Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
FOMO’yu Lehimize Çeviren Bir Öğrenme Kurgusu
İşte bir itiraf.
Ben bir Instagram bağımlısıyım. Ve Linkedln’e de gün içerisinde göz gezdirmeden duramıyorum... Evet, bir de e-posta’ları düzenli olarak kontrol etme işi var tabi.
15 dakikada bir mi? Yok yok, 15 çok 10 dakika ideal!
Pekala, tamam — Tüm sosyal medya uygulamalarının olayı bu..
Doğrusunu söylemek gerekirse, dopamin oyununun da tam olarak farkındayım. Dopamin mekanizmasını kullanan sosyal medya uygulamaları, anlık tatmin arayışı içinde bizi tekrar tekrar bir şeyler yapmaya nasıl hazırlıyor.
Bizi o direkt mesaja, o bildirime, o arkadaşlık isteğine, o Instagram hikayesine ve yeniden o direkt mesaja geri gitmeye devam ettiren, Kaçırma Korkusu veya bilinen terminolojik adıyla FOMO (Fear of Missing Out) olarak adlandırılan bir durumdur.
FOMO (Fear of Missing Out)
1. Oyunlaştıralım!
Bugün tüm çabalarımız, çalışmalarımız, sosyal paylaşımlarımız istatistik ve metriklerle ölçülebiliyor. Bu ölçümlerin bazıları sadece kağıt üzerinde kalsa da öğrenme aşamasında da bu metriklerin ölçülmesi durumu söz konusu olabilir. Öğrenme yolculuğumuzu bir yan derslikteki arkadaşımız ya da diğer birimde çalışan ekip arkadaşımız ile karşılaştırmayı seviyoruz. FOMO, oyunlaştırma bağlamında genellikle Kayıptan Kaçınma ile ilişkilidir. Bu, kimsenin bir şey kaybetmeyi veya birine kaybetmeyi sevmediği öncülüne dayanır. Statü, arkadaşlar, puanlar, başarılar, ilerleme vb. kaybetme korkusu, insanların bir şeyler yapması/hedeflere ulaşması için güçlü bir neden olabilir.
LMS üzerinde kurgulanan Oyunlaştırma, öğrenenleri hedeflerine ulaşmaları için motive etmek amacıyla öğrenme yolculuğuna oyun mekaniği ve oyun tekniklerini uygulayarak bunun yapılmasını mümkün kılar. Egomuzu ve benlik duygumuzu korumak için, Kayıptan Kaçınma, biz sürüye liderlik edene kadar (LMS’de) vazgeçmeyi reddetmemiz ve en iyi adımımızı atmamızla kendini gösterir. Bir kurs daha alarak, bir göreve daha girişerek, bir sertifika daha edinerek ya da Lider Tablosu’na adımızı altın harflerle yazdırarak dopamin mekanizmamızı bir nevi beslemiş oluruz.
2. Yaygın Öğrenmeyi Teşvik Edelim.
Günümüzde yaşam deneyimleri sosyal medya üzerinden yayınlanmaktadır.
Ve bu her yerde kolaylıkla eriştiğimiz medya, arkadaşlarımızın, aile üyelerimizin ve meslektaşlarımızın gerçek zamanlı olarak ne yaptığını görmemize izin verirken hayatlarımıza başarıyla nüfuz etmeye devam ediyor.
Hal böyleyken, neden sosyal medyayı bir öğrenme alanı olarak kullanmayalım ki!
Atölyeler, değerlendirme ve geribildirim uygulamaları, hareketlendiriciler ve ısınma oyunları, simülasyonlar, tanışma oyunları gibi uygulamaları basit bir challenge mantığıyla kullanmaya başladığımızda durum biraz daha cazip hale gelebiliyor.
3. Etkinlikler ve Duyurular Yoluyla FOMO Oluşturalım.
Y Kuşağı olarak adlandırılan grubun mensuplarının yaklaşık 10'da 7'si (%69) bir şeyleri kaçırma korkusu veya FOMO yaşadıklarını belirtiyor. Ve bu sadece Y Kuşağı ile sınırlı değil. Her yaştan, her ülkeden ve her seviyeden insanlar her zaman her şeyden haberdar olmaya çalışıyorlar.
Etkinlik Sayfaları/Takvimleri, Duyurular ve E-posta Bildirimleri ile öğrenme platformumuzda FOMO tetikleyici konuşmaları kullanarak işleri kolaylaştırabiliriz.. Bu, eğitim katılımcılarının ve öğrencilerin yeni/popüler fırsatları “Kaybolma” olarak algıladıkları Kayıp ve Kaçınma ile aynı prensipte çalışır. Bu onları, harekete geçme şansını sonsuza kadar kaybetmiş gibi hissetmeden önce, geçici fırsat üzerinde hemen harekete geçmeye sevk eder.
4. “Mobil”i Yeni Vazgeçilmezimiz Yapalım!
Günümüzün her zaman açık, her zaman bağlı, mobil odaklı dünyasında, akıllı telefonlar ve diğer mobil cihazlar “asla yanımızdan ayrılmıyor”.
Eğitmenler, tam da bu gerçeği kullanarak ve eğitimi mobil hale getirerek, eğitim alanları derslere veya oturumları aktif olarak katılmaya teşvik etmek için FOMO ilkesini uygulamaya koyabilir.
Eğitim katılımcıları, gerektiğinde ve her an her yerde erişim açısından üzerinde tam hakimiyete sahip oldukları bir “Şu anda gerçekleşiyor” yaklaşımıyla gelen bir eğitim çağrısına yanıt verebilirler.
5. Bildirimlerin Gücünden Yararlanmak mı? İyi Fikir!
Çoğu sosyal sitenin üst başlığında bulunan o minik çan şeklindeki simgeyi düşünelim. Temel görevi, özet akışınızda bir şey değiştiğinde net bildirimler sunmaktır — diğer şeylerin yanı sıra birisi Güncellememizi “Beğenir”, “Yeni Arkadaşlık İsteği” gelebilir veya bir “Okunmamış DM’miz” bulunabilir. En azından bu simgenin görünen amacı, sosyal medya uygulaması içerisinde değişen herhangi bir durumu bizlere haber vermektir.
Ama buz dağının görünen kısmından daha fazlası var. Bu bildirimler internet sitesini/uygulamayı zihnimizde taze tutar, bizi güncellemelerle o kadar akıllıca besler ki, bakmadan geçmeyi zor hale getirir! O bildirime bakma konusunda karşı konulmaz bir istek yaratılır.
Kullanıcının öğrenme ilerleme durumunu, oyunlaştırma puanını vb. bilmesini sağlayan benzer bir güdülenme yaratarak bildirim özelliğine sahip bir eğitim yönetim sistemi ile eğitim alan kişinin kaçırma korkusunu tetikleyebilir, bu bildirimi kontrol etmek ve modülle tekrar etkileşim kurmak için bir yanıt tasarlanabilir.
Bu yazı Gamfed Türkiye Gönüllülerinden Beray Çinçin’in katkılarıyla yazılmıştır.
Yorum Yazın