onedio
Görüş Bildir
article/comments
article/share
Haberler
6. Trans Onur Haftası: "Translık, Solaklık Kadar Normaldir"

Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

category/test-white Test
category/gundem-white Gündem
category/magazin-white Magazin
category/video-white Video

6. Trans Onur Haftası: "Translık, Solaklık Kadar Normaldir"

Doktor Çokyazar
17.06.2015 - 15:10 Son Güncelleme: 17.06.2015 - 16:53

Sırma Karasu, sırma bisüreyancıyan (@sirmalinka) | Twitter

Angelina Jolie ve Brad Pitt'in biyolojik kızları Shiloh'nun erkek kardeşlerine benzeme isteği uzun süredir basına yansıyor. Yakın zamanda kendisine John denmesini istemesiyse, bu durumun bir çocuk hevesinden öte bir vaka olduğunu göstermesi nedeniyle şaşırttı. Çoğu kişinin çevresinden duyduğu ısrarla pantolon giymek isteyen kız çocuk veya bebeklerinden vazgeçemeyen erkek çocuk hikâyeleri ilk kez bu kadar somut bir tabloyla karşımıza çıkıyordu. 

İki ünlü yıldızın kızı sayesinde ilk kez kamuoyu çocuk yaşta bir bireyin cinsel kimliği farklılığıyla tanıştı. Oyuncu Nil Erkoçlar'ın cinsiyet geçiş sürecini tamamlayıp Rüzgâr oluşu, geniş zamana yayılmış doğuştan gelen cinsiyet özelliklerini reddetmesinin sonucuydu.

Bu dosyada; 'Çocuklarda cinsel kimlik gelişimi ne zaman başlar?' 'Ailesel, biyolojik ve sosyolojik faktörler nelerdir?', 'Oyuncakların cinsiyet gelişimi üzerinde etkileri var mıdır?' 'Cinsel kimlik farklılığı neden tedavi edilemez?', 'Trans gençleri açmazlarından nasıl kurtarabiliriz?' gibi sorular Prof. Dr. Şahika Yüksel, Prof. Dr. Bengi Semerci ve Uzm. Dr. Seven Kaptan'ın sunduğu uzman görüşleriyle cevap bulacak. Trans çocuk yetiştirmeyi ilk elden deneyimleyen Lori Duron'la, 'Gökkuşağımı Büyütmek' adlı kitabını ve yaşadıklarını konuşacağız. Cinsiyet ayrımcılığının yok denecek kadar düşük olduğu İsveç'in süreci de mercek altına alınacak.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

1. "Cinsel kimlik farklılığı her ailede olabilecek bir durum"

1. "Cinsel kimlik farklılığı her ailede olabilecek bir durum"

'KADINLAR bir anda sakallarının çıktığını, erkeklerse aniden adet görmeye başladıklarını düşünsünler...' diyor Prof. Dr. Şahika Yüksel. 

Prof. Şahika Yüksel'i Twitter'dan takip etmek için: Sahika Yuksel (@SahikaYuksel) | Twitter

Transseksüellikle empati adına yapıyor bu öneriyi. Çünkü cinsel kimlik uyuşmazlığı, bilim dünyasında bile tartışmalı bir alan. Biyolojik cinsiyet özelliklerinin, bireyin kendini tanımladığı cinsel kimlikle uyuşmaması Hastalıkların Uluslararası Sınıflaması ICD'de, 'cinsel kimlik bozukluğu' olarak yer alıyor. Çocuklarda görülen cinsel kimlik bozukluğu özellikle de çok erken yaşlarda başladıysa ve tüm caydırma çabalarına rağmen devam ediyorsa transseksüellikle sonuçlanıyor. Ancak araştırmalar ICD'nin 'bozukluk' tanımını tartışmaya açık hale getiriyor. Prof. Dr. Yüksel 'tedavisi olmayan bir şey nasıl hastalık ya da bozukluk olabilir ki?' diyor. 

Peki cinsel kimlik uyumsuzluğu ile eşcinselliğin farkı ne? Yüksel'in yanıtı şu: 'Cinsel kimlik uyumsuzluğu, yani translık, kişinin 'Ben yanlış bedende doğmuşum, ben aslında kadın/erkek değilim. Doğumdan gelen bu kadın/erkek özellikleri bana ait değil' diyerek biyolojik cinsiyet özelliklerinden nefret etmesi, iğrenmesidir. Bu noktada da 'Ben kız değil erkek çocuğum. Kendimi erkek olarak hissediyorum' diyen biri karşı cinsle de ilişkisini erkek olarak kurar.'

Konumuz biyolojik cinsiyete küçük yaşta başlayan itirazlar. Hocaya soruyorum, o da anlatıyor:

2. Cinsel kimlik cinsellikle alakasız mı gelişir?

2. Cinsel kimlik cinsellikle alakasız mı gelişir?

Trans bir birey 100 yaşına gelse ve hiç cinsel ilişkide bulunmasa da hiçbir şey fark etmez. Transseksüellik cinsel ilişkide bulunduğu zaman ortaya çıkan bir şey değil ancak ondan biyolojik özelliklerine uygun bir cinsel hayat beklenirse bu onun için çok travmatik bir durum olur. Bedeniyle ilgili...

3. Çocuk yaşlarda karşı cinsin özellikleriyle ilgilenen çocuklardan hangilerinin transseksüel olacağı anlaşılabilir mi?

3. Çocuk yaşlarda karşı cinsin özellikleriyle ilgilenen çocuklardan hangilerinin transseksüel olacağı anlaşılabilir mi?

Elimizde kesin bir bilgi yok ancak çok şiddetle biyolojik cinsiyet rolüne itiraz eden çocuklar. Mesela henüz 4-6 yaşlarındayken annesinin aldığı küpeyi 'erkekler küpe takmaz' diyerek toprağa gömen kız... İlkokulda kız ve erkek çocuklarının yakaları farklı olduğu için yakasını yırtan, bayramda elbiselerini kesen ve bunları tüm caydırma çabalarına rağmen devam ettiren çocukların bunlara devam etme olasılığı çok yüksek. Ancak arada bir kendi biyolojik cinsiyeti dışında şeylerle ilgilenen çocukların ilerde transgender olma ihtimali daha düşük.

4. Çocuklarının trans olduğunu öğrenen ailelerin yaptığı en büyük hata nedir?

4. Çocuklarının trans olduğunu öğrenen ailelerin yaptığı en büyük hata nedir?

Çocukların bağlanma kuramları içinde ailelerin onları desteklemesi ve utanç uyandırmaması çok önemli. Herhangi bir çocuk, yetişirken zamanının büyük çoğunluğunu ana babasıyla geçirdiği için ebeveynlerinin desteği çocuğa iyi gelir. Eğer bir aile çocuğa sürekli 'sen oyun oynarken elini çok kirletiyorsun elini yıkamıyorsun' çok azarlar ve eleştirirse bu daha temiz ve titiz bir çocuk olmasını değil ailesini utandıran ve ondan utanılacak bir çocuk olduğu duygusunu yerleştirir. Aynı şekilde ahlak ve tabular da cinsiyet kimliği farklılığını bastırmaya neden olabilir ancak tedavi edemez veya engelleyemez, çünkü bu bir ahlaksızlık değildir.

5. Utanç duygusunun çocuk ve ergenlerde yarattığı ruhsal bozukluklar nelerdir?

5. Utanç duygusunun çocuk ve ergenlerde yarattığı ruhsal bozukluklar nelerdir?

Washington'da bir grup Amerikalının yaptığı araştırmada, cinsiyet kimliğinden dolayı ailesi tarafından itelenen çocukların bu utanç gereği daha depresif ve izole oldukları ve okul başarılarının düştüğünü ve benlik duygularının daha düşük olduğunu görmüşler. Buna kıyasla ailesinden 'sen her koşulda benim evladımsın ve ben senin yanındayım' mesajını alabilenlerin o çocukların utançlarının daha az içlerine yerleştiği ve depresyonun daha seyrek olduğu görülüyor.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

6. Aileler kendilerini suçlamalılar mı?

6. Aileler kendilerini suçlamalılar mı?
6. Aileler kendilerini suçlamalılar mı?

Şu çok net; cinsel kimlik farklılığı aile yapısıyla alakalı bir şey değil. Genetik özelliklerin çok önemli olduğu biliniyor. Yani cinsiyet kavramının ve cinsiyetler arası yakınlıkların farkında olan üç yaşında bir çocuğun bir şeylere özenerek girdiği bir durum da değil. Ailenin yetiştirmesi, annenin veya babanın şu ya da bu gibi davranışlarıyla, televizyon veya dergilerde okunmasıyla da ilgili değil. Çocuklarına yardım edebilmeleri için öncelikle ailelerin kendilerini iyi hissedebilmeleri lazım. Bu yüzden bu konunun onlarla ilgili olmadığının altını çiziyoruz. Babası ölmüş, ebeveynler boşanmış veya ebeveynlerden biri fazla ilgi göstermiş... Bunların hiç biri belirleyici değil zira cinsiyet kimliği farklılığı her ailede olabilecek bir durum. Türkiye'de kapalı açık, liberal mevzusu olarak da görülebiliyor. Ancak değil zira baş örtülü trans kadın da olabilir...

7. Aile faktöründen başka hangi durumlar baskı unsuru oluşturabilir?

7. Aile faktöründen başka hangi durumlar baskı unsuru oluşturabilir?

Dini bağın yüksek olması halinde kadın ya da trans ergen kendini 'neden karşı cins gibi hissediyorum' diye suçluyor. Bu bağlamda dinle olan ilişkisi daha zayıf olanlara oranla daha büyük bir risk haline geliyor. Dinen suçluyor ve bu ek bir baskı unsuru oluşturuyor, ergen kendini dinen de suçlayan biri haline geliyor. 'Ben dinen kötü bir şey yaptım' düşüncesi, mümkün olmadığı halde kendini kapatmaya doğru götürüyor ve sonucunda depresyon, kaygı bozukluğu ve neticesinde de can güvenliğini tehlikeye sokan bir ruh haline itiyor. 300 kişiyle yaptığımız çalışmada intihar girişiminde bulunanların % 80'in 17 yaş altı trans bireyler olduğunu tespit ettik.

8. Ailelerin size gelmesi ve sonrasındaki süreç nasıl ilerliyor?

8. Ailelerin size gelmesi ve sonrasındaki süreç nasıl ilerliyor?

'Kızım 14 yaşında ve problemleri var, kendini kız gibi hissetmesine yardımcı olun' veya 'oğlumun kendini erkek gibi hissetmesine yardım edin' diyorlar. Gençlerle yalnız konuştuğumda eğer cinsiyet değiştirme ameliyatına uygun olduklarına karar verirsem ailelerine çocuklarını kız veya oğlan olmaya zorlamamalarını söylüyorum.

- Tepkileri ne oluyor?

Maalesef anne ve baba buz gibi durur. 'Bu bizim aileye uygun değildir, bilim bunu değiştirir, bunu nasıl söylersiniz, çocuğumun biyolojisinde hiç bir sorun yok ...' gibi şeyler söylerler.

-Eğitim seviyesi yüksek olanlar da mı?

Tabii, hatta onlar daha çok söylerler. Bunun adı heteroseksizm, cinsiyetçilik... ve eğitim seviyesiyle hiç ilgisi yok. Bu insan haklarına saygısızlık, ayrımcılık ve insanların bir kısmının yok olmasını istemektir.

-Ebeveynler neden bu kadar sert tepkiler veriyorlar?

Çünkü çocuklarını tapulu malları gibi görüyorlar. Çoğu çocuklarının yetenek ve eğilimlerini göz önünde bulundurmadan onlar adına meslek bile seçiyorlar. Sonucunda çocukları kendi istedikleri dışında bir şey olunca da bunu kişisel başarısızlıkları olarak görüyorlar. Hâlbuki çocuklar birer insandır, kendi gelişimleri vardır. Ebeveynin göreviyse çocuğunun kendi özelliklerine uygun sağlıklı gelişim ortamını sağlamaktır.

-Trans bireylerin anne ve babalara düşen görev bundan biraz daha fazlası...

Trans ebeveynleri çocuklarına 'senin yanındayım ve avukatın olacağım' demeliler. Çünkü bu çocuklara okulda ve genel çevrede zarar verilebiliyor. Bu çocuğu şımartmak ya ne isterse yapmak anlamına gelmiyor.

-Bizim toplumumuzda bunları söyleyebilmek pek de kolay değil.

Türkiye'de mahalle, parti, kulüp vs baskısı çok yüksek. Bütün bunlar transgenderların başında çok büyük bir dert. Mesela aile tam çocuğunun yanında yer alırken kayınvalide çıkıp bir laf ediyor ve anne çocuğunun arkasında duramıyor. Bunlara karşın ailelerin kuvvetlenebilmeleri için bir arada sağlam durabilmeleri lazım. LİSTAG'ın (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks Bireylerin Aileleri ve Yakınları Grubu) toplantıları ailelerin kendi durumlarındaki diğer ailelerin deneyimlerinden faydalanıp kendilerini güçlü, iyi ve 'normal' hissedebilmeleri açısından faydalı.

9.

AMERİKALI Lori Duron oğlu biyolojik cinsiyet özellikleriyle uyumsuzluk yaşayan annelerden yalnızca biri. Kaliforniya'da iki çocuğu ve kocasıyla yaşadığı sakin hayat, 6 yaşındaki oğlunun çocukluğundan kalma bebek koleksiyonunu bulmasıyla sarsılıyor ya da onun deyişiyle 'renkleniyor'. 

'Raising My Rainbow' yani, 'Gökkuşağımı Büyütmek' adlı kitabında oğlunun cinsiyet kimliği farklılığını keşfinden, sosyal hayatta yaşadığı güçlüklere trans evladının arkasında duran bir annenin serüvenini anlatıyor. Duron'un hikâyesi aile desteğinin çocuklar için ne kadar önemli olduğunun altını çiziyor.

Kitabında oğlunuzun 'kız çocuğu oyuncaklarını' evden dışarı çıkartmasına izin vermediğini anlatıyor. Soruyorum; Amacınız oğlunuzu korumak mıydı yoksa kendinizi mi? 

Anlatıyor: 'Cinsel kimlik uyumsuzluğunu ilk fark ettiğimiz zamanlarda yapıyorduk ve kendimizi korumak içindi. İnsanların ne düşüneceğinden ve nasıl tepki vereceğinden korkuyorduk. Oğlumuz bu tepkileri anlamak için henüz çok küçüktü. Şimdi 'keşke çevremizdekileri rahat ettirmek için uğraşacağımıza oğlumuzu rahat ettirmeye odaklansaydık' diyoruz.'

KENDİNİ KÖTÜ HİSSETMESİN

Peki genel 'ayıp' algısı hakkında neler düşünüyor? 'Çocuklar kendilerini genelgeçer kurallarla yargılamamalılar. Aynı şekilde yetişkinler de kafalarındaki 'normale' uymuyor diye çocuklarına kendilerini kötü hissettirmemeliler. Ebeveynler çocuklarına, keşfedecek, öz benliklerini bulacak ve kendilerini farklılıklarıyla iyi hissedecek alanı tanımalılar. Farklılıklar dünyayı daha renkli kılar; herkes birbirinin aynısı olsa dünya oldukça sıkıcı bir yer haline gelirdi' diyor.

- Ya çocuğunuzun cinsel kimlik farklılığını özgürce yaşaması sosyal hayattan dışlanmasına ve ruhsal problemler yaşamasına sebep olursa?

Biz çocuklarımızı bilgilendirip, hissettikleri gibi olmalarına izin veriyoruz. Mesela eğer oğlumuz okula elbiseyle gitmek isterse ona bizim, öğretmenlerinin ve okul yönetiminin arkasında olduğumuzu söylüyorum. Diğer öğrencilerin ve ebeveynlerinin, oğlan çocuğunu elbiseyle görünce yadırgayıp sorular sorabileceğini de ekliyorum. Sonrasında elbiseyi giyip giymemek ona kalmış, kendi tercihi. Oğlumuz genellikle kız çocuğu kıyafetleri bölümündeki en maskülen ya da erkek çocuk kıyafetleri arasından en efeminen olan kıyafeti seçer. Kendini daha cesur hissettiği günler de olur 'çevrenin bakışlarını, yorumlarını ve sorularını çekmeye değmez' deyip maskülen giyindiği de...

YETER Kİ HAYIRLI EVLAT OLSUN

- Kabullenme ile teşvik etme arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsunuz? Sizce çocuğunuzun durumuyla 'biraz fazla' barışık olmak onun cinsel kimliği uyumsuzluğuna yönlendiriyor olabilir mi?

Cinsel kimlik farklılığı çocuklar için bir yönelim değil; tıpkı saç rengi ya da solak olmak gibi benliklerinin bir parçası. Çocuğunuzun hayatındaki ilk engel olup olmamak sizin elinizde. Biz oğlumuzu olduğu gibi kabul edip desteklemeyi tercih ettik. Onu, toplumun bir oğlan çocuğundan beklentilerine göre şekillendirmeye çalışmıyoruz. Evladımız hayırlı ve sağlıklı olduğu sürece ne giydiği umurumuzda değil. Oğlumuza 'daha erkeksi' olması için baskı yapıp hayatını karartmak yerine kardeşinin kıyafet ve oyuncak tercihlerine duyduğumuz saygının aynısını sunuyoruz.

- Aile baskısı çocukların ileride sağlıklı ve potansiyelini kullanan yetişkinler olmasını engeller mi?

Kesinlikle! Kim bilir aile baskısı topluma kaç mucit, ressam, tasarımcı ve uzmana mal oldu. Çocukların baskılanması, geleceğin baskılanması demek.

HAYATIMDA SİZE YER YOK

- Oğlunuzun durumu size ve eşinize kendinizi sosyal hayattan dışlanmanıza sebep oldu mu?

Cinsel kimlik uyumsuzluğunun başlarında, durumdan rahatsız olan veya çocuklarının oğlumla oynamasını istemeyen birçok arkadaşımızı kaybettik. Bazı akrabalarımız da bizle konuşmayı keserek ya da Facebook'ta arkadaşlıktan çıkararak tavırlarını koydular.

- Hazmedilmesi güç bir durum... Nasıl başa çıktınız?

İnsanların birer birer hayatımızdan çıkıyor olması başta beni üzüyordu. Şimdi gittiklerine memnunum. Eğer oğlumdan rahatsız oluyorsanız, hayatımda size yer yok. Bütün güçlüklere rağmen bizi asla yalnız bırakmayan ve desteklerini esirgemeyen eski dostlar ve bu süreçte tanıştığımız yeni insanlarla kendimize temelleri sağlam bir topluluk kurduk.

-Sizce bu süreçte pedagog ve psikiyatrlardan destek almak şart mı?

Herkes ve her aile farklıdır. Cinsiyet terapistiyle görüşmek bizim için çok faydalı oldu. Herkes ihtiyaç duymayabilir. Ayrıca internette de bu konu hakkında destek alıp bilgi edinebileceğiniz birçok kaynak mevcut.

'Eğer kız çocuğum olsa o oyuncak ve giysiye izin verir miydim'

Lori Duron'a soruyorum...

- Payetli dekolteli prenses kostümleri, topuklu ayakkabılar, oyuncak şeklinde makyaj malzemeleri ve tüfekler çocukları cinselleştirdikleri için sakıncalı bulunuyorlar. Sizin işiniz daha da zor. Oğlunuza oyuncak ve kıyafet seçerken kırmızı çizgileriniz neler?

Her ne kadar özgürlüğe önem versek de, bizim de bazı kısıtlamalarımız var. Oğlum kız kıyafetleri ve oyuncakları almak istediğinde yine de kendime 'eğer kız çocuğum olsa bununla oynamasına veya giymesine izin verir miydim?' sorusunu soruyorum. Oğlumun cinselliği ve cinsel kimliği arasında ince bir çizgi var. Oyuncaklar kimi zaman kandırıcı olabiliyorlar. Çocukların, kadın veya erkek fark etmez cinsiyet rollerini bu kadar keskin ve erken üstlenmesi doğru değil.

- Kitabınızda yaşadığınız sıkıntılardan bahsediyorsunuz. Ancak aile büyüklerinin ve en önemlisi kocanızın desteği sürecin nispeten yumuşak olmasını sağlamış. Sizin kadar şanslı olmayan ailelere önerileriniz neler?

Tavsiyem ailelerin destek almaları ve kendilerini bu konuda eğitmeleri. Her şeyden önemlisiyse, evlatlarını herşeyin ve herkesin önüne koyarak sonuna dek mücadele etmek onu korumak ve savunmak. Çocuklarının olduğu haliyle mükemmel olduğunu bilmesini sağlamaları şart.

10. "Translık solaklık kadar normaldir"

10. "Translık solaklık kadar normaldir"

Ayşe neden 'Ben büyüyünce erkek olacağım' dedi?

Toplumda belli bir cinsiyetin diğerine göre üstün tutulması da özenmeye yol açabiliyor. Çocuk-genç ve erişkin psikiyatristi Prof. Dr. Bengi Semerci'nin verdiği Ayşe örneğinde sorun tam da buydu. Yeni gelen erkek kardeş yüzünden, kendisinin de erkek olabileceğini düşünüyordu.

- Çocuklar 'karşı cins' diye bir şey olduğunu ne zaman fark ederler?

3 yaşına gelene kadar görsel olarak kişileri kadın ya da erkek olarak ayırt edemeyen çocuklar, 3 yaştan sonra oyun arkadaşı olarak kendi cinsiyetlerinden olan çocukları seçmeye başlarlar. Bu seçim, cinsiyetine ilişkin kimliğin oluşmaya başladığını ve davranışlarını etkilediğinin en önemli göstergelerinden biridir; ancak bu tam bir oluşumu ifade etmez. Çocuklar 2 yaşına kadar cinsiyetlerinden gelen biyolojik farklılıklarından haberdar değillerdir. Ancak kız veya erkek olmasından kaynaklanan hak, sorumluluk ve zorunluluklar, yani sosyal roller, doğduğu andan itibaren verilmeye başlanır.

- Cinsel kimliğin oluşmasında ailenin rolü nedir?

Bebek henüz anne karnındayken ailenin beklentisiyle cinsiyeti belirlenir. Dolayısıyla cinsel kimliğinin oluşumunda ilk adım, doğuştan cinsiyeti ve ailenin bunu kabullenmesidir. Bebek beklenen cinsiyette değilse ve aile çok istiyorsa fark etmeden bebeği istedikleri cinsiyette yetiştirmeye başlayabilirler. Kız gibi giydirilen, saçları uzatılan erkek çocuklar gibi. Bu davranışlar doğal olarak kargaşaya neden olur.

- O halde çocuklarının ilerde 'maço' veya 'hanımevladı' olması ailenin cinsiyet rollerine olan yaklaşımıyla alakalı..

Elbette. Örneğin, bebekleriyle oynayan, ev işlerine yardım eden kız çocukları dikkat çektiklerini ve annenin onayını gördüklerinde, davranışı tekrarlarlar. Aynı şeyleri erkek çocuk yaptığında ise çoğu zaman benzer bir yüreklendirmeyle karşılaşmaz. Kızlara hanım hanımcık olmaları yönünde verilen mesajlar kızgınlıklarını gizlemelerinin yollarını aratırken, erkekler canları yandığında bile 'erkek olduğu için' ağlamamaya çalışır.

- Her çocuğun karşı cinsin özelliklerine olan ilgisi cinsel kimlik farklılığı mıdır?

Toplumda belli bir cinsiyetin diğerinin üstünde tutulması çocuklarda özenme yaratabilir. Mesela, Ayşe evin 3 kız çocuğunun en küçüğü iken bir erkek kardeşi olmuştu. 4 yaşındaki Ayşe 'ben erkeğim' diyerek dolaşmaya, oyuncaklarını önüne tutarak 'pipim var' demeye başlayınca aile kızmıştı. Bunun üzerine Ayşe'ye kız olduğunu, kızların erkek olamayacağını söylemişlerdi. Kızdıkları için oyundan vazgeçen Ayşe bu sefer 'ben büyüdüğümde erkek olacağım' demeye başlayınca aile telaşlanmış ve doktora gelmişti. Evdeki konuşmalar ve davranışlar nedeni ile yeni doğan kardeşe erkek olduğu için daha çok ilgi gösterildiğini ve sevildiğini düşünen Ayşe, yaşı gereği kızların erkek olabileceğine inanıyor ve erkek olmak istiyordu.

İçeriğin Devamı Aşağıda
Reklam

11. Bir İsveç icadı: Cinsiyet nötr oyuncaklar

11. Bir İsveç icadı: Cinsiyet nötr oyuncaklar

- Oyuncakların çocuklar için önemi nedir?

Çocuğun duygusal, motor, sosyal ve zihinsel gelişimi için oyun çok önemlidir. Oyun çocuğun kurduğu bir dünyadır. Bu dünyada konuşarak dile getiremediklerini oyunla dile getirir. Bir çocuğun oyununu izleyerek onun gelişimi, endişeleri, istekleri, beklentileri gibi bir çok konuda fikir sahibi olabilirsiniz.

- 'Zararlı oyuncak' diye bir şey var mı?

Sağlıksız oyuncak, fiziksel ve ruhsal olarak ikiye ayrılmalı. Çocuğun yaşına uygun olmayan ve yanlış gelişimine neden olabilecekler ruhsal olarak zararlıdırlar . Silahlar ve çocuğu gerçekten koparan bazı oyunlar bu kapsama girer. Top, lego gibi oyuncaklar her iki cinsin birlikte oynayabildiği cinsiyetsiz oyuncaklardır.

CİNSEL kimlik farklılığı vakalarında aile desteği çok önemli. Ancak toplumsal ön yargı ve kalıplaşmış cinsiyet rolü algısı ayrımcılık ve sonucunda travmaları beraberinde getiriyor.

Oyuncak ve çocuk giyim markalarının pazarlama stratejisi gereği stereotipleri güçlendirerek cinsiyet farklılıklarının altını çizmesi ayrımcılığı körüklüyor. İsveç, bilindik cinsiyet rollerinin belirginliğini kaldırmak için yıllardır çalışıyor. Stockholm, Karolinska Tıp Enstitüsü Klinik Nöroloji bölümünden Dr. Cecilia Dhejne çocukların erken yaştan itibaren iki cinsiyetin de oyuncaklarını oynamaya teşvik edilmesinin stereotip cinsiyet rollerini kırdığını söylüyor.

12. Sağlık değil, kimlik sorunu.

12. Sağlık değil, kimlik sorunu.

'ÇALIŞMAK istedim, yapamadım, izin vermediler. Şu an Boğaz Köprüsü'ne doğru gidiyorum...' 24 yaşındaki trans genç Mehtap Zengin'in son sözleri böyle oldu. Geride bıraktığı video binlerce kez izlendi, ancak o binlerin bulunduğu toplum Mehtap'ın hayata katılmasına izin vermedi... Son sözlerinde bir de köpeğini annesine emanet etti. Herkese 'Allah'a emanet olun' dedi ve çekti gitti. Mehtap ocak ayı başında, Boğaz'ın sularında hayatına son verdi.

Bir hafta öncesine dönelim. 17 yaşındaki ABD'li trans genç Leelah Alcorn, Tumblr blogunda bir intihar notu bırakarak hayatını sonlandırdı. Trans bireylere yer vermeyen toplumsal standartlara dikkat çekiyor ve ölümünün bu bireylere yönelik ayrımcılık konusunda bir diyalog başlatması umudunu dile getiriyordu. Leelah koyu Hıristiyan bir ailede büyümüş, ailesi cinsel kimlik uyumsuzluğunu kesinlikle reddemiş ve 'tedavi' olması için Hıristiyan terapi grubuna yollamıştı. Aynen doğduğu günkü gibi erkek olacağı inancıyla. Ama olmadı... 

Peki aile ve toplumun Mehtap'la Leelah'ya nasıl yaklaşması gerekiyordu? LİSTAG (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks Bireylerin Aileleri ve Yakınları Grubu) terapisti Psikiyatr Seven Kaptan, toplumda değişim yaratmanın ancak farklılığın kötü bir şey olmadığı bilincinin erken yaşlarda verilmesiyle sağlanacağını savunuyor.

NEFES ALMAK ÇOK GÜZEL

- Mehtap Zengin'in intihar mektubuyla Amerikalı trans genç Leelah Alcorn'unki çok benziyor. İki ayrı toplumda yaşayan iki gencin de tek bir dileği var; ölümlerinin farkındalık yaratması.

Ayrımcılık ve ötekileştirme deneyimleri, trans bireylerin çok erken yaşlardan itibaren baş etmek zorunda kaldıkları travmatik yaşantılardır. Ki başedilemeyecek kadar yoğun, süreğen, aile, okul ve hayatın her alanından her an gelebilecek ayrımcı tutum ve travmalardan bahsediyoruz... Aile içinde yaptıkları bir kabahat değil, sadece sahip oldukları kimlik nedeniyle sürekli utandırılan, görmezden gelinen fiziksel, psikolojik ve ekonomik şiddet gören trans ergenler okulda da akranları ve eğitimcilerin zorbalıklarına maruz kalıyor.

Mehtap'ın (Eylül Cansın) intiharından sonra yaptığımız ilk trans grup toplantısında herkesin morali bozuktu. Seks işçiliği yapan bir kadın trans, son dönemlerde sokakta uğradığı şiddet sonrasında kendisinin de intihar girişiminde bulunduğunu, ama bunun da çözüm olmadığını anladığını belirtmişti. Nedenini sorduğumda, ' çözüm değil çünkü nefes almak çok güzel ve nefes almaya devam etmek istiyorum aslında' demişti. Neden tek çıkış yolu olarak ölümü görüyorlar, bir nefeslik huzur veremediğimizdendir belki de...

SAĞLIK DEĞİL, KİMLİK SORUNU

- Toplumumuzda trans gençlerin can sağlığını tehdit eden en büyük tehlike nelerdir?

Az önce bahsettiğimiz ayrımcılık, yani transfobi gençlerin can sağlığını tehlikeye atan. Çünkü trans olmak bir sağlık sorunu değil, bir kimlik. Bu kimlik diğer herkesle eşit haklara sahip olduğunda ve toplumda da herkes gibi karşılandığında herkes kadar can sağlığı tehdit altında olur. Trafik kazaları, iş kazaları, doğal afetler, kanser vs gibi... başka bir farkımız yok ki...

- Son zamanlarda trans gençlerin sayısı mı arttı yoksa daha mı görünür oldular?

Trans geçlerin sayısı artmadı evet, görünürlükleri arttı. Birinci etkeni Gezi direnişi oluşturdu. Gezi katılımcılarının LGBT gruplarıyla dayanışması, kabulleri, pek çok gencin reddedilmediği bir toplumun mümkün olduğunu görmesine, sonrasında kendisini sorgulamasına, içsel homofobi ya da transfobisini aşarak kimliklerini açmalarına yardımcı oldu. Sadece benim çalıştığım birime başvuran LGBT ergen sayısında belirgin artış olduğunu gördüm, ki o dönemde gelen her genç söze 'gezi' ile başlıyordu.

Bir diğer etken de Rüzgar Erkoçlar'ın isteği dışında da olsa medyadaki açılımı oldu. Kadın trans görünürlüğü en azından Bülent Ersoy'la mümkünken, çoğu kimliklerinin ne olduğunu, ne anlama geldiğini, medikal ve yasal değişimleri vs hiç bilmeden yaşamlarına devam eden erkek trans sayısı hiç de azımsanacak bir oranda değildi. Rüzgar sonrasında erkek trans başvurularının arttığını düşünüyorum, onların da kendilerini ifade yöntemleri 'ben Rüzgar gibiyim işte' şeklindeydi.

- Sosyal medyanın trans bireyler açısından önemi ne? Gerçek hayatta bulmadıkları desteği dijital ortamda bulmak asosyalleştriyor mu?

Her insanın ihtiyacıdır sosyal destek. Ayrımcılığa maruz kalan bir insanın ise daha da çok ihtiyacıdır. Dediğiniz gibi aile, okul ve yakınlarından destek alamayan ergenler, reel olarak görünüşlerini ya da kimliklerini ortaya koymadan, ya da bunda oynamalar yaparak sanal ortamda ilişkilenebiliyorlar. Sürekli taciz ve akran zorbalığı nedeniyle eğitimine açıktan devam etmek zorunda kalan bir kadın trans danışanım, yine alay edilmesinden çekindiği için hemen hemen hiç sokağa çıkamadığını, dışarısı ile tek bağlantısının internet olduğunu belirtmişti, trans grubu ile tanışana kadar...

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
Reklam
category/eglence BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
102
36
23
11
9
8
4
Yorumlar Aşağıda
Reklam