Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Taksim'i Yasaklayan Zihniyet 11 Yıldır İşçiye De Hayatı Zehir Etti
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, son olarak Taksim'i işçilere ve yurttaşlara yasaklayan AKP hükümetinin iki yüzlü bir politika izlediğini belirtti.
Umut Oran: 1 Mayıs’ı, Bayramı, Taksim’i yasaklayan zihniyet, 11 yıldır işçiye hayatı da zehir etti
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, son olarak Taksim'i işçilere ve yurttaşlara yasaklayan AKP hükümetinin iki yüzlü bir politika izlediğini belirterek, çalışma hayatı, kıdem tazminatı ve taşeron işçi çalıştırılmasında her geçen gün koşulların geriye götürüldüğüne dikkat çekti. Umut Oran, '1 Mayıs’ı, Bayramı, Taksim’i yasaklayan zihniyet, 11 yıldır işçiye hayatı da zehir etti' dedi.
Konuyla ilgili olarak yazılı açıklama yapan CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran şunları kaydetti:
· AKP, bu 1 Mayıs’ta da Taksim’i emekçilere vermedi, halka yine eşi görülmemiş şiddet ve terör uygulayıp bayramı cehenneme çevirdi. AKP, bu 1 Mayıs’taki tavrıyla emek karşıtı yüzünü bir kez daha göstermiş oldu. AKP’nin 11 yıllık iktidarında çalışma hayatına yönelik dayatmaları ve emek kesimine karşı tavrı da zaten bunu gösteriyor. AKP,emekçiye açlık sınırında bir ücret, güvencesiz ve kuralsız çalışma, iş kazalarında ölüm ve kıdem tazminatsızmezarda emekliliği reva görüyor.
· 2002 yılında 3 milyona yaklaşan sendikalı işçi sayısı yeni kayıtlara göre 2014 itibariyle 1.1 milyon dolayına geriledi. OECD ülkelerinde yüzde 20’ye yaklaşan sendikalaşma oranı, resmi istatistiklere göre Türkiye’de yüzde 9,5. Ancak kayıt dışı ve taşeron yanında tüm ücretli çalışanlar dikkate alındığında bu oran yüzde 6.6’ya düşüyor. YaniTürkiye’de her 15 çalışandan sadece biri sendikalı.
· 2002’de 358 bin olan taşeron işçi sayısı bugün 2.5 milyona ulaşmış durumda. Taşeron sistemi; güvencesiz, kuralsız çalışma, iş cinayetleri, sendikasızlaştırma, yasaları ve işçi haklarını yok sayma demektir…
· AKP iktidarı döneminde iş kazalarına 14 bine yakın kurban verildi. İş cinayetlerindeki artışın nedeni AKP’nin bu konudaki ihmal ve duyarsızlığı... İş güvenliği ve işçi sağlığına ilişkin mevzuattaki koruyucu önlemler, denetimler ve cezalar yetersiz. AKP, iş kazalarını önlemek için etkili düzenlemelerle gerekli önlemleri uygulamak yerine bu olaylara “kader” deyip geçiyor.
· Uzun süredir çalışanların kıdem tazminatlarını “fon” uygulaması ile iç etmeyi hedefleyen AKP, bunu ilk önce taşeron işçilere uygulamaya yönelik hazırladığı yeni bir paketle konuyu yeniden gündeme getirmeye hazırlanıyor. Türk-İş Genel Başkanı, kıdem tazminatının fona devrinin “kırmızı çizgileri” olduğunu söylüyor ve bunu “Genel grev” nedeni sayacaklarını bildiriyor. Çalışanların haklarına ve emek kesiminin bu konudaki hassasiyetine saygılı olunmalıdır.
· Sosyal kesimlerin sesinin kısıldığı, çalışanların emeğinin karşılığını alamadığı, hukukun işlemediği, basının görevini özgürce ve objektif biçimde yerine getiremediği, hak mücadelesinin kısıtlandığı, işçilerin 1 Mayıs Bayramı’nı dahi gönlünce kutlayamadığı bir toplumda huzur ve barış olmaz, demokrasi gelişmez.
AKP, bu 1 Mayıs’ta da Taksim’i emekçilere vermedi. Kolluk güçleri 1 Mayıs’ı İstanbul Taksim’de, Ankara Kızılay’da kutlamak isteyenlere yine tazyikli su ve biber gazıyla müdahale etti, acımasızca saldırdı. Yurdun başka yerlerinde de bayram kutlamak isteyenlere zorluklar çıkarıldı, eşi görülmemiş şiddet ve terör uygulandı. AKP, bu 1 Mayıs’ta da işçiye bayramı zehir etti, tüm dünyada yüz milyonlarca insanın coşkuyla kutladığı bir günü ülkemizde kâbusa çevirdi.
AKP, bu 1 Mayıs’taki baskıcı tavrıyla emek karşıtı yüzünü bir kez daha göstermiş oldu. AKP’nin on bir yıllık iktidarında çalışma hayatına yönelik dayatmaları ve emek kesimine karşı tavrı da zaten bunu gösteriyor. AKP, “özelleştirme” adı altında küresel karteller ve palazlandırdığı yandaş sermaye grupları için örgütsüz bir çalışan kesimi, “ucuz işçilik cenneti” ve bir çeşit post modern “kölelik düzeni” hedefledi. Örgütlenme ve grev hakkını sık sık yasal olmayan yollarla önlemekten çekinmeyen AKP, emekçiye açlık sınırında bir ücret düzeyi, güvencesiz ve kuralsız çalışma, iş kazalarında ölüm ve kıdem tazminatsız mezarda emekliliği reva gördü.
AKP SENDİKAL HAYATI BİTİRDİ…
2012’de yürürlüğe giren 6356 sayılı yasa öncesinde sendikalı işçi sayısı 3 milyon dolayında bulunuyordu. Bu sayının fiktif ve yanıltıcı olduğu gerekçesiyle SGK kayıtlarına da bakarak yeniden belirlenme yoluna gidildi. Bu düzenleme sendikaları adeta biçti. Çok sayıda sendika yüzde 1 olan işkolu barajı altında kalırken, bazı sendikalar barajı kıl payı geçebildi. Toplam 92 sendikadan 43’ü işkolu barajını aşarken 49 sendika işkolu barajını aşamadı. 12 Eylül’ün ardından çıkarılan 2821 ve 2822 sayılı yasalar döneminde bile bu kadar çok sendika işkolu barajının altında kalmamıştı. Yaygın kayıt dışı işçilik ve taşeron işçilerin üyeliklerinin sayılmaması da sendikaları zayıflattı.
15 ücretliden sadece biri sendikalı!
Son istatistiklere göre Türkiye’de 11 milyon 600 bin 554 işçiden sadece 1 milyon 96 bin 540’ı sendikalı. İstatistikler vahim tabloyu ortaya koyuyor. Sadece kayıtlı işçiler dikkate alınarak yapılan hesaplamada yüzde 9.45 olan genel sendikalaşma oranı, bazı işkollarında yüzde 2-3’lere düşüyor. Yüzde 9.45’lik sendikalaşma oranı uluslararası standartlara uygun olarak hesaplandığında ise daha da düşük çıkıyor. Ancak kayıt dışı ve taşeron yanında çalışanlar da dahil toplamda 16.5 milyona ulaşan ücretli (işçi) sayısı esas alınarak yapılan hesaplamada ise sendikalaşma oranı yüzde 6.6’da kalıyor.Yani her 15 ücretliden sadece biri sendikalı…
Sendikalaşma oranı, toplam sendikalı işçi sayısının toplam kayıtlı işçiler içindeki payına göre OECD’de yüzde 20’yeyaklaşırken, Türkiye’de yüzde 6 dolayında kalıyor. Toplu iş sözleşmesi kapsamındakilerin oranı ise çok daha düşük düzeyde... Çünkü 115 işçi sendikasından sadece 47’si barajı aşarak toplu iş sözleşmesi yapma yetkisini alabildi.
Büyük çaplı sendikasızlaşma tehlikesi kapıda…
Yeni düzenlemede işkolu barajı yüzde 1 olarak belirlenirken, gelen tepkiler üzerine bunun uygulaması 2014 başına ertelenmişti. Baraj 2016’da yüzde 2’ye, 2018’de yüzde 3’e yükselecek. Sendikalara üye olmak isteyen işçilere birçok engel çıkarılan bu ortamda eğer 2018’e kadar sendikalar ciddi bir üye artışı sağlayamazsa pek çoğu yetki kaybetmesi gündeme gelecek. İşkolu barajı sendikal hayat için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bir kaç yıl içinde çok sayıda sendikanın yetkisiz kalması ile büyük çaplı bir sendikasızlaşma tehlikesi kapıda.
AKP’NİN TAŞERON İŞÇİLİK AYIBI
AKP, çalışma yaşamında sendikasızlaştırma ile birlikte ve buna paralel biçimde taşeronlaşmayı yaygınlaştırdı. İşsizlik sorununu çözemeyen AKP, on binlerce insanı devlet ciddiyetine yakışmayacak, hukukla bağdaşmayacak bir istihdam şekliyle taşeronlara mahkûm etti. Mevzuatta “alt işverenlik” şeklinde yer alan taşeronluk uygulaması, geçmişi 1980’li yıllara kadar uzanmakla birlikte, AKP döneminde tam bir patlama yaşadı. 2002’de 358 bin olan taşeron işçi sayısı bugün kamu ve özel sektör toplamı olarak 2.5 milyona ulaşmış durumda. Bunun 1.1 milyonu belediyeler de dâhil kamuda çalışıyor.
AKP taşeronluk uygulamasında, kasten hukuku çiğnedi. Mevzuatta; kamu işyerlerinde, belirlenen norm kadrolarla yapılacak asıl işlerin dışında kalan işlerin taşeron aracılığıyla yerine getirilebileceği düzenlenirken, bu kurala uyulmadı. Taşeron eliyle kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirilen işler yasa gereği çalıştırılmaması gereken işlerde çalıştırıldı.
AKP mahkeme kararlarını uygulamıyor…
Çok zor koşullarda çalışan, haftalık çalışma sürelerine riayet edilmeyen, bırakın yıllık izni, bayram izni dahi olmayan bu işçiler şimdi teker teker dava açıyor. Sadece Karayolları Genel Müdürlüğü bünyesindeki işçilerden 8 bini dava açtı ve davaları kazanmaya başladı. Tahmini olarak bu işçilere verilecek ücretler ve dava masraflarının toplam miktarı 2.5 milyar TL’yi buluyor. Kamu Hastaneleri Kurumu’na bağlı birimlerde 121 bin 846 taşeron işçisi bulunuyor. Diğer kamu kurum ve birimlerinde mevzuata aykırı biçimde çalışmamaları gereken işlerde taşeron aracılığıyla çalıştırılan işçilerin de dava hakkı bulunuyor. AKP ise yaptığı haksızlık ve ayıp yetmezmiş gibi, son yıllarda alışkanlık haline getirdiği “yargıyı dinlememe, hukuku tanımama” pervasızlığını bu konuda da sergiliyor, nihai yargı kararlarını uygulamıyor…
Ülkeyi taşeron cumhuriyetine dönüştürmek istiyorlar!
Taşeron işçilik; yaygın iş kazaları, eksik ücretler, ödenmeyen maaş ve sigorta primleri, kullandırılmayan ücretli izinler, yasal çalışma sürelerinin çok üzerinde ücretsiz çalıştırma anlamına geliyor. Taşeron uygulaması, sendikal örgütlenmeyi imkânsızlaştırıyor. Uygulama ile hukuk deliniyor; düşük ücretli ve sendikasız bir yapı oluşturma niyetiyle istismar ediliyor. Taşeron işçilerin yıllık izin, kıdem tazminatı, fazla mesai ve sendikal örgütlenme hakları taşeron firmalarca girdi-çıktı oyunları ile gasp ediliyor. İşçi, sık işveren değişikliği nedeniyle yıllık ücretli izne hak kazanamıyor. Taşeron işçileri, ücretlerini tam ve düzenli alamıyor. Kamu makamlarının, alt işverene verdiği belirli işler dışında, alt işverenin işçisinin ücretini ödeyip ödemediğini kontrol etme yükümlülüğü bulunmuyor. Sendikal örgütsüzlüğü, güvencesiz çalışmayı, kayıt dışılığı, kuralsızlığı tetikleyen, insan onuruna yakışır düzgün iş tanımını yok sayan taşeronluk uygulaması, çalışma hayatının dengelerini bozuyor, ekonomik ve sosyal açıdan büyük bir tahribat yaratıyor.
Taşeronlar, ekonomik açıdan zayıf olmaları nedeniyle iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasını ana işverenden bekliyor, iş kazası ve meslek hastalıklarının oluşmasını önleyici önlemlere ve eğitimlere gereken önemi vermiyor. Her yıl yüzlerce işçi, iş kazalarında yaşamını yitiriyor.
AKP bununla da yetinmiyor, geçici iş ilişkisi adıyla “kiralık işçilik” uygulaması getirmek istiyor... Bu model, mevcut taşeron sisteminin daha pervasız ve esnek bir uygulamasını oluşturuyor. Bu uygulama ülkeyi tam bir taşeron cumhuriyetine dönüştürebilir.
İŞ KAZALARINA 11 YILDA 14 BİN KURBAN
On bir yıllık AKP iktidarı döneminde iş kazalarında yaşamını yitiren işçi sayısında da patlama yaşandı. İş kazalarında ölen işçilerin sayısı Aralık 2002-Mart 2014 döneminde 13 bin 718’e ulaştı. Başka deyişle AKP döneminde yılda ortalama 1.072 işçi iş cinayetlerine kurban verildi. Bu kazalarda binlerce işçi de sakat kaldı.
Yaşanan iş kazaları ve verilen kurbanların sayısındaki artışta AKP’nin bu konudaki ihmalinin büyük payı bulunuyor. 2012 yılında çıkardıkları 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri koruyucu önlemlerin alınması konusunda yetersiz kalıyor. Üstelik yasanın en önemli bölümlerinin uygulaması ertelenmiş durumda. İş güvenliği ve işçi sağlığına ilişkin denetimler ve cezalar yetersiz. Gerekli önlemler, bir maliyet unsuru olarak değerlendirilip alınmadığı için iş kazaları yaşanmaya devam ediyor. AKP hükümeti, iş kazalarını önlemek için etkili düzenlemelerle gerekli önlemleri uygulamak yerine bu olayları “kader” deyip geçmeyi yeğliyor.
KIDEM TAZMİNATINI İÇ ETME PLANI YENİDEN GÜNDEMDE
AKP, çalışanların kazanılmış haklarına her gün yeni bir saldırı düşünüyor ve fırsatını bulduğunda icraata geçiyor. Uzun süredir çalışanların kıdem tazminatlarını kaldırıp yerine bir “fon” kurulması, başka deyişle milyonlarca çalışanın kıdem tazminatı hakkını gaspetmeyi hedefleyen AKP, tarafların itirazları ve uzlaşamaması üzerine bu düzenlemeyi rafa kaldırmak zorunda kalmıştı. AKP, bu uygulamayı taşeron işçilerle sınırlı olarak getirmeye yönelik hazırladığı yeni bir paketi bugünlerde tekrar gündeme getirmeye hazırlanıyor. Taşeron işçilerin durumunu düzelteceği iddiasıyla paket hazırlayan AKP, kıdem tazminatını iç etmeye yönelik fon tuzağını bunun içine yerleştiriyor.
Türk-İş Genel Başkanı, kıdem tazminatının fona devrinin “kırmızı çizgileri” olduğunu söylüyor ve bunu “Genel grev” nedeni sayacaklarını bildiriyor. Çalışanların haklarına ve emek kesiminin bu konudaki hassasiyetine saygılı olunmalıdır.
TOPLUMDA HUZUR VE BARIŞ OLMAZ
11 yılı aşan iktidarı boyunca kuvvetler ayrılığını, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırarak rejimi tek adam diktatörlüğüne dönüştürme gayretinde olan AKP, yolsuzluk, rüşvet, iltimas ve irtikâba dayalı; eş, dost, yakın ve yandaşları kalkındıran bir hırsızlık ve talan ekonomisi oluşturdu. AKP, dış politikada da Türkiye’yi tüm komşularıyla sorunlu hale getirdi ve dünyada yalnızlaştırdı. Bu politikalarıyla paralel biçimde AKP, çalışma hayatında da emekçiye düşman, insan haklarına aykırı biçimde bir modern kölelik, örgütsüz, eli kolu bağlı bir emek kesimi, ucuz iş gücü cenneti yaratmaya çalıştı. AKP bu alanlardaki düzenlemeleri ve dayatmaları ile sosyal barışı dinamitlemeye devam ediyor.
Sosyal barışın sağlanamadığı toplumlarda bireyler ve sosyal kesimler, birbirlerine ve toplumun tümüne karşı yabancılaşırlar, birlik ve aidiyet duygusu kalmaz. Emeği ile geçinen milyonların, insanca yaşayacak gelir düzeyi ve diğer haklarına kavuşabilmesinin aracı olan örgütlenme hakkı, hiçbir kısıt ve vesayet olmadan özgürce kullanılmalıdır. Sosyal kesimlerin sesinin kısıldığı, çalışanların emeğinin karşılığını alamadığı, gelir dağılımının bozulduğu, hukukun işlemediği, basının görevini özgürce ve objektif biçimde yerine getiremediği, hak mücadelesinin kısıtlandığı, işçilerin 1 Mayıs Bayramı’nı dahi gönlünce kutlayamadığı bir toplumda huzur ve barış olmaz, demokrasi gelişmez, kalkınma ve ilerleme olamaz.