Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Erdoğan Kendine Güvenemiyor! | Emre Kongar | Cumhuriyet
Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanlığına aday...
Aday, ama öteki adaylarla eşit ve adil koşullarda yarışmayacak, başbakan olarak devlet olanaklarını da kullanacak...
Eşit olmayan koşullardaki bu yarışın adı da 'Demokratik seçim' olacak!
Demokrasinin sadece seçim demek olmadığı, iktidarların, bağımsız bir yargı düzeni ve temel hak ve özgürlükler ile sınırlı olduğu bilinir.
Türkiye'de AKP'nin 'lleri Demokrasi' diye yutturduğu düzenin, bağımsız yargı ve temel hak ve özgürlükler açısından zaten gerçek demokrasi ile artık hiçbir ilişkisi kalmadığı ortada...
Şimdi üstüne üstlük, eşit ve adil olmayan koşullarda bir seçim sandığı da konuyor önümüze!
Derin Diplomasi! | Nazlı Ilıcak | Bugün
IŞİD, 32 TIR şoförünü serbest bıraktı. Sabah Gazetesi, “Derin diplomasiyle kurtuldular” manşetini atmış. Star ise “23 gün sonra evdeler” dedikten sonra, alt başlık olarak “MİT ve Dışişleri’nin yoğun çabası sonuç verdi. IŞİD’ın alıkoyduğu 32 Türk serbest” diyor. Oysa IŞİD’in rehineleri kendiliğinden bıraktığı anlaşılıyor.
Her konuda olduğu gibi bu meselede de bir tuhaflık var. Normal bir ülkede, konsolosluk görevlileri ya da vatandaşlar rehin alınırsa, bu olay büyük bir tepki yaratır; gündemden hiç düşmez. Gece gündüz konuşulur, tartışılır. Siyasetin üzerinde de etkisi olur.
Siyasetçiler ve Dövmeler | Özgür Mumcu | Radikal
Başbakan dün İstanbul Riva’da Milli Takım tesislerinin açılışındaydı. Bir defa milli takım tesisleri için katkısı olanları tebrik etmek lazım. Yunanistan milli takımı, bu dünya kupasındaki başarılarından dolayı hükümetin verdiği primi almayarak primlerin bir milli takım tesisi yapılması için harcanmasını talep etti. Konu mühim.
Açılış esnasında Erdoğan , Galatasaraylı Berk Yıldız ’la da sohbet etmiş. Erdoğan, genç futbolcunun dövmelerini görünce bunların cilt kanserine yol açabileceğini söyleyerek. “Niye böyle vücuduna zarar veriyorsun. Yabancılara aldanmayın” demiş. Yıldız da başbakana dövmelerini sildirme sözü vermiş.
Nedir millet olarak bu yabancılardan çektiğimiz. Gençlerimizi aldatarak dövme yaptırtıp genç nüfusumuzu helak etme peşindeler.
Kılıçdaroğlu CHPNin Başında Kalamaz | Ahmet Kekeç | Star
Önceki gün, “Kaset marifetiyle gelmişti. Kaset marifetiyle gidecek. Ama bu kendisine ait bir ka set olmayacak. Başkasının kasetiyle giden ilk ve tek genel başkan olarak hepimizi bir kez daha ters köşeye yatıracak” demiştim.
Açayım:
Buradaki “başkası” nın kim olduğunu bilmiyorum.
Oslo görüşmelerine ait tapeler sızdırıldığında, “Bundan en çok Erdoğan zarar görecektir” yorumu yapılmıştı.
Zaten Erdoğan zarar görsün diye sızdırılmıştı o tapeler.
Çatı Adayın Ekran Performansına İlişkin İzlenimler | Ayşe Böhürler | Yenisafak
Bir televizyoncu gözüyle ve siyasal iletişimin olmazsa olmazlarını göz önüne alarak izledim çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu'nu. Uzun süren canlı yayındaki ekran performansına ilişkin izlenimlerim şunlar...
1- Sesi düşük ve tekdüze, cümleleri düzgün ama ses tonu nedeniyle anlaşılır değil. Konuşmasının takibi AB grubu izleyici için bile zor.
2- Konuşmasından başlık çıkmıyor. Mesaj hiç çıkmıyor.
3- Konuya odaklanarak değil dağıtarak, detayları ile anlatıyor. Bu da konuşmayı dinlenir olmaktan çıkartıyor.
4- Duygularını anlamak mümkün değil. Ne sesi ne de yüz ifadesi bunu göstermiyor.
Ankara Bağımsız Kürdistan'dan Artık Neden Korkmuyor? | Ruşen Çakır | Vatan
Birçokları gibi ben de, ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmesiyle birlikte kuzeyde ortaya çıkan Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (KBY) aslında bağımsız Kürdistan’ın ilk merhalesi olduğunu düşünüyordum. IŞİD’in (Irak Şam İslam Devleti-yeni adıyla sadece İD, yani İslam Devleti) Musul hamlesiyle birlikte yaşanan altüst oluşun Kürtlerde zaten varolan bağımsız devlet fikrini iyice alevlendirmiş durumda. Öyle ki 2014 yılı tamamlanmadan bağımsız Kürdistan devletiyle komşu olabiliriz.
İlginçtir, yakın bir zamana kadar Irak’ta Kürtlerin bağımsızlık ilanına ilk karşı çıkacak güç olarak Türkiye telaffuz edilirdi. Buna bağlı olarak yıllarca, Washington’un Ankara’yı bağımsız Kürdistan’a ikna etmek için açık veya örtük bir şekilde çabaladığı iddia edilirdi.
Kayıt dışı siyasetin bir de kontenjan adayı var | Mehmet Barlas | Sabah
1961 Anayasasında 'Kontenjan Senatörü' diye bir olgu vardı.
Cumhurbaşkanı uygun gördüğü kişiyi senatör olarak atayıp TBMM'ye gönderirdi...
Bunların sayısı 15'ti...
TRT'nin unutulmaz isimlerinden rahmetli Hüsamettin Çelebi ile Çankaya'daki bir restoranda akşam yemeğinde buluşmuştuk.
Kısa süre önce Cumhurbaşkanı Korutürk onu Kontenjan Senatörü yapmıştı.
Bir ara pencereden Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nün bulunduğu istikamete doğru uzun uzun baktı... Kendisine 'Nereye bakıyorsun' diye sorduğumda 'Seçim bölgemi kontrol ediyorum' diye cevap vermişti.
Arkasından da karşılıklı kahkahalar atmıştık...
'Halkla İlişkiler'! | Murat Belge | Taraf
Geçen hafta Türkiye’de solun (yani sosyalist solun) dinle ilişkisi üstüne bir şeyler yazmaya başlamıştım. Koskocaman bir konu bu. Günlük gazete yazılarına sığacak gibi değil. Onun için meramımı iyice özetleyerek anlatmaya çalışacağım.
“Sol”, emekçi, yani yoksul kesimleri kucakladığı zaman sol olur. Türkiye’de o kesimlerin “doğal” ideolojisi dindir. Bu da, Nişantaşı’nda alkış alıp Esenler’de yuhalanan bir “sol” paradoksunu üretir.
“İslâmcı sosyalizm” benzeri “çözüm”lere inanmam. Bunlar son kertede uzlaşacak ideolojiler değil. Ama “saygı” diye bir şey var. Düşünsel mesafeyi korurken aynı zamanda saygılı olunabilir. Bu da, karşındakine “beyefendi” diye hitap ederek sağlanacak bir şey değil. Onun kendisi olarak varolma hakkını tanıdığını kanıtlamakla başlayacak bir şey.
IŞİD’in Yürüyüşü... | Şükran Soner | Cumhuriyet
IŞİD’in yürüyüşünde neden rehin alınıp neden serbest bırakıldıkları hakkında bilgimizin olmadığı, 23 gün rehin tutulan 32 şoförümüzün sağlıklı evlerine dönmelerinin sevincini paylaşmamak, katkısı olanlara minnet duymamak olanaksız... Yandaş medyada öne çıkarılan değerlendirmelere göre, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı, Davutoğlu’nun AKP içindeki yükseliş adımlarında yollarının önünü açacak bir siyasi katkı, başarı söz konusu... Hele de Musul elçilik kadrolarının rehineleri de sağ salim, seçimler öncesi geri dönebilirlerse ikilinin başarı karnelerine yazılmaya çalışılacak notlar daha bir parlatılacak...
“Neden başka ülkelerin değil de Türkiye’nin vatandaşları kaçırılıp rehin alınıyor”sorusu giderek daha çok kaynaktan, daha anlamlı başlıklar, gerekçelendirmelerle sorulmasa...
Malvarlığı | Yılmaz Özdil | Hürriyet
Bir daire.
Bir büro.
Eşine ait bir otomobil.
Ekmeleddin İhsanoğlu...
Dokuz daire.
3.5 milyon dolar.
Bir otomobil.
Benim valim.
Benim polisim.
Benim MİT müsteşarım.
Benim genelkurmay başkanım.