Görüş Bildir
Haberler
Uğur Batı Yazio: İnsanlar Niçin Bu Kadar Ahmak?

etiket Uğur Batı Yazio: İnsanlar Niçin Bu Kadar Ahmak?

Prof.Dr.Uğur Batı
17.11.2021 - 09:00 Son Güncelleme: 21.11.2021 - 20:36

Tanrılar Çıldırmış Olmalı: İnsan Doğmak ya da İnsan Olmak...

1800’lerin sonunda yaşamış olan İngiliz yazar, şair, gazeteci ve aynı zamanda 1907 Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi olan Joseph Rudyard Kipling’in “Eğer” adlı efsanevi bir şiiri vardır. Şiir, bir başka efsanevi ve yıkıcı yazar Ayn Rand’ın cenazesinde okunmuştur.

“En sefil insan, amaçsız olandır” sözüne yakışır bir kutsama olmuştur bu şiirin Rand’ın cenazesinde okunması... İnsan olmayı en iyi tarif eden metinlerdendir bu şiir:

“Eğer, bütün etrafındakiler panik içine düştüğü

ve bunun sebebini senden bildikleri zaman

sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen

Eğer sana kimse güvenmezken sen kendine güvenir

ve onların güvenmemesini de haklı görebilirsen

Eğer beklemesini bilir ve beklemekten de yorulmazsan

veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen

ya da senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan

bütün bunlarla beraber ne çok iyi ne de çok akıllı görünmezsen

Eğer hayal edebilir de hayallerine esir olmazsan

Eğer düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen

Eğer zafer ve yenilgi ile karşılaşır

ve bu iki hokkabaza aynı şekilde davranabilirsen

Eğer ağzından çıkan bir gerçeğin bazı alçaklar tarafından

ahmaklara tuzak kurmak için eğilip bükülmesine katlanabilirsen

ya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür

ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen

Eğer bütün kazancını bir yığın yapabilir

ve yazı-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen

ve kaybedip yeniden başlayabilir

ve kaybın hakkında bir kerecik olsun bir şey söylemezsen

Eğer kalp, sinir ve kasların eskidikten çok sonra bile

işine yaramaya zorlayabilirsen

ve kendinde dayan diyen bir iradeden

başka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen

Eğer kalabalıklarda konuşup onurunu koruyabilirsen

ya da krallarla gezip karakterini kaybetmezsen

Eğer ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitmezse

Eğer aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen

Eğer bir daha dönmeyecek olan dakikayı

altmış saniyede koşarak doldurabilirsen

Yeryüzü ve üstündekiler senindir

Ve dahası

sen bir insan olursun oğlum...”

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

İnsan olmak doğmakla başlar ama... İnsan olmak yaşamla birlikte olur. Bazen de olmaz!

İnsan olmak doğmakla başlar ama... İnsan olmak yaşamla birlikte olur. Bazen de olmaz!

“Her insan doğan, insan olur mu?” önemli bir felsefi sorudur aslında. Var olmak, nefes almak, emeklemek, sevmek, cesaret etmek, sevmek, sevilmek, nefret etmek, nefret edilmek, öğrenmek, anlaşılmak, anlatmak, evlenmek, boşanmak, denemek, anne olmak, baba olmak, gülmek, ağlamak... Hepsi insan olmanın tezahürleridir.

İnsanın insan olması, doğuşuyla gelen bir tanımlamadır. Basittir, ördek olarak doğanı, ördek olarak adlandırıyoruz. İlla daha bilimsel tanım isterseniz; biyolojik olarak anne ve babası insan olandan doğan her canlı “insan”dır.

İnsanı bir nesne olarak varsaydığımızda, insan olmak vasfı dışında bir anlamı olmayan nesneden bahsediyoruz. Sadece ona hayat hakkı verilmiştir. Kendi seçimi bile değildir. Bir insan dünyaya gediği zaman, bütün insanlığın bir parçasıdır artık. Lakin insanı, yalnızca biyolojik dürtüleri olan bir varlık olarak algılamak, onun bütünlüğünü anlamak demek değildir.

İnsan, yaşayan, değişen, düşünen, duyan, özgür ve evrensel bir bütünlüktür. İnsanı varoluşuyla değerlendirirsek; değerinin, derinlerde bir yerde saklı olduğunu görüyoruz. Bu değeri ortaya çıkaran insana da “insan olabilen” diyoruz zaten. Olayın anafikri, insanın yaratılış amacını bilen, bildiği haliyle yaşayabilen ve bildiğini anlatabilen olduğu gerçeğidir.

İnsan olarak hepimiz aslında biriz ama buna rağmen, zekâ, sağlık ve yaratıcı yeteneklerimiz yönünden farklıyız. “İnsan olan” diye adlandırdığımız kişi, tüm olumsuzluklarından arınmıştır ve gelişmeye açıktır, bu kişi yetkin insandır. İnsan olabilen, varlığını ve yaşamını tüm insanlarla birleştiren ve insanın kendisiyle empatik olabilendir.

Fransız filozof Sartre “İnsan yaptıklarından ibarettir” derken insan olabilmenin değerine vurgu yapıyordu. İnsan olmak, insanın tutumlarını, duygularını, amaçlarını, düşüncelerini, eylemlerini içeren bir süreçtir. Bu süreçte gerçekten “insan olan” kendisini hayata bırakabilir, umut eder, kendini bilir, hoş görme eğiliminde olur, kin ve nefreti hep arkasında bırakır. Burada bahsettiğimiz kendiliğinden gerçekleşen “insan olarak doğmak” değil “insan olarak ölebilmektir”. Birisi fıtratı gereği sadece dış görünüşü insana benzeyendir, diğeri tüm gelişmiş nitelikleriyle insan olandır.

Dünyadaki bütün iyiliklerin ve kötülüklerin sebebi bu ayrımdır: İnsan olan ya da insan doğan... İyi veya kötü olanın sebebi, insanın kendisini pek fazla abartması, çokça ciddiye almasıdır.

İnsan hadsizliğin sınırında bir varlıktır demiş ve 350 bin yıl önce çerçöp toplayarak hayatta kalmaya çalışırken, bugünün hiperreel kentlerinde hiç de fena iş çıkarmıyor doğrusu diye de bağlamıştık.

İnsan hadsizliğin sınırında bir varlıktır demiş ve 350 bin yıl önce çerçöp toplayarak hayatta kalmaya çalışırken, bugünün hiperreel kentlerinde hiç de fena iş çıkarmıyor doğrusu diye de bağlamıştık.

Gerçekten öyle. Amerikan Haber Alma Teşkilatı CIA’in 1960’larda 1 ayda ulaştığı bilgiye bugün 12 yaşındaki bir çocuk 1 günde ulaşabiliyor. İnsanlık tüm ortaçağda elde ettiği bilgiye bugün sadece birkaç yılda ulaşabiliyor. Bugün bilginin niceliği değil, niteliği önemlidir. Filtreleme en gerçek zorluk konumundadır.

İnsan konuşma edimini yaklaşık 2,5 milyon yılda kazanmış durumda ama birkaç 10 yıllık bilgi birikimi üzerine yapay zekâyı geliştiriyor. İnsan beyni böylesi bir hıza ve aşırılığa hazır değildir. İnsanın bir de imal yeteneği var. Ellerini kullanabiliyor, alet edevat, gereç üretebiliyor. Doğada zor bulunan her şeyi üretebiliyor. Örneğin şeker doğada çok zor bulunan bir materyal ama insanın imal yeteneği onu her yerde bulunabilir kılmış durumda. Köşedeki marketten 2 TL’ye sıkıştırılmış şekeri çikolata bar olarak bulabiliyorsun. Sonucu ne? Kolesterol ya da obezite...

Ya da cinsellik... Karadul diye bilinen örümceklerin eşleri türün devamı için kendilerini feda ederler. Oysaki bu kadar değerli bir şeye şu an internetin arama kutucuğuna birkaç x harfi yazarak ulaşabiliyorsunuz: Porno diyoruz buna! Hijyen, kolay ulaşılabilir cinsellik yani... Sonucu ne? Androjenlik... Sağlıksız cinsel yaşam koşulları ve toplum... Söz konusu imal yeteneği yüzünden insan önce kendi biyolojisini, sonra tüm ekosistemi mahvediyor.

Sonuçta zor bir dönem yaşıyoruz. Milattan sonra iki binli yıllardayız. Bu iki bin yıl içinde dünyanın en hızlı geçen on yılını daha yeni devirdik. Muhtemelen daha hızlı geçecek bir on yılına giriş yaptık. İçinde bulunduğumuz zamanın akışı inanılmaz bir hal almış durumda.

Zaman o kadar akışkan ki “Yarın hepimiz öleceğiz” şeklindeki bir önerme bile anlamlı duruyor. Çünkü bizi çocukluğumuza götüren onlarca yıl öncesini dün gibi hatırlıyoruz. O halde diyalektik der ki, otuz yıl sonrası da çabucak gelecek.

Böyle bir zaman içinde dünya uygarlıkları da sonsuz karmaşalar üretmekte. Sayısı milyarları bulan insanlar da bu karmaşalar üzerinden hayatı okuma eğiliminde. Gündelik hayatın ağır koşullarında ayakta kalabilmek amacıyla, insan denen organizma için uyum, güzellik, iç özgürlük ve özgüven gibi kavramlar giderek daha fazla önem kazanıyor. Bu konularda tam bir farkındalık sağlamak da, gelişim için öncelikli görünüyor. Neticede her şey farkındalıkla başlıyor. O halde dünyanın farkına varmakla başlamak gerekir.

Dünyanın farkına varmak, insanın doğal olma çabasıyla değil ancak doğada olma bilinciyle olur. İnsanın hayat macerasını kendi mükemmeliyetine tapınmayla bitirmediği sürece bir şeyler yolunda gidebilir. Unutmayalım insan çok nadiren tarif edilebildi. İnsan doğdu ama insan olmadı. İnsan olma yolculuğuna başladı. İnsan kültürle doğmadı kültürü yarattı. Lakin iyi olana da sebep oldu, kötüye de...

Öyle ki her şeyin sebebi insan doğup insan kalamayanlardı...

Öyle ki...

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
6
2
1
0
0
0
0
Yorumlar Aşağıda
Reklam
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın