Ankara DGM - 2000
Devlet sorunu, emekçi yığınların, sınıf karşıtlığına dayalı toplumların bugünkü –ve son– biçimi olan kapitalizmden, burjuvazinin, özel olarak da emperyalist burjuvazinin baskısından kurtulma mücadelesinin temel bir unsuru olarak yaşamsal bir önem taşır.
İşsizlik, sefalet, açlık ve adam yerine konmama türünden tüm olumsuz sonuçlarıyla birlikte kapitalizm ve ücretli kölelikten kurtuluş; kapitalist karşıtlığın olgunlaşması üzerinden, her şeyden önce, insan düşüncesinin gelişmesinin doruğu olan Marksizmin, kendisinin de tanımlayıcısı olan iki başlıca buluşuna ihtiyaç göstermiştir: Düşünceden hareket etmeyen, kurgusal olmayan materyalist tarih anlayışı, toplumsal gelişmeyi, bütün bir düşünsel/siyasal üst yapıyı da belirleyen maddi üretimin nasıl yapıldığıyla, öyleyse, üretici güçlerle üretim ilişkileri arasındaki karşıtlıkla açıklayan tarihin materyalist yorumu ve ikincisi kapitalizmin “gizi”ni açıklayan artı-değer teorisi. Marksizmin devlet üzerine öğretisi, bu başlıca iki buluşa ve toplumsal mücadelenin pratik deneylerine bağlı olarak geliştirilmiştir. Ancak bu, devlet öğretisinin Marksizm kapsamında küçük ve önemsiz bir yer tuttuğu anlamına gelmemektedir. Lenin’in de aktardığı, 1852’de Weydemeyer’e mektubunda değindiği gibi, Marx, kendi buluşlarından söz ederken, insanlığa ve insan düşüncesinin gelişmesine katkısını devlet sorunuyla bağlantısı içinde ortaya koymaktadır: “Benim yeni olarak yaptığım şey, 1) sınıfların varlığının, üretimin tarihsel gelişme evrelerinden başka bir şeye bağlı olmadığını; 2) sınıflar savaşımının zorunlu olarak proletarya diktatorasına götürdüğünü; 3) bu diktatoranın kendisinin de bütün sınıfların ortadan kalkmasına ve sınıfsız bir toplumun kurulmasına geçişten başka bir şey oluşturmadığını tanıtlamak oldu...”
Marx’ın burada yaptığı, kuşkusuz ne artı-değer teorisini ne de diyalektik materyalizmi önemsizleştirmektir; ama kendi öğretisini burjuvazinin en değerli düşünürlerin öğretilerinden özünde ayıran şeyi ve üstelik kendi devlet öğretisinin özünü vurgulamaktır.
Lenin işte bu öğretiyi, hayranlık verici bir biçimde, sınıf mücadelesi pratiğinin deneyleri içinde geliştirilme aşamalarıyla birlikte, “Devlet ve İhtilal” adlı eserinde tüm yönleriyle özetlemiştir.