'Hitler Atatürk Hayranıydı' Denilen Kitapta Ne Anlatılıyor?
Adolf Hitler’in Mustafa Kemal Atatürk’e duyduğu hayranlığa dair belge ve iddiaları derleyen yeni bir kitap yayımlandı. Stefan Ihrig’in kaleme alığı ‘ Nazilerin Hayalindeki Atatürk (Atatürk in the Nazi Imagination) ‘ isimli kitapta, Hitler’in 1’inci Dünya Savaşı sonrasında Atatürk’ün Anadolu’da verdiği mücadeleden ve bazı politikalarından ilham aldığına dair tezler sıralanıyor.
Kitapta, ‘ çaresiz ve perişan haldeki ‘ Almanya’nın gözünde, Türkiye’de yaşananların ‘ milliyetçi bir hayalin gerçekleşmesi ‘ olarak algılandığı belirtiliyor; tarihsel bir perspektiften, savaş sonrası ‘ küllerinden doğmak isteyen ‘ Almanların, kurtuluş mücadelesini kazanan bir Türkiye’ye nasıl baktığı anlatılıyor.
Yıldıray Oğur ve Hilal Kaplan’ın da gündeminde
Harvard Üniversitesi Yayınları tarafından 27 Kasım 2014’te yayımlanan kitap, hükümete yakın yazarlar tarafından da adeta altın madeni muamelesi gördü. Türkiye gazetesinden Yıldıray Oğur iki gündür köşesini bu kitaba ayırırken, bugün Yeni Şafak’tan Hilal Kaplan da aynı konuyu ele aldı. İki yazar da, Hitler’in Atatürk hayranlığını ‘ Atatürk’ün suçuymuş ‘ gibi lanse ederek dillerine doladı.
Amerikan haber sitesi Daily Beast’in derlemesine göre, kitapta öne çıkan belge ve iddialar arasında şunlar yer alıyor:‘Hitler ve Goebbels kişisel olarak hayrandı’
Hitler, iktidara yükselirken İtalyan diktatör Benito Mussolini’yi değil, Atatürk’ü örnek aldı. Öyle ki, Türkiye’yi kendisinin ‘ parlayan yıldız ‘ı olarak görüyordu.
Naziler, ‘Türk Ulusal Hareketi’ni model aldı; Hitler ve propaganda bakanı Joseph Goebbels Atatürk’e kişisel hayranlık besliyordu.
1’inci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanlar, özellikle de ülkedeki muhafazakar kesimler, Paris Barış Konferansı’nda kendilerine adil davranılmadığına, hatta bürokratlar ve Berlin’deki azınlıklar tarafından ihanete uğradıklarına inanıyordu. 1’inci Dünya Savaşı’nda kendileri gibi yenilgiye uğrayan Türklerinse, Sevr Anlaşması’ndan sonra ‘ küllerinden doğması ‘, Almanları derinden etkiledi.
Ihrig bu konuda şu ifadeleri kullanıyor: ” Çaresiz ve perişan haldeki Almanya’nın gözünde, bu durum milliyetçi bir hayalin gerçek olması ya da daha ziyade bir tür aşırı ulusal bir pornografiydi.’ ‘‘Aşk hikayesi’ yaşanıyordu
Alman gazeteleri 29 Haziran 1919’da, Paris’te imzalanan ve toprak kaybedip devasa bir tazminat ödemek zorunda bırakan Versay Barış Anlaşması’nı manşetlerine taşımıştı. Sadece iki gün sonraysa, Daily Beast’in deyimiyle, ‘ Mustafa Kemal Paşa’yla bir aşk hikayesi ‘ başladı. Türkiye, Atatürk ve Kurtuluş Savaşı’na dair haberler gazete manşetlerine yükseldi.
Nazi Gazetesi Özel İlgi Gösterdi
Sonraki dört buçuk yıl boyunca, muhafazakar Kreuzzeitung gazetesinde Türkiye hakkında tam 2 bin 200 parça haber veya analiz yayımlandı.
Nazi bağlantılı Heimatland gazetesi, 1 Eylül-15 Ekim 1923 arasında sayfalarının sekizde birini Atatürk’e ayırdı.
‘Sert’ yöntemini taklit etmek istediler
Bu dönemde Almanya çapındaki gazeteler Türkiye’den Almanya’nın ‘ rol modeli ‘ diye söz ediyor, milliyetçi kanaat önderleri Anadolu’nun ‘ Bize istediğimizi verin yoksa savaşmaya devam ederiz ‘ yollu müzakere taktiğini yüceltip Almanya’nın ‘ İtilaf Devletleri ‘ne boyun eğdiğini savunuyordu.
Ihrig kitabında, Almanların gözünden Türkiye’de yaşananları şöyle açıklıyor: ” Türkiye’nin devrimi, revizyonist bir milliyetçi rüyanın gerçeğe dönüşmüş haliydi. Hatta, savaş alanında güç yoluyla ve efsanevi dönemeçlerden geçilerek sağlandığı için bu rüyanın fetişleşmiş bir versiyonu gerçeklemişti.’
Ankara-Münih benzetmesi
Kitaba göre, Alman muhafazakarlar o dönemde Türkiye’ye ulusal kaderinde aktif bir rol üstlendiği için övgüler düzüyordu. Atatürk’ün birleşik bir ulusal mücadele başlatmak için İstanbul’u değil Ankara’yı seçmesi de onlar için önemliydi. Zira Hitler ve müttefikleri de hareketlerinin çıkış noktasını Berlin değil, Münih olarak görüyordu. Kitaba göre, sonradan Atatürk’ün hayat hikayesi de bir ‘ Führer ‘in önemini anlatmak için kullanılacaktı.
‘Mussolini değil, Atatürk’
Kitapta, Hitler’in iktidar yolunda Mussolini’den etkilendiğine dair yaygın bir kanı olduğuna dikkat çekilse de şu ifadelere yer veriliyor: ” Mussolini’nin, faşist İtalya’nın sonradan kazanacağı öneme dayanarak Almanya üzerinde sahip olduğu varsayılan rol modeli işlevi, birçok yazarın İtalya’yı gereğinden fazla önemsemesine yol açtı. Bu nedenle, çok az tarihçi Atatürk’ten darbe öncesi atmosferin bir parçası olarak söz eder.” Ihrig bu noktada, Mussolini’nin de kendisine ‘ Milanolu Mustafa Kemal ‘ dediğini yazıyor.
Ihrig’e göre, Nazilerin iki gazetesi Heimatland ve Völkischer Beobachter, 1921 kadar erken bir tarihte ‘ Türk yöntemleri ‘ni savunuyordu. Buna göre Naziler, Türkiye’nin bağımsızlığının ancak savaşla mümkün olabildiğine dikkat çekiyor, Atatürk’ün azınlıklara ve muhaliflere yaptığı baskıyı hatırlatıyordu.
Nazi ideologlarından özel ilgi
Kitaba göre, Nazi ideologlarından Hans Trobst, Türkiye’nin Ermeniler ve Rumlar gibi ‘ kan emici ‘ler ve ‘ parazitler ‘den ‘ ulusal arınma ‘ süreci hakkında yazılar kaleme almıştı. Trobst daha sonra Türkiye hakkındaki yazıları okuması için Hitler’le tanışmaya çağırıldı. Kitapta, Hitler’in sekreterinin bizzat aşırı sağcı lider adına Trobst’a bir mektup gönderdiği de belirtiliyor. Buna göre mektupta ” Sizin Türkiye’de tanık olduğunuz şey, bizim kendimizi özgürleştirmek için gelecekte yapmamız gereken şey ” deniliyordu.
‘Birahane Darbesi Atatürk’ten esinlendi’
Kitapta, Türkiye’nin ‘ yöntem’ lerine duyulan ilginin, Hitler’in Bavyera’da yönetimi ele geçirmek için giriştiği başarısız Birahane Darbesi’nin temellerini oluşturduğu da savunuluyor. Ihrig’in iddiasına göre, Hitler bu girişimin başarısız olmasının ardından ilhamını Türkiye’den aldığı sert yöntemlerden vazgeçip Mussolini gibi meşru, siyasi bir yol benimsemeye karar verdi.
Mahkemede Atatürk’ü örnek gösterdi
Hitler, Birahane Darbesi’nin ardından yargılandığı davada da kendisini savunurken, iktidarı ele geçirme girişiminin haince olmadığını öne sürdü; ‘ ulusunun özgürlüğünü kazanmayı amaçladığını ‘ söyleyerek Atatürk ve Mussolini’yi örnek gösterdi.
Hitler 1933’te Milliyet’e verdiği söyleşide, Atatürk’ü ‘ yüzyılın en önemli adamı ‘ diye niteledi; ‘ Atatürk’ün Türkiye’yi kurmak için liderlik ettiği başarılı kurtuluş mücadelesinin, 1920’lerin karanlığında kendisine, Nasyonel Sosyalist hareketin de başarılı olacağına dair güven verdiğini ‘ söyledi. Hitler Türkiye’deki hareketi, ‘ parlayan yıldızı ‘ olarak niteledi.
‘Mussolini ilk öğrencisiydi, ben de ikinci’
Hitler 1938 yılında, gazetecilere ve siyasetçilere kendi doğumgününde yaptığı açıklamada, bir ülkenin kaybettiği kaynakları yeniden seferber etmesinin ve canlandırmasının mümkün olduğunu ilk kez Atatürk’ün gösterdiğini söyledi. Hitler Atatürk’ten bu bağlamda bir ‘ öğretmen ‘ olarak söz ediyor, ” Mussolini ilk öğrencisiydi, ben de ikinci ” diyordu.
İktidara gelince yeniden hatırladılar
Ihrig’e göre, Birahane Darbesi sonrasında Almanların Türkiye’ye ilgisi azalsa da, Nazilerin iktidara yükselmesiyle Türkiye yeniden gündeme geldi. İhrig, Nazilerin, ‘ halk tarafından sorgulanmadan takip edilecek bir führer’in gerekliliği ‘ni savunurken, tek bir siyasi parti için bastırırken, ‘ ulusal fedakarlık gereğinden söz ederken ve düşmanlara karşı birleşik bir cephe sunabilmek için iç muhalefeti bastırmak zorunluluğu ‘na dikkat çekerken, Atatürk’ü örnek gösterdiğini yazdı.
Propaganda Bakanlığı bile ‘Çok yazdınız’ demiş
Kitaba göre, Naziler döneminde Almanlar Türkiye’ye öyle saplantılı bir biçimde yaklaşıyordu ki Propaganda Bakanlığı 1937’de Türkiye hakkındaki olumlu haberlerin miktarının ‘ dayanılmaz ‘ noktalara geldiğinden şikayet etti.
Atatürk büstüne bayılıyorduKitapta, Hitler’in Atatürk saplantısının stratejik olduğu kadar kişisel de olduğu savunuluyor. Buna verilen örnekler şöyle: Hitler’in Josef Thorak tarafından yapılan Atatürk büstünü ‘ en çok değer verdiği eşyalarından ‘ biri olarak görmesi; dönemin Türkiye büyükelçisi Kemalettin Sami Paşa’nın ölümü nedeniyle Naziler’in paramiliter örgütü Fırtına Birliği’nin (SA) karargahında bayrakların indirilmesi; Hitler’in Sami Paşa için resmi cenaze emri vermesi.
Kristal Gece’ye rağmen manşet
Atatürk’ün ölümü, meşum Kristal Gece’den, yani SA’nın Almanya ve Avusturya’da Yahudilere karşı örgütlediği ırkçı saldırılardan sadece bir gün sonra meydana geldi. Buna rağmen, gazetelerde çok geniş yer buldu.
Diken