Oğuzhan Aygören Yazio: Özgürleşmek ve Özgürleştirmek
Son zamanlarda sık konuştuğumuz bir konu. Hayat giderek daha karmaşık ve belirsiz bir hal alıyor. Bu da bizi sürekli tetikte olmaya ve kendimizi korumaya itiyor. Kendimizi korumanın en kabul gören yöntemi ise herkesin yaptığını yapmak. Hayatı garantiye almak! Sanki mümkünmüş gibi.
İnsanoğlu nedense yanılgıları çok seviyor. Hatta öyle ki yanılgılarının farkına varsa bile bu yanılgılarından vazgeçemiyor. Çünkü ilkel beynimiz bizi koruma içgüdüsünden vazgeçmiyor ve belirsizlikleri kabullenemiyor. O yüzden hemen boşlukları dolduruyor.
2001 yılında Nobel Ekonomi ödülünü ilk defa alan dışından alan Kahneman ve Tyversky, çığır açan çalışmalarında insanlara şu soruyu soruyorlar:
50% ihtimalle 100 $ kazanmayı mı tercih edersiniz yoksa 100% kesinlikle 50 $ kazanmayı mı?
Hemen ardından şu soruyu soruyorlar:
50% ihtimalle 100 $ kaybetmeyi mi tercih edersiniz yoksa 100% kesinlikle 50 $ kaybetmeyi mi?
Ne dersiniz? Tüm seçeneklerin beklenen değeri aynı olsa bile farklı sonuç bulmak mümkün mü?
Eğer risk seven biriyseniz her iki soruda da şansınızı denemeyi seçebilirsiniz. Ancak insanların büyük çoğunluğu gibi riskten hoşlanmayan biriyseniz o zaman muhtemelen ilk soruda garanti olan 50 $’ı seçmenize rağmen ikinci soruda hiç para kaybetmeme ihtimalini düşünerek riske girmeyi göze aldınız.
Bu da şunu gösteriyor. İnsanlar kazanmak için risk almasa da kaybetmemek için risk alıyor. Bir başka deyişle insanlar için kaybetmemek, kazanmaktan daha değerli. Bir nevi hayatta kalma içgüdüsüyle yapılan bir hareket.
Bu durum kıtlık zamanı için anlaşılabilir. Yani imkanların ve kaynakların kısıtlı olduğu zamanlarda elinizdekini kaybetmek istemezsiniz. Peki ama bolluk ortamında? Yani her şeyin neredeyse sınırsız şekilde üretildiği ve erişim imkanının arttığı bir dünyada en büyük stratejimiz hayatta kalmak ve kaybetmemek mi olmalı?
Davranış ekonomisi bilimi son yıllarda bu ve benzer konularda çok fazla örnek sunuyor. Kayıpları önleme, zihinsel muhasebe, sahiplik etkisi, gibi yüzlerce garip davranışın mantık dışı olsa da insanların günlük hayatlarında sıkça kullandıkları stratejiler olduğu ortaya çıktı. İnsanlar bazen farkında olmayarak ama belki bazen de farkında olarak çok bariz yanılgılara düşüyorlar.
Optik illüzyonlarda da aynı şey mevcut.
İsteyen o “can” kim? Ben miyim? Tanıyor muyum onu? Yunus Emre boşuna dememiş: “Bir ben var benden içeri.”
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın