Kılıçdaroğlu 29 Ekim Resepsiyonu'na Katılmayacak
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ahmet Hakan'ın sunduğu 'Tarafsız Bölge' programında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Kılıçdaroğlu 29 Ekim’de “Başkanlık Sarayı” olarak adlandırılan AK Saray’da verilecek resepsiyona katılmayacağını belirtti.
Kobani eylemlerinde hiçbir CHP'linin sokağa çıkmadığını kaydeden CHP lideri, 'İstanbul'da yaptığımız yürüyüşü iptal ettik. Bir bakan da bunun için bana teşekkür etti' diye konuştu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun 'güvenlik reformu' olarak adlandırdığı düzenlemeye ilişkin, 'Bu tür yakıp yakmaları, molotoflu, maskeli eylemleri engelleyecek bir girişim olarak mı görüyorsunuz, yoksa demokrasi sınırlarını zorlayan bir girişim olarak mı görüyorsunuz ?' sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, Türkiye gibi toplumlarda demokrasinin her an kaybedilebileceğini söyledi.
'Getirilen düzenleme, büyük ölçüde Kenan Evren'in 12 Eylül'de getirdiği düzenlemelerle üç aşağı, beş yukarı aynı. Hatta devletin güvenliği, milli güvenlik gibi pek çok kavram var ve katalog suçları da bu çerçevede artırıyorlar' d iyen Kılıçdaroğlu, bir dükkanı bombalamanın, yağmalamanın halihazırda da yasa dışı olduğuna dikkati çekti.
Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu
'Devlet dediğiniz kurumun yasaları vardır, yasaları uygulamak için kuralları vardır. O yasalar uygulanırken toplumsal düzenin barış içinde gitmesini sağlayabilecek temel kurallar koyarsınız. Uyulup uyulmadığını, devletin istihbarat örgütü önceden haber alır ve ilgili kurumlara aktarır. Böyle büyük bir olayın olduğu zamanda eğer sizin istihbaratınız zayıf, siz bunu önceden bilmiyor ve gerekli önlemleri alamıyorsanız, siz devlet olarak bu yasayı çıkarsanız ne olur çıkarmasanız ne olur?
Sizin istihbaratınız güçlüyse, böyle bir talimatın verilebileceğini düşünüyorsanız ve bunun önlemini zamanında almışsanız, bu olayların çoğunu başlangıçta önlersiniz. Türkiye kan gölüne dönüyor ve hükümet ne yapacağını bilmiyor. Ancak bir şeyi yapıyor, hakkını teslim edelim, hemen koşa koşa İmralı'ya gittiler. Apo'ya gittiler, 'Olaylar boyumuzu aştı, ne olursun bizi bundan kurtar' dediler. Gerekli bağlantılar kuruldu, Abdullah Öcalan talimatı verdi, olaylar olduğu gibi kesildi. Hangi hükümet, hangi devlet? Biz halkı sükunete davet ettik. Sonra çıktı bir bakan, 'Şiddet misliyle karşılık bulacaktır' dedi. Demokrasilerde bu olmaz.'
Düzenlemenin Almanya örneğinden yola çıkarak hazırlandığını kaydeden Kılıçdaroğlu, 'Şiddet misliyle karşılık bulacak' diyen Batılı bir siyasetçi olamayacağını söyledi.
Düzenlemelerin geçmişte var olup, sonra AKP iktidarının değiştirdiği hükümleri içerdiğini savunan Kılıçdaroğlu, 'Şunu sormaktan kendimi alamıyorum, ya geçmişte yaptığınız yanlıştı ya şimdi yaptığınız yanlış. Siz nasıl bir hükümetsiniz' dedi.
'Ekmek çalan çocuğu buluyorlar, Atatürk heykelini yakanı yakalayamıyorlar'
Mevcut yasaların gereğinin yapılması durumunda yeni düzenlemelere gerek kalmayacağını ileri süren Kılıçdaroğlu, 'Çocuklarımızın gittiği okulu birileri geliyor, yakıyor. Siz devlet olarak seyrediyorsunuz. Sonra geriye dönüyorsunuz, 'Ben bu vandalları cezalandırmak için yasalar çıkaracağım' diyorsunuz. Zaten okulu yakmak suç, sen önce o okulu yakanı yakala, adalete teslim et, bir görelim. Bunu yapamıyor. Acizliğini 'Yeni yasalar çıkarırım' diyerek geçiştirmeye çalışıyor' ifadesini kullandı.
Bu toplumda aklı başında hiç kimsenin bu tür olayları savunmasının mümkün olmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, İstanbul Esenler'de Atatürk heykelini yakanların bulunamamasını eleştirdi. Kılıçdaroğlu, 'Dükkandan ekmek çalan çocuğu buluyorlar, meydanda Atatürk heykelini yakanı yakalayamıyorlar. Ben bunu anlayamıyorum' değerlendirmesini yaptı.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ile ilişkilerinin protokol ilişkisi olacağını, 29 Ekim'de törenlere katılacaklarını ancak resepsiyona katılmayacaklarını belirterek, 'Sayın Cumhurbaşkanı yasalara, anayasaya uygun davrandığı sürece kendisine saygı göstereceğiz. Kuralımız bu' diye konuştu.
'Şu ana kadar nasıl görüyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanının tutumunu?' sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, 'Cumhurbaşkanı değil ki. Cumhurbaşkanlığı koltuğu boş. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Genel Başkanı...' ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yemin törenine de katılmadıklarını anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
'Çünkü Erdoğan'ın orada anayasada yazılan yemin metnini okurken, inanmadan okuyacağını düşünüyorduk. O nedenle biz katılmadık. Nitekim biz haklı çıktık sonunda. Şimdi Davutoğlu'nun söylediği gibi söyleyelim, 'Cumhurbaşkanlığı makamı tarafsız bir makamdır, bütün siyasi partilere eşit mesafededir. Bundan sonra muhatabınız benim' dedi gazetelerin genel yayın yönetmenlerine, bize de bu mesajı verdi, muhalefet partilerine. Bugün geldiğimiz noktada tarafsız olmadığını kendisi söyledi. Çıkıyor mitingde beni eleştiriyor Cumhurbaşkanı. Yarın beni ne diye çağıracak? Diyelim ülke krize girdi, ciddi bir sorun çıktı. Ne diye çağıracak beni? Beni eleştiriyor zaten beni çağıramaz ki...'
'Size bir cevap verdiği zaman tarafsızlığı ihlal mi etmiş oluyor' sorusu yöneltilen Kılıçdaroğlu, 'Ama Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduktan sonra eleştirmemeye özen gösterdim tabii. Hep muhatap olarak da Davutoğlu'nu aldık. Devletin akılla yönetilmesi gerektiğini Davutoğlu'na söyledim' dedi.
Hükümetin dış politikasını eleştiren Kılıçdaroğlu, büyük devletlerin hiçbir zaman duygularıyla hareket etmemesi gerektiğini söyledi.
Suriye'nin hala BM'de temsilcisi olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, 'O zaman Suriye'yi bir terör devleti olarak tanımlayamazsınız. Dünya tanıyor mu? Tanıyor' ifadesini kullandı.
Mısır'daki darbeye ilk tepkiyi gösterenlerden biri olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, 'O darbe, Tahrir Meydanı'nda toplananların, demokrasi ve özgürlük söylemlerini yok etti' dediğini aktardı.
Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
'Bu tepkiyi gösterirsiniz ama devleti, Mısır halkını düşman haline getiremezsiniz. Gidin Mısır sokaklarında, 'ben Türküm' diye gezin bakalım. Kimse yüzünüze bakmaz. Dış politikanın milli olması zorunludur. Dış politikada muhalefet ve iktidar ortak hareket eder. Neden? Ülkenin çıkarları söz konusudur. İlk kez AKP hükümetleri döneminde, muhalefetle iktidar dış politikada ayrıştı. Nasıl ayrışmayacaksınız. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yabancı bir devletin hükümetini yıkmak için kendi topraklarında militan yetiştirip, 'git orada savaş Esad'ı öldür, Müslümanlar birbirini öldürsün' diye nasıl bunu yapabilirsiniz... Yangını körüklerseniz o yangın size sıçrar. Reyhanlı'da sıçradı. Dış politikayla, iç politika ayrıdır. Biz Esad'la politikamızı, iç politika meselesi haline getirdik. Şimdi geri dönemiyorlar, dönecekler de dönemiyorlar. Ne için? O kadar ağır laflar ettiler ki. Üç buçuk saatte Şam'a gideceklerdi. Düştü düşecekti, Kobani gibi, gitti konuştu. 'Kobani düştü düşecek' dedi, bütün olaylara kaynaklık etti. Eğer suçlanacak biri varsa, o yüksek yerde oturan kişidir.'
'Türkiye'nin IŞİD'e yardım ettiği'' iddialarını gündeme getirmesinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, 'Suriye'deki militanlara tırlarla silah gönderildiğinin, savcılık belgesinde yer aldığını' savundu.
Belgelerde silahların cinsine dair bilgilerin de yer aldığını savunan Kılıçdaroğlu, 'Sadece IŞİD diye bir ifade yok. IŞİD sonradan çıktı. Bu silahlar IŞİD'in elinde şu anda. Silahları Türkiye, Esad karşıtı güçlere gönderiyor. Şoförler nasıl gönderdiklerini tek tek anlatıyor. Silahları nereden aldıklarını. Uçakla geliyor, Esenboğa'dan alıyor. Belgede silah taşındığının ve silahların özellikleri var. Bu davalarla ilgili yayın yasağı getirildi. İnsani yardım için yayın yasağı mı olur. Türkmenler açıkladı, 'bizde böyle bir silah yok'. Türkmenlere gönderecekseniz Kürt bölgesinden göndereceksiniz, Suriye'de ne işiniz var?' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, konuyla ilgili ellerinde fotoğraflar olduğunu da söyledi.
Cumhuriyet
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!