Mazzini ve Garibaldi’den Selanik ve İstanbul’a: İttihatçılığın Genç İtalyan Kökleri
On dokuzuncu yüzyıl Avrupa’sında, eski rejime meydan okuyan ve ulusal birlik isteyen hangi hareket varsa, kendine “genç” demeyi seviyordu. Giuseppe Mazzini’nin Giovine Italia’sı (Genç İtalya) bunun sembolüydü. Ama yalnız değildi: Genç Almanya, Genç Polonya, Genç Macaristan derken adeta kıta çapında bir “Gençler Kulübü” oluştu.
Osmanlı’da Genç Osmanlılar, ardından Genç Türkler / Jön Türkler, bu kulübün yerel şubesi gibiydi.

“Genç” ile kastedilen sadece yaş değil; Fransız İhtilali’nin özgürlük, eşitlik, kardeşlik prensiplerine bağlılık ve imparatorluğun eski düzenine karşı yeni bir siyaset projesiydi. Paris, Cenevre, Roma hattındaki tartışmaları takip eden Osmanlı aydınları, kendilerini bu Avrupa “gençleri” arasına yazdılar.
Bu tarihsel “gençlik–siyaset” bağının Türkiye’deki devamını, Cumhuriyet döneminde çok somut iki yerde görüyoruz:
Nutuk’un sonunda yer alan Gençliğe Hitabe bunun en açık örneği. Atatürk, 1927’deki o meşhur konuşmasını “Türk gençliğine” hitap ederek bitirir ve Cumhuriyet’i açıkça gençlere emanet eder. İlk bakışta bu, “ülkenin geleceği gençlerdir” türü genel bir iyimserlik gibi görünebilir. Fakat metne yakından bakınca, “gençlik” kavramının aslında belirli bir siyasal kümeyi işaret ettiği anlaşılıyor.
Metni yorumlayan araştırmacılar, Atatürk’ün gençlik kavramını şekillendirirken, öğrencilik ve devlet adamlığı yıllarında yoğun biçimde etkilendiği Fransız İhtilali geleneğini arkaya aldığını hatırlatıyor. Fransızca “jeune” (genç) kelimesi, 19. yüzyıl boyunca sadece yaşça gençleri değil, özgürlük–eşitlik–kardeşlik ideallerini benimseyen devrimci–milliyetçi aktivistleri tanımlamak için kullanılmıştı. “Jeunes Turcs/Jön Türkler” tabiri de zaten buradan geliyor.
Bu çerçevede bakınca, Atatürk’ün “Türk Gençliği” derken kastettiği yalnızca nüfusun 15–25 yaş arası kesimi değildir. Cumhuriyet’in temel ilkelerine, ulusal bağımsızlığa ve milli egemenliğe adanmış kadrolar kastedilir. Yani “gençlik” sözcüğü, yaş kadar siyasi aidiyet ve milliyetçilik anlamı taşır. “Genç demek milliyetçi demek” ifadesi, tam da bu tarihsel bağlamda yerine oturur: Gençlik, Cumhuriyet tasavvurunda ulusun hem vicdanı hem de militan muhafızıdır.
Bu siyasal kodun kurumsal karşılığını 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramında görüyoruz. 19 Mayıs, bir yandan Millî Mücadele’nin başlangıcını simgelerken, diğer yandan Cumhuriyet’in geleceğini yine “gençlik” kavramı üzerinden yeniden kurar. Her 19 Mayıs’ta sahneye çıkan törenler, spor gösterileri ve beden terbiyesi vurgusu, genç bedeni yalnızca sağlıklı değil, aynı zamanda disiplinli, kolektif ve milli hedeflere koşullandırılmış bir beden olarak kurgular. Böylece “genç”, hem ideolojik hem bedensel bir seferberlik nesnesi hâline gelir.
Kısacası “Genç Osmanlılar”, “Genç Türkler”, 19 Mayıs ve Gençliğe Hitabe, kopuk epizotlar değil; aynı uzun hikâyenin farklı sahneleridir. Ve bu hikâyede, gençlik fikrini İttihatçılara ilk ilham eden, hatta “Jön Türk” adının benimsenmesinde de doğrudan etkili olanların, Mazzini gibi İtalyan milliyetçileri olduğunu unutmamak gerekir. Kıtanın dört bir yanındaki bu İtalyan “gençlerinden” çok şey alındı; şimdi bu etkilerin ayrıntılarına yakından bakmanın tam zamanı.
Türkler İtalyan Milliyetçilerden Ne Öğrendi?

İtalyan milliyetçiliği, Osmanlı muhalifleri için uzaktan seyredilen bir “yabancı başarı” değildi; uygulanabilir bir modeldi. Mazzini ve Garibaldi üzerinden en az üç kritik ders aldılar.
Birincisi, milliyetçiliğin yalnızca kan bağına indirgenmiş etnik kimlik değil, ortak ideal ve yurttaşlıkla kurulan bir siyasal proje olduğu fikriydi. Mazzini’nin “ulus” anlayışı, aynı anayasa ve aynı kaderi paylaşan yurttaşlara dayanıyordu. Genç Türkler de hem “Osmanlı milleti”, hem daha sonra “Türk milleti” fikrini kurarken bu çizgiye yaklaştılar.
İkincisi, gizli örgütlenme tekniğiydi. Karbonari geleneği ve Genç İtalya’da gördüğümüz, küçük hücreler, yeminler, takma isimler, sert disiplin ve net bir hiyerarşi modeli, daha sonra İttihat ve Terakki’nin yapılanmasına neredeyse tercüme edildi.
Üçüncüsü, sürgünden siyaset yapma pratiğiydi. Mazzini yıllarca Avrupa şehirlerinde sürgünde gazete çıkardı, para topladı, darbe planladı. Aynı yolları Jön Türkler de kullandı; Paris, Cenevre, Londra, Kahire ve nihayet Selanik–İstanbul hattında benzer bir siyasal göçmen ağı kuruldu.
Bu İtalyan hattının ete kemiğe bürünmüş en çarpıcı figürlerinden biri de Giuseppe Garibaldi’ydi. Garibaldi hem militan bir milliyetçiydi hem de yüksek dereceli bir masondu. Üstelik hayatının belli bir döneminde, üç yıla yayılan bir süreyi İstanbul ve Osmanlı topraklarında geçirdi. Bu yıllarda İtalyan işçi çevreleri, mason locaları ve ileride Jön Türk kadrolarına dönüşecek muhalif damarlarla temas hâlinde oldu. İstanbul’daki İtalyan İşçileri Yardımlaşma Derneği ve ona bağlı çevreler, Garibaldi’nin hem İtalya için yürüttüğü mücadeleyi hem de Osmanlı’daki muhalif aydınlarla temasını mümkün kıldı. Daha sonra Jön Türk hareketini taşıyacak kadrolar, tam da bu çevrelerle devamlılık içinde şekillendi.
Tam bu noktada masonluk, beklenenden farklı bir işleve sahip olarak devreye giriyor.
Masonluk: Felsefe Değil, Güvenli Örgütlenme Alanı

İttihatçılar ve Jön Türkler için masonluk çoğu zaman bir inanç sisteminden çok, işlevsel bir kabuktu. Masonluğun felsefesine duyulan derin hayranlıktan ziyade, onlara lazım olan iki şey vardı:
Birincisi, hazır bir gizli örgütlenme modeli; ikincisi ise Abdülhamid’in hafiyelerinden yalıtılmış, nispeten dokunulmaz tartışma mekânları.
Yabancı obediyanslara bağlı localar –İtalya Büyük Doğusu (Grand Orient d’Italie), Fransız Büyük Doğusu (Grand Orient de France) özellikle Selanik ve İstanbul’da, çoğu zaman konsolosluk koruması altındaydı. Bu da Osmanlı polisinin buralara elini kolunu sallayarak girememesi anlamına geliyordu. Muhalifler için loca, devletin gölgesinden uzak, kapalı kapılar ardında siyaset konuşulabilen, para toplanabilen, örgütlenme planlarının yapılabildiği bir oda demekti.
Dolayısıyla Jön Türkler masonluğa, topyekûn bir “mason felsefesi” sevgisiyle değil, onun sunduğu örgütsel altyapıyı ödünç almak için yöneldiler. Ritüeller fonda kalırken, asıl kritik olan, locaların kimleri bir araya getirdiği ve neyin tartışıldığıydı.
Selanik’in İtalyan Locası: Macedonia Risorta
Osmanlı’nın son döneminde Selanik, imparatorluğun siyasal laboratuvarıydı. Bu laboratuvarın en önemli deney tüplerinden biri de İtalya Büyük Doğusu’na bağlı Macedonia Risorta locasıydı. 1922 tarihli klasik masonluk tarihçesinde de vurgulandığı gibi, Jön Türk devrimi Makedonya mason localarında ve özellikle Selanik’te hazırlandı; bu süreçte İtalya’ya bağlı Macedonia Risorta, Grand Orient de France’a bağlı Veritas ve Labor et Lux ile İspanya’ya bağlı Perseverancia odak noktalarıydı.
Macedonia Risorta yalnızca sembolik ayinlerin yapıldığı bir yer değildi; İttihat ve Terakki’nin çekirdek kadrosunun buluştuğu, kararların piştiği bir siyasal mekândı. Talat, Mithat Şükrü, Rahmi, Emanuel Carasso gibi isimler hem yüksek dereceli mason hem de İttihatçı liderler olarak bu ağın merkezinde yer aldılar. Aynı tarihçeye göre, bu kadro daha sonra Türkiye Süprem Konseyi ve Türkiye Büyük Doğusu’nun (Büyük Loca) kuruluşunda da belirleyici oldu.
Selanik’teki İtalyan locası üzerinden gelen etki, daha şehirli, daha esnek, koalisyonlara açık bir milliyetçilik tarzıydı. Eğer bu hat kesintiye uğramasaydı, Cumhuriyet’in karakteri de muhtemelen daha “İtalyan usulü” –yani daha liberal, daha pazarlıkçı– bir çizgiye kayabilirdi.
Beyoğlu’nda Bir Sahne: Casa Garibaldi

İstanbul cephesinde benzer bir hikâye Beyoğlu’ndaki Casa Garibaldi üzerinden okunabilir. Aslen İtalyan İşçileri Yardımlaşma Derneğinin mekânı olan bu bina, içinde bir opera ve tiyatro salonu barındırıyordu. Yani sadece bir yardımlaşma sandığı değil, aynı zamanda bir sahne, bir salon, bir siyaset ve kültür merkeziydi.
İtalyan işçiler, tüccarlar, aydınlar burada buluşuyor; siyaset, tiyatro, müzik ve dayanışma iç içe geçiyordu. Garibaldi’nin de iz bıraktığı bu çevre, İstanbul’daki Osmanlı aydınları için İtalyan Risorgimento’sunun kitaplardan çıkıp canlı olarak görülebildiği bir laboratuvar işlevi gördü. Casa Garibaldi’nin bugün hâlâ ziyarete açık oluşu, bu uzun hikâyenin taş binaya sinmiş sessiz tanıklığı gibi okunabilir.
Bu hat şunu hatırlatıyor: Türk modernleşmesi, yalnızca teorik metinlerle değil; Beyoğlu’ndaki salonlardan, Selanik’teki ve İstanbul’daki localardan, gerçek insanların buluşmalarından süzülerek şekillendi.
1911 Trablusgarp Savaşı: İtalyan Hattın Kopuşu
Bu görece sıcak ve iş birliğine açık İtalyan hattı, 1911 Trablusgarp Savaşı ile kırıldı. Osmanlı–İtalya savaşı, ilişkiyi bir anda “esin kaynağı – örgütlenme ortağı” ekseninden çıkarıp “toprak işgal eden düşman” eksenine taşıdı.
Bu kırılma, içerdeki masonik ve siyasî ağları da vurdu. Selanik’te İtalyan obediyansına bağlı Macedonia Risorta çevresinde şekillenen yapı, savaş sonrası İttihatçı kadrolar tarafından tasfiye edilerek siyasal anlamda etkisizleştirildi; İtalyan hattına mesafe konuldu. Böylece Osmanlı–Türk siyasetinin “İtalyan kanalı”, tam da Cumhuriyet’e giden yıllarda kurumuş oldu.
Yerini ise yavaş yavaş başka bir Avrupa ekolü doldurdu.
Grand Orient de France ve Devrimci Zihniyetin Cumhuriyeti
Boşalan alanı dolduran hat, Fransız Büyük Doğusu Grand Orient de France ekolüydü. Bu ekol sadece Balkanlar’da değil, İstanbul’da da güçlüydü. Selanik ve Makedonya’da Veritas ve Labor et Lux gibi GOdF çizgisindeki localar etkin olurken, İstanbul’da da yine Grand Orient de France’a bağlı Renaissance locası çalışıyordu. Masonluk tarihçesine göre, Renaissance’ın içinden ayrılan bir grup, daha sonra Türkiye Büyük Doğusu çatısı altında çalışmak üzere “İttihat ve Terakkinin Gerçek Dostları” adlı locayı kurdu. Yani Fransız çizgisi hem Balkan hem İstanbul hatlarıyla doğrudan Jön Türk ve erken Cumhuriyet kadrolarına bağlanıyordu.
Grand Orient de France, Üçüncü Cumhuriyet’in laik, yurttaşlık temelli ama aynı zamanda merkeziyetçi ve öncü kadrolara dayanan yorumunu taşıyordu. Cumhuriyet kuşağının önemli bir kısmı, artık İtalyan değil, bu Fransız aynasına bakarak devlet tasavvurunu kurdu. Ortaya çıkan tablo şöyleydi: güçlü, yukarıdan aşağıya işleyen bir devlet; dil, tarih ve kimlikte tek merkezden tanım yapan bir iktidar; geniş halk kitlelerinin katılımına kıyasla, devrimi taşıyan çekirdek kadroların iradesine daha çok yaslanan bir modernleşme mantığı. Macedonia Risorta üzerinden gelen İtalyan esnekliği zayıflayıp, Grand Orient de France eksenli Fransız etkisi güçlendikçe, bugün rahatlıkla daha az halkçı, daha çok devrimci bir zihniyetin cumhuriyeti diye tarif edebileceğimiz bir sonuç ortaya çıktı.
Böylece, Selanik’in İtalyan locası dağıtıldıktan sonra, sahnede daha çok Makedonya ve İstanbul’daki Fransız ekolü kaldı.
Kayıp Bir İhtimal Olarak Daha Liberal Bir Cumhuriyet

Tarih “keşke”lerle yazılmaz ama düşünmek ilginç: Selanik’teki İtalyan locası Trablusgarp Savaşı sonrasında tasfiye edilmeseydi, Türk–İtalyan masonik hattı bu kadar sert kopmasaydı, belki de Cumhuriyet daha farklı bir rotaya oturacaktı. İtalya örneğinden gelen şehirli, koalisyoncu, pazarlığa açık milliyetçilik, Ankara siyasetinde daha güçlü bir damar oluşturabilirdi.
Bugün geriye baktığımızda şunu söylemek mümkün: Türk modernleşmesi iki Avrupa aynası arasında şekillendi.
Biri İtalyan aynasıydı: Garibaldi, Mazzini, Casa Garibaldi ve Selanik’teki Macedonia Risorta üzerinden, daha ılımlı ve liberal bir ihtimali gösteriyordu.
Diğeri Fransız aynasıydı: Grand Orient de France ekolü üzerinden, Veritas, Labor et Lux, Renaissance ve onların uzantılarıyla, halktan çok devrimci öncü kadrolara yaslanan, daha merkeziyetçi bir cumhuriyet tasavvurunu öne çıkardı.
1911 Trablusgarp Savaşı, bu iki aynadan birini çatlatıp diğerini büyüttü. Biz de bugün hâlâ, hem Genç İtalya hareketinden ilham aldığımız o kısa dönemin izlerini, hem de Makedonya ve İstanbul’daki Fransız etkisinin biçimlendirdiği devrimci cumhuriyet zihniyetini birlikte taşıyoruz.
Meraklısı için
Veronica Musardo, Secret Connections in Constantinople (İstanbul: Libra Kitap, 2015).
Angelo Iacovella, Gönye ve Hilal: İttihad-Terakki ve Masonluk (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1998).
Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!

