Sebebi Egoistlik Değil İnsanlık Hali: Neden Haksız Olsak Bile Haklı Olduğumuzu Düşünürüz?
Hangimiz haksızlığımızı hemen kabulleniriz? Bazı münakaşalar vardır ki iki(belki daha fazla) taraf da kendini haklı zanneder. Kendimizden pay biçelim, haklı olduğumuza emin olduğumuz bir hukuksal olayda bile bir şekilde hatalı düşünce süreçleri yürüttüğümüze ikna olmamız çok zordur.
Telaşa mahal yok, zihinlere, haklılığı doğuran o kıvrımlara ufak bir yolculukla bu işi kökünden çözeceğiz.
Her münakaşa bir savaştır demiyoruz fakat özündeki benzerlik kayda değer.
Savaş alanından uzaklaşıp biraz da izcilere yahut gözetleme yapan askerlere bakalım. Sonuçta onlar da mücadelenin bir parçası.
Peki bunlar gerçek hayatta ne işimize yarayacak?
Rolümüzü belirlerken bilgileri nasıl yorumladığımız ve daha da önemlisi hangi fikirsel imbikten geçirdiğimiz önemli.
Bunların hiçbirini bilinçli yapmıyor olmak, yani haklılığımza gönülden inanmak asıl şaşırtıcı olan şey.
Objektif olduğumuz gerçeğini kabul etmeyenler, şöyle dursun!
Biraz kendimize yönelelim. İzci gibi düşünerek, kazanma yahut kaybetme kodlarını dışarıda bırakarak dürüst yanıtlar vererek yaklaştığımız bir diyalog sonucu itibarıyla istediğimiz yere değil, gitmesi gerektiği yere doğru yol alacaktır.
İşte, anahtar burada. Kendimizi her daim haklı hissedişimiz bizim egoist kişiliğimizle ilgili değil, bilincimizin tam altında.
Önyargılarımız ve beklentilerle şekillendirdiğimiz motivasyonumuzu bir kenara bırakıp sadece doğru sonucu bulabiliyor olmak sadece ulvi bir tapınak müridinin özelliği değil. Bu yolu kendimiz de bulabiliriz esasen.
Savaşta cephede değil, izciler arasında olmayı öğrenmeyi denemek gerekiyor.
Kendimizi her daim haklı görüyor oluşumuz açık fikirli, daha da basit haliyle 'yanlışı olan biri' olmanın güçsüz gösterdiğine inanmamız. Yanlış fikirlere sahip olsak bile doğruya evrilecek yeni fikirler ortaya atabilmeyi öğrenmeliyiz. Bir günde olacak iş değil, bilincine varabilmek ilk adım.
Meraklı karaktere sahiptir izciler, bu meraklarını doyurmaları için de önce kendilerini tanımalıdır izci rolüne gözünü diken bizler.
Kendini tanıyan birey haklılık yahut haksızlıkla kendi değer kantarını şekillendirmez, kişisel değerinin zaten farkındadır. Kendi takımı faul yaptığında hakemin düdüğü ona haksızlığın sesi olarak değil, adaletin sesi olarak duyulur. Çünkü ne faul kendisine yapılmıştır ne de karar kendi şahsiyetini zedeleyecektir.
Ve gelelim büyük finale: Tüm bunlar bizim ne kadar 'zeki' olduğumuzla bağlantılı bile değil!
Daha iyi muhakeme edebilmek başından sonuna dek, hislerimizi yönetebilme yetimizle ilgili, yüksek IQ sahibi olmayla değil.
Muhakeme yeteneğimizi geliştirebilmek için yaptığımız hataları yeni bir öğrenme fırsatı olarak görebilmeyi öğrenmemiz yeterli.
Nasıl hissetmemiz gerektiğini kavramanın önemini, daha edebi bir biçimde anlatmak için sözü Antoine de Saint-Exupéry'ye bırakıyoruz:
'İnsanlara gemi yaptırmanın yolu, onlara marangozluk öğretip görev ve emirler vermek değil, engin denizlerin özlemini aşılamaktan geçer.'
Yorum Yazın