Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Arınç: 'Büyükşehir Sayısı En Az 40 Olacak'
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye’de büyükşehir sayısının daha da artacağını söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye’de büyükşehir sayısının daha da artacağını söyleyerek 'Mevcut 30 büyükşehirimiz nüfusun yüzde 72’sini taşıyor. Milyonlarca insanın büyükşehirler içerisinde yaşadığını düşünüyoruz. Herhalde ilk düzenleme ile bu oran 80’leri 85’leri bulacak, ilerisini ben bilemem. Ama 2019 seçimlerinde en az 40 olacağını söyleyebilirim' dedi.
Arınç, Manisa Ticaret ve Sanayi Odası'nı ziyaretinde yaptığı konuşmada, parlamentodan sanayi ve ticareti ilgilendiren konularda çıkan kanunların hepsinin iş adamlarının lehine olduğunu söyledi.
Meclis Başkanı olduğu dönemden beri Perakendecilik Yasası'nı takip ettiğini dile getiren Arınç, şöyle konuştu:
'Ben bir tek şey için kendimi sorumlu tutuyorum. Perakendecilik veya Marketler Yasası'nı çıkaramadık. Allah şahidim olsun her yerde de hükumetin kafasına vururcasına söylüyorum bunu çıkarmamız lazım. Esnafı ezdirmemek lazım. Evet marketler de olacak, olmalı ama Avrupa'da nasılsa öyle olmalı. Büyüklüğü öyle olmalı, şehir merkezlerinden çıkarmalıyız, çalışma şartlarını değiştirmeliyiz. Nedir gece 10, 11'lere kadar, cumartesi pazar tam mesai. Bunlar esnaf için iyi şeyler değil. Sonra bağıra çağıra bir şey hazırlattık. Hayati beyin döneminde o da komisyonda takıldı.
Evet AVM olsun bir şey demiyoruz ama yan yana AVM, üst üste AVM neyin nesi be kardeşim. Bu kadar da olmaz, olmamalı. Bir şehrin omurgası, iskeleti esnaf ve sanatkardır, tacirlerdir. Onlar kazanabiliyorsa, evine ekmek götürebiliyorsa, yanında işçi çalıştırabiliyorsa, dürüst, namuslu, ahlaklı, çalışkan pazarcılar da dahil onlarla bir memleket ayakta durur, AVM patronlarıyla değil.'
Bülent Arınç, ziyarette TBMM Plan, Bütçe Komisyonu Başkanı Recai Berber'in de olduğunu anımsatarak, 'Meclisimizin kralı burada. 471 katrilyonluk bütçeyi o çıkaracak. Kulağına küpe olsun başkan. Bu alkışlardan anlıyorum ki Perakendecilik Yasası'nı bütçenin arkasından getirelim, kavgasını verelim ve mahcubiyetten kurtulalım artık. Biz Manisa'ya her geldiğimizde Hasan Geriter'i görüp de başımız yere mi eğdireceğiz? Yaşar Coşkun'u görüp de 'Gene çıkaramadık kusura bakma, AVM'nin vergileri tatlı geldi' diyecek halimiz yok. Esnafın duası daha güzel. Biz hacı dedeyi unutmalayım, onun duasını alalım yoksa o patronlar bugün dua eder yarın başka birşey söyler. Allah onlara selamet versin de esnaf da ölmesin, yaşasın. İnşallah bu yolda çalışacağız' diye konuştu.
'AKŞAM DÜŞÜNDÜĞÜ SABAH YAPACAK KADAR GÜÇLÜ BİR SİYASİ İSTİKRARI TÜRKİYE TANIDI'
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, koalisyonlar döneminde yaşanan sıkıntıları anlatarak, 'Akşam düşündüğünü sabah yapacak kadar güçlü bir siyasi istikrarı Türkiye tanıdı' dedi.
Arınç, Manisa Ticaret ve Sanayi Odası'nı ziyarette yaptığı konuşmada, odanın yeni hizmet binasının güzel işlere vesile olmasını diledi.
Manisa'da asgari bin kişilik kongre merkezine, konferans salonlarına ihtiyaç olduğunu belirten Arınç, belediyenin bir an önce bunu hayata geçirmesi gerektiğini belirtti.
Manisa'nın marka kent olması için yöneticilere, meslek kuruluşlarına, sokaktaki vatandaşa da sorumluluk düştüğünü ama asıl sorumluluğun şehri yönetenler ve şehir hakkında söz sahibi olanlarda bulunduğunu dile getiren Arınç, Ülker markasını çok takdir ettiğini, genişleyip büyüyüp karını artırıp dünya markası haline geldiğini anlattı.
Bu markanın Ortadoğu'da, Avrupa'da, Japonya, ABD'de ürünlerinin bulunabildiğini, dünyaca ünlü bir markayı satın alarak daha da büyüdüğünü dile getiren Arınç, 'Onun yanında 2 milyar dolara başka marka aldılar. 'Bu paralar buraya yatırılır mı?' diyorsunuz, 2 senede çıkıyor başka marka alıyorsunuz. Bütün ürünleri markayla satılan, tanınan metalar var, şehirler de böyledir. Bursa için ne ise Manisa için de odur, Amasya için de odur' dedi.
Manisa'nın zeytinyağından, üzüm şırasına kadar markalarının olması gerektiğine işaret eden Arınç, bu konuda kendilerine düşen bir şey olmadığını, bunu iş adamlarının yapması gerektiğini kaydetti.
İktidara gelmeden 1 yıl önce 'Türkiye'de bütün ekonomik faaliyetleri hür teşebbüs yapacak, biz devletin el attığı her yerden çekileceğiz' dediklerini, hem serbest piyasa ekonomisinin bunu gerektirdiğini hem de özel sektöre güvendikleri için bunu yaptıklarını anlatan Arınç, merhum cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ülkeye çok büyük hizmetleri olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:
'Ben onu Ankara'ya Meclis'e gittikten sonra kıymetini daha iyi anladım. Onun 3 sözü bugün kulaklarımıza küpe olması lazım. 'Bir ülkede din ve vicdan özgürlüğü olacak, fikir ve düşünce özgürlüğü olacak, teşebbüs özgürlüğü olacak. Bu 3 özgürlük bir yerde olursa o ülke kalkınır, istikrarlı olur, zenginleşir, insanlar mutlu yaşarlar' demişti. O zaman belki anlaşılmadı ama anlayan anlamış. Yanına 3-5 tüccarı alıp dünyaya tanıttığı zaman 'Ya uçağına da şunu alıp götürüyor, ne lüzumu var, bir başbakan, cumhurbaşkanı iş adamıyla gezer mi, ne ayıp' diyenler oldu. Bugün Uganda'ya, Moğalistan'a gidiyorum karşıma Türk iş adamları çıkıyor. Hepsi bir şey yapmışlar. Siz ne zaman geldiniz buralara? 10-15-20 sene evvel. Özal'ın açtığı yoldan bizim insanımız dünyayı, dünya Türkiye'yi tanıdı. Bu Demirel'le olmadı, Özal'la oldu, birilerinin kulağına gitsin diye söylüyorum. Sayın Demirel'inde, Allah uzun ömürler versin ülkeye mutlaka büyük katkıları olmuştur ama yatırım, iş adamı, ticaret, alışveriş bunların yolunu 1980'lerden sonra rahmetli Özal açtı.
Türk parasının koruma kanunu vardı. Avrupa'ya giderken 200 doları bulurduk, çoraplarımızın altına veya pabucun dibine koyardık ki arama sırasında çıkmasın diye. Dışarı 1 dolar götüremezdiniz. Böyle şey olur mu? Bunları kaldırdı, bizim 6 sıfırı kaldırdığımız gibi.'
Marka olmanın hür teşebbüsün işi olduğunu, hükümetin ise engel olmayıp yol göstereceğini, destek olacağını, teşvik vereceğini ifade eden Arınç, Bursa'nın Marmara Birlik sayesinde markaya kavuştuğunu, Akhisar'ın daha iyi olabileceğini belirterek, 'Akhisar'ın zeytini Gemlik zeytininden belki daha kaliteli hatta bazı yerlerde Akhisar zeytini Gemlik zeytini diye satılıyormuş. Ben onların yalancısıyım. 'Üzümümüz var ama şıra fabrikamız yok, filanımız yok ama falanımız var'. Biz yapacağız bunu. Bu bir cesaret ister, bu alanda çalışma iyi bir pazarlama, iyi bir fizibilite ister' dedi.
Bunların yapılabilmesi için siyasi istikrarın önemine işaret eden Arınç, eskiden kapının ötesinin görülemediğini, döviz kurunun dışarıdan bir şey ithal edileceği zaman farklı, malın limana geldiğinde farklı, malın teslim alındığında farklı olduğuna işaret ederek, '3 kuruşa anlaştığın şey 13 lira maliyeti olurdu, eskiden böyleydi' ifadesini kullandı.
Merhum iş adamı Sakıp Sabancı'nın iş adamlarının pencereden baktığı zaman en az 10 sene sonrasını görmesi gerektiğiyle ilgili sözünü anımsatan Arınç, 2000-2001 krizlerinde Sabancı'nın 'Penceremden bakıyorum karşı sokağı ancak görebiliyorum', 1996-1997 Refahyol hükümeti döneminde 6 ayda ekonomide bir ümit, bahar havasının doğduğunu ve Sabancı'nın 'Şimdi 10 yıl sonrasını görüyorum' dediğini anlatarak şöyle devam etti:
'2004-2005 iktidarımızın ilk yılları. Rahmetli çok gelirdi. Bazen TÜSİAD ile bazen yalnız gelirdi. Derdi 'Şimdi 30 yıl sonrasını görüyorum.' Şimdi yaşasaydı '50 yıl sonrasını görebiliyorum' derdi. Para yatıracaksınız sonra ne olacak, herkes bunu düşünür, bütün riskleri hesaba katarsınız. Geçmişte 3-5 partili koalisyonlar, birinin yaptığını öbürü bozar, biri sağa gidecek öbürü soldan çekecek, biri gözünü kapatacak biri sırtına yumruk vuracak... Koalisyonlar böyleydi. Şimdi öyle değiliz. Şimdi bana söylüyorsunuz ben düşünüyorum, bu doğru. Pazartesi Bakanlar Kurulu'nda açıklıyorum, 'doğru' diyorlar, salı günü hemen bu işe başlıyoruz. Akşam düşündüğünü sabah yapacak kadar güçlü bir siyasi istikrarı Türkiye tanıdı. 40 yıldır siyasetin içindeyim. Böyle bir istikrarlı dönemde Türkiye çağ atladı. Esnafın faizi, çiftçinin faizleri yüzde 50'lerdeydi. Hükümetlerin maaş ödemesi dışarıdan aldıkları borç ve tahvilden sattıkları parayla yapılıyordu. Yüz liranın 80 lirasının faizlere gittiği dönemleri, 24 Ocak kararlarını, nisan kararlarını unutmayalım. Bunları hep beraber yaşadık. Şimdi öyle değil. Faizler tek haneli rakama düştü, işsizlikte ne kadar iyiyiz. 2005'den bu yana Türkiye'de 7 milyon insan iş başı yaptı. Sadece yılda 1,5 milyon insana istihdam sağladık. Allah'a hamdolsun. Bunu devlet kadrolarına alarak değil 3'de biri devlet kadrosuyla 3'de biri özel sektör. Özel sektör işini büyüttü, kapasiteyi arttırdı yeni yatırımlara girdi.'
Arınç, Manisa'dan marka ürünlerin çıkması adına 2-3 iş adamının bir araya gelip sermayelerini birleştirebileceğini, el ele verip yeni marka firmaların ortaya çıkabileceğini kaydederek, 'Ekonomik faaliyetlerin ana dinamosu sizsiniz. Sermayenizi birleştirin, yüzde 1'in altında krediler veriliyor. Yeri geliyor KOSGEB sıfır faizli şeyler yapıyor' dedi. Manisa Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Yaşar Coşkun ise ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi, Başbakan Yardımcısı Arınç'a hediye verdi. Coşkun, Arınç ve protokol üyeleri daha sonra pasta kesti.
'BÜYÜKŞEHİRLER NÜFUSUN YÜZDE 72'SİNİ TAŞIYOR'
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye’de büyükşehir sayısının daha da artacağını söyleyerek 'Mevcut 30 büyükşehirimiz nüfusun yüzde 72’sini taşıyor. Milyonlarca insanın büyükşehirler içerisinde yaşadığını düşünüyoruz. Herhalde ilk düzenleme ile bu oran 80’leri 85’leri bulacak, ilerisini ben bilemem. Ama 2019 seçimlerinde en az 40 olacağını söyleyebilirim' dedi.
Bülent Arınç, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün’ü makamında ziyaret etti.
Ergün'den kentte yapılan yatırımlar ve çalışmalar hakkında bilgi alan Arınç, MHP adayı Ergün'ü Manisalılardan onay olarak Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğini, başarı dileklerini iletmek için makamında da ziyaret ettiğini söyledi.
Manisa'nın büyükşehir statüsüne kavuşmasında hükümetin büyük katkısının bulunduğunu, itirazlara, bir takım farklı düşüncelere rağmen 16 olan büyükşehir belediyesi sayısının 30’a çıktığını kaydeden Arınç, 'Eskiden belli sınırların içinde bu hizmetler görülüyordu, hamdolsun ki doğru olan yapıldı Büyükşehirleri bütünşehir olarak, büyükşehirin de yetkilerini imkanlarını daha arttırmak suretiyle, bir taraftan beldeleri kaldırarak, köyleri mahalle yaparak yeni bir düzenleme hayata geçirildi' dedi.
Bazı illerin büyükşehir olmasına karşı çıkılmasına rağmen, şehirlerin güzelleştirilmesi, imkanlarının arttırılması amacıyla konunun o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan tarafından ısrarla savunulduğunu bildiren Arınç, 'Oralarda belki kaybettik seçimleri ama halkın kazandığını düşünüyorum. Çünkü merkezi bir planlama ile imkanların daha akıllıca kullanılması açından köylere, mahallerle çok daha iyi hizmet verilebilecekti' diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Arınç, Yasanın uygulanmasında bazı noktalarda eksiklikler, uygulamadan doğan sıkıntılar bulunduğunu, 18 belediye başkanının konuyu Bursa'da Başbakan'a aktardığını, 8-10 noktada yapılması gereken değişikliklerin görüldüğünü, bütçe görüşmelerini takiben Belediye Gelirleri ve büyükşehir belediyesi ile ilgili kanunda bazı düzenlemeler olabileceğini kaydetti.
'BÜYÜKŞEHİR SAYISI 2019'DA EN AZ 40 OLACAK'
Büyükşehir sayısını daha da arttırmak istediklerini kaydeden Arınç, 'Mevcut 30 büyükşehirimiz nüfusun yüzde 72’sini taşıyor. Milyorlarca insanın büyükşehirler içerisinde yaşadığını düşünüyoruz. Herhalde ilk düzenleme ile bu oran 80’leri 85’leri bulacak, ilerisini ben bilemem. Ama 2019 seçimlerinde en az 40 olacağını söyleyebilirim. İlçeler içinde farklı düzenleme belki gündeme gelebilir. Büyükşehir yasası ile iyi bir iş yaptığımıza inanıyoruz' ifadelerini kullandı.
Hizmetin, merkezden köylere daha iyi şekilde yayılabileceğini düşündüğünü ifade eden Arınç, şöyle devam etti:
'Asıl stratejimiz yerel yönetimlerin güçlendirilmesidir. Yerel kararların kendi muhitinde süratle alınması, imkanlarının ve kaynaklarının arttırılmasıdır. Eskiden bütün izinler, bütün yetkiler, bütün projeler hepsi Ankara’dan, zaman içerisinde sirayet eden bir şekilde yapılır, çok masraflı bir şekilde ihale edilir, pek çoğunu da uygulama imkanı olmazdı. Büyükşehir belediye meclisleri ve yeni kurduğu birimlerde bu iş çok daha iyi olacak diye düşünüyorum.'
Doğaya, çevreye ve insana yönelik hizmetlerde belediye hizmetlerinin daha ağırlıklı olduğunu düşündüğünü belirten Arınç, Manisa çöp depolama alanını örnek göstererek, bu alanda zaman zaman yangınlar, patlamalar yaşandığını çevreye zararlar verildiği kaydetti.
'Kendilerini çevreci zanneden bazı grupların politik amaçlarla atık tesislerini engellemeye çalıştığını, 2004-2009 yılları arasında Develi-Heybeli civarında yapılmak istenen tesislerin, foyası sonradan meydana çıkan kişilerin sokak gösterilerinden nasıl etkilendiğini, bazı meslek kuruluşlarının da bunlara alet olarak nasıl yargı yoluna gittiklerini bildiklerini' söyleyen Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Çok şükür Uzunburun konusunda bütün meseleler aşıldı. Kula Başkanının şansı var, AK Partili belediye başkanı olsaydı yine o nevzuhur adamlar ortaya çıkar, yine ellerinde süpürgelerle meydanlarda çırılçıplak dolaşırken, yine gösteri yaparlardı. Cengiz Ergün’ü daha çok seviyor onlar, onu üzmek istememişler. Şanslı bir belediye başkanı. Kadir gecesi doğmuş. İnşallah Uzunburun Köyü’nde bunu yapmak zorundayız. Bu tesis hayati bir tesis, uzaya yapacak halimiz yok. Artık bu tesisler o kadar modern ki çevreye bir zarar vermiyor. Belki gittiği yere de değer katacak tesisler. İstihdamıyla, değer katmasıyla inşallah bunların takipçisi oluruz.'
Hizmetlerle ilgili çıkarılan bazı dedikodularla insanların tedirgin edildiğini, 'elimizde bu var, bu da mı gidecek' diye düşündürüldüğünü, zaman zaman politikacıları da etkileyerek bazı işler yapıldığını vurgulayan Arınç, halkla bire bir kurulacak ilişkinin önemine dikkati çekerek, doğru bilgilendirilmesi, bazen küçük pilot uygulamalarda iknaya çalışılması ve güven arttırıcı işler yapılması gerektiğini belirtti.
Manisalıların tercihine saygı duyduklarını, merkezdeki iki ilçe belediyesini AK Partili adayın kazanmasının büyükşehir belediyesi açısından da şans olduğunu, vatandaşa birlikte hizmet götüreceklerini dile getiren Bülent Arınç, şunları söyledi:
'Birbirimize sırtımızı dönerek değil samimi kucaklaşarak ve yan yana durarak bu hizmetleri yapabiliriz. Medeni ilişkiler bakımında da ben başkanlarımız arasında bir sorun çıkacağına inanmıyorum. Manisa’ya hizmet konusunda herkes kendi alanında yarışma içinde olmalıdır ama birbirinin ayağına da basmamalıdır. Bu uyumun başka yerlerde olmayabilir belki, ama şüphesiz Manisa’da fazlasıyla olacağını düşünüyorum. Mesela Van merkezinde Tuşva Belediyemiz var. Orayı biz kazandık, ama Büyükşehir ve diğer ilçeleri başkaları kazandı. Olabilir, bu da halkın bir tercihidir. Ama maalesef medeni ilişkiler yok. Partizanlık veya birilerine düşman olarak görme zihniyeti hamdolsun ki Manisa’da yok.'