birime bağlanacak.Sınır değişikliğiİstanbul'da Ataşehir ve Ümraniye ilçelerinin hudutları, 04 ve E-80 karayolu sınır olarak tayin edilerek yeniden belirleniyor.AA
Umut Oran: İnşaatta Saadet Zinciri Bozuldu
Hiçbir şey olmaz denilerek durum geçiştirilemez.  Vatandaşa uyarılarda bulundu CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, 17 Aralık büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonu sonrasında ortaya çıkan ilişki ve verileri inceleyerek özellikle inşaat, konut sektöründe yaşanan vahim gelişmeleri değerlendirdi. Umut Oran, 'Siyasi irade, bürokrasi, TOKİ, kentsel dönüşüm, Kamu İhale Kanunu’nda yapılan 140’ı aşkın değişiklik, şirketlere yapılan ahlaksız teklifle yalan, talan düzeni kuruldu, saadet zinciri oluşturuldu. Ancak ekonomideki makyaj artık döküldü , yapay algı dağıldı, gerçekler ortaya çıktı. Faizlerin artması vatandaş ve üretici için pahalanacak kredi imkanının daralmasına da yol açacak.  İnşaat üreticisinin elinde büyük miktarda stok var, süren yatırımlarla birlikte bakıldığında sektörde kaçınılmaz biçimde kriz görünmektedir. Hiçbir şey olmaz denilerek durum geçiştirilemez. Bankalar da bu yangına körükle gitmesin, çok sağlıklı bir envanter çıkarılıp, hasar tespiti yapılması lazım. Arz, talep, stok durumu ve kağıt üzerindeki projeler, devam eden yatırımlar saptanarak, olağanüstü durum yaşanan sektördeki meslek örgütleri, Türkiye Bankacılar Birliği, siyasi iradeyle bir araya gelerek ortak akılla sağduyulu bir yol haritasını belirlemeli ve süreci izleyip durumu sürekli güncellemeli. Vatandaşımızı bir kez daha dikkatini çekmek istiyorum; dövizle borçlanmasınlar, maket üzerinden konut satın almasınlar, ödemelerinde temerrüde düşmesinler, ayağını yorganına göre uzatsın Konuyla ilgili olarak bugün yazılı açıklama yapan  CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran şunları kaydetti: Ahlaksız teklifle karşılaşan ve siyasi irade ile yolsuzluğa bulaşan inşaat sektöründe sular durulmayacak, gelecek günler oldukça hareketli geçeceğe benziyor 17 Aralık operasyonuyla ortaya saçılan rüşvet yolsuzlukların en önemli bölümünün merkezinde TOKİ ’nin ve Erdoğan’ın seçtiği yandaş firmaların bulunduğu, inşaat ayağı oluşturuyor. Ekonomide, Fed kararları ve 17 Aralık operasyonlarının etkisiyle dövizde yaşanan sıçrama ve önünü kesmek için gidilen “şok” faiz artırımı ile oluşan tabloda; güven azaldı, kimse önünü göremiyor ve yarınından emin değil. İnşaatta maliyetler hızla artıyor, talep hızla düşüyor, kredi kullanmak giderek zorlaşıp, pahalılaşıyor. Portföyünde 7 milyar dolarlık arazi bulunan, sınırsız yetkilerle donatılmış TOKİ’nin denetimden kaçırılan icraatları, Yüce Divan’lık birçok unsuru içeriyor. AKP, TOKİ yolsuzluklarının hesabını ileride Yüce Divan’da verecektir … Siyasi irade, bürokrasi, TOKİ, kentsel dönüşüm, Kamu İhale Kanunu’nda yapılan 140’ı aşkın değişiklik, şirketlere yapılan ahlaksız teklifle yalan, talan düzeni kuruldu, saadet zinciri oluşturuldu. Ancak ekonomideki makyaj artık döküldü , yapay algı dağıldı, gerçekler ortaya çıktı. Faizlerin artması vatandaş ve üretici için pahalanacak kredi imkanının daralmasına da yol açacak.  İnşaat üreticisinin elinde büyük miktarda stok var, süren yatırımlarla birlikte bakıldığında sektörde kaçınılmaz biçimde kriz görünmektedir. Hiçbir şey olmaz denilerek durum geçiştirilemez. Bankalar da bu yangına körükle gitmesin, çok sağlıklı bir envanter çıkarılıp, hasar tespiti yapılması lazım. Arz, talep, stok durumu ve kağıt üzerindeki projeler, devam eden yatırımlar saptanarak, olağanüstü durum yaşanan sektördeki meslek örgütleri, Türkiye Bankacılar Birliği, siyasi iradeyle bir araya gelerek ortak akılla sağduyulu bir yol haritasını belirlemeli ve süreci izleyip durumu sürekli güncellemeli. Vatandaşımızı bir kez daha dikkatini çekmek istiyorum; dövizle borçlanmasınlar, maket üzerinden konut satın almasınlar, ödemelerinde temerrüde düşmesinler, ayağını yorganına göre uzatsın İktidarı boyunca, ekonomik canlılık için olağanüstü kamu desteği verdiği inşaat sektörünü aynı zamanda eşi görülmemiş bir yolsuzluk ve talan alanına çeviren AKP, sektörde yarattığı balonun patlaması ile kendi yarattığı enkazın altında kalacak. Başbakan Erdoğan ve bu yağma ve talan ağının diğer aktörleri, TOKİ aracılığıyla gerçekleştirdikleri yolsuzluklarının hesabını ise şimdi olmasa bile sayılı günleri kalan iktidarlarının bitiminde verecekler… İNŞAAT BALONU NASIL VE NİYE ŞİŞİRİLDİ? AKP, iktidarı boyunca, inşaat-konut sektörünü, ekonominin lokomotifi olarak gördü.Sektöre yapılan devlet dopingi, krizleri aşmanın bir yöntemi olarak görüldü. Sektörde firmalar ahlaksız teklifle devlet olanaklarıyla desteklendi. TOKİ marifetiyle ve kentsel dönüşümle Hazine arazileri üzerinde yaratılan rantlar, bu firmalarla paylaşıldı. Sektör sürekli üretmeye teşvik edildi, bankacılık sektörü de yurt dışından borçlanma yoluyla sağladığı dış kaynakları hem firmalara hem de konut kredisi olarak tüketiciye pompalayarak bu sürece katkı verdi. Kentsel dönüşüm projeleri, toplu konut projeleri ve yol , baraj , köprü vb. büyük altyapı yatırımları sürekli olarak inşaat sektörünü canlı tuttu, bu da genel ekonomiye işlerin iyi gittiği algısı verdi.Bir yandan gayrimenkul rantlarını paylaşan yandaş firmalar ve suyun başındaki AKP’li siyasetçi ve bürokratlar servetini katlarken, diğer yandan konut sektöründe arz-talep-stok dengesizliği kaynaklı riskler de giderek büyüdü. Konutta, gelecekteki talebe yönelik üretim yapan inşaat sektöründe stoklar büyüdü; adeta bir balon da oluştu. Arsa Ofisi’nin de TOKİ’ye katılmasıyla İdare, 7 milyar dolarlık kamu arsasına hükmeder hale geldi. Denetimden en uzak kamu kurumu olan TOKİ, değerli kamu arsalarını büyük müteahhitlere verip, bunlardan pay aldı. Amacı “sosyal konut üretmek” diye ifade edilse de İdare, ağırlıkla lüks konut inşaatı yaptı,  en değerli kamu binalarına ve arazilere el koydu, arsa sattı, yarattığı rantı yandaş türedi girişimcilerle paylaştı. TOKİ eliyle inşaat firmalarını teşvik ederek, Hazine rantlarını paylaşma mekanizmasının, talan ve yağma ağının merkezi olarak çalıştı. Bu ağ, AKP’nin iktidarını devam ettirmesi için yaşamsal önemdeydi. Yolsuzlukları üretip, rant yaratıp dağıtan bu süreç AKP’yi de var etti? AKP iktidarında yetkileri genişletilen TOKİ, doğrudan Başbakan’a bağlandı. Başka deyişle Erdoğan, kentsel rant üretimi ve dağıtımında gücü bizatihi kendi eline aldı. Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın, şaşırtıcı U dönüşü öncesinde rüşvet ve yolsuzluk skandalının patlak vermesinin ardından, “Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın talimatıyla yapıldı. Başbakan da istifa etsin ” açıklaması da bunun teyididir.DEVLET YOLSUZLUKLARA ALET EDİLDİ AKP’nin yaptığı düzenlemelerle TOKİ’nin hastane, okul gibi kamu yatırımları kısmen veya tamamen kamu yatırım programı ve kamu yatırım harcamaları kapsamı dışına çıkarıldı. TOKİ’nin yanı sıra, Çevre ve Şehircilik, Kültür ve Turizm ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji bakanlıkları, oluşturulan yağma ağındaki yerlerini aldılar. Kamu arazileri turizm, toplu konut, alışveriş merkezi yatırımları ve kentsel dönüşüm projeleri için yandaş sermayeye tahsis edildi. Kentsel dönüşüm projeleri, yenileme alanı ilanları, arazi satışları ile kentler yandaşlara peşkeş çekildi. Toplu konut projeleri, AVM’ler birbirini izledi. Bu projelerin finansmanına kaynak sağlamak için gayrimenkul yatırım ortaklıkları devreye sokuldu, kamu mülkiyetindeki arsalar yandaşlara aktarıldı. Rant hırsıyla girişilen Haydarpaşaport, Galataport, 3. köprü, 3. havaalanı gibi büyük ölçekli kentsel projelerle tarihi ve kültürel mekanlar, mahalleler yok edildi. ERDOĞAN YOLSUZLUKLARIN SORUŞTURULMASINI ENGELLEDİ 17 Aralık operasyonunda ilk dalga tutuklamaların ardından hükümet binlerce polis ile savcılar ve hakimlerin üzerinde baskı uyguladı, soruşturmaların yürütülmesini adeta olanaksız kıldı. Böylece operasyonu yürütecek savcı ve kolluk güçleri pasifize edildi, devam edecek olası yeni soruşturmalar engellendi. Oysa soruşturmanın ikinci aşaması, esas olarak inşaat sektöründeki yolsuzluk ve usulsüzlükler, ihalelere fesat karıştırma olaylarına yönelik olacaktı. Bu olayların aktörleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ ve iştirakleri, AKP’li belediyeler ve koruma kurulları, AKP ile sıkı ilişkileri olan şirket ve grupları ile başbakan Erdoğan’dır. FED VE 17 ARALIK AKP’NİN RANT TEZGAHINI BOZDU Fed’in Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerden sıcak parayı çekme operasyonu üzerine, yabancı yatırımcıların ülkeyi terk etmeye başlamasıyla döviz aşırı yükseldi. Merkez Bankası’nın, dövizdeki aşırı yükselişi frenlemek için gittiği “şok” faiz artırımının etkisi sınırlı kaldı. Yeni denge fiyatı dolarda 2.20, Euro’da 3 TL’nin üzeri şeklinde oluştu. Kurların bu platodan aşağı inmesi artık çok zor... Artan siyasal istikrarsızlık ve ileriye yönelik belirsizlik yüzünden tüketici güveni de hızlı düşüyor. Emsali görülmemiş yolsuzlukları 17 Aralık operasyonu ile ortaya saçılan AKP’nin, bunun üzerine örtmek için hukuk devletini ayaklar altına alması ve yargının, kolluk güçlerinin elini kolunu bağlamaya yönelik girişimleri, toplumda güveni ve siyasal istikrar algısını bitirdi . Mart sonundaki yerel seçimler ve yazın yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yaklaşıyor olması da belirsizliği artıran faktörler. YÜKSEK KUR VE FAİZ İLK KONUTU VURDU Kurdaki artış nedeniyle demir ve çelik gibi girdi maliyetlerinin yükselmesi, inşaat-konut sektöründe maliyetleri artırdı, fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskı yaparak, alımı güçleştirdi. Konut fiyatlarında şimdiden yüzde 15-20 artışın zorunlu hale geldiği ifade ediliyor. Faizdeki yükselişle konut kredisi kullanımının pahalanması yanında artan belirsizlik nedeniyle vadelerin kısalması, tüketicileri uzun vadeli konut kredi kullanımlarından caydıracak. Yıllardır oluşan konut stoklarının eritilmesi zorlaşacak. DEMİR FİYATLARI BİR AYDA YÜZDE 30 ZAMLANDI Şimdi inşaat ile onun en önemli tedarikçilerinden demir-çelik sektörü arasında gerginlik yaşanıyor. İnşaat sektörünün kullandığı demirin fiyatı bir ayda yüzde 30 zamlanınca, sektör temsilcileri demir çelikçileri birleşerek tröst oluşturmakla suçluyor.  Demir-çelikçiler ise fiyat farklarının kur artışından kaynaklandığını, bunun da piyasanın bir gerçeği olduğunu belirtiyor.  KONUT KREDİSİ PAHALANDI Kur ve faiz artırımları sonrası oluşan yeni finansal koşullarda 100 bin TL’lik 10 yıl vadeli konut kredisinin maliyeti Aralık ayına göre 18 bin lira, aylık taksiti de 160 lira yükseldi. Aylık yüzde 1,05  faiz  oranı ile 100 bin lira konut kredisi çeken birinin 1.470 lira aylık taksit ve toplamda 178 bin lira geri ödemesi gerekiyor. Faizlerdeki artış, ailelerin krediyle ev satın almasını zorlaştırdı.  Bankaların taksit-gelir oranı dikkate alındığında, aylık taksitteki 160 TL’lik artış, bankaların aradığı hane geliri kriterini de yükseltti. Aralık ayında 100 bin TL kredi kullanabilen ailenin şu anda yeni oranlarla aynı krediyi kullanabilmesi ve aylık ödemeleri yapabilmesi için 350 TL daha yüksek gelir göstermesi gerekiyor. Faizlerdeki artışın devam etmesi, konut kredisi kullanımını giderek daha da zorlaştıracak. Bu da konut sektöründeki talebin düşmesi, stokların daha da büyümesi anlamına geliyor . BU BALON PATLAR… Yükselen faizlerin, inşaat sektörünün satışlarında yol açtığı düşüşün giderek hızlanması bekleniyor. Kur ve faiz yükselmeye talep düşmeye devam ederse, sorunun daha da büyümesi kaçınılmaz. Kurdaki sıçrama ve önünü kesmek için gidilen “şok” faiz indirimi ile gelinen noktada inşaat balonu şimdi patlamaya her zamankinden daha yakındır . Televizyonlar özellikle İstanbul’daki gösterişli inşaat projelerine ilişkin reklamları pompalamaya devam ederken, İstanbul’da satılmayı bekleyen 300 bin ve inşaatı süren bir diğer 300 bin konut bulunması, ilk bu şehirdeki inşaat balonunun patlamaya yakın olduğunu gösteriyor.  Başbakan’ın korumasına mazhar olan firmaların yürüttüğü projeler, yerel bankaların finansmanıyla yürütülemeyecek kadar büyük ve çoğu dış finansmana dayalı. Yolsuzluk soruşturmasında adı geçen firmaların kredi erişimleri, kötü şöhrete sahip olmaları nedeniyle kısıtlanabilir. Ekonomide bozulan dengeler nedeniyle zaten günleri sayılı olan AKP’nin, inşaattaki eski tezgahını sürdürmesi de zor.  Eli kolu bağlanan yargı inşaat sektöründeki vurgunun hesabını şimdilik soramasa da balonun patlaması ile AKP’nin türedi inşaat baronları elde ettikleri haram serveti yiyemeyecekler, enkazın altında kalacaklar . YOLSUZLUKLARININ HESABINI VERECEKLER!... Kentsel yağma ve talanda 17 Aralık operasyonuyla görünür hale gelen, buzdağının sadece ucudur. Kentlerin ve doğanın yağmalanması, yaşam alanlarından sürülen, evleri başlarına yıkılan insanların yaşamları pahasına gelişen pis ilişkilerin kapısı aralandı. Kamu arazileri üzerinde yaratılan kent rantlarını yağmalama ağının merkezi ve doğrudan Başbakan’a bağlı olarak çalışan TOKİ’nin denetimden kaçırılan icraatları, Başbakan ve AKP taifesi hakkında Yüce Divan’lık birçok suç unsurunu içinde barındırıyor. AKP, diğer alanlardakiler gibi inşaat sektöründeki TOKİ merkezli yolsuzluklarının da hesabını yakında Yüce Divan’da verecektir… ACİLEN SAĞDUYULU YOL HARİTASI ÇIKARILMALISiyasi irade, bürokrasi, TOKİ, kentsel dönüşüm, Kamu İhale Kanunu’nda yapılan 140’ı aşkın değişiklik, şirketlere yapılan ahlaksız teklifle yalan, talan düzeni kuruldu, saadet zinciri oluşturuldu. Ancak ekonomideki makyaj artık döküldü, yapay algı dağıldı, gerçekler ortaya çıktı.Faizlerin artması vatandaş ve üretici için pahalanacak kredi olanaklarının daralmasına da yol açacak.  İnşaat üreticisinin elinde büyük miktarda stok var, süren yatırımlarla birlikte bakıldığında sektörde kaçınılmaz biçimde kriz görünmektedir. Hiçbir şey olmaz denilerek durum geçiştirilemez.Bankalar da bu yangına körükle gitmesin, çok sağlıklı bir envanter çıkarılıp, hasar tespiti yapılması lazım. Arz, talep, stok durumu ve kağıt üzerindeki projeler, devam eden yatırımlar saptanarak, olağanüstü durum yaşanan sektördeki meslek örgütleri, Türkiye Bankacılar Birliği, siyasi iradeyle bir araya gelerek ortak akılla sağduyulu bir yol haritasını belirlemeli ve süreci izleyip durumu sürekli güncellemeli. Vatandaşımızın bir kez daha dikkatini çekmek istiyorum; dövizle borçlanmasınlar, maket üzerinden konut satın almasınlar, ödemelerinde temerrüte düşmesinler, ayağını yorganına göre uzatsınlar. 
Emirgan Korusu’ndan 16/9 Çıkar mı?
Korunun hemen üstündeki arazide yapılması planlanan turizm merkezi hakkında planlar hazır. Planlara göre, yapılacak turizm tesisinde bina yükseklikleri 10 metreyi aşamıyor. Ancak arazinin yeni sahibi plan tadilatı isterse ve onay alırsa ne olacak? Böyle bir durumda, geçmişteki pek çok uygulamada görüldüğü gibi, araziye İstanbul'un silüetini bozacak gökdelen, rezidans ve AVM yapılabilir.
Konutta Yüzde 15'lik Devlet Desteği Nasıl Alınacak?
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 10. Ekonomik Kalkınma Planı'nı açıkladı. Davutoğlu, 'Kıdem tazminatı sisteminde yaşanan sorunların çözümü amacıyla ilgili sosyal taraflarla istişare halinde gerekli mevzuat düzenlemelerini yapacağız. İşsizlik sigortasından yararlanma koşullarını esnetmek ve yararlanma sürelerini arttırmak için mevzuat çalışması yapacağız' dedi. Konutta yüzde 15'lik devlet desteği nasıl alınabilecek sorusu ise bugün yanıt buldu. Bankada açılacak konut hesabına para yatıran kişi 5 yıl sonunda yüzde 15'lik devlet katkısı alabilecek.Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara Palas'ta düzenlediği basın toplantısında 10. Kalkınma Planı'nda belirlenen 25 öncelikli dönüşüm programından son pakette yer alan 8 programı ve bunlara ilişkin 380 eylem planını açıkladı. Türkiye’nin 12 yılda olağanüstü bir ekonomik ve paradigma devrimine şahit olduğuna işaret eden Davutoğlu, toplumsal hayatta süreklilik ile değişim unsurlarını göz önünde bulundurmayan hükümetlerin başarılı olamayacağını vurguladı.Hem süreklilik unsurlarıyla ortaya konan politikaların takibinin yapılması hem de dünya şartları içinde reform bilincine dayalı, yaygın ve etkin bir değişim süreci yaşanması gerektiğini ifade eden Davutoğlu, 'AK Parti hükümetlerinin en önemli başarılarından biri sürekliliği durağanlık, değişimi de yapboz tahtasına dönüştürmeme başarısıdır. Süreklilik bir durağanlık değil aksine toplumların hayatında devamlılığı sağlayan bir ilkedir. Reform düşüncesi, değişim ise hayatın getirdiği dinamizmin anlaşılması çerçevesinde bir zarurettir. Bu açıdan 62. Hükümeti kurar kurmaz 12 yıllık birikim üzerinden yeni bir ekonomik hamlenin altyapısını oluşturacak, kapsamlı bir reform çabasını kamuoyuyla kademeli şekilde paylaşıyoruz' diye konuştu.Öncelikli dönüşüm programlarının, özel önemi bulunduğunu, bir omurga teşkil etiklerini dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:'Bu omurga, bizim için önümüzdeki 2023'e kadar olan dönemin temel değişim parametrelerini, reform parametrelerini ortaya koyuyor. Geçen sunumlarda, önce reel sektörle ilgili 8, daha sonra makro ekonomik sektörle ilgili 7 alanda dönüşüm programını açıkladık. Bugün de 8 alanda daha dönüşüm programı açıklayacağız. Bu çerçevede atacağımız adımları tespit edeceğiz. Burada bir hususu dikkatlerinize ayrıca getirmek istiyorum, o da bunun takibi, bu kesinlikle bir şekilde kağıt üzerinde kalacak bir çalışma değil. Takibiyle ilgili en başından taahhütte bulunduk. Takip izleme mekanizmaları da devreye girdi ve 3 ayda bir bürokratik düzeyde takip, 6 ayda bir de Bakanlar Kurulu'na sunum şeklinde takip ve belli aralıklarla benim bizzat kamuoyuna çıkarak, anlatarak ya da Başbakanlık üzerinden, bu daha kısa süreyle olur, bir yazılı sunumla ya da kamuoyunun da önünde, bu, benzeri formatta yapacağımız toplantılarla bunu paylaşacağız.'“Reform programlarının sahiplenilmesi konusunda mekanizma kuracağız”Söz konusu reform programlarının Ankara’da hazırlanıp Ankara’da kalması durumunda istenilen amaca ulaşılamayacağını dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:'İki yönde bu reform programlarının sahiplenilmesi ve yönetimi konusunda mekanizma kuracağız. Birisi yerele dönük olarak, Kalkınma Bakanlığımızın koordinasyonuyla, önemli vilayet merkezlerimizde, bölgesel merkezlerde, İç Anadolu’da, Doğu Anadolu’da, KOP, DAP, KOP gibi zaten belli çalışmaların yürütüldüğü koordinasyon merkezlerinde, bu programları anlatmak üzere seri çalışma yürüteceğiz. Dolayısıyla yerel aktörlerin, alanda bulunan aktörlerin bu programları benimsemesinin önünü açacağız. Aynı şekilde uluslararası alanda bunların bilinmesi önemli. Ben geçtiğimiz hafta İngiltere’de yatırımcı firmalarla buluştuğumda da bunu fark ettim. Yabancı analistler, buna çok özel önem verdiklerini ortaya koydular ve Türkiye’den daha fazla dikkat çekecek şekilde, bunu dikkatli takip ettiklerini gösterecek şekilde sorular yönelttiler, bu yatırımcılara ne tür imkanlar sunacak gibi.'Davutoğlu, sektörel dönüşüm reform programının uluslararası alanda da tanıtımını yapacaklarını bildirdi. Sadece Avrupa ve ABD’de değil Japonya, Hindistan ve yükselen ekonomik havzalarda da bu tanıtım çalışmalarını yürüteceklerini anlatan Davutoğlu, 'Böylece bir sahiplenme ve bilinme, tanıtım olgusuna dikkat çekeceğiz' dedi.Bugün 8 program açıklayacaklarını belirten Davutoğlu, bunların, “iş gücü piyasasının etkinleştirilmesi programı”, “temel ve meslek becerilerini geliştirme programı”, “nitelikli insan gücü için çekim merkezi programı”, “sağlıklı yaşam ve hareketlilik programı”, “yerelde kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi programı”, “rekabetçiliği ve sosyal uyumu geliştiren kentsel dönüşüm programı”, “kalkınma için uluslar arası işbirliği alt yapısının geliştirilmesi programı” ve “kayıt dışı ekonominin azaltılması programı” olduğunu bildirdi.8 yeni program 380 eylem planından oluşuyorSöz konusu 8 programın 380 adet eylemden oluştuğunu kaydeden Davutoğlu, “Daha önce açıkladıklarımızla bu, bin 350 eylem planını barındırıyor. Böylece bütün toplum katmanlarına yayılan kapsamlı bir dönüşümü gerçekleştirmeyi ümit ediyoruz” ifadesini kullandı.Davutoğlu, “İş Gücü Piyasasının Etkinleştirilmesi Programının” hedef kitlesinin işsizler, iş gücü piyasası dışında kalan kadınlar, kayıt dışı çalışanlar ve işverenler olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:“Dolayısıyla bu programla hedefimiz, işsizliğin azaltılması, kadınların iş gücü piyasası katılımının teşviki, kolaylaştırılması ve kadınların bu anlamda kariyerle aile arasında tercih yapmak zorunda kalmalarının önüne geçilmesi ki bununla ilgili başlı başına bir açıklamada bulunduk. İş gücü piyasasını daha etkin hale getirmeyi, nitelikli ve insana yaraşır istihdamı artırmayı, işsizliği azaltmayı ve iş gücü verimliliğini yükseltmeyi amaçlıyoruz. Program döneminin sonunda yani 2018 sonunda, kadınların iş gücüne katılımı ve istihdam oranlarını her yıl ortalama 1 puan artırmayı, esnek çalışma biçimlerini ki çocuk sahibi kadınlarımızın böyle kısmi zamanlı çalışmalarıyla ilgili daha önce açıklamalarda bulunduk, esnek çalışma biçimlerini yaygınlaştırmayı ve istihdam teşviklerinin etkinliğini artırmayı planlıyoruz.”“Kadın erkek fırsat eşitliği bilincini artırmaya yönelik etkinlikler yapacağız”“İş Gücü Piyasasının Etkinleştirilmesi Programının” 43 eylem planından oluştuğuna dikkati çeken Davutoğlu, şunları söyledi:“Bunların arasında dikkat çekici olanlardan bazıları şunlar; kadın girişimciliği programını hazırlayarak, uygulamaya koyacağız. Girişimciliği, özellikle kadın girişimciliği teşvik etmek için. Çalışanların ve işverenlerin kadın erkek fırsat eşitliği bilincini artırmaya yönelik etkinlikler yapacağız. Nasıl anne ve baba, kız ve erkek çocukları arasında ayrım yapmaz, gerçek anne babaysa bu muhabbeti hepsine aynı ölçüde hisseder, devletin ve kamunun da kadınlar erkekler arasında ayrım olmaksızın bir eşitsizlik olmaması için fırsat eşitliği bilincini artıracak çalışmalar yapacağız. Aktif iş gücü programlarına ilişkin bir izleme ve değerlendirme sistemi kuracağız. Bu çok önemli. Programlarını takibini 81 il düzeyinde gerçekleştireceğiz. Yani nüfus dinamizmimiz, bizim her bölgede farklı, ya daha genç nüfusa sahip olan şehirlerden büyük şehirlere akım oluyor ya da orada o şehirde olmuyorsa bu akım o şehirde bir işsizler ordusu doğuruyor. Aktif iş gücü programlarına ilişkin bu anlamda hem izleme hem mümkün olduğu kadar yerinde istihdamı gerçekleştirmeye çalışacağız. Özel politika gerektiren gruplar için yeni program, proje ve uygulamalardan yararlanan kişi sayısını artıracağız. Uzaktan eğitim sistemini kuracak ve sisteme işlerlik kazandıracağız.”Kıdem tazminatı sistemiKıdem tazminatı sisteminde yaşanan sorunların çözümü için ilgili sosyal taraflarla istişare içinde gerekli mevzuat düzenlemelerini yapacaklarını bildiren Davutoğlu, şunları kaydetti:“Bu da çok uzun süredir gündemimizde olan konu. Bununla ilgili etkin ve herkesle istişare içinde bir politika gerçekleştireceğiz. İşsizlik sigortasından yararlanma koşullarını esnetmek ve yararlanma sürelerini artırmak için mevzuat çalışmaları yapacağız. Mevcut esnek çalışma sistemlerini daha güvenceli hale getirecek yeni esnek çalışma sistemlerini içeren mevzuat çalışması yapacağız. Esnek çalışma, belli şartlarda işverenle işçinin buluşmasını temin eden ve bir anlamda iki tarafa da esneklik getirmek suretiyle verimliliği artıran bir alan ama bunun iyi düzenlemesi halinde istismarlara yol açabilecek alan. Dolayısıyla bunun mutlaka en iyi şekilde bir sistem içinde düzenlenmesine özen göstereceğiz.”'Faiz oranlarının düşmesi zaten beklenen bir gelişmeydi'Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın dünkü açıklamaları ve faiz oranlarına ilişkin düşüncelerinin sorulması üzerine Davutoğlu, Merkez Bankası'nın kendi değerlendirmelerini yaparak, faiz oranları ve enflasyon konularında açıklamalarını yaptığını ifade etti.Hükümet kurulduktan sonra, gerek Başçı ile yaptığı görüşmede gerekse de Merkez Bankası'nda aldığı brifingde kanaatlerini paylaştıklarını hatırlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:'Dün de Sayın Başçı'nın söylediği gibi Merkez Bankası bağımsız olmak üzere, hükümete ve Başbakan'a bir danışmanlık verir. Ekonominin genel performansı itibarıyla böyle bir rolü de vardır. O yüzden Bakanlar Kurulunu yılda iki kez bilgilendirir. Bunu tamamen birbirinden kopuk mekanizmalar olarak görmek yanlış. Biz de her zaman kanaatlerimizi kendisiyle paylaştık. Davos'ta da yine bir görüşme yaptık. Düşüncelerini ve bu perspektifte yaklaşımını ortaya koydu, biz de kanaatlerimizi paylaştık. Önemli olan burada en doğru kararları, dünya ekonomisi ve Türkiye ekonomisinin gelişim seyrinde en doğru zamanda alabilmek.'Bu bakımdan, enflasyondaki düşüş ve dünya ekonomisindeki genel trend göz önüne alındığında faiz oranlarında düşmenin, zaten beklenen bir gelişme olduğunu belirten Davutoğlu, siyasi istikrarın da faiz oranlarını etkilediğini söyledi.Başbakan Davutoğlu, siyasi istikrarsızlık olan ülkelerde faizlerde çok ciddi sıçramaların yaşandığına işaret ederek, şöyle devam etti:'Türkiye'de özellikle 2 seçim sonrasında 2014 yılında siyasi istikrarın, 62. Hükümetle birlikte bir anlamda görev değişiminden sonra çok güçlü bir şekilde devam etmesinin bizatihi kendisi bile faiz oranlarını etkileyen, istikrarı yansıtan bir husus. Dolayısıyla daha önceden de böyle bir faiz indirim beklentisi bizim açımızdan vardı ve bunlar, tamamen teknik düzeyde her zaman yaptığımız görüşmelerde ifade edilmiştir. Merkez Bankası'nın enflasyonu kontrol altında tutabilmek ve fiyat istikrarı konusundaki kaygıları da göz önünde bulundurarak takip ettiği bir politika vardır. Son faiz indirim kararı doğru bir karardır, Sayın Başçı'nın dün yaptığı açıklama doğru yönde atılan bir adımdır.''Doğru zamanda doğru kararı almak gerek'Göstergelerin artık çok dinamik seyrettiğini belirten Davutoğlu, toplantı için 1 ay beklemek yerine gerektiğinde olağanüstü, öne alınmış toplantılarla piyasanın nabzını, ekonominin trendini doğru takip edip, doğru zamanda doğru kararı almak gerektiğini ifade etti.Bunun bir tabu olmadığını vurgulayan Davutoğlu, 'Şu günde toplanacak, şu günde karar alınacak diye... Sayın Başçı'nın açıklamasıyla, 'toplantı daha erkene alınabilir' demesi ve 'bu konuda karar alınabilir' demesi doğru bir açıklamadır. Bu konulardaki beklentinin ne olması gerektiğini de biz kendileriyle de konuşuruz, ekonomik değerlendirmeler yaparız ama kamuoyunun özellikle ekonomik istikrar konusunda hiçbir tereddüdün olmaması önemli' diye konuştu.Türkiye'nin rasyonel bir ekonomik anlayış içinde atılması gereken adımları atma konusunda AK Parti döneminde bir tecrübe ve birikim kazandığını vurgulayan Davutoğlu, daha önceki istikrarsızlıkların hiçbir zaman kendi dönemlerinde görülmediğini bildirdi. Davutoğlu, 'Bu çerçevede önümüzdeki günlerde, haftalarda yapılacak toplantılarla faiz oranlarının daha aşağı inme, daha aşağı bir trende doğru yönelmesi beklentisi hepimiz için söz konusudur. Bu yönde bir eğilim ve bu yönde bir karar alınacağı düşüncesindeyim ama Merkez Bankası kendi çalışma sistemini bu anlamda uygulayacak' ifadelerini kullandı.Gayrimenkul projeleri kira sertifikalarıGayrimenkul sertifikası ve sukukla ilgili soruyu da yanıtlayan Davutoğlu, bunların menkul ve gayrimenkul değerler arasında çok sağlıklı bir ilişki kurmakla ilgili olduğunu ifade etti.Davutoğlu, bu ilişkinin farklı araçlarla sağlanabildiğinin altını çizerek, bu konuda çalışmalarını yaygınlaştırarak, daha özgün, Türkiye'nin şartlarına uygun ve halkın daha fazla itibar edeceği her türlü finansal yöntemi kullanmaya kararlı olduklarını bildirdi.Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da bu konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, kira sertifikasının bir varlık üzerine kurulan bir enstrüman olduğuna dikkati çekti.Gayrimenkul projeleri üzerine kurgulanmış kira sertifikalarının dünyada gittikçe yaygınlaştığını vurgulayan Babacan, Türkiye'de de inşaat sektöründe finansal amacıyla gayrimenkul projeleri üzerine üretilmiş kira sertifikalarının yaygınlaştırılmasını istediklerini belirtti.Babacan, bunun küçük küçük örneklerinin de başladığını ifade ederek, 'Şu anda katılım bankaları üzerinden yürüyor. Ama bunun her zaman için inşaat şirketlerinin kendi üretecekleri kira sertifikaları ile yapmaları da ileride mümkün olabilecek' diye konuştu.Sosyal yardım ile istihdam arasında irtibat kurulacakBaşbakan Davutoğlu, iş dünyasının temsilcileriyle yaptıkları görüşmelerde, artan sosyal yardımların istihdamı bazen olumsuz etkilediğinin ve çalışacak insan bulmakta zorluk çekildiğinin kendilerine aktarıldığını belirterek, 'Bu anlamda sosyal yardım ve istihdam arasında irtibat kurup, sosyal yardımların istihdamı teşvik edici şekilde kullanılması, yoksa 'nasıl olsa ben şu kadar sosyal yardım alıyorum, çalışsam bunu alamayacağım, çalışmaktansa sosyal yardım alan kesim içinde bulunayım' şeklindeki bir kanaat, çok dinamik bir insan gücünü, iş gücü piyasasının dışında tutuyor' diye konuştu.İşkur'a kayıt edilen sosyal yardım yararlanıcılarına bilgilendirme ve danışmanlık hizmeti sunacaklarını bildiren Davutoğlu, şöyle devam devam etti:'Çalışabilir durumdaki sosyal yardım alanlar için istihdama kazandırıcı faaliyetlere katılmaları şartıyla, işsizlik yardımı ve benzeri özendirici yardım programları geliştireceğiz. Sosyal yardım alanların özel sektörde istihdamı halinde, sosyal güvenlik primi işveren payında teşvik getireceğiz. Mevcut istihdam teşviklerinin yetki analizi çalışmalarını yapacağız. İstihdamla ilgili bütün bu sektörel dönüşüm programlarından bağımsız olarak istihdamla ilgili, işsizlikle mücadeleyle ilgili ayrı bir çalışma ekibi kurma talimatı vermiştim. Bu çerçevede yapılan çalışmayı aynen aile ve nüfus dinamizmini koruma sunumu gibi kamuoyumuza önümüzdeki bir veya iki hafta içinde paylaşacağız. İstihdam bizim için hayati konudur.'İkinci programın 'Temel ve Mesleki Becerileri Geliştirme Programı' olduğunu belirten Davutoğlu, burada da çalışma hayatı, yabancı dil, finansal okur yazarlık, problem çözme, iletişim, liderlik, kariyer planlama gibi temel becerileri geliştirmenin yer aldığını anlattı.Davutoğlu, Türkiye'de meslek sahibi olmanın belli bir ihtisas alanında diploma sahibi olmak şeklinde algılandığına dikkati çekerek, 'Halbuki o diploma, iş becerisini teminat altına alan bir belge değil. O diploma belli bir eğitimin tamamlandığı anlamına gelen belgedir. Burada yapmamız gereken o diplomayı çalışma hayatında pratik uygulamada, daha etkin daha anlamlı bir yere nasıl oturtacağız? Onun için de ek bazı çalışmalar yapmak gerektiği kanaatindeyiz' dedi.İnsanın iş hayatı dışındaki sağlığı, tatmini ve mutluluğu açısından sanatsal ve sportif becerilere sahip olmasının da önemli olduğunu değerlendiren Davutoğlu, bu programla eğitimin tüm kademelerinde temel becerilerin ağırlığını artırmayı planladıklarını dile getirdi.'Meslek liselerini, iş dünyasıyla buluşturacağız'İş gücü piyasası ile eğitim sistemi arasındaki ilişkiyi yeniden tanımlayacaklarını açıklayan Davutoğlu, bunların birbirlerine hiç değmeyen iki ayrı alan gibi göründüğünü söyledi.Başbakan Davutoğlu, uygulamalı eğitimi yaygınlaştırarak, okul ve iş dünyası arasındaki işbirliğini güçlendireceklerini vurgularken, Konya'da Ayakkabıcılar Sitesi'ninin Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği içinde açtığı meslek lisesini örnek verdi.Sitenin ayakkabı endüstrisi neyi gerektiriyorsa ona göre tanzim edildiğini ve buradan mezun olanların da hemen iş bulabildiklerini anlatan Davutoğlu, meslek liselerini iş dünyası ile yeni bir reformla, uygulamalı ve iş dünyasının da fiilen ve maddi olarak katkıda bulunduğu bir alan haline dönüştürmenin şart olduğunu kaydetti.Ahmet Davutoğlu, 'Özellikle mesleki eğitimde özel sektörün rolünü güçlendirecek, odalar ve borsalara çok daha fazla sorumluluk vereceğiz. İş dünyası da bunu benimsiyor. Onlar için de ara eleman bulma konusunda en kolay yöntem' değerlendirmesinde bulundu.Three master yaygınlaşacakİş gücü piyasası ihtiyaç analizlerini etkinleştirerek, mesleki eğitimleri iş gücü piyasasının taleplerine göre planlayacaklarını ifade eden Davutoğlu, 'Üniversitelerde, bir dönem uygulamalı iki dönem akademik eğitim içeren 'three master', yani iki sömestr yerine üç sömestr uygulamalarını yaygınlaştıracağız' şeklinde konuştu.Başbakan Davutoğlu, tatili ortadan kaldırmayı düşünmediklerini, tatil içinde de bir anlamda sosyal uyum olarak değerlendirilebilecek bir düzenleme planladıklarını dile getirdi.Fabrikaların sektörlerine göre özel mesleki veya teknik eğitim okulları açabilmeleri için de düzenleme yapacaklarını bildiren Davutoğlu, mesleki okulların atölye ortamlarını da sektörel bazlı iyileştireceklerini ifade etti.Mesleki ve teknik eğitim okul yönetim modelini geliştireceklerinin, yerel yönetim ve sektör temsilcilerinin katılımlarını da sağlayacaklarının altını çizen Davutoğlu, bunun hayati önemde olduğunu söyledi.Başbakan Davutoğlu, eğitimin tüm kademelerindeki müfredatı, temel becerileri içerecek şekilde güncelleyeceklerini de açıklayarak, 'Ortaokul ve liselerde bireysel yeteneklere göre öğrencileri yönlendirebilecek bir rehberlik sistemi oluşturacağız. Şu anda da var. Fakat bireysel yeteneklere göre ayarlanmış değil' diye konuştu.Hayat boyu öğrenme merkezleri olacakYetişkin nüfusun temel beceriler kazanmasına yönelik programları yaygınlaştıracaklarını belirten Davutoğlu, halk eğitim merkezlerini, hayat boyu öğrenme merkezlerine dönüştüreceklerini bildirdi.Genç iş gücünün İşkur faaliyetlerine erişimini arttıracaklarını vurgulayan Davutoğlu, üniversitelerde İşkur noktalarının yaygınlaştırılacağını kaydetti.Davutoğlu, 'Eğitim müfredatını her gence en az bir sanat veya spor dalında performans becerisi kazandıracak şekilde güncelleyeceğiz. Sanat ve spor genelde eğitimin bir parçası gibi görünmüyor' açıklamasında bulundu.Başbakan Davutoğlu, eğitim dışındaki bu alanların da insanı en az eğitim kadar geliştireceğine dikkati çekerek, mesleki eğitim alanında AB ile tam uyumu öngören yeterlilikler çerçevesini oluşturacaklarını ve uygulanması noktasında gerekli mevzuat değişikliklerini yapacaklarını da belirtti.Tersine beyin göçü...Üçüncü programı, 'Nitelikli İnsan Gücü için Çekim Merkezi Programı' olarak açıklayan Davutoğlu, şöyle konuştu:'Bu, beyin göçü de diyebileceğimiz bir alan. Yükselen bütün ülkelerde tarih boyunca ya da medeniyetlerde mutlaka gözlenen bir husus. Yükselen medeniyet merkezlerine doğru nitelikli insan gücü artar, düşen yerlerden de artar. İstanbul'un fethinden sonra, Fatih Külliyesi'ne baktığınızda bütün Semerkand'dan Ali Kuşçu'nun gelişi, Kahire'den, Bağdat'tan insanların ilim için veya saygı görmek için İstanbul'a akışları bir örnektir. Aynı şekilde, 2. Dünya Savaşı'nda, hatta 19. yüzyılın sonlarında ABD'ye dönük olarak, Avrupa'dan önemli akademisyenlerin, önemli ailelerin göç edişi. Amerikan kültürünün 19. yüzyıldaki oluşumunun arkasında bu göç hareketi vardır. Hatta 2. Dünya Savaşı'nda Almanya'yı bombalayan Amerikan uçaklarının Nazi'lere karşı Heidelberg'e dokunmaması ve oraya özellikle saygı göstermelerinin sebeplerinden biri Heidelberg Üniversitesi'nden gelenlerin Amerikan üniversitelerine yaptığı katkıdır. Özellikle son dönemde gördüğümüz eğilim, Türkiye'den 28 Şubat şartlarında kaçan akademisyen ve nitelikli insan gücü, darbe dönemlerinde, 12 Eylül'de de olmuştur üniversiteden atılan öğretim görevlileri çoğu yurt dışında iş bulmak için çaba sarf etmiştir. 28 Şubat'ta da olmuştur.''Şimdi tersine yurt dışında iyi eğitim görmüş insan unsurumuz Türkiye'ye dönmeye çalışıyor' diyen Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'Ortadoğu ülkelerindeki, Ukrayna'daki istikrarsızlık da yine Türkiye'ye dönük kaliteli insan unsurunun, sadece mülteciler şeklinde değil, kaliteli insan unsuru 'daha iyi şartlarda bilim hayatını nasıl varlığımı sürdürebilirim' kaygısını taşıyor. Burada bizim çekim merkezi oluşturmamız, en kaliteli insan unsurunu, Türkiye'nin üniversitelerinde bulundurması önem taşıyor' görüşünü paylaştı.