Görüş Bildir
Haberler
Neden Böyle Olduklarına Dair Aklınızı Sürekli Kurcalayan 12 Soruyu Cevaplıyoruz!

Neden Böyle Olduklarına Dair Aklınızı Sürekli Kurcalayan 12 Soruyu Cevaplıyoruz!

Öğrenmek kadar keyifli çok az şey var, bu bilgilerden sonra bunu bir kez daha anlıyorsunuz.

İçeriğin Devamı Aşağıda

1. Gözbebeklerimiz Neden Büyür?

Görmenin gerçekleşmesi için ışığı retinaya ulaştıran gözbebekleri ışığa duyarlı olarak büyüyüp küçülür. Fazla aydınlık ortamlarda ışık yoğun olduğundan gözbebeklerimiz küçülürken karanlıkta göze mümkün olduğunca ışığın girmesi için büyürler.

Kaza ya da yaşamı tehlikeye sokan bir olay sonrası ilk yardım uygulamalarında da göze ışık tutularak hastanın durumu kontrol edilir. Gözbebeklerinin büyüklüğü iç kanamaya işaret ederken, gözbebeklerinin ışığa tepki vermemesi beyin korteksinin çalışmadığının göstergesidir. Nabız durduğu halde gözbebeklerinin küçülmesi ise beyne oksijen iletiminin kısa bir süre önce kesildiğini, dolayısıyla hastayı kalp masajı ile hayata döndürmenin mümkün olduğunu gösterir. Ancak gözbebeklerinin büyüyüp küçülmesinin tek nedeni ışık değildir.

Heyecanlandığımızda, bir meseleye ya da bir nesneye odaklandığımızda da gözbebeklerimiz büyür. Böyle durumlarda kadınların gözbebekleri, erkeklerinkine oranla daha fazla büyür. Bu durum, kadınların duyguları daha yoğun yaşadığının ve dikkatlerini bir noktada toplamak için daha fazla enerji harcadığının göstergesi olduğu düşünülüyor.

Kaynak

2. Mutsuzken Ağladığımızda Neden Rahatlama Hissi Geliyor?

İnsan gözyaşı üzerine yapılmış çalışmalar, ağlamanın stres altındayken hormon salınımını artırdığını ortaya çıkarmış. Bu hormonların, strese yanıt olarak salgılanan ve stres durumunu ortadan kaldırmakla görevli hormonlar olduğu gözlenmiş. Ayrıca gözyaşının yapısında, stres hormonlarına da rastlanmış. Yani stres hormonları, gözyaşıyla beraber vücuttan uzaklaştırılıyormuş.

Ağlama esnasında alınan derin nefeslerin de, stresin hafiflemesinde etkili olduğu düşünülüyor.Dahası da var: Tıpkı kahkaha atmak gibi, ağlamak da endorfin salgılanmasını sağlıyor. Neşe verici etkisi olan endorfin, aynı zamanda ağrı sinyallerinin beyne ulaşmasını engelleyerek ağrı azaltıcı etki de sağlar. Bu nedenle fiziksel acınız varsa ağlama sonucunda bunda da bir azalma meydana gelir.

Ağlama esnasında kan basıncının da düştüğü tespit edilmiş. Bunun yanı sıra nabız sayısının da azaldığı görülmüş. Ağlama bittikten sonra nefes alış verişlerinin de yavaşladığını biliyoruz. Bu üç durum birleşerek kişinin rahatlamasını sağlayıp, vücudu daha sakin bir ruh haline sokuyor.

Kaynak

3. Ketçap Neden Zor Dökülür?

Bu durumun nedeni, ketçabın üzerine bir kuvvet etki edip etmemesine bağlı olarak akışkanlığının değişmesidir.

Akışkanlık sıvıların sahip olduğu özelliklerden biridir. Ancak bazı sıvılar, örneğin su kolayca akarken bal gibi viskozitesi yüksek sıvılar daha yavaş akar. Viskozite akmaya karşı direnç olarak tanımlanabilir. Ancak ketçabın zor dökülmesinin tek nedeni viskozitesinin yüksek olması değildir.

Akışkanlar Newton tipi olan ve Newton tipi olmayan olarak iki grupta sınıflandırılır. Newton tipi akışkanların viskozitesi, üzerine bir kuvvet uygulansa da değişmez. Ancak Newton tipi olmayan akışkanlar (örneğin ketçap, diş macunu, mayonez) bu kurala uymaz. Bu akışkanların viskozitesi üzerlerine etki eden kuvvetin büyüklüğüne ve etki etme süresine bağlı olarak değişir.

Ketçabın bir anda çok fazla dökülmesini engellemek için ise ketçap şişesini birkaç defa sallamak ve kendiliğinden akmasını beklemek yararlı olabilir.

Kaynak

4. Vücuttaki Yağ ve Kas Oranlarının Belirlendiği Testler Nasıl Yapılıyor?

4. Vücuttaki Yağ ve Kas Oranlarının Belirlendiği Testler Nasıl Yapılıyor?

Bu yöntemde, vücudun bileşimine bağlı olarak elektik akımının geçişine gösterdiği direnç ölçülür. Vücut dokularının elektriği iletme özellikleri birbirinden farklıdır. İnsan vücudu büyük oranda sudan oluşur. Vücuttaki suyun içinde çözünmüş halde elektrik yüklü parçacıklar bulunur. Elektrolit olarak isimlendirilen bu sıvıların elektriksel iletkenliği yüksektir. Bu nedenle elektrolit miktarının yüksek olduğu dokularda örneğin kanda elektriksel iletkenlik yüksekken, kas ve kemikte orta düzeydedir. Yağ dokuları ise elektrik akımının iletilmesine yüksek direnç gösterir.

Yaygın olarak BIA testiyle vücuttaki yağ miktarının ölçüldüğü düşünülse de aslında bu yöntem vücuttaki toplam su miktarının belirlenmesinde kullanılır. İletken bir malzemenin örneğin bir telin elektrik akımının iletilmesine karşı gösterdiği direnç telin uzunluğuyla doğru, telin kesit alanıyla ters orantılıdır. Vücuttaki elektrolitler elektriğin iletilmesini sağlar. Bu nedenle vücudun elektrik akımının geçişine karşı gösterdiği direnç elektrolit hacmiyle bağlantılıdır. Dolayısıyla eğer vücudun elektrik direnci ölçülebilirse vücuttaki elektrolit miktarı yani toplam su miktarı bulunabilir.

Vücuttaki toplam su miktarı ölçüldükten sonra bu bilgiler cinsiyet, yaş, ağırlık, uzunluk gibi özellikler dikkate alınarak oluşturulan farklı matematiksel eşitlikler yardımıyla vücut bileşiminin belirlenmesinde kullanılır.

Kaynak

5. Normalde Beyaz Olan Güneş Işığını Neden Sarı Olarak Görürüz?

5. Normalde Beyaz Olan Güneş Işığını Neden Sarı Olarak Görürüz?

Evet, Güneş ışığı sanılanın aksine sarı değil; beyaz. Nedenine gelirsek eğer...

Güneş ışığı tüm renklerin karışımından oluşur. Bu nedenle beyazdır. Ancak bu beyaz ışık atmosferimize girdiğinde, mavi ve mor gibi kısa dalga boyuna sahip ışıklar atmosferdeki parçacıklara çarparak saçılıma uğrarken dalga boyu yüksek olan kırmızı ve turuncu gibi ışıklar saçılıma uğramazlar. Saçılan mavi ve mor ışık, aslında renksiz olan gökyüzünün mavi renge bürünmesine neden olur. Atmosferin bir filtre gibi mavi ve mor ışığı yuttuktan sonra beyaz ışıkta geriye kalan renklerin karışımı ise Güneş'i sarı renkte görmemize neden olur.

Aynı şekilde Güneş baterken ışığı Dünya'ya daha eğik açı ile geldiğinden atmosferde daha çok yol alır. Dolayısıyla daha çok hava molekülüne çarpan ışık daha çok saçılıma uğrar. Kısa dalga boylarının daha fazla kırılması neticesinde gökyüzü daha kızıl bir renk alır. Zira dalga boyu en uzun olan kırmızı ışık en az saçılmayla gözümüze ulaşır.

Kaynak

İçeriğin Devamı Aşağıda

6. Kediler Neden Eğitilemiyor?

6. Kediler Neden Eğitilemiyor?

Kedi sahipleri, bu hayvanların neden eğitilemedikleri konusunda uzun zamandır tartışıyorlar. Onlara göre, kediler, fırlatılan bir sopayı ya da sahibinin gazetesini getirmeye tenezzül etmeyecek kadar zeki hayvanlar. Ancak kediler üzerine uzman Collin Tennant'a göre asıl açıklama evrimsel tarihlerinde yatıyor. Evcil köpeklerin kökeni sürü hayvanlarına büyük bir ihtimalle de kurtlara uzanıyor. Bunların, insanlar da dahil olmak üzere diğer hayvanlardan gelen sessel ve görsel işaretleri algılama ve cevap verme yetenekleri çok gelişmişti. Bu nedenle daha kolay eğitilebiliyorlar. Buna karşılık yalnız başına yaşayan avcı kediler, evrimsel açıdan bu tür tepkilere alışık olmadıklarından eğitilemiyor. Bu kedilerin şartlı reflekse sahip olmadıkları anlamına gelmiyor. Bir tabağa kaşıkla vurulduğunda, yemek kaplarının etrafında fır dönmeleri onlar için de söz konusu.

Kaynak

7. Göz Altı Torbaları ve Mor Halkalar Neden Oluşur?

7. Göz Altı Torbaları ve Mor Halkalar Neden Oluşur?

Göz altındaki deri ince olduğu için şeffaf bir görünümdedir. Bu nedenle buradaki damarlar daha belirgindir ve derinin daha koyu renk görünmesine neden olur. Göz altındaki koyu pigmentler, gölge etkisi ya da bu bölgedeki damarların belirgin olması buna neden olabilir.

Göz altı diye adlandırdığımız burun, göz ve yanak arasındaki bölgeyi dermatologlar gözyaşı yatağı olarak adlandırıyor. Çünkü burası gözyaşına akış yolu sağlıyor. Yaşlandıkça deri altındaki yağ tabakası inceldiğinden gözaltı bölgesi daha çukur görünür. Bu optik yanılsama yaratır. Buradaki koyuluk aslında ışığın yüzdeki kıvrımlarda yansıma şekliyle ilgilidir.

Fakat bu durum yeterince dinlenilmediğinde oluşan göz altı torbalarını açıklamıyor. 'Bu torbaların nedeni ödemdir' diyor dermatologlar. Bazen ilk uyandığımızda bu torbalar daha belirgindir. Aşırı tuzlu yiyecekler de buna neden olabilir. Örneğin yatmadan önce tuzlu patates kızartması yemişseniz kalktığınızda göz altı torbalarınızın şiştiğini görebilirsiniz. Kızılötesi radyasyona maruz kalmanın, stres, alkol ve sigaranın da gözaltında mor halkalara yol açtığı belirtiliyor.

Kaynak

8. Plüton Neden Gezegenlikten Çıkarıldı?

8. Plüton Neden Gezegenlikten Çıkarıldı?

Keşfedildiği 1930 yılından bu yana yaklaşık 76 yıl boyunca sistemin 9. gezegeni olan Plüton, 2006 yılında Uluslararası Astronomi Birliği tarafından konulan gezegen kriterlerine uymadığı için gezegenlikten çıkarılmıştı.

Plüton kendi içerisinde ufak bir sistem taşır. Kendisine ait irili ufaklı 5 tane uydusu vardır. Güneş Sistemi'nde büyüklük bakımından 11. sırada yer alır.

Plüton diğer gezegenlere oranla çok küçüktür. Çap olarak Ay’ın 3'te 2'si büyüklüğündedir. Plüton’dan sonra keşfedilen Eris bile Plüton’dan büyüktür. 

2005 yılı itibari ile Kuiper Kuşağı’nda keşfedilen binlerce gök cisminin Plüton’dan pek bir farklı olmadığı (Plüton’un da bu kuşağın bir üyesi sayılması) durumu bu gezegenin, cüce bir gezegen olduğunu gözler önüne sermiştir.

Kaynak

9. Analog Saatin Kadranına Baktığımız İlk Saniye Neden Diğer Saniyelerden Uzun Gelir?

Gözlerimizi bir noktadan diğer bir noktaya ani olarak çevirdiğimizde oluşan bulanıklığı algılamamak için, beynimiz görme merkezini çok kısa bir süreliğine kapatır. Bu süre içerisinde aslında hiçbir şey görmeyiz ve anlık bir görme kaybı oluşur. Gözlerimiz ikinci noktaya sabitlendiğinde ve bulanıklık geçtiğinde beyin görme merkezini tekrar devreye sokar. Ve gördüğü ilk görüntüyü kopyalayarak, hiçbir şey göremediğimiz o küçük zaman diliminde oluşan boşluğu bu kopyayla doldurur. Böylece biz hiçbir görme kaybı olmamış gibi yaşamımıza devam ederiz.

Normalde bu algılanması imkansız bir olaydır. Fakat eğer bunu saat gibi mükemmel bir düzen içerisinde hareket eden bir obje üzerinde deniyorsak, gözümüzü çevirip gördüğümüz ilk saniye, kopyalanıp boşluklar doldurulduğundan ötürü beynimiz tarafından daha uzun algılanır. Daha enteresanı gözümüzün aldığı yol arttıkça bu saniyenin uzunluğu da artar. Yani gözümüzü ne kadar uzaktan çevirirsek o kadar uzuyor saniye.

Kaynak

10. Çember Neden 360 Derecedir?

10. Çember Neden 360 Derecedir?

Çemberin 360 derece olmasının sebebi, Babil ve Sümer medeniyetlerinin 60'lık sayı tabanını kullanmalarıdır.

Neden 60'lık sayı tabanı peki? Birçok sebebi var. Bir tanesi; 60 tabanında 1/3, 1/4, 3/4 vs. gibi oranların tam sayı değeri vermesi. Bir diğer sebep ise, insan elinin yapısından kaynaklı. iİnsan elinde baş parmak hariç her parmak 3 boğumdan oluşur. Toplamda bir elde 12 boğum bulunur. Her 12 sayımda diğer elden bir parmak kapatarak 5*12 = 60'a kadar saymak mümkündür. bu sayede 60'lık tabanda işlem yapmak kolaylaşır.

İçeriğin Devamı Aşağıda

Peki gelelim çembere. Neden 360?

Peki gelelim çembere. Neden 360?

Şöyle basit bir mantığı var; Babilliler eşkenar üçgenleri keşfetmişlerdi ve eşkenar üçgenleri yanyana dizdiğinizde ilk üçgen ile son üçgenin yanyana gelerek bir altıgen oluşturduğunu görürsünüz.

Bu altıgenin köşelerinden geçen bir çizgi çektiğinizde ise daire elde edersiniz.

Babilliler sayı tabanı olarak 60'ı kullandıklarından, eşkenar üçgenin her bir iç açısını 60 derece olarak kabul etmişler ve tahmin edebileciğiniz gibi 6 eşkenar üçgenden 6*60= 360 derece elde edilir.

Kaynak

11. Güneş Işığına Maruz Kaldığımızda Cildimizin Rengi Koyulaşırken Saçımızın Rengi Neden Açılır?

11. Güneş Işığına Maruz Kaldığımızda Cildimizin Rengi Koyulaşırken Saçımızın Rengi Neden Açılır?

Melanin saça ve deriye rengini veren pigmenttir. Ancak güneş ışınları saç ve cildin renginde farklı değişimlere yol açar.

Cilde rengini veren melanin pigmenti aynı zamanda yüksek enerjili morötesi ışınları soğurarak güneş ışınlarının zararlı etkilerine karşı cildin korunmasına yardımcı olur. Melanin derideki melanosit olarak isimlendirilen hücreler tarafından üretilir. Güneş ışınlarının etkisiyle cilt renginde ortaya çıkan koyulaşmanın temel nedeni, güneş ışınlarına maruz kalındığında ciltteki melanosit hücrelerinin daha fazla melanin pigmenti üretmeye başlamasıdır.

Saç kökü saçın biyokimyasal süreçlerin gerçekleştiği canlı olan bölümüdür. Saç kökünün içinde büyümeye başlayan saç tellerinin yapısındaki melanin pigmenti saça rengini verir. Morötesi dalga boyundaki ışınlar melanin pigmentinin kimyasal yapısında değişimlere yol açar. Saç telinin içinde herhangi bir biyokimyasal süreç gerçekleşmediği için saçın renginde açılmaya neden olan bu durum saç uzayana kadar kalıcıdır.

Kaynak

12. Yeni Doğan Bebeklerde Neden Sık Sık Sarılık Görülür?

12. Yeni Doğan Bebeklerde Neden Sık Sık Sarılık Görülür?

Yeni doğan bebeklerde görülen sarılığın nedeni kandaki bilirubin molekülüdür. Bilirubin kırmızı kan hücrelerinin parçalanması sırasında hemoglobin molekülünün geçirdiği biyokimyasal değişimler sonucu açığa çıkan maddedir. Zararlı etkileri olan bilirubin karaciğer tarafından başka maddelere dönüştürülerek vücuttan atılır.

Yeni doğan bebeklerin hemoglobin seviyesi ve kırmızı kan hücrelerinin parçalanma hızı yüksektir, bu nedenle kanlarındaki bilirubin seviyesi de yüksektir.

Bebekler doğmadan önce kanlarında oluşan bilirubin annenin vücudu tarafından ortadan kaldırılır. Doğumdan sonra ise bu işi bebeğin karaciğeri yapar. Ancak yeni doğan bebeklerin karaciğerleri, kanlarındaki bilirubin moleküllerinin tamamını ortadan kaldıracak kadar gelişememiş olabilir. Yeni doğan bebeklerin yaklaşık %60’ında bu durum görülür.

Kaynak

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
83
16
7
6
3
3
2
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın
Sefa Döner

Bu tarz yazıları dinlene dinlene okuyorum. Çok şükür epeydir saçma salak fenomenlerin magazin haberlerini görmüyoruz. Böyle devam onedio

truthorwhatever

Kedi delisi gadaşlarım beğenin de sayımızı görelim

feyk

#6 kopekden farkli olarak kediler insan tarafindan evcillestirilmemistir. kendileri insanla yasamayi secmistir. tarim devrimiyle insan yerlesimlerindeki tahi... Devamını Gör

Ayna Efendi

beyaz kediler insan desteği olmadan doğada hayatta kalamazlar diye okumuştum bir yerde, muhtemelen renginden dolayı kamufle olamıyor, kediler insanlarla birl... Devamını Gör