Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Oralardaydım | Ahmet Hakan | Hürriyet
31 Mayıs izlenimleri.
İki gazeteci, bir televizyoncu, bir de avukat... Çıktık seyreyledik
İstanbul’u... Gördüklerimiz şunlardı: Adım atmalarına dahi izin
verilmeyen şaşkın ve çaresiz turistler... Gözaltında adını bile
bağıramayan uzun saçlı genç adamlar... İşgal altındaki Bağdat’ta bile
rastlanmayacak denli yoğun kontrol noktaları... Ancak araya adam koyarak
aşılabilen polis barikatları... Evlerin pencerelerinden yükselen
tencere-tava sesleri... Bize çok nostaljik gelen “Oradan gitmeyin,
müdahale var” uyarıları... Yasal mermileriyle üzerimize doğru
yaklaşmakta olan komiserler ve komiser yardımcıları... 12 Eylül dahil
hayatımızın hiçbir döneminde görmediğimiz sayıda sivil/resmi polis...
İşte İstanbul’da bir cevelanın kısa notları... İşte semt semt
gördüklerimiz, işittiklerimiz ve de yaşadıklarımız...
CNN'in 'Yaygarası' | Pınar Öğünç | Radikal
'Gezi olaylarında yalan haberleriyle dikkat çeken CNN, bu kez de polis kanalın muhabirine pasaport kontrolü yapınca ‘canlı yayında gözaltı’ ajitasyonu yaptı.” Gezi Parkı’yla başlayan olayların yıldönümünde, CNN International muhabiri Ivan Watson’un Taksim Meydanı’nda yaşadıklarını böyle duyurmuştu dün Yeni Şafak. İç sayfalarda pasaportu bulunmayan Watson’ın ‘işlemler için’ sadece bir süre bekletildiği, gözaltına alınmadığı yazılmıştı. ‘Twitter’dan canlı yayında gözaltına alındığı yalanını ortaya attı’ gibi cümleler, tahrik, ajitasyon, yalan ve oyun nevi kelimeler, hükümete yakın medya ve bizzat parti mensuplarınca kullanıldı zaten. Evet, Emniyet de açıklama yaptı sonra, Watson gözaltına alınmamıştı ki, bu neyin yaygarasıydı?
Çankaya Formülleri | Abdülkadir Selvi | Yeni Şafak
Cumhurbaşkanlığı seçiminde son düzlüğe girildi. Muhalefet partileri, çatı aday konusunda bir uzlaşmaya varamadılar. Ama bence Kılıçdaroğlu ile Bahçeli'ye kalsa, Erdoğan'ı ortak aday olarak göstereceklerinden eminim.
Ne yapsınlar. Erdoğan'dan başka türlü kurtuluş çareleri yok. Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğu takdirde en azından girdikleri her seçimi garanti kaybedecekleri gibi bir kabustan kurtulmuş olacaklar.
Cumhurbaşkanlığı konusunda asıl hareketlilik AK Parti'de yaşanıyor. Partinin etkili isimleri Bülent Arınç ile Beşir Atalay, 'Adayımız hazır ama açıklayamayız' dediler.
O zaman ben açıklayayım dememi beklemiyorsunuz herhalde. Ama iki Başbakan Yardımcısı'nın 'açıklayamayız' dediği bir konuda, gazetecinin yapması gereken o ismi bulup çıkarmaktır. Cumhurbaşkanlığı konusu, AK Parti'yi çok önemli bir kavşak noktasına getirdi.
Tüm sorumluları cezalandırılmalı | Mehveş Evin | Milliyet
Soma’nın acısı sürerken her gün yeni bir iş cinayetinin haberi geliyor. Son olarak tartışmalı Maslak 1453 inşaatında bir, Kartal’daki Metsan Nexus gökdelen inşaatında üç işçi düşerek hayatını kaybetti.
Kimbilir
kaç milyon liraya daire pazarlayan şirketler, ‘üç beş kuruş’ sayılacak
en basit güvenlik önlemlerini bile almadığı için bu ölümler oluyor. Soma
vesilesiyle herkesin haberdar olduğu muazzam rantı elde eden
madenlerde de durum aynı.
Ve ne yazık ki bu gidişle ölümler, katlanarak artmaya devam edecek!
Adalet
Arayanlara Destek Grubu’nun her yıl çıkardığı almanağa göre, 2012’de
878 olan iş cinayeti kurbanlarının sayısı 2013’te 1235’e çıktı...
İş cinayetlerinde bir yılda yüzde 35’e varan artışın bu yıla nasıl yansıyacağını Soma’dan hesap edin.
Üstelik bu rakamlara, meslekleri yüzünden sağlıkları bozulup ölenler ve basına yansımayan ‘kaza’lar dahil değil!
Hasar Az, Kayıp Çok | Okan Gönensin | Vatan
Neyse ki ölümsüz, az yaralı, bir miktar gözaltıyla Gezi kutlamasını da atlatmış olduk. Kazanan kaybeden hesabı yapıldığında ise farklı tespitler yapılabilir.
İstanbul mahsur kaldı, bütün dünya Gezi dolayısıyla Türkiye’nin bir yüzünü gördü kanaatinden gidersek, kimse kazanmamıştır, herkes kaybetmiştir diyebiliriz.
Güvenlik güçlerinin aşırı aktif olduğu her sahne olumsuzluk aktarır, sorun aktarır, kimseden aferin almaz. Ama “neyin anması, neyin kutlaması” deyince de göstericilerin bir öfke sağanağından başka aktaracak bir şeyleri de yoktu.
Siyasi içerikli bir kalkışma mümkün olmadı, çünkü böyle bir siyasi kuvveti ortaya çıkaracak bir altyapının olmadığı ortadaydı.
Diğer yandan da 25 bin polisle, bütün yolları kapatarak kazanılmış bir “muharebe”den söz etmek de kimseye yakışmaz. 50 bin polisle, 100 bin polisle de “muharebe” kazanılmış olmaz. Devlet gücü en büyük güçtür, devlet gücü böyle “muharebe”leri her zaman kazanır, ama kazanmış da olmaz.
Gezi’nin Gözü | Çiğdem Toker | Cumhuriyet
Gezi’yi “benzersiz” kılan ne ise iktidarı korkutan da oydu:
Direniş içinde dayanışma.
Birbirine zerrece benzemezlerin, asla yan yana gelemeyecek sanılanların; an gelip “yetti artık” diyerek evlerinden çoğala çoğala aktıkları o alanlarda sergiledikleri, ete kemiğe bürünen dayanışma duygusu...
“Dayanışma” iktidarı korkuttu. Haksız kazançla, rüşvetle istiflenen paraların bir kısmını, “hayırseverlik” ve “sosyal yardım” adıyla dağıtma düzenine herkesin kanmadığı ortaya çıktı çünkü.
“Hayırseverlik çok dikey, yukarıdan aşağıya iniyor. Dayanışma yataydır, ötekine saygı duyar” diyen Galeano’nun bu olağanüstü tespiti, tarihe geçecek sayısız örnekle doğrulandı çünkü Gezi’de.
Rezidans dikey, park yataydı.
Bir telefonla artırılan gaz fişeği bütçesi dikey, fişekle yaralananlar için evdeki ecza dolabından getirilmiş “Talcid” yataydı.
Fetihçinin Yeni Hedefi: Ayasofya | Kadri Gürsel | Milliyet
Türkiye’de İslamcıların bütün travmalarının anası olan “Kemalist ve laik Cumhuriyet”in doğurduğu üç mağduriyet konusu vardı: Yüksek öğrenim ve kamuda başörtüsü yasakları, imam-hatip liseleri üzerindeki kısıtlamalar ve Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmüş olması.
AKP, eriştiği güç ve iktidar sayesinde ilk ikisini halletti. Şimdi etrafında siyaset yapılabilecek bir mağduriyet mevzuu olarak geriye sadece “Ayasofya Müzesi’nin yeniden camiye dönüştürülmesi davası” kalmış bulunuyor.
Bu dava, muhafazakar kitleleri mobilize etmek, dikkatlerin yönünü ve gündemi değiştirmek gibi amaçlar için de gayet kullanışlı olabilen bir politik enstrüman.
“Ayasofya”, İslamcılıktaki rekabetin bir unsuru aynı zamanda.
Son zamanlarda bu rekabetin değişik gruplar ve bireyler tarafından kızıştırıldığını görüyoruz.
Bunun son örneği, Saadet Partisi’nin “gençlik teşkilatı” olarak da görülen Anadolu Gençlik Derneği’nin önceki sabah Ayasofya Meydanı’nda “Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması” için binlerce kişinin katılımıyla düzenlediği sabah namazı eylemi idi.
Burdur Bağımsız Milletvekili Hilmi Yıldırım, 2 Mayıs’ta Ayasofya’nın camii olarak yeniden ibadete açılması için bir kanun teklifi verdi. Yıldırım, 31 Aralık’ta partisi AKP’den istifa etmişti. Cemaat’e yakınlığıyla biliniyor.
Çözüm; Kördüğüm! | A. Turan Alkan | Zaman
Kamuoyunun bilgisinden saklanarak yürütülen “diplomasi”nin ömrü bu kadar olur. Valinin bile “Devletin yolu kesilir mi?” diye hayret ettiği şekavet eylemleri, çözüm sürecinin kaynatıldığı kazandan fışkıran kızgın buharı andırıyor.
Bir gazeteden alıntıladığım haber metnini beraber tahlil edelim: “Askeri helikopterle ilçeye gelen Muş Valisi Vedat Büyükersoy, [yol kesme olayıyla] ilgili bilgi aldıktan sonra BDP yetkilileriyle görüşerek yolun hiçbir vatandaşın burnu kanamadan trafiğe açılmasını istedi. Vali ile görüştükten sonra basına açıklama yapan BDP İlçe Başkanı Güven Meşe ise grubun müzakere sürecinden kaygı duyduğu iddiasıyla gösteri yaptığını öne sürdü.”
Durmak Yok, Bölmeye Devam | Yavuz Baydar | Bugün
Başbakan 'net' konuşuyordu:
“Tüm halkıma sesleniyorum. Burada Taksim’i anıtlaştırma konusunda attığımız ve anlatacağımız adımları engelleme yöntemi vardır. Paralel yargı da bunlarla birlikte hareket ediyor. Eğer buraya gelme gibi bir duruma gelirseniz, kusura bakmayın, güvenlik güçleri kesin talimat almıştır gereği neyse A’dan Z’ye yapılacaktır.”
1980'leri hatırlatan Olağanüstü Hal koşulları altında.
'Gelme gibi bir duruma gelmeye çalışanlar' derslerini A'dan Z'ye aldılar, gaz ve suyla terbiye edildiler.
İstanbul ve 11 il merkezinde yaşanan 'A-Z icraatı' İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok' tan da tam not aldı:
“Polis arkadaşlarımızla fazla kaza bela olmadan güzel bir gün geçirdik. Gayet güzel bir uygulama yaptık. Şu an tam rakam belli değil ama 120 civarında bir gözaltı oldu.”
CHP Gezi'den Ne Ders Çıkardı? | Murat Yetkin | Radikal
Gezi Parkı protestoları üzerinden bir yıl geçti.
Türkiye tarihinin bu en kapsamlı ve en uzun süren protesto dalgası, iktidardaki ve muhalefetteki partilerin siyasete bakışı üzerinde travmatik etkiler bıraktı.
İktidardaki AK Parti, daha çok da Başbakan Tayyip Erdoğan’ın nasıl bir ‘Gezi tekrarlanır mı?’ endişesi içinde olduğunu geçtiğimiz hafta sonu bir kez daha gördük.
İnsanın aklında Erdoğan’ın Gezi’yi kendisini devirmek için uluslararası komplo saydığı için acaba Gezi diye bir örgüt olduğunu mu sandığı dahi gelebilir akıllara.
Peki iktidar Gezi’ye böyle bir paranoya ile bakarken muhalefet nasıl baktı?
MHP Gezi’ye ihtiyatlı bir mesafede durdu hep. Göstericilere uygulanan polis şiddetine karşı çıktı, taleplerin Park’ın kendisi ile ilgili bölümüne ihtiyatlı destek verdi. Ve orada durdu; kendi mahallesinde oynamadığının farkındaydı.