Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Adli Kaos | Taha Akyol | Hürriyet
Yargı, adalet tarihinde görülmedik bir kaos yaşadı. Bir mahkemenin verdiği kararı öbürü 'yok hükmünde' saydı!
Cemaatten yana bakınca tahliye kararını, iktidardan yana bakınca 'yok hükmünde' kararını peşinen haklı bulmak mümkün. Fakat doğrusu, taraflara karşı 'gözlerimizi bağlayarak' sırf hukuk açısından bakmaktır.
Sulh ceza hâkimliklerinin iktidar tarafından özel bir ilgiyle ve tabii hâkim ilkesine aykırı olarak kurulduğu bilinmektedir. Bu hâkimliklerin cemaat soruşturmasında kurunun yanında yaşı da yakan kararlar verdiği de bellidir. Fakat hukukta 'usul esastan önce gelir.'
YETKİ TARTIŞMASI
Hangi mahkemenin yetkili olduğu konusu bir usul konusudur. Yetkisiz bir mahkemenin verdiği karar esasta adil olsa bile kabul edilemez.
Sulh ceza hâkimlikleri konusundaki haklı şüphe ve güvensizliğe rağmen, kanuna göre, soruşturma aşamasında tutuklama ve tahliye yetkisi sadece bu hâkimliklere aittir. Asliye ceza mahkemelerinin bu konuda hiçbir yetkisi yoktur.
Erdoğan Bu Defa da Kıbrıs Türk Cumhurbaşkanı'na Kızdı | Murat Yetkin | Radikal
Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Kıbrıs sorusu zaten sinirlerinin gergin olduğu bir zamanda geldiği için mi acısı Akıncı'dan çıktı?
Kıbrıs Türklerinin yüzde 60 milli iradeyle seçtikleri yeni Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı 26 Nisan akşamı balkon konuşmasında dedi ki, biz artık yavru değil kardeş vatan olmak istiyoruz.
Sen misin diyen? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan (daha tebrik telefonu almadan) “Yavruysan yavruluğunu bil” cevabını aldı.
Neyse “Yavrusun sen yavru kal” da diyebilirdi, kardeşçe ilişki lafına Erdoğan tepkiliydi.
Oysa daha dünkü gazetelerde iki eski danışmanı, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve AK Parti Milletvekili Adayı Ali İhsan Arslan (biz onu Mücahit lakabıyla tanıyoruz) Erdoğan’ın tepkisiyle (aslında soru kızgınlıktı sanırım) başa çıkmanın yolunun bazen bir kardeş gibi alttan almakta olduğu sırrını paylaşmışlardı.
Adaletin Kestiği Parmak Acıtmamalı | Fehmi Koru | HaberTürk
Başka ülkelerde de öyledir, ama yargı mensupları özellikle bizim ülkemizde aşırı saygı görür. Savcıdan, yargıçtan, ağız dolusu, “Savcı Bey” ve “Hâkim Bey” diye söz edilir. Zaten bu sebeple, yalnızca bizde “Adaletin kestiği parmak acımaz” özlü sözü herkesin dilindedir.
Eskiden böyleydi, bunun günümüzde de bozulmaması gerekir.
Hukuk camiasına buradan bir haberim var: Son zamanlarda yaşananlar yüzünden yargı camiasına bakışta algı kırılmaları fark ediyorum. Güven hâlâ devam ediyor etmesine, ancak “Ne oluyoruz?” sorusu eşliğinde tereddütler de yaygınlaşıyor.
Sorun Ergenekon ve ilintili davalarla başladı. Devlet içinde yuvalanmış çetelerle ve darbecilerle hesaplaşmak amacıyla başlatılan süreç, torbanın içerisine ilgili-ilgisiz şahsiyetlerin tıkılmasıyla amacından saptırıldı.
Kılıçdaroğlu: İmralı ile Değil, HDP ile Görüşürüz | Serpil Çevikcan | Milliyet
7 Haziran seçiminden çıkacak tablonun istikamet vereceği en ciddi gündem maddesi çözüm süreci olacak.
İddialı bir seçim bildirgesi açıklayan CHP’nin çözüm sürecine ilişkin olarak temel yaklaşımı sürüyor. Ana muhalefet partisi, sorunun Meclis ve hukuk zemininde, şeffaf olarak yürütülmesini istiyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun açıklamalarından anlıyoruz ki CHP, bu temel yaklaşım üzerinden, müzakereye daha yakın bir modelle konuya bakışı formatladı.
Hafta sonu gerçekleştirdiği Düsseldorf gezisinden dönerken, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’yla çözüm süreci meselesini de konuştuk. Kılıçdaroğlu’nun süreç, HDP’nin tutumu ve diğer konularda gazetecilere yaptığı açıklamalar şöyle:
‘Barajı ön koşul yapabilirlerdi’
Seçim sonuçları sürecin geleceğini nasıl etkiler?
- Seçime kadar ve seçimden sonra da bir olay çıkmaması en büyük arzumuz. Ama güvensizliğin üzerine inşa edilen bir süreç var.
KKTC’de İkinci Yeni Dönemi | Ahmet İnsel | Cumhuriyet
KKTC’de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda Mustafa Akıncı oyların yüzde 60’ını aldı. Karşısında Rauf Denktaş siyasetinin devamcısı Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu vardı. Akıncı’nın cumhurbaşkanı seçilmesi, Kuzey Kıbrıs’ta ikinci büyük değişim döneminin başlaması umudunu doğurdu.
Birinci değişim, 2003’te CTP’nin seçimleri kazanması ve Mehmet Ali Talat’ın başbakan olmasıyla başlamıştı. O dönem AKP hükümetinin de destek vermesiyle, Türk tarafı, Denktaş’ın büyük karşı uğraşına rağmen Annan Planı’na destek vermiş ve KKTC’de “evet”in galip gelmesini sağlamıştı. Ardından 2005’te Talat cumhurbaşkanı seçildi. Ama AB üyeliğini garanti etmiş Rumlar Annan Planı’na hayır deyince, çözüm askıya alınmıştı. Sonra “hayır”ın kazanmasının sorumlusu AKEL’in başkanı Hristofyas cumhurbaşkanı seçildi. Yeniden çözüm umudu doğdu, ama müzakerelerin sonu gene hüsran oldu.
Tahliye Skandalı… | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
Silivri'de cezaevinde yaptığım röportaj sırasında söylemişti Hanefi Avcı:
“Hep aynı nöbetçi mahkemeye, kendi adamlarına denk getirirler, tutuklama ve benzer taleplerini…”
Cemaat uzun süre hukuki dosyaların içine hasımlarını bu yolla katmış, bu yolla tasfiye politikaları uygulamış, bu yolla haklı ve hayati adli süreçlerin kirlenmesine, çürümesine yol açmıştı.
Sonra keser döndü, sap döndü kirlilik ortaya çıktı.
Bu işleri yapanlardan bir kısmı tutuklandı.
Ancak ucu derinlerde bir yapıdan söz ediyoruz.
Nitekim cemaat aynı yöntemi bu kez bu kişilerin tahliye edilmesi için kullanmaya kalktı.
Bir hakim, 29 Sulh Ceza Hakimi, reddi hakim ve tahliye talepli başvurudan, reddi hakim kısmını kendisi karara bağladı ve 10 farklı sulh hakiminin hepsinin bu dosyaya ilişkin yetkisini ortadan kaldırdı.
Bu Panik Niye? | Mümtaz'er Türköne | Zaman
İki yürekli hakim iktidarın haksız, hukuksuz, zorba düzenini tek kararla darmadağın etti. İktidar kanadının panik halindeki tepkilerine bakın:
“Ya o kadar da değildir, bir miktar hukuk kalmıştır sağda solda” diyenlere de mazeret, bahane bırakmadılar. İçinde hukuk ve adalet barındıran tek bir karar ve bu hükmü engellemek için seri cinayet işler gibi kaç tane suç ve hukuksuzluk. Bütün bu suçların alenî işlenmesi çaresizliğin yol açtığı panik halinden olmalı. 17-25 düzeni ne kadar kof ve çürükmüş meğer! Onlarca yasa, binlerce karar, onbinlerce atama ve sürgün, cadı avı, en pahalısından medya desteği, yalanlar, dolanlar, usulsüzlükler ve sahtekârlıklar; o kadar uğraşıp kurulan düzen bir mahkeme kararı ile yerle bir oldu.
Bir mahkeme kararı ve iktidar kanadında yer alanların duruşları, tutumları ve eylemleri; her biri çürümüşlüğün panik halindeki itirafı değil mi?
AKP ve CHP | Mesut Yeğen | Al Jazeera Turk
AK Parti sürecin devam edeceğini çok güçlü olmayan bir biçimde vurgularken, nasıl devam edeceğine dair somut adımlardan söz etmiyor. CHP ise Kılıçdaroğlu liderliğinde geliştirdiği ‘karşı olmayan, ama dişe de dokunmayan’ Kürt meselesi ve çözüm süreci siyasetini aynen devam ettiriyor.
Beklenmedik bir durumla karşı karşıya olduğumuz açık. Çok değil bir yıl önce Türkiye siyasetiyle yakından ilgilenen kime sorulsaydı 2015 seçimlerinin başat mevzularından birinin çözüm süreci olacağına kalıbını basardı. Oysa, seçim beyannameleri bambaşka bir şeyi gösteriyor. Belli ki, 2015 seçimlerinin başat mevzuu çözüm süreci değil, olacağa da benzemiyor.
AK Parti, CHP ve HDP seçim beyannamelerinin çözüm süreciyle ilgili kısımları şunu gösteriyor: Her üç partinin beyannamesinde de çözüm süreciyle ilgili bir şeyler var; lakin olanlar AK Parti’nin çözüm sürecini ‘beyanname baskıya giderken kaybedecek’ kadar ötelediğini, CHP’nin hiç peşine düşmediğini, HDP’nin ise gölgelik bir yere aldığını gösteriyor.
28 Nisan Neden İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü İlan Edilmeli? | Esra Yalçınalp | T24
İşçi deyince nedense çoğumuzun aklına hemen sarı baretli, bizden uzak ve farklı kişiler geliyor. Bizden çok uzak bir kavramdan bahsedildiği yanılgısına düşsek de, sıkı durun… Aslında geçinmek için emeğimizi satmaya mecbur olan bizler de işçiyiz. Hayatın olağan akışında pek aklımıza gelmese de, işte bu yüzden işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri hepimizi yakından ilgilendiriyor. Çalışırken ölmek veya sakat kalmak istemiyorsak Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin bize sunduğu birkaç ipucuna kulak verebiliriz.
Aileler sayesinde “Kaza değil cinayet!”
Bugün ülkede “iş kazası” yerine “iş cinayeti” deniyorsa, Soma davası geniş kitleler tarafından sahipleniliyorsa, 20-25 yıl hapis anlamına gelen “olası kast' konuşuluyorsa, kamu görevlileri yargılandıysa, bunda İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenlerin Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin rolü büyüktür.
Hukuk? | Murat Belge | Taraf
Tayyip Erdoğan birileriyle kavga etmeden duramıyor, her gün, yurt içinde, yurt dışında, birilerine laf yetiştirmekle meşgul. Ettiği lafların düzeyi de başlı başına bir konu: Ermeniler’e iki kişi gitmiş de, bize yirmi kişi gelmiş… O düzeyi en iyi özetleyecek sözlerden biri de bu oldu. Amerika, Rusya, Almanya, Fransa devlet başkanlarına ve Papa’ya savaş ilân eden adam bu yirmi kişiyle teselli buldu.
Erdoğan’ın bitmek bilmeyen kavgası bütün toplumu geriyor. Bunun zaten Erdoğan’ın amacının bir parçası olduğu anlaşılıyor. Gerilimden fayda umuyor Erdoğan. “Ele geçirdiğimiz her şeyi elimizden alacaklar” korkusu yaratmak istiyor.
Bu korku herkesten çok kendisinde var herhalde. Garip bir diyalektik, garip bir süreç. İktidarda kalmak için kural çiğnemek; kural çiğnedikçe iktidarda kalma ihtiyacı. Bunların ikisi de tırmanış halinde.
Ama bu böyle yürüdükçe kuralsızlık, keyfî davranışlar bütün topluma yayılmaya başlıyor. “Bu ölüm-kalım kavgasında her şey yapılır” anlayışına göre davranmayı hak bilenler çoğaldı. “Sofistike” akıl yürütmelerle gayrımeşruluğun meşruluğunu savunan teorisyenler de eksik değil (“sofistike” ile “safsata” aynı kökten gelir).