Görüş Bildir
Haberler
İstiklal Marşı Yazarı Mehmet Akif Ersoy'un 5 Farklı Şiiri

İstiklal Marşı Yazarı Mehmet Akif Ersoy'un 5 Farklı Şiiri

Atakan
10.04.2017 - 13:37

Mehmed Râgıf, daha sonra Mehmet Âkif Ersoy (20 Aralık 1873 – 27 Aralık 1936), Türk şair, veteriner hekim, öğretmen, vaiz, hafız, Kur’an mütercimi ve siyasetçi.

Mehmet Âkif Ersoy, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) ulusal marşı olan İstiklâl Marşı’nın yazarıdır. “Vatan Şairi” ve “Milli Şair” unvanları ile anılır.

İşte size Mehmet Akif Ersoy'un 5 farklı şiiri

İçeriğin Devamı Aşağıda

1. Bir Gece

1. Bir Gece

Ondört asır evvel, yine böyle bir geceydi,

Kumdan, ayın ondördü, bir öksüz çıkıverdi!

Lakin, o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler,

Kaç bin senedir halbuki bekleşmedelerdi!

Neden görecekler, göremezlerdi tabii;

Bir kere, zuhur ettiği çöl en sapa yerdi,

Bir kerede, mamure-I dünya, o zamanlar,

Buhranlar içindeydi, bu günden de beterdi.

Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;

Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!

Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin.

Salgındı, bugün şarkı yıkan, tefrika derdi.

Derken, büyümüş kırkına gelmişti ki öksüz,

Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!

Bir nefhada insanlığı kurtardı o ma’sum,

Bir hamlede kayserleri, kisraları serdi!

Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı dirildi;

Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi geberdi!

Alemlere rahmetti evet şer-i mübini,

Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi.

Dünya neye sahipse, O’nun vergisidir hep;

Medyun ona cemiyyet-i, medyun O’na ferdi.

Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet

Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.

2. Ey Yolcu

2. Ey Yolcu

Gitme, ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım:

Elemim bir yüreğin karı değil, paylaşalım:

Ne yapıp ye’simi kahreyleyeyim, bilmem ki?

Öyle dehşetli muhitimde dönen matem ki!..

Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan

Yatıyor şimdi…Nasıl yerlere geçmez insan?

Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,

Nereden başladı yükselmeye, bak, nerde ucu!

3. Bülbül

3. Bülbül

Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım:

Nihayet bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.

Şehirden çıkmak isterken sular zaten kararmıştı;

Pek ıssız bir karanlık sonradan vadiyi sarmıştı.

Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lâl…

Bu istiğrakı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl.

Muhitin hali “insaniyet”in timsalidir sandım;

Dönüp maziye tırmandım, ne hicranlar, neler andım!

Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,

Zalâmın sinesinden fışkıran memdûd bir feryad.

O müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu:

Ki vadiden bütün, yer yer, eninler çağlayıp durdu.

Ne muhrik nağmeler, ya Rab, ne mevcamevc demlerdi:

Ağaçlar, taşlar ürpermişti, güya Sur-ı mahşerdi!

-Eşin var âşiyanın var, baharın var ki beklerdin.

Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?

O zümrüt tahta kondun, bir semavi saltanat kurdun,

Cihanın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun!

Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,

Gezersin hânumânın şen, için şen, kâinatın şen!

Hazansız bir zemin isterse, şayet ruh-ı serbâzın,

Ufuklar, bu’d-i mutlaklar bütün mahkûm-ı pervâzın.

Değil bir kayda, sığmazsın kanatlandın mı eb’ada

Hayatın en muhayyel gayedir âhrara dünyada.

Neden öyleyse matemlerle eyyâmın perişandır,

Niçin bir katrecik göğsünde bir umman huruşandır?

Hayır matem senin hakkın değil, matem benim hakkım;

Asırlar var ki aydınlık nedir hiç bilmez afakım.

Teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda

Bugün bir hanumansız serseriyim öz diyarımda.

Ne hüsrandır ki: Şark’ın ben vefâsız, kansız evlâdı,

Seraba Garba çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!

Hayalimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu,

Salahaddin-i Eyyubi’lerin, Fatih’lerin yurdu.

Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde Osman’ın;

Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ’nın!

Ne hicrandır ki: en şevketli bir mâzi serâb olsun;

O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun!

Çökük bir kubbe kalsın ma’bedinden Yıldırım Hân’ın;

Şenâatlerle çiğnensin muazzam Kabri Orhan’ın!

Ne heybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,

Sürünsün şimdi milyonlarca me’vâsız kalan dindaş!

Yıkılmış hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın;

Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!

Dolaşsın, sonra, İslâm’ın harem-gâhında nâ-mahrem…

Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!

4. Hüsran

4. Hüsran

Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı,

İslam’ı uyandırmak için haykıracaktım.

Gür hisli, gür imanlı beyinler coşar ancak,

Ben zaten uzun boylu düşünmekten uzaktım!

Haykır! ‘Kime, lakin? Hani sahibleri yurdun?

Ellerdi yatanlar, sağa baktım, sola baktım;

Feryatımı artık boğarak, naş’ımı tuttum,

Bin parça edip şi’rime gömdüm de bıraktım.

Seller gibi vadiyi eninim saracakken,

Hiç çağlamadan, gizli inen yaş gibi aktım.

Yoktur elemimden şu sağır kubbede bir iz;

İnler ‘Safahat’ımdaki Hüsran bile sessiz!

5. Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi

5. Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi

Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed

Aylar bize hep muharrem oldu!

Akşam ne güneşli bir geceydi…

Eyvah, o da leyl-i mâtem oldu!.

Âlem bugün üç yüz elli milyon

Mazlûma yaman bir âlem oldu!

Çiğnendi harîm-i pâki ser’in;

Nâmûsa yabancı mahrem oldu!

Beyninde öten çanın sesinden

Binlerce minâre ebkem oldu.

Allah için, ey Nebiyy-i ma’sûm,

İslâm’ı bırakma böyle bîkes,

İslâm’ı bırakma böyle mazlûm.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Mehmet Akif Ersoy şiirlerini böyle sıralayabiliriz. Başka bir konuda başka şiirler hakkında görüşmek üzere :)

Kaynak: http://www.siirgezegeni.com/yazar/meh...
Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
13
8
4
3
3
2
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın