En Düzensiz Lider
En Düzensiz Lider
UĞUR MELEKE'NİN İLK YARI DEĞERLENDİRMESİ
2013 yazı, herhalde tarih kitaplarına “zamansız antrenör değişimi mevsimi” olarak yazılacak: Modern futbol tarihinde 6 büyük ligin 5 şampiyonunun hoca değiştirdiği başka bir yaz yoktur sanırım! İngiltere şampiyonu Ferguson ile Almanya şampiyonu Heynckes emekli olurlarken, İspanya şampiyonu Vilanova kısa bir mola verdi. Fransa şampiyonu Ancelotti’yle Portekiz şampiyonu Perreira ise ülke değiştirdiler. Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’nin 8 yarı finalistinden de tam beşi ayrıldı görevlerinden. Bu zamansız vedalardan birinin de sahibi Aykut Kocaman’dı geçen yaz...
Kocaman’ın zamansız ayrılığı, Fenerbahçe’yi bir miktar sarstı doğrusu... Fenerbahçe yönetiminin yeni teknik adam adayları arasında ilk görüşmeyi Yanal’la yapmasına rağmen imza için 20 gün zaman kaybetmesi, sarı-lacivertlilerin kamp stratejisini de etkiledi. Sadece 3 hazırlık maçı (Bolu, Lenkeran ve PSV ile) oynayarak Devler Ligi’ne başladılar, düşük fiziksel seviyeleriyle de Ramsey ve Arsenal’in tarihi çıkışına ayak uyduramadılar.
Yanal yılmadı
Geç imza, yetersiz hazırlık dönemi ve kötü başlangıç Yanal’ı yıldırmadı, sadece takvimini bir ay ileriye kaydırdı: Ağustos’ta ritmini bulamayan takım, sezona adeta Eylül’de start verdi. Ligde Eskişehir maçıyla başlayan ve 14 hafta süren namağlup seride sadece 4 puan kaybedildi, o yitirilen 4 puan da aslında kazanılmaya çok yaklaşılmıştı. Fenerbahçe ezeli rakipleri Trabzon’a 22, Beşiktaş’a 20 şut atıp berabere kaldı. 4 aylık bu kusursuz süreç, Fenerbahçe’yi zirvede yalnız bıraktı.
Bu 4 aylık seride Yanal’ın başarısını iki temel faktör tetikledi: Birincisi; Yanal, Amerika’yı yeniden keşfetmeye kalkmadı, oturmuş düzenin ayarlarıyla lüzumsuz oynamadı. Geçen Şubat’ta yerleşen ve üç cephede zirveyi zorlayan 4-2-1-3 formasyonu korundu; birbirlerini yükselten üçlü Kuyt-Webo-Sow’a taze kan Emenike de yavaş yavaş eklendi.
Kuyt faktörü
Başarıyı getiren ikinci faktör, Kocaman’ın oturttuğu düzenin, koşu demokrasinin, sahada hiç kimsenin asil olmadığı yapının üstüne hücum-savunma dengesinin de eklenmesi oldu. İki bek Gökhan-Caner’in ilk yarıda toplam 10 asist, 2 golle oynamaları bunun güzel bir göstergesi. Ayrıca bir hücumcu olan Kuyt’ın 17 maçta yaptığı tam 121 top kazancı, (Mehmet Topal dışında) bütün orta saha oyuncularının üstünde... “Bir takımda hücum savunmada, savunma hücumda başlamalı” klişesinin rakamlara bürünmüş hali bu olsa gerek.
Transferde Sefa veya Adem
Sadece iki yerli oyuncu eksik olduğu halde Akhisar-Karabük maçlarına 17 kişilik bir listeyle çıkılmasını Yanal normal karşılamış; transfere ihtiyacı olmadığını iddia etmişti. Benim görüşümse, Fenerbahçe’nin çok yönlü bir yerli hücumcuya ihtiyacı olduğu yönünde. Tabii ki kimse dilemez, ama Sow’la Kuyt aynı anda sakatlanırsa Fenerbahçe’nin (hiç kimseyi yerinden kaydırmadan, devşirmeden) hücum üçlüsünü nasıl oluşturacağı koca bir muamma. Tabii ki böyle bir durumda Emenike-Webo-Caner gibi tali çözümler üretebilirsiniz ama sol açığı kapatayım derken bu kez de ligin en iyi sol bekini kaybetmiş olursunuz.
Doğrusu Yanal’ın ara transferde hem açık hem santrfor oynayabilen Kayserili Sefa veya Kasımpaşalı Adem gibi bir yerliye talip olması, benim için sürpriz sayılmaz.
İlk yarının yıldızı
CANER ERKİN
Fenerbahçe’nin ilk yarıdaki başarısının sırrı aslında yıldızsızlık... Bu kürsüye Egemen, Alves, Gökhan,Caner, Mehmet Topal, Kuyt, Sow, Emenike, hatta Webo’yu koysak kimse şaşırmayacaksa bu takımda yıldız yok, bu takımda lider yok, bu takımda patron yok demektir. Caner de işçi sınıfını temsilen bu kürsüdedir zaten.
EN İYİ TRANSFER
BRUNO?ALVES
Sarı-lacivertlilerin başarısının bir başka anahtarı da, kadrosunda yılda 30 maç on üstünden sekizlik oynayacak istikrarlı oyuncu sayısının çokluğu. Alves de bu özelliğiyle Gökhan, Egemen, Mehmet, Kuyt, Webo gibi profesyonellerin yanına yakıştı zaten.
EN KÖTÜ TRANSFER
KADLEC
Yaz döneminde 5 transfer yapıp 4 isabet sağlamak büyük iş. Fenerbahçe’nin bu sezon aslında kötü bir transferi yok da denebilir. Alves, Emenike, Alper’in 11’e oturduğu, Holmen’in oynamamasının herkesin damağında acı tat bıraktığı ortamda Kadlec’in şanssızlığı şüphesiz takımın hem Avrupa’nın hem de Türkiye Kupası’nın dışında kalması...
EN İYİ ÇIKIŞ
EMENİKE
Önünde o kadar iyi profesyonel bir üçlü vardı ki, o da en az onlar kadar profesyonel olmalıydı. O kadar istikrarlılardı ki, o da bulduğu en küçük şansı iyi değerlendirmeliydi. Bir oyuncu, ancak yedeği kadar iyi olur. Yedeğiniz Webo ise bu denli iyi olabiliyorsunuz işte...
EN BÜYÜK DÜŞÜŞ
RAUL MEİRELES
CV’sinin ekmeğini ancak bir buçuk sezon yiyebildi. Orta saha o kadar seçenekli ki, sorumsuz kartlarının bedelini ödememesi söz konusu olamazdı. Eğer devam etmek istiyorsa, o da en az Mehmet kadar, Alper kadar sorumlu olmalı.
16 ANAHTAR SAYI
Ligde tam 6 takımın (Erciyes, Kayseri, Elazığ, G.Birliği, Karabük ve Konya’nın) ayakla bulduğu gol sayısından daha fazlasını kafayla attı Fenerbahçe... İlk yarıda Caner ve Cristian’ın duran toplardaki ustalığı sarı-lacivertlilere tam 16 kafa golü kazandırdı. Gökhan-Alves-Egemen ve Caner’in hücumdaki etkinlikleri, tarihte çok az savunma dörtlüsünde görülür cinsten.
TEHLİKE ÇANI
KARABÜKSPOR
İlk yarının en iyi takımı Fenerbahçe’nin 4 aylık süreçte dip yaptığı nokta ise, Karabük’teki son yarım saatti. Bu, bir Anadolu takımının bir İstanbul takımını ilk yenişi değildi, son yenişi de olmayacak. Olağanüstü olan da bu değil zaten... Bu maçın diğerlerinden farkı, Karabük’ün 67’de öne geçtikten sonra kalan yaklaşık yarım saatte hiçbir şekilde geriye yaslanmaması, soğukkanlı biçimde pas yapmaya devam etmesi ve bu biçimde lider Fenerbahçe’yi çaresiz bırakmasıydı.
Yorum Yazın