'Seçimde MHP-CHP İşbirliğini Kesinlikle Düşünmeyin'
'Seçimde MHP-CHP İşbirliğini Kesinlikle Düşünmeyin'
Sokağa taşan gerginlik, rüşvet ve yolsuzluk operasyonu, cemaat-AKP gerilimi artarken yerel seçimlerde sona gelindi. Gerginliğin 30 Mart seçimlerinden sonra da bitmeyeceğini öngören Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Oktay Vural kamuoyunda sıkça dile getirilen 'Seçimde muhalefet partileri arasında işbirliği olur mu' sorusuna 'Kesinlikle böyle birşey düşünmeyin' cevabı veriyor.
Vural son dönemlerde takındıkları tavrı şöyle açıklıyor: 'Türkiye'yi yöneten AKP olduğu için onu eleştiriyoruz. Çünkü gemi onda. O yanlış yere götürürse hepimiz kaybederiz. 'Aman haa' diyoruz. Ben yolcuyum. Kaptan dümeni kırmış kayalıklara. 'Çevirme yahu çevirme' diyorum. O zaman dümeni çevirip kaptan köşküne çıkmak lazım. Yandaki yolcuyla tartışırsak kayalıklara çarparız. Ama CHP ile de aynı noktada olmadığımız birçok konu var.'
Oktay Vural The Wall Street Journal Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden ekonomiye birçok konudaki sorularını cevapladı.
Türkiye seçime gidiyor. En son ne zaman bu kadar gergin bir seçim ortamı olmuştu?
Bu kadarını hatırlamıyorum. Seçmen hem kutuplaştı hem de kafası çok karıştı. Çünkü kanallar sağlam değil. Bir yerde yolsuzluk rüşvet birşeyler çıkıyor. Diğer yöndeyse bu inkar ediliyor. Gerçekliği sorgulayan kesim bunun gerçekliği konusunda bilgilenmiyor. Bir red ve inkar cephesi var. Seçmen şüphe içinde kalıyor. Deliller ve bilgiler ancak sosyal medya aracılığıyla gidiyor. Ama buna ne kadar kişi ulaşabiliyor sorusu var. Bizler miting meydanında konuşuyoruz ama bunun delil ve verilerini somut şekilde aktaracak ortam yok. Sözle kalıyor. Medya maceraları da kutuplaştığı için ona göre konsolide oluyorlar. Ama bunlar sınırlanırsa bu kitle çok acımasız olur. Düşmanlıklar ekseninde politika sürdürülmesi çok tehlikeli.
Sizin tabanınız partisine bağlı ve tepki koyabilen bir taban. Sokaklarda çıkan olaylarda yoklar. Ne söylüyorsunuz tabanınıza? Sokağa çıkmamaları yönünde telkinde bulunuyor musunuz?
Tabanımız çok dinamik. Çok da heyecanlılar. Ama tabanın sokakta olmasının manipülasyon edilebileceğini, çoğunluk iradesi doğrultusunda başka türlü pazarlanabileceğine inanıyoruz. Bunu da anlatıyoruz. Kesinlikle böyle bir şeye girilmemesi gerekiyor. Çünkü kitle psikolojisinde kimin ne yaptığı bilinmez. Hangi unsurlar devreye girer? Açık bir topluma başkaları girip manipüle edebilir. Biz bunu çok iyi biliyoruz çünkü 1980 öncesinde siyasi mücadelelerde her yerde bu kitlelerde nasıl hareket edilip ne yapıldığını biliyoruz. Tecrübelerimiz var. O bakımdan sokak doğru değil ama bunu demokratik bir tepkiye dönüştürme gayreti gerekiyor.
Tepki sokağa taştığına göre toplumda demokratik sisteme olan inanç zedelendi mi sizce?
Demokratik sistemin çalıştığına inanç azalmaya başladı. Hukuğa inanç azaldı. Medyaya inanç azaldı. Seçime inanç da azaldı. Birçok şüphe ve cevaplandırılması gereken soru var.
40 milyon seçmen için 150 milyon oy pusulası bastırılması konusu çok tartışılıyor örneğin. Bunu sorguladınız mı?
Şimdi 150 milyon oy pusulası basıldı ama bu pusulalar acaba hangi seçimlerle ilgili. Büyükşehir belediye başkanlığı, ilçe belediye başkanlığı, il genel meclisi ve meclis üyeleri için seçim yapılacak. %15 de fazla basılıyor. Bu bastırılanlar acaba hangi seçim kitlesi ile ilgili biz onu bilmiyoruz. Bu pusulaların aynı şekilde başka yerde basılması da mümkün. Seçimin güvenli şekilde yapılması için devleti yönetenlere de güven olmalı. Sandıklar için organizasyonu yaptık. Sayın genel başkanımız da her mitingde bu konuyu dile getiriyor. Sistemin açıkları var. İlçe seçim kurulunda temsilcimiz var ama ortada 20-30 bilgisayar var ve bunlara ne girildiğini göremiyoruz. Birleştirme yapılırken yanlış girilebilir. Bunu kontrol etmek gerekiyor. Sandık başında sonuçlar scan edilecek. Sisteme girilen sonuçların yanında scan edilmiş tutanak olacak. Ama acaba scan edilene müdahale olabilir mi? Teknoloji ile bu mümkün. Derin şüphe devam ediyor.
Anketlerde çıkan sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Adalet ve Kalkınma Partisine oy verecek insanlar bu konuda bilgi sahibi olarak değil kutuplaşmaya göre oy veriyor. Seçmen konsolidasyonu yapılıyor. Düşmanlık oluşturuluyor. Erdoğan'ın öldürüleceği bile söylendi. Öyle promosyon ve reklam çalışmaları var ki. Siyaset finansmanı çok pahalı. Yerel seçimlerdeyiz. Yerel kanallar programa çıkmak için ücret isteyebiliyor. Seçimin kalitesini yükseltmenin yolu seçime giden ve sonrasındaki yolun kalitesini yükseltmekten geçiyor. Partiler seçim finansmanı konusunda şeffaf olmalılar.
Size göre MHP için başarı sayılacak oy oranı nedir?
Bence tarihimizde aldığımız en yüksek oyu alacağız.
Bu gergin hava seçimden sonra biter mi?
Bitmez. Soru işaretleri var. Red ve inkar ettiğiniz birşeyin doğru olduğu ortaya çıkınca çökecektir. Seçimlerden sonra bu kutuplaşmış toplum yapısı, kamuya güvenin azalması 30 Mart'tan sonra toplum yönetimi açısından çok ciddi riskler getiriyor. Artık balkon konuşması ile avutulacak gibi değil toplum. Ben bundan sonraki süreç içerisinde hükümetin yönetebilme yetisinin azaldığını düşünüyorum. Ne olursa olsun oy oranı.. Çünkü hukuk devletine olan güven azaldı. Hukuğun çıkartacağı sonuçları da vicdan kabul etmeyecek. Özgürlüklerimize yönelik ciddi müdahale var. Toplum kendisini güvende hissetmiyor. Erkten kendisine tehdit geldiğini düşünüyor. Kesimler arası düşmanlıklar var. O ona haşhaşi diyor ötekisi başka birşey söylüyor. Rahmetli genel başkanımız 'tepedeki kavga tabana gidiyor' derdi. Tabanda uzlaşma olmadıkça bu kutuplaşma devam eder.
Tüm bunlar olurken ekonominin yaşananlardan nasıl etkileneceğini düşünüyorsunuz?
Ekonomik açıdan da ciddi riskler var. Seçim şu an çıpa gibi görünüyor. Ama bu çıpa bu eksende ülke riskini azaltacak şekilde tecelli etmezse daha büyük riskler olabilir. Dış yatırımların azalması ve uluslararası ilişkiler bakımından. 2002'de güvensizlik ve belirsizlik ortamında ekonomi politikalarında kazanımlarımız bir anda kaybedilecek noktaya geldi. Biz erken seçim istedikten sonra artık bu seçimin sonucu da çıpa olunca belirsizlik riski azaldı. Seçim bir sonuç çıkarttı. Bu seçim bu manada bir sonuç çıkartmazsa riskler devam edecek. Cari işlemler açığımız belli. Yatırıma ihtiyacımız var ama dış dünyanın güveninin azalması demek yatırımların etkilenmesi demek. Ülke riski yükseliyor.
Ekonomi açısından size göre en büyük risk ne ve bu risk için çözüm öneriniz nedir?
Toplumda aşırı borçlanma var. Kredi balonu toplumda bir rahatlama meydana getirmişti ki şimdi bu kısıtlamalardan dolayı çok ciddi etki olacağını düşünüyorum. Bu ekonomi politikası bu riskleri yönetmeye yönelik değil. Cari açığı ortadan kaldıracak tedbirler zamanında alınmadı. Bu nedenle de ben Türkiye'nin birkaç yıl düşük büyüme oranlarıyla devam edeceğini işsizliğin de artacağını düşünüyorum. Bu kadar borçlanmış bir toplumun düşük büyümeyle bu borcunu ödeyemeyeceği gibi bir risk görüyorum. Hükümetin gerçekleştirdiği yapısal reform yok. Vergi, kayıtdışı konusunda reform gerçekleştirmediler, piyasa regülasyonları devletin güdümüne sokuldu. Bu da piyasalara duyulan güveni azalttı. Piyasaları düzenleme kurulların hepsi devletin güdümüne sokuldu. Türkiye'nin hedeflerini bütünleşe istihdama odaklanacak bir ekonomi politikasına ihtiyacı var. Fiyat istikrarı son derece önemli olmakla birlikte Türkiye'nin enflasyonla mücadele konusu da sürdürdüğü politikayı para politikaları da dahil olmak kaydıyla o noktaya götürmesi gerektiğine inanıyorum. 600 milyar dolar tasarrufumuz eridi. Bu birden bire değişmez. O nedenle ülke riskini minimize edecek bir politika ihtiyacı var. Türkiye'de istihdam ile işsizlik rakamları saklanmak isteniyor. 3-5 aylık istihdamlar bir istihdam modeli değil. Rüşvet ve yolsuzluklarla ilgili aklama süreci Türkiye'de beli endişeler de yarattı.
Ne gibi?
Türkiye'de sanal bir ihracat mı var endişesi. 100 bin tonluk gemide bilmem ne kadar paralık ihracat gözüküyor. Çok ciddi bir problemle karşı karşıyayız çünkü ihracat rakamlarının gerçek olup olmadığını bilmiyoruz. Kalem üzerinde şirketler ihracat yapmış gibi görünüyor. Altın geliyor ihracat yapmışız görünüyor ama aslında sanal. Yunanistan'ın AB sürecinde daha fazla fon alma ihtiyacı içinde bu çarpıtmaları yaptığını biliyorsunuz. Tapelerde kağıt üzerinde ihracat için başbakana verilen sözler var. Bakın rüşvet ve yolsuzluk hukukidir. Çözersiniz. Ama bu rakamların altında sizin ihracatınızı büyüten birşey varsa o zaman bu sadece hukuki bir sorun olmaktan çıkıyor. Cari açığın daha yüksek ihracatın daha düşük olma riski var. Böyle şeyler çıkarsa piyasalar devlet eliyle rakam çarptırıldığını ortaya koyar. Şüphe uyandırır.
MHP, AKP iktidarı döneminde özellikle belli kanunların geçmesi noktasında AKP'ye destek oldu. Bu konuda da eleştiriliyor? Bu konuda siz ne diyorsunuz?
Milliyetçi Hareket Partisi'nin temelindeki değer toplumun merkez değerlerini oluşturan temel. Aslına baktığınız zaman bizim Cumhuriyet tarihimizde ilk defa sağda olan birisiyi merkez değerlerle çatışan bir rol oynamaya başladı. Milletin kimliğiyle oynamaya başladı. Şimdi bizim bakıldığında geleneksel olarak bir sağ seçmen kitlesine hitap ettiğimiz görülüyor. Milliyetçi Hareket Partisi aslında kendisinin sağındaki ama merkez değerlerle çatışma içerisinde olan, onu ortadan kaldırmak isteyen bir zihniyete doğru genişleme imkanı var. Bir de solumuzda olan var. Cumhuriyet Halk Partisi. Türkiye'de milli devlet ekseninde bir siyasal tartışma var ve bunu savunanların bir parçası da Cumhuriyet Halk Partisi'ne oy vermiş bir kitle. Bizim iki tarafa da genişleme imkanımız var. Toplumun önemli bir kesimi bizim savunduğumuz değerler etrafında genişleyebilir. Ama bunlar olurken bu partiler genişlememizi önlemek için bizi 'AKP ya da CHP'nin koltuk değneği oluyor' diye eleştirebiliyor.
Peki siz iktidara destek verdiğiniz konularda hangi eksenden bakıyordunuz? Cumhurbaşkanlığı seçimini ele alalım mesela
Cumhurbaşkanlığı seçiminden önceki süreci alacak olursak o zaman %33.5 oyu olan AKP vardı ve 367 milletvekili tartışması, 27 Nisan bildirisi ve mağduriyetlerle oyu yüzde 46.5'a çıkarttı. Sorun cumhurbaşkanlığı seçimi değil. O dönem içerisinde çıkan mağduriyetler. Çünkü siyasetçiler bir alternatif bulmak zorunda. Bu bakımdan biz cumhurbaşkanlığı seçiminde parlementoya girme kararı aldık ve girdik. Dolayısıyla biz demokrasinin kuralını çalıştırdık. Bir seçim yapmadık. Onun alternatifi tıkacı devam ettirmekti. Devam ettirseydik bu sefer AKP belki de yüzde 60 oy alacaktı. Mağduriyet oluşturdukça seçmen manipülasyonu oluşturuyor. Bence biz bunu çözdük.
Suriye politikasında sınır ötesi operasyon yetkisini de desteklediniz?
Evet biz Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Suriye politikasının doğru olmadığını düşünüyoruz. Suriye politikası Türkiye'ye bir risk ve tehdit oluşturmuştu. Suriye'nin de iç işine girip çatışmanın tarafı olmamamız lazımdı. Bu eksende bunların oluşturduğu riski, yine onların oluşturduğu politikayla yönetemediğimiz için riskten ülkemizi korumak gerekiyordu. Bunun için hard power (sert güç) var sadece elimizde. Biz de istedik ki bu gücü verelim de en azından bununla caydırsın. Birileri uçağı düşürecek. Siz Türkiye'nin elini kolunu bağlarsanız olmaz. Ha bunların nasıl kullanıldığını sorgularız. Biz yetkiyi verdik ama kullanmadılar. Yumuşak gücü de sert gücü de kullanamadı. Şimdi benim eleştiri hakkım var. Ben bu noktada Türkiye'yi düşünüyorum. Amacım Adalet ve Kalkınma Partisi değil. 'Orada terör gruplarının olması Türkiye için tehlikedir. Bu tehlikeyi gider' dedik biz. Böyle de gideremediler. Sınırlarımız egemenlik hakkıdır. Ben muhalefetim ama Türkiye'nin elini kolunu bağlayıp kum torbasına dönüştürmek de olmazdı. Biz bu noktada Türkiye'yi düşündük. İşi bu noktaya getiren zaten Adalet ve Kalkınma Partisi.
Sizinle açılım ve barış süreci olur mu?
Asıl bizimle olur. Çünkü karşınızda elinde silahlı güç tehdidiyle taviz kopartmak isteyenler var. Onun karşısında taviz verecek biri olduğu anda süreç Türkiye'nin aleyhine işler. Nerede durduğu belli bir iktidar olduğu zaman bu güç, tehditle hedefe ulaşamayacağını görecek. Silahın miyadı doldu artık. Bir terör örgütünü Kürt kökenli halkın temsilcisi konumundan çıkarttığınız anda halk desteği gidecek zaten. Şu anda politize edilince PKK arkasına halk desteği veriliyor. Ama bunu marjinalleştirseniz toplum daha sağlıklı düşünmeye başlayacak.
Ama süreçle birlikte terör nedeniyle yaşanan ölümler de durdu
Artık zaten bakıldığında terörün bu safhadan sonra siyasal bir boyuta gitmesi gerekiyor. Terör silahı bırakmadan siyasi bir boyuta gittiği andan itibaren siyasi boyutta terör örgütünü halkın temsilcisi haline getiriyor. Siz terörün çalıştığını gösterirseniz terör çalışmaya devam eder. Kredibilitesi artıyor halk nezdinde. Sizin yapmanız gereken onun kredibilitesini kesmektir. Amaç devletin ve milletin siyasi olarak tanımıdır. Siz 'Kürtçe şarkıları verdik' deseniz de siyasal sonucu ortadan kaldırmadan bu verdiklerinizin hepsi onların amaçları için iyidir. Diyarbakırlı birisi Izmir'de yaşarsa ve Diyarbakır'da özerk bir yapı olursa o kişi kendisini bütünden kopmuş hissetmez mi? Ayrıştırma ve ötekileştirme tehlikelidir. O zaman sosyal yapı da kendine güvenli alanlar oluşturmaya başlar.
Yerel seçimlerde şehirlerde hangi parti öndeyse muhalif seçmenin o tarafa kaydığı konuşuluyor. Siz bunu resmi olarak destekliyor musunuz?
Hayır. Yerel seçimlerde küçük yerlerde bu tür şeyler oluyor. Biz tüm seçim bölgelerinde seçime giriyoruz ama toplum zaman zaman bu kutuplaşmayla manipüle edilebiliyor. Bazı yerlerde AKP ile MHP ya da CHP arasında böyle şeyler olabiliyor ama biz bunları desteklemiyoruz. Çünkü önemli olan oy oranları. Hiç uygun da görmüyoruz. Ama kutuplaşan iki parti bizi kendilerine yamamak için oyunlar içindeler. Gözleri kulakları hep bizim partimizin siyaset anlayışında. Bu seçimlerde MHP en çok yükselen parti olacaktır. Biz ikisine yönelik de genişleyeceğiz. AKP ile Kürt açılımı konusunda görüşmeyi biz reddetmiştik. CHP de geldi. Onlarla görüşmeyi de reddettik.
Yani muhalefetin MHP-CHP işbirliği içerisinde olabileceği düşünülmemeli. Öyle mi?
Hayır kesinlikle öyle bir durum yok. CHP'nin Kürt sorunu tanımına kesinlikle katılmıyoruz. Öcalan'la görüşmeyi doğru buluyorlar. Biz bulmuyoruz. Bu politikalarda CHP ve AKP'nin benzeştiğini düşünüyoruz. Bizse farklı bir politika içerisindeyiz. Türkiye'yi yöneten AKP olduğu için onu eleştiriyoruz. Çünkü gemi onda. O yanlış yere götürürse hepimiz kaybederiz. 'Aman haa' diyoruz. Ben yolcuyum. Kaptan dümeni kırmış kayalıklara. 'Çevirme yahu çevirme' diyorum. O zaman dümeni çevirip kaptan köşküne çıkmak lazım. Yandaki yolcuyla tartışırsak kayalıklara çarparız.
Ayşegül Güven | WSJ Türkiye