Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
2018'de Rekor Üzerine Rekor Kırmıştı: Türkiye'de Gıda Fiyatları Neden Artıyor?
2018 yılının en gündem konularından biriydi gıda fiyatlarındaki artış. Tüketicinin de üreticinin de en büyük derdi olan bu artışın nedeni ne? Yerli üretimin yetersizliği mi yoksa üretimde dışa bağımlılık mı?
Deutsche Welle'in aktardığı haberde Türkiye'deki gıda üretiminin ne durumda olduğu ele alınıyor. Uzmanlara göre gıda ürünlerindeki bu fiyat artışının nedeni yerli ürünlerde değil, üretimi tepeden tırnağa dışa bağımlı hale getiren yaklaşımda.
Türkiye'de tarım, mazot, elektrik, gübre, yem olarak kullanılan yağlı tohumlar ve mısır gibi ürünlerde dışa bağımlı hale geldi. Kur artışları sonucu ithalat pahalılaşırken, çiftçinin maliyeti katlandı. Diğer yandan yüksek fiyatları düşürebilmek için her seferinde ithalat öne sürülüyor.
Kuru soğan ithalatında yüzde 49,5 olan gümrük vergisi Şubat sonuna kadar sıfırlandı. Domates konservesi ithalatı için de 31 Mayıs'a kadar 25 bin ton sıfır gümrük vergili tarife kontenjanı tanındı. Toprak Mahsülleri Ofisi'ne (TMO) bu yıl 1 milyon ton buğday, 700 bin ton arpa, 700 bin ton mısır, 100 bin ton pirinç ve 100 bin ton bakliyat ithalatı yetkisi verildi.
Peki fiyatlar neden artıyor?
DW Türkçe'ye konuşan ve adının gizli kalmasını isteyen bir sektör yetkilisi fiyat artışının nedenlerini şu şekilde anlatıyor:
'Birincisi sulama altyapısının tamamlanmamış olması. Altyapı eski. 8,5 milyon hektarlık sulanabilir alanın 2,15 milyon hektarı sulanamıyor. Bu nedenle yağlı tohumlar üretim açığı veriyor ve ithal ediliyor. Sulama tamamlanmadığı için 8 milyon hektar nadasa bırakılıyor. İkincisi tarım arazileri çok parselli. Türkiye'de ortalama tarım arazisi büyüklüğü 61 dekar iken Almanya'da 457, Amerika'da 1817, İngiltere'de 538, Fransa'da 521 dekar. Üstelik bu 61 dekar da 10 parçaya ayrılıyor. Bu nedenle üretim verimli olmuyor ve parseller ekilmemeye başlanıyor. Üçüncüsü ekonomik anlamda örgütlenme yok. Kooperatifler olmadığı için çiftçi üretimini planlayamıyor, ürününü düzgün bir biçimde pazarlayamıyor, dolayısıyla fiyatlar istikrar kazanmıyor. Son olarak ithalata bağımlı bir ülkeyiz. Mazotu dışarıdan almak zorundayız. Mazotta yüzde 45 civarı vergi var. Elektrik için doğalgaz ve kömür ithal ediyoruz. Gübrenin hammaddesi dışarıdan geliyor. Yağlı tohumları dışarıdan alıyoruz. Raylı ulaşım olmadığı için ulaşım maliyetleri de yüksek. Bu yapısal sorunlar çözülmeden fiyatlarda dalgalanma devam eder.'
'En büyük hata özelleştirme'
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Kurucu Genel Başkanı Abdullah Aysu da yanlış politikalar nedeniyle çiftçinin 3 milyon 200 bin hektar araziyi ekemediklerini söyledi.
Aysu, en büyük yanlışın ise çiftçilere girdi sağlayan KİT'lerin, tarım satış kooperatiflerinin ve çiftçiye kredi sağlayan TARİŞBANK'ın özelleştirilmesi olduğunu belirtiyor.
Abdullah Aysu, fiyat artışlarını ayrıca üretici ve tüketici arasındaki zincirin çok uzun oluşuna bağlıyor. Buna göre, üretici ürününü doğrudan tüketiciye ulaştıramadığı için tarladan sofraya fiyatlarda 6-7 kat fark oluşuyor.
Fiyat artışlarının önüne geçmek için hükümet uzun süredir Hal Yasası hazırlığı yapıyor
Hal Yasası ile toptancı hallerinde komisyon faaliyetlerinin önüne geçilmesi ve böylece fiyatların düşürülmesi amaçlanıyor. Ancak yasa taslağı mevcut haliyle eleştirilere neden oldu. Türkiye'de çiftçinin örgütlenme açığını komisyoncular kapatıyor. Çiftçi komisyoncuya yüzde 8 pay veriyor. Komisyoncu onun adına ürünü pazarlıyor. Komisyoncular da faturanın kendilerine kesilmesinden şikayetçi.
'Fiyat artışlarının asıl nedeni dışa bağımlılık'
İstanbul Yaş Meyve-Sebze ve Bostan Komisyoncuları Derneği Başkanı Nevzat Dayan, fiyat artışlarının asıl nedeninin dışa bağımlılık ve maliyetlerdeki artış olduğunu söylüyor ve şöyle konuşuyor:
'Her devlet kendi üreticisini motive etmek için yerli üretimi desteklemeli. Hükümetimizin politikaları bu yönde değil. Üreticinin enerjisini bitiriyor. Üreticinin malının değerlendirildiği yer haldir. Aracılar bize göre tüccarlardır. Halci ve üretici arasında tüccarlar var. Oradan para kazanıyorlar. Komisyonculuğu kaldıracağız, halleri özelleştireceğiz diyorlar. Yetkililere sorunların yanlış ya da eksik iletildiğini düşünüyorum. Hiçbir ülkede özelleştirilmiş hal yok. Hallerin kurulma amacı küçük işletmeciyi korumak. Biz olmazsak 5 dönümü 10 dönümü olan 3 milyon küçük üretici malını nerede pazarlayacak?'
Yorum Yazın
Betona gömdükleri parayı toprağa, tarıma, hayvacılığa yatırsalardı şimdiye çoktan o paralar geri dönmeye başlamıştı. Bizim hatamız kendimizi zengin sanmamız.... Devamını Gör
Bunlar hep dıj gücler.
aynen bende öyle yazdım :D
bunu herkes yıllardır biliyor ama Silivri'nin soğuk olması 😑