Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
‘Ekmel Hoca’ Gençlere Dokunabilir Mi? | Aslı aydıntaşbaş | Milliyet
Ramazandan mı yoksa memleketteki seçim yorgunluğundan mı bilinmez, Çankaya maratonu nedense heyecansız, ruhsuz başladı.
Dün de Çırağan Sarayı’nda Ekmeleddin İhsanoğlu’nun basın toplantısı, basının ilgisi açısından kalabalık, fakat heyecan katsayısı açısından düşüktü. Gazeteciler, ilk kez ‘çatı adayı’ dinleyip uzun uzadıya soru sorma fırsatı buldular. İşte izlenimler:
ORGANİZASYON İYİ, SES KÖTÜ : Organizasyon, klasik CHP ve MHP basın toplantılarından daha profesyoneldi. Ancak İhsanoğlu’nun konuşmasını önündeki kağıttan okuması, ilginin biraz dağılmasına neden oldu. İhsanoğlu’nun hitabet tarzı siyasetçiden ziyade bir dışişleri bakanı ya da diplomatı andırıyordu. Konulara olan hakimiyeti, daha ziyade soru-cevap bölümünde doğaçlama konuşurken kendini belli etti.
TRT BİLE VERDİ! Medyanın önde gelen kuruluşları ve köşe yazarları oradaydı. Daha da önemlisi, haftalardır muhalefet tarafından yanlı yayın yapmakla suçlanan TRT, diğer haber kanallarıyla birlikte çatı adayın toplantısını canlı verdi.
Ekmel Bey'in İki Yanında Beliren O Ekmeği N'apcaz? | Ezgi Başaran | Radikal
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olarak ortaya çıkmasından sonra bir yazı yazmış, kutuplaşmanın ve cepheleşmenin belirlediği siyasi ve sosyal hayatımıza onun gibi ılımlı, uzlaşmacı bir bilim insanının iyi geleceğini söylemiştim. Fakat sonunda da çok iyi bir diplomat olmasına rağmen otobüs tepelerine çıkıp miting yapma ve belagat kuvveti açılarından başarılı olup olmayacağından şüphe ettiğimi belirtmiştim. Bunun küçük bir testini yapabileceğimiz ilk fırsatı dün Ekmel Bey’in basınla ilk büyük basın buluşmasında yakaladık. Bir çoğunuz bu basın toplantısını canlı olarak tv kanallarından izlemiştir, ya da başta Radikal olmak üzere bir çok internet sitesinin toplantıyla ilgili yaptığı haberleri okumuştur. O nedenle işin bana göre olan kısmını, yani Ekmel Bey’in bir cumhurbaşkanı adayı olarak bana nasıl göründüğünü anlatmayı tercih ediyorum.
Kampanyasının ve seçim stratejisinin ‘olmuş’ ve de ‘olmamış’ kısımlarını şöyle sıralayacağım…
OLMUŞ Ekmel Bey’in salona tüm aile fertleriyle eşi Füsun hanım, üç oğlu ve geliniyle teşrif etmesi son derece iyi bir görüntüydü.
OLMUŞ Çocukluğundan itibaren nasıl bir geçmişi olduğunu anlatan videonun metinleri ve görsel malzemesi iyi hazırlanmıştı. Babasız büyümesi, çok küçük yaşta ailesinin sorumluluğunu tek başına üstlenmesi, fakirlik çekmesi vurguları onun bilinmeyen yönlerini anlatmak ve rakipleri tarafından öne sürülen ‘aristokrat’, ‘monşer’ kalıplarını sarsmak açısından önemli yönleriydi.
Erdoğan Devlet. Karşısında Millet | Can Dündar | Cumhuriyet
Yıllarca mağdur rolünün ekmeğini yedi Erdoğan …
Devlet yapımı siyaset filminde hep hakkı yenen, ezilip örselenen, dışlanıp hapsedilen mağdur rolünü oynadı.
Oysa mesela 12 Eylül’de yaşıtları işkenceden geçirilirken o, komutanlarla neşeyle şakalaşıyordu. (Bkz: Mehmet Metiner , “ Yemyeşil Şeriat, Bembeyaz Demokrasi ”, Karakutu, 2008)
Erbakan’ dan “ Sistemle zıtlaşmayalım, uzlaşalım ” diye kopmuştu.
Hapisten çıktıktan hemen sonra TÜSİAD’la yemek yemiş, ABD başkonsolosunu oğlunun nikâhına davet etmiş, Amerikan ve Yahudi lobilerine gidip “ ılımlı İslamcı ” olduğunu kanıtlamaya çalışmıştı.
Sistem onu “ Büyük Ortadoğu Projesi ”ne eşbaşkan yapmaya karar kılmıştı aslında…
Kapatma davaları, askerin ve medyanın tavrı, önünü kesmeye değil, tersine mağdur rolünü daha rahat oynamasına ve kazanmasına hizmet etti.
İhsanoğlu Bölünmüş Türkiye'yi Birleştirmeye Aday | Murat Aksoy | T 24
Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turu 10 Ağustos’ta yapılacak. Yüzde 50’yi geçen aday 11 Ağustos’ta cumhurbaşkanı olmuş olacak. Şayet seçim, ikinci tura kalırsa 24 Ağustos’ta yapılacak. İlk turu geçen adaydan yüzde 50’yi geçeni 25 Ağustos’ta cumhurbaşkanı olacak.
Peki 11 Ağustos’un 10 Ağustos’tan ya da 25 Ağustos’un 24 Ağustos’tan cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini açısından bir değişiklik olacak mı?
Şu açık ki, 10 Ağustos’taki anayasa ve yasalar 11 Ağustos’ta da geçerli olacak. Aynı şekilde 24 Ağustos’taki anayasa ve yasalar 25 Ağustos’ta da geçerli olacak. Yani cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini düzenleyen yasalara uyma konusunda mevcut cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yeni seçilecek arasında bir fark olmayacak.
Cumhurbaşkanı seçiminden sonra Meclis’te cumhurbaşkanının görev ve yetkilerinde anayasal bir değişiklik olmayacaksa Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi ve bugüne kadar ifade ettiklerini gerçekleştirmesi halinde anayasal krizlere uzak olmadığımız gibi bir gerçek ile karşı karşıyayız demektir.
Başbakan Erdoğan, verdiği mesajlar ile cumhurbaşkanından çok icracı bir başkanı tanımlıyor. Bunun gerçekleşmesi, var olan yasaların zorlanması, demokratik sınırların aşınması anlamına geliyor.
İhsanoğlu'nun Pozisyonu | Fikret Bila | Milliyet
CHP ve MHP’nin ortak cumhurbaşkanı adayı Ekmelettin İhsanoğlu, Çırağan Sarayı’nda, genel yayın yönetmenleri ve yazarların da davetli olduğu geniş bir basın toplantısıyla seçim bildirgesini açıkladı. Başbakan Tayyip Erdoğan da vizyon belgesi olarak adlandırılan bildergesini bugün açıklayacak.
İhsanoğlu, “bütün partilere eşit mesafede” bir pozisyon aldı.
Kendini siyaset üstü bir yere konumlandırdı.
Bu duruş cumhurbaşkanlığı görevini nasıl gördüğünü de tanımlıyordu.
İhsanoğlu, Başbakan Erdoğan’ın aksine iddialı bir sunuş yapmadı.
Çizdiği profil, eski seçim sistemine daha uygundu.
Eğer cumhurbaşkanını yine Meclis seçecek olsaydı, Ahmet Necdet Sezer’in seçilmesinde olduğu gibi tüm partilerin uzlaşmayla gösterecekleri adaylardan biri olabilirdi.
Başbakan Tayyip Erdoğan’la karşılaştırıldığında kıyasıya bir seçim mücadelesinin adayı gibi durmuyordu.
Ekmel Bey, Tayyip Bey Karşılaştırması | Oral Çalışlar | Radikal
Ekmeleddin İhsanoğlu'nu, dün ilk kez, çıplak gözle, eşi ve üç çocuğuyla birlike katıldığı basın buluşmasında gördüm. 43 yıllık eşi Füsun hanım şıktı. Kızıl saçları ve kırmızı gözlüğü yakışmıştı.
İhsanoğlu'nu dün sakin haliyle dinlerken, Başbakan Erdoğan'la aralarındaki farkları anlamaya çalıştım. Ekmel bey kibar. Henüz bir siyasetçi akıcılığında konuşmuyor. Dili sanki hala bir bürokratın dili gibi. Turgut Özal örneğine gönderme yaparken, onun bir bürokrat olmasını kendisiyle bir benzerlik olarak hatırlatmayı tercih ediyor.(Burada şu soru akla geliyor: Özal'ın anti-bürokrat tavrını kim unutabilir?)
Ekmel Bey, çok farklı siyasi eğilimlerin desteğini aldığı/almayı amaçladığı için; genel geçer, herkesi memmun edebilecek değerlendirmeleri tercih ediyor gibi görünüyor. Örneğin “Çözüm süreci”ni soruyorsunuz, “Çocuklar ölmesin iyidir” diyor, anadil hakkını savunuyor, ama hemen arkasından “tek bayrak, tek devlet, tek millet” vurgusunu yapmayı da ihmal etmiyor. Evet, teklik vurgusu, Tayyip Erdoğan’da da var. Ancak, Erdoğan’ın, “çözüm süreci”nde, milliyetçilikle arasına sınır çizmeyi başardığını söyleyebiliriz. Ekmel Bey ise, “Ama ne pahasına” diyerek, MHP'nin olumsuz tavrına yaklaşabiliyor.
Ekmeleddin İhsanoğlu İzlenimleri | Ruşen Çakır | Vatan
Önceki gün bir düzine gazeteciyle birlikte, İstanbul Taksim’de bir otelde, mütevazı bir toplantı odasında HDP Eşbaşkanı ve cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş ile sohbet etme imkanı bulduk. Dün de Çırağan Sarayı’nın Balo Salonu’nda bir medya ordusuna seslenen CHP ve MHP’nin çatı adayı Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu canlı dinleme şansım oldu.
Her açıdan birbirlerinden çok farklı olan Demirtaş ile İhsanoğlu’nu kıyaslamanın çok anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Bu nedenle bugün sadece Prof. İhsanoğlu hakkındaki bazı izlenimlerimi ifade etmek istiyorum.
Yeni bir ANAP ve Özal mı?
Çırağan’a gitmeden önce sosyal medyadan, İhsanoğlu’nun kampanya sloganının “Ekmek için Ekmeleddin”, logosunun da buğday tarlası şeklindeki Türkiye olduğunu öğrenmiştim. Açıkçası her ikisi de bana “fazla eski” gelmişti. Ancak kampanyada “ekmek” kelimesinin “sevgi ekmek”, “saygı ekmek”, “birlik ekmek” gibi, fiil olarak da kullanılacağını anlayınca bakışım bir ölçüde değişti. Fakat ANAP’ın arılı-petekli amblemini akla getiren buğday tarlası logosu konusunda fikrimin değiştiğini söyleyemem.
Zaten dünkü faaliyetin organizasyonu, İhsanoğlu’nun kişiliği ve üslubu, en önemlisi söyledikleri de büyük ölçüde Turgut Özal’lı ANAP’ı çağrıştırıyordu ki kendisi de konuşmasında, özellikle soruları cevaplandırırken Özal’a sık sık ve hep olumlu referanslar verdi.
Sahibinin Sesi Ya Da Kendin Pişir Kendin Ye | Yavuz Baydar | Bugün
Daha beteri olmaz dedikçe anlıyoruz ki rezalet hız kesmiyor.
Çiviler bir kere çıkmayagörsün.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin iki adayı kampanyanın en önemli unsurlarından biri olan, 'seçmene ulaşma' konusunda şimdiden bizar olmuş vaziyette.
Selahattin Demirtaş 'ın 'bana sıfır dakika ayırdılar' demesinden hemen sonra, Ekmeleddin İhsanoğlu da dün basın toplantısında şunu söylüyordu:
'TRT Sayın Başbakanımıza, 553 dakika tahsis etmiş. Bu abdı acizlerine, bu adaya ve Selahattin Bey’e de üç dakika falan lütfetmiş.'
Siz topluma bir yandan 'demokrasinin büyüğü geliyor' diye masal üstüne masal anlatır, vaatlerin somut reform adımlarına dönüşmesini 'ustaca' ötelerken, Anadolu Ajansı ve TRT'yi iktidarın uzantısı haline getirirseniz, sonunda olacağı işte budur.
Savaş Köpeklerinden Ricacı Olmak | Ceyda Karan | Taraf
Savaş köpeklerinden ricacı olmak!..
Böyle yumuşak, böyle ricacı, böyle suyuna giden bir hâliyle karşılaşmak çok da nasip olmamıştı AKP Reisi’nin... Memleketin her türlü muhalefetine söverken, pırıl pırıl gençlerimizi öldürenlere övgü yağdırdığını görüp şaşırmıştık. Bu kez de yabancı bir katil sürüsüne olan hoşgörüsüne tanıklık ettik. Kişisel olsa anlayacağız da, Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı, kafa kesen terör örgütüne bakın nasıl hitap ediverdi seçim kampanyası sırasında: “ Irak’ta şu anda başkonsolosluğumuzdan rehin olarak alınmış olan kardeşlerimizin durumunu bizler de takip ediyoruz. Temennim odur ki bu mübarek Ramazan ayında, bu IŞİD denilen örgüt, eğer gerçekten inanıyorlarsa artık bu kardeşlerimizi ülkelerine iade etmeleri gerekir. Bunu bekliyoruz. ”
Sağolsunlar ‘ takip de ediyorlarmış ’, bir aydır rehin tutulan diplomat ve vatandaşlarımızı. Peki, rehinecilerin formülasyonu neymiş?: ‘ IŞİD denilen örgüt ’, üstelik ‘ inançlı ’ da! Hadi en iyi tarafından akla IŞİD’in hilafet ilanından ötürü ‘ rekabet hissiyatı ’ geliyor. Peki, ya ‘ Bunu bekliyoruz ’ vurgusu sizin aklınıza ne getiriyor? Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde IŞİD jesti beklendiğini... Eh bir başbakanın sonunda ‘ teröristten ricacı olduğunu ’ da gördüğümüze göre, neden olmasın!
Ferrari'sinden Vazgeçemeyen Cumhurbaşkanı Olabilir Mi? | Mümtaz'er Türköne | Zaman
Bu soruyu “İhsanoğlu’nun şansı var mı?” diye sorduğunuz zaman her denklem alt-üst oluyor.
Yarış iki aday arasında geçiyor. Birinin şansı diğerinin şanssızlığı demek. Seçim kampanyası için bir ay çok kısa görünüyor; ama siyasette bütün dengelerin alt-üst olmasına yetecek kadar uzun bir süre. Yukarıdaki soruya vereceğiniz cevap, hızla bozulan dengelere göre bu süre zarfında çok değişecek.
Dün Çırağan Sarayı’nda, İhsanoğlu’nun basın tanıtım toplantısını izledim. Erdoğan’ın adaylığını ilan ettiği dev toplantı ile ister istemez mukayese ediyorsunuz. Yerinden ok gibi fırlayan Ferrari’nin şoföründe gördüğünüz nefs emniyeti ile, enerjisini tasarruflu kullanmaya çalışan bisiklet yarışçısının sabırlı duruşunu mukayese edin. Hiç mübalağası yok. Erdoğan ile İhsanoğlu arasındaki cumhurbaşkanlığı yarışı, ikiyüz beygirlik motora sahip bir yarış arabası ile vitesi bile olmayan bir bisiklet arasında geçiyor. Bu eşitsizlik ve adaletsiz tabloya rağmen yine de soralım: Kim şanslı? Tabii ki İhsanoğlu. Şu yorumda iddialıyım: Çünkü yarış Formula pistinde değil, çoluk çocuğun koşturduğu, insanların huzur aradığı ve trafiğe kapalı şehir içindeki bir parkta yapılıyor.