Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Ankara'nın Yemen Politikasında Yeni Ayar | Sami Kohen | Milliyet
Cumhur-başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İranlı mevkidaşı Hasan Ruhani ile Tahran’da görüşmelerinde ele alınan bölgesel sorunlardan bir tanesi, Yemen krizi üzerinde bir mutabakat sağlandığı anlaşılıyor.
Yapılan açıklamalara bakılırsa, iki taraf da Yemen’deki çatışmaların bir an önce durması için birlikte çalışmaya karar verdiler. Bunu sağlamak için de ortak bir mekanizma kurulacak. Ateşkesin ardından isyancı Husilerle ülkeden kaçan Cumhurbaşkanı Mansur Hadi arasında müzakerelerin başlaması için çalışılacak.
Kimin lehinde?
Aslında İran’ın böyle bir çözümü desteklemesi sürpriz değil. İran yetkilileri Yemen’de aktif olarak destekledikleri Husilerin ülkenin geniş bir kesimine hâkim olmalarından sonra, ateşkes ve müzakere çağrıları yapmaya başlamışlardı.
Başkanlık Sistemini Savunmanın 7 Zorluğu | Ahmet Hakan | Hürriyet
-BİR: 'Parlamenter sistem istikrarsızlık üretir' deniliyor ama... An itibariyle memleket yönetiminde tarihte eşi benzeri görülmemiş bir uyum var.
*
-İKİ: 'Parlamenter sistem koalisyon getirir' deniliyor ama... Ortada bırakın koalisyonu, koalisyonun ihtimali bile yok.
*
-ÜÇ: 'Başkan olsa ve kararları tek başına alsa memleket uçar' deniliyor ama... Zaten fiili olarak bir başkan var ve kararları o alıyor.
*
-DÖRT: 'Türkiye'nin yeni bir sisteme ihtiyacı var' deniliyor ama... Bunu diyenler mevcut sistemin arızalarından sonuna kadar yararlanıyorlar ve keyifleri yerinde.
*
-BEŞ: 'Güçlü bir parlamento için başkanlık sistemi şart' deniliyor ama... Bunu diyenler parlamentoyu güçsüz kılmaya en fazla katkı verenler.
*
-ALTI: 'Başkanlık sistemi iki partili bir sistem getirir' deniyor ama... Bunu diyenler 'MHP ve HDP ne olacak? Pır diye uçacak mı' sorusuna cevap vermiyorlar.
*
-YEDİ: 'Başkanlık sisteminde denge ve denetim mekanizmaları bugünkünden daha fazla işleyecek' diyorlar ama... 400 milletvekili isteyen kişi denetim istemiyor.
‘Durmak Yok, Yola Devam!’ | Nuray Mert | Cumhuriyet
Geçen hafta savcı Selim Kiraz’ın öldürülmesi ile sonuçlanan vahim olay, karanlık bir iş. Karanlık kalmaması için olayın gürültüye boğulmayıp aydınlatılması gerekiyor. Karanlık olmayan bir ülkede iktidarın yapması gereken, bu türden olayları aydınlatmaktır, ‘kim kime terörist dedi, demedi’ mugalatası, bu tür olayların üstünü örtmekten başka işe yaramaz. Veya, daha doğrusu yarar yaramasına da böylesi karanlık rejimlerin değirmenine su taşımaya yarar, Türkiye’de olan budur.
Bu olay bahane edilerek, muhalif (veya muhalefet yapmaya mecali olmasa bile iktidarın hoşlanmadığı) çevreler, şahıslar ‘zan altına’ sokuldu. Dahası, Berkin Elvan, Gezi olaylarının ve muhalefet söyleminin sembollerinden biri olduğu için bir karalama kampanyasının çerçevesi içine sokuldu. ‘Gezi-terör-sol-Alevilik-muhalefet’ birlikte kodlanmaya başlandı.
Davutoğlu Babacan'ı Ekonominin Dümeninde mi Tutacak? | Murat Yetkin | Radikal
Davutoğlu üç döneme takılıp milletvekili olamayacak AK Partili isimlerin dışarıdan bakan olma ihtimalinden ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın milletvekili olmasa da hâlâ yakın çevreden bulunacağından söz etti. Peki, Davutoğlu'nun bu hamlesi arkasında ne olabilir?
Doğrusu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AK Partilileri dahi ikna edemeyen 400 vekil hedefini seçim sürecinin bu kadar erken bir aşamasında daha gerçekçi düzeylere çekeceğini tahmin etmek zordu.
Erdoğan “335 de olur” dedi. Bu sayı, anayasa değişikliğini halkoyuna sunabilmek için gereken asgari 330 vekilin biraz üstünde.
Demek ki Erdoğan aslında kendisine süper-başkanlık getirecek anayasa değişikliğini Meclis’te gerçekleştirecek asgari oy olan 367 hedefinden de vaz geçmiş durumda; zaten 2011’de yüzde 50’ye ulaştığı zaman dahi bu sandalye sayılarına ulaşılamamıştı, gerçekçi değildi.
‘Dağlarımız Katır Cesetleriyle Dolu’ | Amberin Zaman | Taraf
Uludere’nin Roboski (Ortasu) ve Bejuh (Gülyazı) köylerinden 34 vatandaşın Türk Hava Kuvvetleri’ne ait uçaklar tarafından Irak sınırları içerisinde bombalanıp öldürülmeleri üstünden tam 1198 gün geçti.
Trajedinin nasıl meydana geldiği az çok biliniyor. Yıllardır jandarmanın gözleri önünde Irak’tan kaçak mazot, çay, şeker, taşıyıp satan köylülerin arasına üst düzey bir PKK komutanı sızdığı istihbaratı üzerine vur emri verilmişti. Çoğu gencecik, 34 masum insan bedenleri parçalanarak canından olmuştu. Bir şekilde hayata tutunmaya çalışan Roboskililer devletin teklif ettiği tazminattan tek kuruş kabul etmemiş. Adalet yerini buluna kadar mücadeleye devam etmeye ant içmiştiler.
Normal ülkelerde böylesi vahim ötesi hatanın akabinde en azından Genelkurmay başkanı görevinden alınırdı. “Askerî vesayet bitti” diye şenlendiğimiz Yeni Türkiye’mizde bir albay dışında herhangi bir yetkiliye bir şeycik olmadı.
Türkiye'deki Sülükler ve Küresel Gerçekler! | Yiğit Bulut | Stara
Birkaç gündür Washington’dayım... Amerikan Ticaret Odaları ev sahipliğinde 15 Amerikan Şirketi ile toplantılar düzenliyoruz... BEŞTEPE’nin YENİ EKONOMİ PARADİGMASI’nı konuşuyoruz... Amaç çok açık ve net; 2023 hedeflerine giden Türkiye’de “yatırım merkezi” kurmak... Yapabilir miyiz? Yapacağız, yola çıktık... İlk adımımız; Eylül-Ekim döneminde Türkiye’de yüzlerce Amerikan yatırımcısının katılımıyla bir arama konferansı düzenlemek ve Sayın Cumhurbaşkanımızın onlara hitap etmesi...
Sevgili dostlar, bu konu çok önemli... Açacağım ve tartışacağız...
Birkaç gündür aklımda şu soru var; yıllarca küresel arenalarda “Türkiye’nin sahibi gibi” dolaşanlar şimdi neredeler? Sahi nerede onlar! Türkiye’ye “seçilmemiş SÜPER BAKAN atayanlar ve içeride medyalarıyla bağrına basanlar”!
Bir soru daha sorayım; Türkiye’de YERLEŞİK DÜZEN var mı?
Laikçi Teyzeler | Enver Aysever | BirGün
Yeni Türkiye denklemi kurulurken, ağızbirliğiyle saldırılan bir kitle vardı: “Laikçi Teyzeler” Tüm yakın tarihimizin karanlığı sırtlarına yüklenmiş, sanki darbeleri, türlü kötülüğü onlar yapmış gibi muamele görmekteydiler. Suçları, “Türkiye laiktir laik kalacak” demekti önce. Aradan yıllar geçti, hep birlikte bu kaygıyı duyanlar olarak “Laik ve Bilimsel Eğitim İçin Boykot” yaptık. Haklı çıktı bizim teyzeler. Laiklik olmadan cumhuriyet olmuyordu.
“Laikçi Teyzeler” çağın davası denilen ve düzenin bağırsaklarını temizlediği öne sürülen “Ergenekon” için net ve kararlı tepki verdiler. Bu davaların laik düzeni yıkmak için kurgulandığını söylediler. O süreçte “Cumhuriyet Mitingleri” yapıldı. Herkes ve elbette “Laikçi Teyzeler” darbeci ilan edildiler. Oysa toplanma, itiraz etme, ifade özgürlüğü kapsamındaydı bu eylem. Üstelik Türkan Saylan “Ne şeriat ne darbe” demişti, kimse duymadı, ama bizim teyzeler arkasındaydı.
Listeler Işık Saçıyor mu? | Ali Bayramoğlu | Yeni Şafak
Her siyasi parti aday listeleri üzerinde kendi dokusundan gelen yeni isimlerle kendisini bir miktar beslemiş görünüyor.
Örnekler ortada: CHP'de sosyal demokrat akademisyen tazelenmesi, Alevi adaylar… HDP'de Celal Doğan, Dengir Mir Mehmet Fırat gibi istisnalar dışında sol örgütlere verilen kotalar ve Kürt hareketinden gelen Dilek Öcalan gibi isimler… AK Parti'de Taha Özhan, Ertan Aydın, Mücahit Arslan, Aydın Ünal, Adnan Boynukara gibi 3. nesil seçkinlerin varlığı…
Ancak bu durumun, partiler açısından sınırlı bir ağırlığa sahip olduğuna şüphe yok.
Partiler arası asıl ortak özellik, 2015 Haziran seçimlerine doğru aday listeleri çerçevesinde bir tür “konsolidasyon” tercihi yapmış olmalarıdır.
Ayarlar Değişirken | Soli Özel | HaberTürk
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tahran ziyareti farklı boyutlarıyla önem taşıyordu. Bir yandan iki ülkenin kavgalıyken bile çıkarlar söz konusu olduğunda görünüşü kurtarabileceklerine tanıklık ettik. Diğer yandan gerek basın toplantısında gerekse dönüş yolunda Cumhurbaşkanı’nın söylediklerinden Türkiye’nin özellikle üzerine iyice yapışmaya başlayan “mezhepçilik” etiketinden kurtulmak için bir söylem ayarına gittiğini söyleyebiliriz.
Bundan yaklaşık iki hafta önce İran yayılmacılığı, Şiiliğin her yerde kendini göstermesi hakkında söyledikleri nedeniyle sorunlu olacağı düşünülen ziyaret, ikili görüşmelerde çok ters tartışmalar olmadıysa sorunsuz geçti. Ancak ziyaret yalnızca Tahran’da geçirilen süre ve basın toplantısında söylenenlerle sınırlı olmayan boyutlar da içeriyordu.
Önyargılara Selam | Atilla Taş | Meydan
İnsanlar, genellikle geçmişiyle yargılarlar kişileri, hele biraz da ses getiren şeyler yaptıysan hedef olmaya başlarsın. Çünkü bazılarına göre insanlar asla gelişip değişemezler, eskiden neyseler hep öyle kalırlar. Kimine “köylüydü” derler, kimine “cahil herifin tekiydi” kimine “beş parasızdı” kimine “adam mı bu? “Ben bunun eveliyatını bilirim” gibi aşağılayıcı sözlerle, haset ve kıskançlıkla küçük göstermeye çalışırlar.
Ne kadar kolaydır geçmişle yargılamak birilerini. Çünkü geçmişleri onların zayıf karınlarıdır. Belden aşağı vurmak her zaman kolaydır. Bunu en çok yaşayanlardan birisi de benim. O kadar çok hakaret ve iftiraya uğradım ki, hele bir de gazetede köşe yazacağımı duyunca âdeta çılgına döndüler.
Bütün kanallarda yasaklıyım
Sırf muhalifim diye biraz da sosyal medyada yazdıklarımla ses getirmeye başlayınca, başıma gelmeyen kalmadı. Emin olun onlar gibi sarayı yağlasam başlarına taç yaparlardı.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!