Görüş Bildir

Bedri Baykam Haberleri

Bedri Baykam ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Bedri Baykam ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Pamir'in Ardından Ünlüler Ne Dedi?
Dün kaybolan 3,5 yaşındaki Pamir Dikdik’in, bugün yan villanın havuzunda bulunan cesedinin ardından, olaya verilen tepkiler ile olay hakkındaki soru işaretleri tartışılıyor. Sosyal medyada, Dikdik ailesi hakkında ayrımcılık içeren yorumlar yapılarak, olayın “komplo” olarak değerlendirilmesi tepkilere yol açtı. Dün sabahtan bu yana aranan Pamir’in yan villanın havuzunda bulunması da şaşkınlık yarattı. Vali Mutlu, havuzun dün farklı araçlarla arandığını bugün ise dalgıçlarla arandığını söyledi. Bugün ise havuz, Dikdik ailesinin komşularından Nihan İpek’in ısrarı ile arandı. Havuzu kontrol eden dalgıçlar küçük çocuğun cesediyle karşılaştı. Aile ve komşular, havuzun bulunduğu ev ile Dikdik ailesinin evinin arasında yüksekçe bir duvar bulunduğunu, o yaştaki bir çocuğun bu duvarı nasıl aşarak karşıya geçtiğini sordu. Twitter'da da birçok ünlü Pamir'in ölümünden sonra yorumlarda bulundu. Bazı isimlerin yaptığı yorumlarda 'komplo teorileri' üretmeleri ise tepkilere neden oldu. İşte Twitter'da farklı ünlülerin farklı yorumları Ömer adıyaman Türkiye'de meydana gelen sosyal olayları sokak olaylarına çevirmek için adeta tetikte bekleyen vandallar var! İnsan gerçekten hayret ediyor! Cemile Bayraktar Nasil kayislari kopardilarsa artik Berkin'in ailesi ve Pamir'in ailesi uzerin taziye koprusu kurma gayretindeler, ailelere iki kez sabir... Erdal Kaplanseren : Hiçbir şey bir çocuğun hayatından daha değerli olamaz. Ölüm sözcüğüyle aynı cümlede kullanmak bile acı vermeli. Fakat insanlık ölmüş çoktan. bedri baykam Utanmadan küçük Pamir'in ölümünden siyasi polemik üretmeye çalışan, Gezi'ye alakasız dil uzatan herkes sapıktır. Ailenin acısını paylaşıyoruz levent kazak 3.5 yaşındaki bir bebeğin ölümü alçaklığın turnusol kağıdı oldu ya, bunu da gördük.. söyleyecek hiç bir laf yok; kaybedenlerdeniz.. Murat Kazanasmaz Allah sıralı ölüm versin, kimseye evlat acısı yaşatmasın... Sağa sola kaymadan, sahiplenmeden, dışlamadan bırakın ailesi acısını yaşasın. Armağan Çağlayan : Bu ülkenin geleceğinden korktuğum için 'iyi ki çocuğum yok'diye seviniyorum artık. Geldiğimiz duruma bak! Tolga Akyıldız Su alengirli, su kirli hayat da lütfen çocuklara, çocukluğa dokunmasin artik. Zaten yasamadiniz, öldürmeyin. Sezgin Tanrıkulu Bir çocuğun kimliğinden nefret söylemi üretenlere lanet olsun. #RahatUyuPamir Semih Saygıner Yaman hırsız gerçekten 'Kindar' bir nesil yetiştirmiş, aferin ona...! #MekanınCennetOlsunPamir Abdullah Akadiroğlu : Küçük bir çocuğun kaybolmasından Gezi, Alevi, kalkışma, 3. köprü senaryoları üreten insanlık yoksunları. Çocuk ölü bulundu. Rahatladınız mı!! Cenk Sidar İktidar ülkeyi o kadar kutuplaştırdı ve ayrıştırdı ki masum küçük çocukların ölümü bile artık ülkede siyasal malzeme haline getiriliyor. Zeki Kayahan Coşkun Bir bebeğin kayboluşundan komplo teorileri çıkaran, Alevi miymiş, Ermeni mi, Kürt mü diye soranlar: Pamir; bebekti, öldü! Ya siz nesiniz? İnsan mı?Erdem Yener o havuzdan insanlığımızı, vicdanımızı da çıkarın diyecem de, zor. dibe batmıştır. Cemil Barlas : o sorumsuz baba anne sosyal medyayı ayağa kaldırana kadar etrafa baksaymış belki çocuklarını kurtarırdı.. Neslihan Yargıcı #PamirAranıyor Pamir e birşey olsun Ben Taksim deyim. Yeter Artık bu Sapıklıklar!..milliyet
Ucube Davasında TDK'dan Yanıt Geldi: 'Hakaret Anlamı Taşımamaktadır'
Heykeltıraş Mehmet Aksoy'un Kars'ta yıktırılan 'İnsanlık Anıtı' heykeli için 'Ucube' dediği gerekçesiyle Başbakan Recep Tayip Erdoğan hakkında açtığı 100 bin TL'lik tazminat davasının 4. duruşması görüldü. Mahkemenin Türk Dil Kurumu Başkanlığı (TDK)'na 'ucube'nin anlamını sorduğu yazıya 90 gün sonra yanıt geldi. Türk Dil Kurumu Başkanlığı mahkemeye yolladığı bir sayfalık yazıda, 'ucube'nin olumsuz anlamda olduğunu ancak hakaret anlamı taşımadığını belirtti ve ekledi: 'Bu söz kişinin bazı kişi ve varlıklara ilişkin kanaatini anlatan kelimedir' İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen duruşmaya davacı Heykeltıraş Mehmet Aksoy'un avukatı Turgun Kazan ve Davalı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Ferah Yıldız katıldı. Turgut Kazan, Türk Dil Kurumu'nun yazısına karşı yazılı beyanda bulunduğunu belirterek, tanık dinletmek istediğini söyledi. 'Davanın reddini istiyorum' Başbakan Erdoğan'ın avukatı Yıldız ise tanık dinletme taleplerini kabul etmediğini belirterek, 'Bu dava manevi tazminat davasıdır. Tanıkla ispat edilecek bir neden yoktur. Davanın reddini istiyorum' dedi. Müvekkilinin söz konusu heykelin, oradaki tarihi bir özelliği olan cami ve yanındaki yapıların özelliğini bozması bakımından 'ucube' kelimesini kullandığını belirterek, 'Daha önce de bu kelimeyi eser hakkında kullanmadığını, davacının şahsı hakkında da böyle bir saldırıda bulunmadığı konusunda yazılı beyanlarda bulunduk' ifadelerini kullandı. Tanıklar dinlenecek Avukat Turgut Kazan'ın tanıklarını hangi konuda bilgi sahibi oldukları detaylı bir şekilde mahkemeye yazılı olarak bildirmesine karar veren hakim, bir sonraki duruşmada tanıkların hazır edildiklerinde dinlenmesine karar verdi. Söz konusu heykelin yapımı ve yıkımı nedeniyle Kars Belediyesi'nin zarara uğratılıp uğratılmadığının Kars Belediyesi ve İçişleri Bakanlığı'ndan sorulmasına karar veren hakim duruşmayı erteledi. 'Ucube' hakaret anlamı taşımamaktadır Türk Dil Kurumu Başkanlığı'ndan 12 Şubat 2014 tarihinde gelen bir sayfalık yazıda, 'Dilimize Arapça'dan girmiş olan 'ucube' kelimesinin kurumumuzca yayımlanmış olan Türkçe Sözlük'te 'Sıfat, çok acayip, şaşılacak kadar çirkin olan. 'Bakımsızlıktan, pislikten ,yaralı bereli karınları şiş, yüzleri sarı, sıska iki ucube halinde süründükten sonra ölmüşler.' H.E.Adıvar' şeklinde tanımlanmıştır. Ferit Develioğlu tarafından hazırlanan Osmanlıca -Türkçe Ansiklopedik Lügat adlı eserde de söz konusu kelime 'Pek acayip şey, garip şaşılacak şey' şeklinde anlamlandırılmıştır. Bu tanımlamadan da anlaşılacağı üzere 'Ucube' sözü olumsuz anlamda olmakla, birlikte hakaret anlamı taşımamaktadır. Bu söz, bazı kişi ve varlıklara ilişkin kanaatini anlatan bir kelimedir' ifadeleri kullanıldı. Avukat TDK eleştirdi: Ucube sözcüğünün çok çirkin anlamına geldiği açıktır Avukat Turgut Kazan da TDK'nın yazısına ilişkin 24 Mart 2014 tarihinde dilekçe ile cevap verdi. Avukat Kazan mahkemeye sunduğu dilekçesinde şu ifadelere yer verdi:'Türk Dil Kurumu cevabındaki Türkçe Sözlük ve Osmanlıca- Türkçe Ansiklopedik lügattan aktarılan tanımlar doğrudur. Kabul ediyoruz. Gerçekten de 'ucube' sözcüğünün çok çirkin anlamına geldiği açıktır. Ama bu tanımlar aktarıldıktan sonra konuşmanın yapıldığı yer ve konuşmanın üslubunu ele alınmadan '...Tanımlardan anlaşılacağı üzere ucube sözü hakaret anlamı taşımamaktadır''...Kişinin (yani başbakanın) kanaatini anlatan bir kelimedir' sonucuna varılması tam bir teslimiyet ve Başbakan'a biat ifadesidir. Kabul edilemez. Gerçek ortadır. Aşağılama kastıyla hareket edildiği açıktır. Ucube sözcüğü TDK'nın belirttiği gibi Başbakan'ın 'Kanaatini anlatan bir kelime' sayılamaz. Başbakan bu sıfatıyla ve miting meydanında devletin sanat ve kültür politikasını belirlermiş gibi hareket edemez. Milyonların önünde sanatçının yarattığı heykeli ve onu yaratan sanatçıyı küçük düşüremez. Böyle bir yaklaşım temsil ettiği makamın emri sayılır. TDK da bu emre uymuştur' denildi. Avukat Kazan dilekçesinin sonunda aralarında Ressam Bedri Baykam, Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL) Başkanı Metin Sözen ve Resam Mehmet Güleryüz'ün tanık olarak dinlenmesini istedi.CNN TÜRK
Cumhuriyet'ten Bedri Baykam'a Sansür
Cumhuriyet gazetesi yazarı Bedri Baykam’ın bugünkü yazısı yayınlanmadı. Baykam’ın “Başkanlığı bırakmanız için 11 gerekçe Sn. Kılıçdaroğlu” başlıklı yazısının yayınlanmama gerekçesi, Cumhuriyet gazetesi tarafından “Şu an CHP’deki kurultay konusunda adaylar arasında tarafsızlık politikası yürütüyoruz” olarak söylendi. Ancak yine bugün Cumhuriyet’te yayınlanan; Hikmet Çetinkaya’nın “CHP’de Sonbahar Temizliği Şart... ” başlıklı yazısı, iddia edilen gerekçeyle çelişiyor. İŞTE BEDRİ BAYKAM’IN CUMHURİYET’TE YAYINLANMAYAN O YAZISI “Sayın Kılıçdaroğlu, CHP'nin yaşadığı son çalkantılara karşı, kurultayı toplamanız sevindirici. Ancak bu seçimli Kurultay’ın birkaç bin kişilik dar bir salona hapsedilmesi çok üzücü. Bunu yol yakınken değiştirmenizi diliyorum. Genel Başkanlık’tan artık istifa etmeniz ve bu Kurultay’da tekrar aday olmamanız için 11 gerekçeyi size iletiyorum: 1- Parti’nin kuruluş felsefesine tamamen ters düşen bir adayı, Parti’nin hiçbir yetkili organına danışmadan kamuoyuna sundunuz. Bu zat'ın idollerini 'Menderes, Erbakan ve Özal' olarak açıklamasını, tek parti sürecini ise 'Menderes'in son verdiği baskıcı dönem' olarak tanımlamasını seyretmekle yetindiniz. 2- Seçimlerde yaşanan hezimetin ardından özeleştiri yapacağınıza, tutarsız kararınız yüzünden 'tıpış tıpış' (!) oy kullanmayan milyonları suçladınız. Bir de üstüne ' Yarın olsa yine İhsanoğlu'nu seçerdim ' deme cüretini gösterdiniz. Ne yazık ki tavrınız, otobana ters yönden dalıp ardından 'Hay Allah tüm sürücüler ters yönde' diyen fıkrayı hatırlatıyor. 3- Gezi eylemlerinde hayatını, gözünü kaybeden, canını ortaya koyan her yaştan genci hiçe sayarak, Çankaya seçiminizde onlarla alay edercesine AKP profiline çok yakın bir adayı öne sürerek, 'Gezi ruhu' ile CHP arasında varolabilecek sinerjiyi baştan yok ettiniz. Yarattığınız akıl almaz boşluğu Selahattin Demirtaş doldurdu. Sayenizde etnik kökenli bir parti, sosyal demokrat değerlere çengel attı. 4- Parti’den ve kamuoyundan yükselen tepkileri hiçe sayarak bir B planı oluşturulmasına imkan tanımadınız, tehditlerle 20 milletvekilinin Emine Ülker Tarhan'a imza vermesini engellediniz. Sayenizde RTE ilk turda kazandı. 5- Sn. Kılıçdaroğlu, 2009 yılında siz henüz CHP Grup Başkanvekili iken, sizinle randevulaşarak Parti'nin demokratik bir tüzüğe kavuşması için bir çabaya öncülük ettiğimizi iletmiştim. Siz de bu çabaya hak verip tüzüğü beklediğinizi söylemiştiniz. 2010’un başında farklı kuşaklardan partilimizin katkısıyla hazırlanan bu taslağı size getirmiş ve destek sözü almıştım. Ardından Mayıs 2010'da Genel Başkan olmanızdan sonraki dönemde, bir Tüzük Kurultayı topladınız. Ancak bizim 'Demokratik Devrim Tüzüğü” ndeki parti içi demokrasi önerilerimizi pas geçerek sadece kadınlar ve gençlere kota uygulamasını aldınız; o da ancak onları seçilemeyecek sıralara yerleştirerek! Şimdi de duyuyoruz ki, Parti’de ön seçim uygulamasının önünü daha da keserek kendi tek adam tavrınızı pekiştirecekmişsiniz! Niye örgüte güvenmiyorsunuz? Bırakın Zonguldak'ı Zonguldaklılar, Muş'u Muşlular seçsin! Sizin Atatürk dönemini sorgularcasına adlandırdığınız 'Yeni CHP' (!) döneminde, parti ne halka açılabildi, ne de örgüte! 6- Düzenlediğiniz baskın seçimden önce milletvekillerinin medyaya konuşmasını yasaklamışsınız! Tüm atama ve azletme yetkilerinizle, örgüt üzerinde tahakküm kurmanız yetmiyormuş gibi, şimdi de rakibiniz olacak CHP'lilerin ağızlarını açmalarını mı engelliyorsunuz? Emin olun bu kadarını RTE bile düşünememişti! Bizi yanılttınız ... 7- Geçen hafta sizi eleştirenler hakında 'Onları milletvekili yaptığıma pişmanım' diyerek, kendinizi Sadrazam, Vezir atayan Sultan konumuna taşıdınız. Parti imajına ve demokrasiye verdiğiniz zararı hesaplayamadan. 8- ' Kurultay’dan sonra artık Parti içinde kimsenin böyle konuşmasına izin vermeyeceğim ' diyerek sanki kazanacağınızdan eminmişsiniz gibi Kurultay'ın iradesine ipotek koydunuz. 9- Genel Başkanlığınızda Parti’nin temel değerlerini altüst eden demeçlerinizle Atatürk-İnönü dönemi ve 27 Mayıs hakkında en karanlık yorumları yaptınız. Ne o dönem şartlarını, ne bastırılan isyanları, ne demokrasiyi düşmanı Menderes ve Bayar’ın emellerini algılayamadan... 10- Yabancı yayın organlarına verdiğiniz mülakatlarda 'Türkiye'de laikliği tehlikede görmüyoruz' diyerek, ülke gerçeklerine ne kadar uzak olduğunuzu tekrar açığa vurdunuz. 11- Çocukların, gençlerin akıllarını alt-üst ederek, altı ok ve sosyal demokrasiyi egemen sağ partilere benzemeye çalışan, solun önerdiği yaşam tarzından utanan bir konuma düşürdünüz. Yani gelecek kuşakları sağ veya marjinal partilere doğru savurdunuz, halkın umutlarını kırdınız. Sn. Kılıçdaroğlu, Parti’yi demokratikleştirmek üzere hepimizin desteği ile geldiğiniz Parti başkanlığında CHP büyüyemediği gibi, rotası da Cumhuriyetçi-Atatürkçü çizgilerden uzaklaştı. Lütfen CHP'ye daha fazla zarar vermeyin. Çünkü sizden önceki Genel Başkanların çok farkında oldukları, maalesef unuttuğunuz bir konu var: O koltuğa kim oturursa otursun, CHP'nin ebedi şefi, Atatürk'tür.” İŞTE HİKMET ÇETİNKAYA’NIN CUMHURİYET’TE YAYINLANAN O YAZISI “ Türkiye 2014 yılında demokrasiyi, özgürlükleri, yurtseverliği tartışıyor... Aslında bu tartışma kendimi bildim bileli sürer! Ümmet olmaktan sıyrılan her toplumda ulusal kimlik arayışı doğaldır. Bu arayış gelişmekte olan toplumlarda değişik anlamlar taşır... Halkın yararına olan tartışmalar yapılırken, doğal arayışı şoven ve ırkçı sapmadan koruyarak barış ortamının yol ve yordamını bulmak gerekir. Atatürk yurtseverliğinin temelinde, Türklerin üstünlüğü değil halkların kardeşliğini ve eşitliğini savunan yapıtaşı vardır. Zaman zaman bunu unutanlar, bu yoldan sapanlar kendilerini “derin milliyetçiliğin”içinde bulurlar... Kendileri gibi düşünmeyen herkesi “faşist” olarak görüp, halkların eşitliğini, kardeşliğini, emeğin örgütlü gücünü, sermaye-emek ilişkisini unuturlar... Unutmayın, 1923 Devrimi’nin “Aydınlanma” sürecinde, laiklikle yurtseverliğin,demokrasi ve özgürlüğün eşzamanlı olması bir rastlantı değildir... İnsan, insanlaşma yolunda “kul”luktan arınıp “birey”e dönüşürken “ümmet”indeğil, ulusun üyesi olduğunu anlamıştır. İşte o zaman yurtseverlik kavramı doğmuştur! Zaten Aydınlanma’nın felsefesi budur! Yurtseverlik, halkların eşitliği, kardeşliği böylece ivme kazanıp yaşam biçimi olmuştur... Bugün CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibini devirmek isteyenler, bunu daha önceBülent Ecevit’e, Erdal İnönü’ye karşı yapmışlar, ancak başarılı olamamışlardır... CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Aydınlanma”nın felsefesini bilen bir insan... 18- yüzyılda “demokrasi” ve “Aydınlanma”yla birlikte anılan yurtseverlik, sanayitoplumlarının ürünüdür. O sanayi toplumları ki, kapitalist gelişme aşamasında, salt kendi emekçilerini değil,dünya halklarını da sömürmek yolunda emperyalizmin bayrağını ellerine almadılar mı? Aldılar! O zaman yurtseverlik şovenleşti ve derin milliyetçiliğe dönüştü! Yoksul ülkelere yapılan seferler ırkçı bir içerik kazandı... Batı, dünyayı sömürmek için mazlum halklara tepeden baktı, sömürgeciliği başlattı! Atatürk yurtseverliği bu sürecin ürünüdür! Çünkü Mustafa Kemal, sömürülen mazlum halkların yanında yer aldı... Sırası gelmişken bir kez daha yineleyeyim: 1923 Devrimi’nin “Aydınlanma” sürecinde laiklikle yurtseverliğin eşzamanlı gelişmesi bir rastlantı değil, gerçeğin kendisidir. CHP’yi ırkçı sapmalara götürmek isteyen kadroların Mustafa Kemal’in partisinde işleri olamaz... Yurtseverliğin çıkış noktasında “ilerici” bir akım vardır... Acı ama gerçek, sayıları çok az olan CHP’liler bunu bilmiyor... Parti küçük olsun benim olsun hesabı yapıyor! Koskoca bir partinin 1999’da yüzde 10 barajını aşamayıp, Meclis’e giremediğini unutuyor! Yurtseverlik, kapitalist bir toplumun yükseliş sürecinde demokratik düşünce veamaçlara bağlıdır; feodalizme karşıdır, ümmetçiliği arındıran bir içeriğe sahiptir... Bu kavramlar durdukları yerde durmuyor zaten... Zaman ve uzam içinde değişiyor! 2014 yılını yarılayıp geçtik bile... Türkiye’de sosyalist ve komünist partiler var ama oy oranları bindelerde... 1965’te Mehmet Ali Aybar’lı, Behice Boran’lı TİP (Türkiye İşçi Partisi) Meclis’e girince İsmet İnönü panikledi ve şöyle dedi: “CHP ortanın solunda bir parti.” Bülent Ecevit, altı yıl sonra CHP’yi “demokratik sol hareket” olarak adlandırdı. CHP 73 seçimlerinde oy patlaması yaptı, 77’de zirveye ulaştı... CHP sosyalist bir parti değildi... Sosyal demokrat adını kullanmadı... Peki nedeni? Şimdilik birini söyleyeyim: “Avrupa’da sosyal demokrasi Marksist kökenlidir, CHP değildir... Batı’da sosyaldemokrat hareket sömürgecilik sürerken işçi hareketi olarak ortaya çıkmıştı... Bizde ise tersi var! Biz emperyalizme karşı savaşarak laik demokratik Cumhuriyetin temellerini attık!” Aradan yıllar geçti! Aydınlanmaya sahip çıkarak, sosyal demokrasinin kapısını aralamak zamanıdır! Kılıçdaroğlu’nun önce bir temizlik yapması, sosyalist ve komünist partilerin birbirleriyle kavga etmemesi birincil koşul...” Odatv.com
AİHM'deki Perinçek Davasının İlk Duruşması Görüldü
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in 1915 olaylarına ilişkin açıklamaları nedeniyle ceza alması üzerine verilen ihlâl kararıyla ilgili İsviçre'nin temyiz başvurusunu görüştü.AİHM'nin temyiz organı olarak görev yapan 17 yargıçtan oluşan Büyük Daire, kararını ileri bir tarihte vermek üzere erteledi.Davayı AKP milletvekili Egemen Bağış, CHP milletvekilleri Deniz Baykal, Haluk Koç ve Süheyl Batum da izledi.Davaya müdahil taraf olarak katılan Ermenistan hukuk heyetinde avukat Amal Alamuddin Clooney de yer aldı.AİHM önünde Ermeni ve Türk gruplar gösteri düzenledi.
Dünya Tiyatrolar Günü’nde AKM İçin Suç Duyurusu
AKM'deyiz İnisiyatifi' adı altında bir araya gelen tiyatrocu, yazar, sinemacı ve mimarlar, AKM'nin çürümeye terk edildiğini dile getirerek, sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundu. Meltem Cumbul, Bedri Baykam, Orhan Aydın, Mücella Yapıcı gibi isimlerin de aralarında bulunduğu 'AKM'deyiz İnisiyatifi' adlı grup, saat 10:00 Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı önünde biraraya geldi. Grup, 'AKM'deyiz İnisiyatifi' burada; 'Kapattınız, işgal ettiniz ve şimdi talan ettiniz, AKM'yi istiyoruz', 'AKM onarılsın perdeler açılsın' yazılı pankartlar açtı.
Vefasız Dünya Tarafından İsimleri Unutulmuş 10 Büyük Şahsiyet
1899 yılında İkinci Boer Savaşı patlak verdiğinde, gazeteciler de Britanya Ordusu ile birlikte Güney Afrika'ya gittiler. İçlerinden biri, Joseph Rosenthal, yeni nesil bir gazeteciliğin öncülüğünü yapacaktı. Elindeki kamerasıyla savaşın en ateşli noktalarına giden ve görüntüler çeken Joseph Rosenthal, savaş gazeteciliğinde bir çığır açtı. Çektiği görüntüler, o zamanlar plazma televizyonlar olmadığı için, sinema salonlarında yayınlandı. Binlerce insan onun sayesinde savaşın gerçekten ne olduğunu birinci elden görme fırsatı buldu. Zamanında çok övülen, yere göğe konulamayan Rosenthal'in ise ismi ne yazık ki unutuldu, muhtemelen çoğu savaş muhabiri bile kendisini bilmiyordur. Çünkü, vefasız dünya.
Sanatçı ve Yazarlardan 3 Partiye 'Koalisyon' Çağrısı
Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV)'nın öncülüğünde toplanan bazı sanatçı, yazar ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, 3 partiye koalisyon çağrısı yaptı.Aralarında yazar Ahmet Ümit, ressam Bedri Baykam, sinema eleştirmeni Atilla Dorsay, YARSAV eski başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu gibi isimlerin bulunduğu yazar, akademisyen ve bazı Sivil Toplu Kuruluşu temsilcileri, CHP, MHP ve HDP'ye koalisyon yapmaları yönünde çağrıda bulundu. Taksim'deki bir otelde düzenlenen basın açıklamasında SODEV Başkanı Erdal Kızılelma, destekçilerin imzalarının bulunduğu çağrı metnini okudu. 'CHP, MHP VE HDP'YE SESLENİYORUZ...'Çağrıda şu ifadelere yer verildi:'Seçmen baskıcı, hak hukuk tanımaz ve yolsuzluklara bulaşmış olanları gönderme görevini 3 partiye verdi. Eğer bu sorumluluğun gereği yerine getirilmezse, yıkılmak bir yana AKP iktidarının zulmü artarak devam edecektir. Seçim sonrası AKP ve Tayyip Erdoğan, kendilerini kurtarma yolunun 3 partinin birlikte hareketini önlemekten geçtiğini görmüştür. Şimdi 3 partinin görevi, bu tuzaklara düşmeden AKP'yi iktidardan uzaklaştırmayı becermektir. Kısır parti çıkarları hesabıyla sorumluluklarını yerine getirmekten kaçan her siyasi parti, AKP iktidarına yardımcı olmuş durumuna düşecektir. CHP, MHP ve HDP'ye sesleniyoruz. Bütün Türkiye'nin kurtuluşu için size, AKP'yi suçlarıyla yalnız bırakma ve AKP'nin 13 yılda yarattığı tahribatı giderici bir onarım sürecinde birlikte hareket etme sorumluluğunuzu hatırlatmak istiyoruz' 'BU SEÇİM BİZİ TOPTAN TATMİN ETMEDİ AMA BİR UMUT IŞIĞI YAKTI'Ressam Bedri Baykam da yaptığı konuşmada, 'Bugün mesela biliyoruz ki yeni bir baskı yasası ya da yeni bir yobaz uygulama, atama bugün yapamayacaklar. Bunun değerini herkesin idrak etmesi lazım. Bu seçim bizi toptan tatmin etmedi ama bir umut ışığı yaktı. Şimdi bu 3 parti sözünü hatırlasın. CHP, MHP, HDP seçimden önce söylediği şekilde AKP'yle hiçbir işbirliği yapmasın. Her türlü yolsuzluğun üstüne gitsin. Yüce divan için de ne gerekiyorsa yapılsın. Bunu istiyoruz' dedi. MHP'nin seçimin ardından bir çözümsüzlüğün partisi olarak kendini gösterdiğini dile getiren Baykam, bu durumun üzüntü verici olduğunu belirtti. 'ÖNCELİKLE AKP'NİN HUKUKUNU VE DEMOKRASİSİNİ DEĞİŞTİRMEK...' Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da, bu süreçten tek çıkış yolununu hukuk ve demokrasi olduğunu ifade ederek, 'Ama baktığımızda 13 yılda hukuk ne hale gelmiştir, demokrasi ne hale gelmiştir. Sadece ve sadece çıkışın huku ve demokrasiyle olacağına göre, AKP'yle el ele, kol kola demek, AKP'nin hukukuyla yürümek, AKP'nin biçimlendirdiği demokrasi ortamının içinde devam etmek demektir. Öncelikle AKP'nin hukukunu ve yaratmış olduğu demokrasiyi değiştirmek için AKP'yi sistemin dışarısına atmak ve buradaki bütün siyasi partilerin birlikteliğiyle iktidar ortaklığı içerisinde yeni bir sürece adım atmak gerektiği düşüncesi içerisindeyim ' dedi. DHA