Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Düşük Profil | Taha Akyol | Hürriyet
Başbakan Davutoğlu'na dürüstlük ve performans bakımından kimse toz konduramadı.
Öyleyse niye uzaklaştırıldı? Bunun sebeplerini Cumhurbaşkanı başdanışmanlarının açıklamalarından öğreniyoruz.
Aydın Ünal, “Davutoğlu’ndan sonra düşük profilli başbakan olacak” dedi.
Anayasa Hukuku Profesörü Burhan Kuzu’ya göre “doğal liderleri mutlaka dinlemek, ona göre hareket etmek lazım”dı...
Bu açıklamalar hem Davutoğlu’nun neden görevden uzaklaştırıldığını izah ediyor hem nasıl bir sistem düşünüldüğü hakkında da ipuçları veriyor.
Evvela, Davutoğlu asla “düşük profilli” olamazdı. Kendisini eski zamanlarda yakından tanıdım. İzzetinefsi, özgüveni ve şahsi misyon duygusu çok yüksektir. “Doğal lider”le ters düşmemek için azami dikkati gösterdi, “efsanevi lider”e her zaman çok saygılı davrandı...
Fakat “ona göre hareket etmek” noktasına gelince bu, Davutoğlu’nun “düşük profilli” kalması demekti ve mümkün değildi.
Devlet Sırrı Haber Olursa... | Belma Akçura | Milliyet
Bir gazeteci eğer ‘devlet sırrı’ kapsamına girecek ‘gizli’ bilgi, belge ve dosyalar üzerinden haberyapıyorsa; öncelikle haberin hukuka uygunluk durumuna bakar: Haberin gerçek olması, haberde kamu yararı bulunması, haberle işlenen suç arasında düşünsel bir bağın bulunması gibi…
Bütün devletlerce kabul edilen; bir ülkenin güvenliği, yüksek menfaatleri için korunması gereken ve gizli bir alana işaret eden bilgiler yani devlet sırrı kanunla belirlenir. Türkiye’de devlet sırrını düzenleyen bir taslak var ama kanun yok. Yani bu sırrın neler olduğu, hangi kıstaslara göre belirlendiği ve geçerli olduğu zaman süresi belli değil. Bu nedenle devlet sırrını ifşa eden gazeteciler Türk Ceza Kanunu’nun “devlet sırrı olan bilgileri himaye” maksadıyla düzenlenen bir maddesi gereğince yargılanıyor.
***
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin meslektaşlarımız Erdem Gül ve Can Dündar hakkında TCK’nın 329. maddesinde yer alan ‘Devletin güvenliği iç ya da dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri açıklama’ suçundan hapis cezasıyla cezalandırılmalarına karar vermesi bunun son örneği.
Vatanseverlik / Hainlik Denkleminin Turnusolü Kilis! | Enver Aysever | BirGün
28 Şubat mağdurluğu çoktan kabak tadı verdi. 28 Şubat bin yıl sürmedi ama mağduriyet gevezeliği siyasal-İslamcıları bin yıldır iktidarda tutuyor. Yetti. Gerçeği konuşalım biraz!
Can ve Erdem sadece gazetecilik sınırları içerisinde değerlendirilecek bir meseleden hâkim karşısına çıktı. Ortada ne haklı bir suçlama var ne de hukuksal bir dayanak. Elbet iktidarın elinde oyuncak olan hukuk bu hale düşer. Esasen hâkimler, savcılar, avukatlar ve bu işe kafa patlatan akademisyenler isyan etmeli. Ama nerede? Siyasallaşmış yargı esir almış hepsini…
Can’a yönelen silah bana 28 Şubat sürecini anımsattı. Bu saldırı sanıldığından öte bir anlam taşıyor, göreceksiniz. Acele yapılan yorumlara kapılmamak gerek. Saldırgan bile isteye bir gündem yaratıyor, birden fazla soruyla bunu sorgulamak gerek. Ezberden kaçınmalıyız. Göreceğiz.
Can ve Erdem’in ceza aldığı haberin gerçekliği her gün tekrar ortaya çıkıyor. Önce bir anımsatma; bu haberi ilk olarak Aydınlık yaptı.
Davutoğlu Sonrası Olacaklar ve Yeni Profil | Hasan Bülent Kahraman | Sabah
Cuma günü yazdığım yazıda yaptığım bir saptama epey tartışma kopardı. Erdoğan'ın Davutoğlu'nu değiştirirken daha modernist ve realist bir yeni ismi seçeceğini belirtmiştim. Öyle anlaşılıyor ki, 'modernist ve realist' kavramlarını açmak gerek.
Şu: Akparti'nin bizatihi kendisi modernist bir harekettir. Bu hareket 2001 yılı civarında kurulurken kendisini hazırlayan Erbakan geleneğinden kopuyordu. Çünkü o gelenek MSP- RP- FP modelleri içinde bir bürokrasiye dönüşmüştü. Erbakan'ın bir kitleyi harekete geçirmek için 1970'lerde kullandığı üslup da, dil de artık yeni ve genç kitleleri tatmin etmiyordu. Yeni dünya düzenine uygun yeni bir modele ihtiyaç vardı.
Bu model Abdullah Gül tarafından kalkınmacı, büyümeci ve eşitlikçi bir model olarak tanımlandı. Daha önemlisi demokratikleşme bu hareketin belkemiğini meydana getiriyordu. Nitekim ilk seçim de % 35 civarında oyla sonuçlandı. İslam burada demokratikleşmenin bir unsuru olarak zikrediliyordu.
Davutoğlu’nun ‘Dirayetliler Rejimi’ | Ceyda Karan | Cumhuriyet
Başbakan Ahmet Davutoğlu’na “Pelikan darbesiyle” yol verilmesi, Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alan “sürekli darbe” halinin sadece son tezahürü. Davutoğlu; ünlü kitabı “Stratejik Derinlik”te etraflıca izah etmişti. Cumhuriyet yönetimi ve devrimleriyle yaklaşık yüzyıllık “yabancılaşma halinin” ardından, günümüzü “şanlı” geçmişle birleştirecek restorasyonla “dirayetliler rejiminin” tesisini hedeflemiş, kendisine de öncü rol biçmişti. O rejimin tesisi yolunda en tepedeki ilk “kurban” oldu.
***
Davutoğlu, “refiklere veryansın ederek” kenara çekilip “davaya” biatla kendine yer bulabilir elbette, “ekibinin” işi daha zor. Bedavadan kuruldukları köşeleri ve televizyon ekranlarında, “asayiş berkemalmiş” gibi yapan “vasatlar güruhunun” ağlamaya başlamasına şaşırmamalı.
Şimdilik Davutoğlu’nun altı ay önce tekrar seçim sayesinde elde edebildiği yüzde 49.5’luk zaferine atıflar yaparak “Nasıl ve niye görevden alındığını taban anlayamıyor” buyuruyorlar. Bazı “genç siviller rahatsız”.
Can Dündar'a Saldırı ve Havuz Medyası! | Ergun Babahan | Özgür Düşünce
Havuz medyasının AKP için önemli görülen konularda yekvücut davrandığı artık bırakın gazetecileri, sokaktaki insanın bildiği bir gerçek. Televizyonların alt yazılarına kadar müdahale eden irade, manşetlere, birinci sayfaya tek sütun girecek haberlere, hangi habere nasıl bir manşet atılacağına kadar karar veriyor.
Gazete ve televizyonlar, bugün Saray tarafından aranan ‘düşük profilli başbakan' örneğinde olduğu gibi, düşük profilli yayın yönetmenleri tarafından idare ediliyor. Kendilerine sıkılmadan gazeteci diyen bu tipler, ‘'Maaşımı alırım, emirlere uyarım'' mantığı içinde görev yapıyor. Her biri, küçük boy ‘Alo Fatih' bunların...
Can Dündar'a adliye kapısında girişilen silahlı saldırı, bu ortak davranış modelinin yeni bir örneğini oluşturdu. Havuz medyası olayı ya hiç görmedi ya da ‘tiyatro' diye niteledi. Bir insanın hayatını ilgilendiren bir konuya polemiksel yaklaşmaktan hiç sıkılmadı. Niye böyle yapar bir siyasi hareket.
Davutoğlu'nun 'Azledilmesinde' Asker ve MİT Faktörü | Zeynep Gürcanlı | Sözcü
Türkiye, yakın tarihinde ilk kez bir Başbakan'ın fiilen “azledilmesini” canlı canlı izledi.
AKP Liderliği ve Başbakanlık görevini bırakacağını açıklayan Ahmet Davutoğlu üzerine basa basa “Bunun nedeni zaruret” dedi.
Peki bu “zaruret”, yani Saray darbesi neden yapıldı?
Bunun hem iç, hem de dış politikayla bağlantılı nedenleri var:
– OBAMA RANDEVUSU- ABD Başkanı Barack Obama, geçen ay Washington'a giden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a binbir nazla randevu verdi. Amerikalılar Erdoğan görüşmesinin “gayriresmi” olduğunu üzerine basa basa açıkladı. Oysa Davutoğlu, eğer fiilen “azledilmeseydi”, bu hafta Obama'yla “resmen” görüşecekti.
– AB İLE VİZE MUAFİYET ANLAŞMASI- Türkiye'nin davet edildiği tüm zirvelere Erdoğan katılıyordu; AB zirveleri hariç… Avrupalılar, Türkiye'nin anayasal yönetim sistemi olan parlamenter demokrasi uyarınca, asıl sorumluluk makamı Başbakanlık'tır prensibinden hareketle, zirve toplantılarına Davutoğlu'nu çağırdılar.
Ahmet Hakan'a | Ahmet Altan | P24
Yazıları yazarken her şeyi biliyordun, konulara pek hâkimdin, beni rahatlıkla suçlayabileceğinden emindin… Nelerden suçlu olduğumu sayıyor, “Ergenekon’dan yırttığımı” söylüyor, bana Balyoz’u ‘’tek tek” anlatıyor, “yargılanacaksın” diye naralanıyor, atıp tutuyordun.
“Gel karşıma o zaman” deyince, neden birden değiştin?
Hakkımdaki o yazıları tek başına yazıyorsun ama iş benim karşıma çıkmaya gelince “biz arkadaşlarla geleceğiz” diyorsun.
Bir de “sen de çağır” diyorsun…
Ben senin gibi kalabalıkların arkasına saklanmaya çalışan bir korkak olsam, 17 bin faili meçhul kurbanının yakınlarıyla, Cumartesi Annelerini çağırırım, “Ergenekon’un” olmadığını onlara anlatırsınız cesaretiniz yetiyorsa.
Ama ben sen değilim.
Kiralık İşçilik, Kölelik Koşulları, Eşitsizlik Sarmalı | Sevda Karaca | Evrensel
Kiralık İşçilik Yasası, nam-ı diğer kölelik yasası kabul edildi. Bu yasa, öncelleriyle, “Kadın istihdamını artıracağız, kadınları annelik ve çalışma ikileminde bırakmayacağız” süslü cümleleriyle meşrulaştırılmıştı.
Bu yasadan önceki son torba yasayla, doğum izni sonrası kadınlara kısmi zamanlı çalışma dayatması yasalaşmıştı. Hâlâ Meclis’te bekleyen Aile ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunmasına Dair Kanun’un da kabul edilmesiyle şahikasına varacak “Köle koşullarında çalışma” zorunluluğu ile kadınları ömürleri boyunca geçici, güvencesiz iş ilişkisine mahkum edecek bir çalışma düzeni her yönüyle güvence altına alınmış olacak.
Yasa kadınlara ne getiriyor?
* Özel İstihdam Büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisinin kurulacağı durumlardan en önemlisi hamilelik. Doğum izninden sonra yarı zamanlı çalışacak kadının işinin geri kalanı için Özel İstihdam Büroları’ndan işçi kiralanabilecek. Süre şimdilik 4 ay.
Niye Vatandaş Sürekli Döviz Alıyor | Süleyman Yaşar | Taraf
Döviz mevduat hesapları yine arttı. Merkez Bankası’nın verilerine göre gerçek kişiler Nisan ayının son haftasında yaklaşık 1 milyar dolarlık ilave döviz aldılar. Böylece mevduat bankalarındaki döviz hesapları yılbaşında 171,4 milyar dolar tutarındayken son verilere göre 180,2 milyar dolara yükseldi.
Bu arada gerçek kişilerin döviz mevduat hesaplarının ise aynı dönemde 87,9 milyar dolardan 96,2 milyar dolara yükseldiğini belirtelim. Bir de bu yükseliş son 12 aylık verilerle karşılaştırılırsa Nisan 2015’te 83,4 milyar dolar olan gerçek kişi döviz mevduat hesapları, Aralık 2015’te 87,9 milyar dolara yükseldi. Böylece sekiz ayda gerçek kişilerin döviz mevduatı 4,5 milyar dolar arttı. Ama son dört ayda aynı hesaplardaki artış 8,3 milyar dolar oldu. Yani döviz mevduat hesaplarında son dört aydaki artış büyük bir hızlanmaya işaret ediyor.
Yorum Yazın