Kolin Yöneticisi: 'Vicdanen Rahatsızız'
Soma Yırca’da termik santral yapmak için 6 bin zeytin ağacını bir gecede dozerlerle yerle bir etmesiyle kamuoyunun hedefi haline gelen Kolin Şirketler Grubu Enerji Grup Başkanı Murat Zekeriya Aydın, “Çok ciddi bir rahatsızlığımız var. Köylüler için ciddi üzüntü duyuyoruz. Para ikinci planda. Keşke oradaki vatandaşlarla çok daha iyi bir iletişim içerisinde olabilseydik. Süreci böyle çok daha iyi yönetmiş olurduk” dedi.
Aydın, köylü teyzeler ağlarken ürperdiğini belirterek “Ama muhtardan etkilenmedim. Çünkü elimizde bizle yaptığı protokol var” diyerek Hürriyet gazetesinden Banu Şen ’in sorularına şu yanıtları verdi:
Kolin’in bu yatırıma başlaması nasıl oldu?
Ağustos 2012’de TKİ Soma Havzası’ndaki kömürlerin, milli ekonomiye kazandırılması amaçlı termik santral kurma şartlı bir rödovans ihalesi düzenledi. 61 şirket şartname aldı. 15 grup teklif sundu. Rekor denebilecek bedelle Kolin Şirketler Grubu bu projeyi aldı.
Ne kadardı teklif?
Her yıl 155 milyon lira. Enflasyon ile güncellenerek ödenecek kısmı hariç. Sonrasında TKİ ile sözleşme imzaladık. Yerli linyite bağlı santralların verimlilik değeri yüzde 30’larda. Biz de bunu çevreye de zarar vermeden çok daha ekonomik hale getirecek teknolojinin arayışına girdik. Bu çerçevede dünyada çok sayıda ülkeyi araştırdık. Proje Türkiye’de çevre standartlarına uyum ve teknoloji bakımından bir ilk olarak planlandı. Yatırımlar da buna göre planlandı.
Burada zeytinlik olduğunu biliyordunuz. Yeri seçerken olacakları düşündünüz mü?
Bunları düşündük ama, ‘Köylüleri ikna ederiz. Hem taşırız, hem de tutmayanlara her bir ağacın 10 katını sağlıklı, hava kirliliğinin olmadığı alana taşıyıp öderiz’ dedik. Maden rezervlerine yakınlığı, su ihtiyacına uygun, kendi su temin projemize uygunluğu, iletim hatlarına yakınlığı, kül depolama alanına elverişli konumda oluşu gibi nedenlerle en uygun yer burası. 22 Ocak 2013’te halkın katılım toplantısına katıldılar. Bir tane ‘Zeytin ağacımız ne olacak’ sorusu ile muhatap olmadım. Kirlilikten yakındılar. Her şey baştan bu yana olumlu gidiyordu.
Sonra ne oldu?
Ne olduğunu bilsek. Yer gösterildi, kamulaştırmalar verildi, ekstradan taşıyıp ‘10 kat ağaç dikelim’ dendi. ‘Tamam’ dediler. Muhtar Bey’in, oranın halkı adına ilave talepleri oldu. Noter onaylı istediler, yaptık. O sahada 160 sondaj da yaptık. Bu sondajlarda ağaçlara gelen zararı bile 3-4 kat karşıladık. Olayların kopma noktası Eylül’de başladı. 52 gün önce ‘Biz ağaçlarımıza dokundurtmayız’ çıkıyor ortaya. Düşünüyorum. 250 milyon dolarlık gaz ithal edilmeyecek, 155 milyon devlete para verilecek. Herhalde bu projenin gerçekleştirilmesinden kim rahatsız oluyorsa buradaki değerli halkımızın duygularını istismar ettiler. Şoke olduk. Devlete karşı verdiğimiz taahhüttü biliyorlardı. ‘Hasatınızı toplayın’ dedik. Sadece 15 Eylül’de çok acele bir miktar alanın açılması lazımdı. Bir yıldır dünyanın en büyük enerji firmaları tarafından çalışması yapılan türbinin ve jeneratörün; bacanın denk geleceği yerleri acele açmamız lazımdı. Onlar da buna direniş gösterdi. Olay burada başladı. Ama öncesi de belli gruplar tarafından tohumlar atıldı.
Peki o günden sonra yöntem olarak neden bunu tercih ettiniz? Tekrar gidip uzlaşma neden denemediniz?
Maalesef o oluşmadı.
O ağaçlar gitti, yazık oldu diye düşünüyor musunuz? Vicdanen rahatsız mısınız?
Olmaz olur muyuz? Keşke önceden o Danıştay kararı elimizde olsaydı ve ‘Bu alan termik santral yapımına konu edilemez’ deseydi de, o ağaçlar da kesilmemiş olsaydı. Kolin Grubu olarak çok ciddi bir rahatsızlık var. Köylülere de çok ciddi bir üzüntü duyuyoruz. Para ikinci planda. Bu işin muhasebesini yapıyoruz. Ekiplerimizle bu süreci nasıl yönettik, nasıl, nerede, ne hata yapmış olabiliriz? Köylülerimiz, oradaki halkın istismar edildiğinden bahsettik ya peki istismar edilenlere karşı nasıl mücadele ettik?
Keşke dediğiniz yer bu nokta mı?
Keşke oradaki vatandaşlar kışkırtılırken onlarla çok daha iyi bir iletişim içerisinde olabilseydik. Süreci böyle çok daha iyi yönetmiş olurduk. İnsanlar bize karşı doldurulurken biz onlara işin doğrusunu daha iyi anlatmalıydık. Burada çok büyük bir eksiklik görüyoruz. Bu süreci yönetirken o hadiselerin Kolin Şirketler Grubu tarafından tasvip edilmesi mümkün olabilir mi? Bizi oradaki değerli halkla karşıya getirenlerle yeterince mücadele edemedik ve etkisiz kaldık. Uyum içinde çalışırken o değerli halkla bizi karşı karşıya getiren grupların faaliyetlerini önlemeye yönelik olarak atılacak adımları yeterince iyi atamamışız.
Peki güvenlik görevlilerine talimatı kim verdi?
Güvenlik görevlilerine kesinlikle böyle bir talimat verilmesi söz konusu olamaz. Bu yaşananları biz dehşet ve şok içinde izledik. Kesinlikle.
Doğru. Hukuk gözüyle diyor ki, olay hukuki. Nefsi müdafaa. Böyle de olsa içimize sindirmemiz mümkün değil. Olayın hukuki olması umurumuzda değil. Ama olayla ilgili bütün süreçleri detaylı biçimde incelendiğinde... İncelemesini de başlattık zaten. Olayla ilgili gelişmelere vakıf olunduğu anda kelepçe takılmasıyla ilgili bilgilendirme yapıldı bize. ‘Ne oluyor’ diye merkezden hemen soruldu. ‘Bıçakla bize saldırıldığı için kişiye müdahale edip kelepçe taktık’ dediler. O insanın bıçakla saldırmasına kadar geçen süreçte o insanla çok daha iyi iletişim kurup o noktaya niye gelmedik? Keşke iletişim çadırı kursaymışız. En büyük eleştirimiz bu. Bunun görüntü olarak dahi savunulacak bir tarafı yok. İşin bir de duygusal, vicdani boyutu var.
O teyzeleri dayak yerken ağlarken gördüğünüzde üzüldünüz mü?
Üzülmez olur muyum? O insan ağlarken nasıl üzülmezsin?
Muhtarın söylerken ağladığı, ‘Sofralarına zeytin geldiğinde boğazlarından nasıl geçecek’ ifadelerini dinlerken ne hissettiniz?
Getirsin muhtar taahhütnameyi. Hüngür hüngür ağladı ama. El yazısı var. Muhtar ağlarken etkilenmedim kişisel olarak. Dürüstçe. Çünkü o protokol yapmıştı bizimle. Süreçte tüm gelişmelerle ilgili bilgisi vardı. Noter onaylı talepleri vardı. Santral yapılacağını biliyordu. Ama teyze ağlarken ben ürperdim. İnsan olan ürperir. Yönetim kadememizde hepimizde çok ciddi sıkıntı var. Şimdiye kadar biz böyle gündeme gelmedik. Yapılan hiçbir iyi işini, katıldığı hiçbir sosyal sorumluluk projesini bugüne kadar basına anlatmayan bunu anlatmaktan imtina eden, ‘Kişinin reklamı iştir mütevazılık esastır’ diyen adamlar şimdi ‘Ne oldu bize, biz neye düştük’ diyorlar. Şimdiye kadar reklam yapmaktan imtina eden bir grup, insanlara saldıran olarak lanse ediliyor.
Lanse edilmek değil de öyle oldu demek daha doğru değil mi?
Evet doğru. Keşke dediğimiz noktalar var zaten. Ama vatandaş dolduruşa gelmiş.
Bu dolduranı açık açık söyleyemiyor musunuz?
Ben söyleyemiyorum. Bu yatırımın yapılmasını istemeyen gruplar köylüyü doldurdu. Tahmin ediyorum. O ana kadar süreç çok iyi gidiyordu. Ne oldu şimdi? Demek ki keşke dediğim hadise o. Keşke o insanlar doldurulurken daha iyi anlatsaydık. Ama biz de beklemedik. Niye beklemiyoruz? Devlet bu yatırımı 6 yıl içinde yapacaksın diyor. 6 yıl içinde bitiremezsen 155 milyon TL’yi getir diyor faiziyle birlikte. Acele, bu yatırımı bir an evvel gündeme getirebilmenin acelesi.
Bundan sonra telafisi mümkün olmasa da ne yapacaksınız?
Kolin Grubu olarak verdiğimiz sözün arkasındayız. 5 bin 600 ağaç mı kesildi? 60 bin tanesini dikme taahhüttü vermiştik ya onu derhal zeytinciliğe uygun bir alanda gerçekleştirmeye hazırız.
Köylülerle ilgili keşke dediğiniz şeyi yapacak mısınız?
Elbette. İlgili birimlerimizi kendi içimizde sorguluyoruz. İşin hukuki boyutu ayrı. Ama onun dışında çağırırım ilgili birimleri tek tek incelerim.
Kolin Şirketler Grubu’nun Hukuk Danışmanı Sedat Aksakallı da, tüm işlemlerin “hukuki hakları” olduğunu savunarak, şunları söyledi:
Her şey baştan bu yana hukuka uygun muydu?
Biz bu rödovans sözleşmesini imzaladıktan sonra tüm prosedür hukuka ve yasalara uygun ilerledi. Yer tespiti yapıldıktan sonra da ‘Biz oradaki vatandaşlarla komşu olacağız’ düşüncesiyle belirli bu mahkeme kararlarını bir kenara bırakarak, pazarlık görüşmesi neticesinde 81 parsel sahibinin 45’inden olumlu taahhüt alındı. Bu görüşmelerin tamamı da mevzuat dışında iyi niyetle yapıldı. Mahkemenin belirlemiş olduğu değerin yüzde 60 fazlasıyla anlaşılıp kendileriyle protokole bağlandı. Yeşil Barış Hukuk Derneği öncülüğünde EPDK acele kamulaştırma aleyhinde dava açıldı. Biz de davaya müdahil olduk. Fakat bu arada hukuken bizi engelleyen herhangi bir karar olmadığı için de işlemlerimize devam ettik. Danıştay’dan kararın ne zaman çıkacağı, imzaların ne zaman tamamlanacağı ki, yazımı 4 ay süren kararlar var; belli değil. Burada 28’inde karar verilmiş. UYAP’a verildi ama henüz kimseye tebliği olmadı. EPDK’nın buna göre yeni bir karar alıp bize bildirmesiyle geçerli olur hukuken. Ancak biz tüm işlemlerimiz hukuka olan saygımızdan durdurduk.
Danıştay’ın durdurma ihtimalini biliyordunuz, ağaçları kesmeden kararı neden beklemediniz?
İhtimaller üzerine hareket ederseniz bu ülkede hiçbir şey yapamazsınız. Benim açımdan devletin yetkili kurumları tarafından her türlü izin verilmiş. Mahkemelerden aldığım yetki kararları var. Danıştay farklı bir süreç. Ben mahkemeden el koyma kararlarını almışım. ‘Orada her türlü işlemi yapabilirsiniz’ diyor. Ama siz ‘İleride başka bir sorun çıkabilir bunu da bekleyin’ diyorsunuz. Ama ben de beklememe hukuken herhangi bir yükümlülük olmadığını, gerek olmadığını söylüyorum. Biz de bekleme noktasına girmedik.
Daha önce kesilen ağaçlarla ilgili de ceza kararı var.
Biz ağaçları kestikten sonra bazı mal sahipleri hakkımızda Soma Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyette bulundu. Savcılık hukuka aykırı bir şey görmedi. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdi. Yani Danıştay kararı çıkıncaya kadar yapmış olduğumuz işlemlerin hiçbirinde mevzuata aykırı bir durum yok. Bir de ağaçların kesilmesinden dolayı Tarım İl Müdürlüğünün kestiği para cezası var. Onunla ilgili itiraz ettik.
Niye bu yöntemle kestiniz ağaçları?
Hangi yöntemle kesebilirdik başka? Orada gelebilecek zararları önlemek adına özel güvenlik görev yaptı. Hepsi yasal güvenlik. Kaba güç kullanan insanlar yasanın verdiği yetkiler çerçevesinde etkisiz hale getirilmiştir.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında yaptığı, “Türkiye'de dağ taş zeytin” açıklamasına, 6 bin zeytin ağacının kesildiği Manisa'nın Yırca köyünden tepki geldi. Köy Muhtarı Mustafa Akın, “Arınç’ın konuşmasını canlı olarak televizyondan köylülerle birlikte seyrettik. Bu şekilde konuşmasına bütün köylüler çok üzüldü. Konuşmasından, enerji santralları için zeytinlik alanların heba edilebileceği anlamını çıkardık” dedi. Türkiye'de kişi başı yıllık zeytinyağı tüketiminin 2 kilo olduğuna dikkat çeken Akın, “Eğer bu tüketim oranı ve zeytin ağacı sayısı Türkiye için yeterliyse diyecek bir şey yok” dedi.
Banu Şen | Hürriyet
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!