onedio
Görüş Bildir

Roboski Haberleri

Roboski ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Roboski ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

trend-arrow

Popüler İçerikler

'Şarkısını Söylerken Ahmet Elimden Tuttu, Gülten Sırtımı Sıvazladı'
Ahmet Kaya anısına hazırlanan albümde bir şarkı seslendiren Sezen Aksu, 'şarkıyı söylerken Ahmet Kaya elimden tuttu, iyi geldi' dedi.T24Ahmet Kaya’nın anısına hazırlanan ‘... bir eksiğiz’ albümü 3 Mart günü raflarda yerini alacak. Albümde 27 sanatçı, Ahmet Kaya’nın parçalarını yorumladı.Radikal gazetesi, albümde yer alan 13 sanatçıya albüm hakkındaki düşüncelerini sordu. Albümde yer alan sanatçılardan Vedat Yıldırım , albüm hakkında ‘’Popüler faşizmin saplanan çatallarına mütevazı bir cevap’’ nitelemesi yaparken Mor ve Ötesi grubunun solisti Harun Tekin , “albümün yıllar sonra kimin nasıl hatırlanacağına muktedirin değil, halkın karar vereceğini görmemize vesile olmasını dilerim” şeklinde konuştu.Sanatçıların ‘... bir eksiğiz’ albümü ile ilgili paylaştıkları şöyle:Sezen Aksu Gülten Kaya’nın eşsiz sözlerinin, Ahmet’in kulağımdan gitmeyen sesiyle, aşkla beden bulduğu ‘’Ağladıkça’’yı söylerken, acıdan yeşeren umudu, tüm hücrelerimde yeniden hissettim. Aslında ağladıkça güneşe doğru yürüdüğümüzü bir kez daha hatırlamak, yaşamla ilgili inandığım, söylediğim, tutunduğum her şeyi onayladı sanki. Söylerken Ahmet elimden tuttu, Gülten sırtımı sıvazladı, iyi geldi. Dilerim başkalarına da yeniden iyi gelir bu hüzünlü umudun şarkısı.Bülent Ortaçgil Ahmet Kaya’yı şahsen tanımadım, müziğini de çok fazla bilmiyorum. Ancak milyonları derinden etkilemiş Ahmet Kaya için hazırlanan ‘... bir eksiğiz’de yer almayı istedim. Kaya’nın ne söylediğinden çok, söylemesi gerektiği şeyleri rahatlıkla ifade etmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’nin bu günlerde birbirine empati kurmak ve saygı duymak konularında ortak hareket etmeye ihtiyacı var. Empatileri geliştirecek bu gibi projelere şiddetle ihtiyaç var. Bu albüm Türkiye için örnek olmalı.Cahit Berkay Ahmet Kaya şarkılarıyla ve duruşuyla sevdiğim bir insan. İçimizde acısı büyüktür. Derya Petek’le ‘’Metris’in Önünde’’yi söyledik. Ahmet Kaya albümünde bir Ahmet Kaya şarkısı söylemek bir onurdur benim için.Vedat Yıldırım (Bajar): ‘’Bir eksiğiz’’ sözüdür bizi de bu sofraya katan... İade-i itibarlar, özürler geri getirmiyor giden nice canı. Bir gün Gezi’de, Roboski’de ölen çocuklar için de vicdan sahibi insanların baskıları zorbalara özür diletecek. Lakin bu çocukların ana, baba, kardeşleri, sevgilileri için o büyük kifayetsizlik devam edecek. Popüler faşizmin saplanan çatallarına mütevazı bir cevap bu albüm. Ama asıl cevap bizlerin de Ahmet Kayalar gibi can alıcı meselelerimize değen ürünler vermemiz.Hayko Cepkin Çocukluğumda bir arkadaşım sayesinde sesiyle tanıştım. Arkadaşımın ne mezhebini ne dinini ne inancını bildim. Ne sordum ne merak ettim. Ne sordu ne merak etti. Merak edilen tek şey hep gözümdü. Dinlediği ses daha çok şarkı aralarındaki şiirlerle mücadele veren bir adamın ya da bir kadının ya da birilerinin hayatından bir parça anlatıyordu. Uzun süre dinledim. Neden dinlediğimi bilmeden. Gün oldu hikâyeler netleşti. Bilmek mi hep iyiydi? Bilmeden sevmek mi? Ben bildim ve bir dalından ses oldum.Yaşar Kurt Ahmet Kaya 80’lerdeki ilk göz ağrımız, ilk aykırı sesimiz. Cezaevlerine dikkat çeken, oralarda neler olduğundan bahseden müthiş bir sanatçı. Büyük haksızlığa uğradığını düşünüyorum. ‘Kaçak ve Anne’yi söylüyorum. Benim için tüm şarkıları önemlidir. Şarkıya dokunmadan söylemeye çalıştım, biraz Ahmet Kaya’ya benzesin istedim.Hakan Vreskala İlk kez ‘Şarkılarım Dağlara’ albümünü duymuştum... O zamanlar Türkçe müzik dinlemezdim; varsa yoksa punk, trash, rock... Sözlerindeki isyan, özgünlük ve bunca kafaya kazınan harika ezgi beni bağımlısı yapmıştı. Dinlediğim hiçbir şeye benzemiyordu; ‘Cinayet Saati’nin, ‘Gururla Bakıyorum Dünyaya’nın sözlerini ezberlerken buldum kendimi. Kendi kendime binlerce kez söylediğim parçalarından birini, bu albümünde seslendirmek çok büyük gurur.Harun Tekin Bu albümün birbirimizi dinlememize, Ahmet Kaya’nın değerinin tekrar tekrar hatırlanmasına ve yıllar sonra kimin nasıl hatırlanacağına muktedirin değil, halkın karar vereceğini görmemize vesile olmasını dilerim.Ceza Türkiye’deki müzik tarihinin en önemli isimlerinden biri için toplandık. Barış, kardeşlik, dostluk için. Seslendirdiğim parça Ahmet Kaya’nın seslendirdiği sayısız parçadan birkaçının birleşmiş hali. Sözler kendisine ait diyebiliriz. Protest, duygulu ve anlamlı sözler rap ile tekrardan dile geldi.Küçük İskender Ahmet Kaya çok önemsediğim biriydi. Kimi şiir akşamlarımızda bize katılırdı. İlkeli duruşuna hep saygı duydum. Katı, sert, radikal bir söylemi olsa da daima güler yüzlüydü. Bu, onun hümanist yanıydı. Farklı bir platformda, Ahmet Kaya ve Yusuf Hayaloğlu ortaklığındaki bu şarkıyı seslendirebilmek mutluluk verici.Cem Adrian Bir Ahmet Kaya şarkısını söylemek için uzun zamandır bekliyordum. Bu albüme katılmamın istenmesi, Ahmet Kaya’nın sevgili eşi Gülten Kaya tarafından bana iletilmesi ve en sevdiğim şarkılardan olan ‘Yakamoz’u söyleyebilmem beni çok mutlu etti, onur duydum.Redd Eskiye göre rahat görünmesine karşın, hâlâ sanat dalları baskı ve otosansüre tabi. Tüm şarkıları dinledik, bize ve bugüne uygun bir şarkıyı formuyla oynayarak değişik bir şekle soktuk.Gece Yolcuları Çok değerli şiirleri bestelemiş, bir döneme damga vurmuş, her kesimin kucakladığı bir sanatçı... Tüm diskografisini bildiğimiz bir sanatçının bu albümünde olmak büyük keyif verdi.Aylin Aslım ‘İçimde Ölen Biri Var’ı ilk kez Ahmet Kaya’yı kaybedişimizin 10’uncu yılındaki anma gecesinde Yavuz Bingöl piyano çaldı, ben söyledim. Bu saygı albümü düşünüldüğünde Gülten Abla bu şarkıyı benim söylememi istedi. Onur duydum albümde yer almaktan. Tek bir keşkem var, kayıt esnasında 40 derece ateşim vardı. Kırk yılda bir hastalanırım, o da kayda denk geldi. Erteledim ama bir ay iyileşemeyince girdim artık stüdyoya.
Kabataş Olayına Hiç İnanmadım, Başörtüsü Üzerinden Rant Yapıldı
Hüda Kaya: Kabataş, başörtülü kızlarımızın üzerinden rant yapmanın bir çeşidiydi. İnşallah İslami kimliğe sahip kadınlar durumu fark eder de artık bu söylemi iflas ettirirlerT24HDP MYK üyesi yazar Hüda Kaya , Gezi Parkı olaylarında Kabataş’ta başörtülü bir kadının saldırıya uğradığı iddiasıyla ilgili, “Kabataş’ta bir laf atma, sözle taciz gibi bir şey yaşanmıştır Allahu alem. Ama ‘Bu cuma videoyu yayınlayacağız, her şey elimizde’ dediği halde bir yıla yakındır ortada video yoktu. Ben böyle bir şey olduğuna da hiç inanmadım. Ve tamamen beklediğimiz gibi görüntüler ortada. Bir kızcağız üzerinden polemiğin kendilerine malzeme edildiğini düşünüyorum. Başörtülü kızlarımızın üzerinden rant yapmanın bir çeşidiydi bu” dedi.28 Şubat’ta idamla yargılanan ve cezaevine giren Hüda Kaya, Gezi Parkı eylemlerinde yaşandığı öne sürülen Kabataş olayı ve 17 Aralık operasyonunun ardından yaşanan siyasi gerilimle ilgili Zaman gazetesinden Arife Kabil ’e konuştu.Arife Kabil’in Hüda Kaya ile yaptığı söyleşi şöyle:28 Şubat, Türkiye Müslümanları açısından ciddi bir sınanma idi. Bu dönemde başlayan yasaklar ve baskılar 28 Şubat’tan sonra sistematik bir şekilde bütün Türkiye’yi kuşatmıştı. O güne kadar önümüzde gördüğümüz nice büyük insanların o gün arkalarda bile olmadığını gördük. Herkes kendini kurtarma derdindeydi. Fakat her birimizin kendimizi kurtarma noktasındaki amaçları farklıydı. Hedefimizin, savunduklarımızın arkasında durmaya çalıştık. Nice insanlar da rızkını kurtarma, makamını, maaşını, konumunu kurtarma derdine düştü. O mağduriyetlerin üzerinden bir siyasal güç ortaya çıktı. Toplumsal bir talep oluştu haliyle. Ve bugün bu mağduriyetler o gücün malzemesi olmaya devam ediyor. Dün 28 Şubat’ta kendini kurtarmaya çalıştı dediğimiz nice insanlar bugün bakıyorsunuz o mağduriyeti yaşayanlar üzerinden egemenliklerini güçlendirmeye çalışıyor. O tarihte, din adına anlatılanların boğazımızdan aşağı geçmediğini görmüştük. Bugün de hâlâ bu minvalde devam ediyor. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı derken ortaya çıkan manzaralar korkunç. Bunları ifade edecek söz bulamıyorum.Postmodern darbe veya paralel yapı gibi iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?Son yazdığım yazıda 28 Şubat mücadelemizi rantlarınızla heba etmeyin, demiştim. Şimdi bu karşılaştığı, darbe diye nitelendirdiği gücü 28 Şubat’la kıyas ediyor. Yeni bir operasyonun yapılacağı haberini veriyor. Yani neresinden tutsam elimde kalır. Bugün sıkışıldığı noktada 28 Şubat bir malzeme oldu. Mağduriyetler üzerinden gidiliyor. Benim artık midem kaldırmıyor. Hâlbuki üç yıl önce 28 Şubat operasyonları başladığında bunu gözyaşlarıyla izlemiştim. O gün ile bugün geldiğim noktadaki halime şaşırıyorum. Artık bu yargılamaların hiçbir heyecan veya bir karşılığı yok nazarımda. Sadece dinlemeye bile tahammül edemediğim istismar var. Bunlar bugün mü keşfedildi? Siz on bir, on iki yıldır iktidarsınız, destek gördünüz, destek verdiniz şimdi mi fark ettiniz bunları? Şimdi bu söylenenleri son derece gayri ahlaki buluyorum. Konuşmaları dinlediğim zaman utanıyorum. Kitlelere karşı bunun mahalle diliyle ifade edilmesi de bugünkü siyasetin geldiği nokta itibarı ile çok üzücü.İlk kez dindarlar bu kadar güçlendi, onu da darbeyle indirmeye çalışıyorlar algısı oluşturuluyor?Yani insanlar düşünmedikleri, sorgulamadıkları müddetçe bu pislik içinde yaşamaya mahkûm olacak. Toplum kendi halini düzeltirse Allah toplumun halini düzeltir. İnsanlar ne yapıp edip mutlaka aklını kullanacak ve sorgulayacak. Ya da ‘Bu görünenin farklı bir boyutu da olabilir mi?’ demeden kendisini hipnoz etmeye devam edeceklerdir. Türkiye için endişelerimiz büyüyor. Fakat şu da bir gerçek ki, artık insanlar düşünüyor, sorgulamalar başladı. Bugüne kadar asla başka bir partiye oy vermeyi düşünmeyenlerin bugün umutları kırılmış durumda. İstismarın her türlüsü tehlikeli ama en çirkini Allah’ın adına yapılması. İnsanlar bunu inşallah fark edecektir.Bunlar yaşanırken dindarlar arasında bir ayrılık oluştu denilebilir. Yanı sıra dışarıdan bakanlarda da İslamofobinin körüklendiğini söyleyebilir miyiz?Tabii. Önceden dindar olmadıkları halde dindarlara saygı duyan kişiler vardı. Şimdi öyle tepkilerle karşılaşıyoruz ki, Allah korkusu olan bir insan nasıl bu kadar büyük zulümler yapabilir. Nasıl bu kadar hırsızlık, haksızlık yapabilir? Bu sadece hırsızlık değil. Roboski mesela. Yani dindar olup da bütün bu haksızlıklara sebep olabiliyorsa, bir parça dindarlara sempatisi varsa, ‘Bunlar nasıl bir Allah’a inanıyor’ sorusu geliyor insanların aklına. Eğer biz gerçekten haklılığı, dürüstlüğü, adaleti, erdemli olmayı becerebilseydik bugün Türkiye çok daha farklı olacaktı. Bugün ‘dindar gençlik yetiştirme’ iddiasındakilerin yetiştirdiği gençlerin konuşmalarının da hangi noktaya gelindiğinin kanıtı zaten.‘Kabataş’a hiç inanmadım’K abataş olayları sürecinde, ‘iddialara karşı temkinli olmalıyız’ şeklindeki yorumunuzdan dolayı çok eleştirildiniz. Başörtüsü mücadelesi vermiş biri olarak Kabataş olayını ilk duyduğunuzda ne düşündünüz?Bu sistemin ikiyüzlülüğünün, siyahı-beyaz gösterebilme gücünün farkındayım. Kişisel anlamda buna benzer olayı yaşadığım için çok temkinli davrandım. Elbette Gezi’de hareket içine sonradan dâhil olan Kemalistlerin, ulusalcıların fırsat bu fırsat deyip başörtülülere sevimsiz yaklaşımları oldu. Bize 28 Şubat sürecinde bunu yaşatanlar bugün de her an yaşatabilme durumuna sahip. Fakat o zaman Başbakan’ın nefret dilini inanılmaz korkunç şekilde kullanması, insanları ayrıştırması; ‘benim gençlerim sizin gençleriniz’, ‘benim yüzde ellim sizin yüzde elliniz’ sözleri kabul edilemez. Sen Türkiye başbakanısın, yüzde 50’yi nereye ayırıyorsun? Yüzde 50 seninse diğer yüzde 50 kimin? Böyle saçmalık olabilir mi? Bütün bu kışkırtmaların akabinde ulusalcı olmaya gerek yok. En sıradan bir insanın dahi bu nefret diline karşı tepki göstermesi her an olabilecek bir hadiseydi. Kabataş’ta bir laf atma, sözle taciz gibi bir şey yaşanmıştır Allahu alem. Ama ‘Bu cuma videoyu yayınlayacağız, her şey elimizde’ dediği halde bir yıla yakındır ortada video yoktu. Ben böyle bir şey olduğuna da hiç inanmadım. Ve tamamen beklediğimiz gibi görüntüler ortada. Bir kızcağız üzerinden polemiğin kendilerine malzeme edildiğini düşünüyorum. Başörtülü kızlarımızın üzerinden rant yapmanın bir çeşidiydi bu. İnşallah İslami kimliğe sahip kadınlar durumu fark eder de artık bu söylemi iflas ettirirler.İstismarın son bulması için dindar kesimin sorgulamasına mı ihtiyaç var yani?Şu andaki cepheleşme açısından bakarsak bu sadece Başbakan’ın sözünden ibaret değil. On iki yıla yakındır devletin egemenliğini bir paylaşım söz konusuydu. Bu süreçte bütün insanlara eşit davranabilme noktasında ne kadar gayret vardı, bu tartışılır. Her iki taraf egemenliği paylaşırken binlerce insan, ‘örgüte meyletme sempatisi olabilir’ zannıyla hapsedildi. Poşu takmışlar diye hapiste bu insanlar, Kürtçe bir kelime yazdı diye hapisteler. Bugün ise kendileriyle ilgili herhangi bir delil ortaya çıktığında, ki inanılmaz deliller ortada gırla giderken bu insanlar sadece zanlarla hapsedildi. Öğrencilikleri, gençlikleri heder edildi bu insanların. Bu zulmün telafisi nasıl olacak? Bakın bir yıldır savaş durdu. Kan akmıyor ama anayasal güvence noktasında ne karşılığı var. Bu insanlar devlete rağmen, iktidara rağmen barışın tarafını ısrarla savunuyor. Yani bugün egemen olan güç çok ufak adımlarla ilerliyor, umutlar aşındırılıyor.Önümüzdeki seçimlere bırakmıştır belki...Zaten sadece çözüm sürecinde değil, pek çok mesele malzeme olarak kullanılmaya devam ediliyor. İstismar olarak elde bekletiliyor. Isıtılıp rafa kaldırılıyor, tekrar ısıtılıyor, rafa kaldırılıyor... Ama bu, insanlara en büyük zulümdür. Hepimizin de artık bittiği bir nokta olacaktır. O noktaya getirilmemeli insanlar. Sabah rahat bir şekilde kalkması neden engellensin insanların. Bunun bir an önce gerçekleşmesi gerekiyor. Bu sadece iktidar açısından değil, diğer kitlesel güç ve cemaatlerin de ağırlıklarını koymak zorunda olduğu bir durum.
Kışanak: 'AKP'nin Çözüm Kapasitesi Kalmadı'
BDP eş genel başkanı Gültan Kışanak, bu seçimde, Diyarbakır’ın ilk kadın belediye başkanı olmaya aday. Kazanırsa, partisinin eş başkanlık uygulaması doğrultusunda büyükşehir yönetimini Fırat Anlı ile paylaşacak. Üç dönemdir yerel seçimlerde kentte en çok oy alan Kürt siyasi hareketin adayları Kışanak ve Anlı bu yarışın favorisi. 2009'u aşan bir sonuç, Şanlıurfa, Bingöl, Muş, Bitlis ve Kars'ta da zafer beklediklerini kaydeden Kışanak, BBC Türkçe'nin sorularını yanıtladı. Beklediğiniz artışın sebebi ne? Türkiye’nin son aylarda içinden geçtiği siyasi kriz, bu bölgedeki baş rakibiniz AKP’yi yıprattı mı? Burada oylarında düşüş olacak ama son yaşananlarla alakalı değil, icraatlarıyla ilgili. Demokratik bir adım görmedik. Roboski katliamının üzerini örtmeye çalıştı, Paris cinayetleri bu süreçte oldu. Hükümet kendisi yapmadıysa bile yapanları biliyor, yargıya teslim etmiyor. Rojava’ya ilişkin tutumu çok önemli. Çetelere her türlü desteği sunarken Kürtlere ambargo uyguladı. Kürtler de bunları görüyorlar. Ama BDP seçmeni içinde dahi AKP’yi beğendiğini ve Türkiye genelinde başarılı olmasını istediğini söyleyen çok kişi var. Bunun sebebi ne sizce? AKP hükümeti çözüm sürecinin rantını yemeye çalışıyor. Bir yıldır cenaze gelmiyorsa bu hükümetin marifetiymiş gibi sunmaya çalışıyorlar. Ama bir kesimde “CHP çözüm konusunda daha statükocu, MHP milliyetçi, AKP hiç yoktan iyidir” yaklaşımı var. Biz diyoruz ki, Kürt siyaseti güçlü olmazsa AKP veya başka bir iktidar bu sorunu çözmeyecek. AKP’nin çözüm kapasitesi kalmadı. 7 yıldır diyaloğun olduğu bir dönem var. Sayın Öcalan’ın özgürlüğü, anadilde eğitim, örgütlenme ve düşünce özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması, Terörle Mücadele Kanunu’nun kalkması yönünde beklentiler var. Hiç bir kalıcı adım atmıyor. Demokratik özerkliği seçimlerden sonra hayata geçirmeye başlayacağınızı söylemiştiniz... Demokratik özerkliğin hayata geçirilmesinin iki boyutu var. Biri Anayasa'nın ve yasaların değişmesi, ikincisi de yerelde halkın taleplerini dikkate alarak, yasaların zorlanması. Biz bu ikinci yolu deneyeceğiz. Zaten yeni büyükşehir yasası bize bir siyasi temsil yetkisi veriyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclisi'nin son derece güçlü bir temsil kabiliyeti var. Biz Büyükşehir Belediye Meclisi'nde alınan her kararı meşru kabul edeceğiz. Diyelim ki bu meclisten çok dilli belediyecilik hizmeti kararı çıkarsa, biz bunu uygulayacağız. Merkezi hükümetin de kendisini buna göre değiştirmesi lazım. Demokratikleşme böyle oluyor. Aşağıdan yukarıya bir demokratikleşme hamlesi bu. Ama siyaseten istediğiniz kararları alsanız da yapabileceklerinizin boyutları aynı bütçeyle sınırlı değil mi? 'Yerel Ekonomiyi Güçlendirme Daire Başkanlığı' kuracağız. Bunun alt şube müdürlükleri olacak. Tarım, hayvancılık, sanayileşme, ticaret, istihdamı artırma, kooperatifçilik gibi. Atölyeler, işletmeler, halkı birlikte üretmeye teşvik edecek kolektifler kuracağız. Bunların bir kısmını belediye, doğrudan kamusal hizmet olarak yapacak. Eş başkanlık uygulamasını bu seçimlerde yerel yönetimlerde de hayata geçirmeye başlıyorsunuz... Yasalar buna müsait, belediye başkanı bazı alanlarda belediye meclisi üyelerine yetki devri yapabiliyor. Biz de Sayın Anlı ile oturup bir iş bölümü yapacağız. Ama kritik konularda ortak karar vereceğiz. Kadınlar için neler yapacaksınız? 'Kadın Çalışmaları Daire Başkanlığı' kuracağız. Kadın istihdamını artırma, meslek edindirme, şiddetle mücadele, toplumsal farkındalık yaratma gibi alt birimleri olacak. Sığınakları yeniden yapılandıracağız, kapasite artırımına gideceğiz. Kadının geçici olarak kalabileceği bir ilk adım istasyonuna ihtiyacımız var. Bir de 7/24 çalışacak acil destek telefon hattı kuracağız. Biz tek işi bu olan, kadın politikaları, kadına yönelik şiddet konusunda birikimli ve ağırlıkla kadınlardan oluşan bir birim kuracağız.BBC Türkçe
Öğrenciler Tedbir Kararına Karşı Açlık Grevinde
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde (AİBÜ) 13 öğrenci hakkında açılan disiplin soruşturması nedeniyle tedbir kararı verilmesi sonucu beş öğrenci bugün süresiz dönüşümsüz açlık grevine başladı. Soruşturma belgeleri ailelerine gönderilen öğrenciler 17 Mart'ta kampüs girişindeki güvenlik görevlilerince tedbir kararını öğrendi. 25 gündür kampüse giremeyen öğrenciler, vize sınavlarına da katılamıyor. Şehirde Ekim ayından itibaren Kürt öğrencilere yönelik biri kampüs dışında olmak üzere dört saldırı yaşandı. Tedbir kararına neden olan soruşturma da son saldırı ile ilgili. Öğrenciler saldırıya uğramalarına rağmen 'okuldaki öğrencilere fiili saldırıda bulunmak' iddiasıyla soruşturma açıldığını söylüyor. Kampüs giriş kapısı önünde açlık grevine başlayan öğrenciler can güvenlikleri ve eğitim haklarının korunmasını talep ediyor.  Talepler 1- Can güvenliğimiz: Okul öğrencisi olmayan kişilerin kampüs içeriisnde silahlı bir şejilde var olmalarının önüne geçilmelidir Özel Güvenlik Birimi personellerinin faşist grupların her türlü hakaret ve saldırılarına göz yummalarının ve bu grupların saldırılarına zemin oluşturan her türlü davranışların önüne geçilmelidir. Şehir merkezide ise yaşam hakkımızı tehdit eden şahısların haklarında gerekli cezai işlemler yapılmalıdır. 2- Eğitim hakkımız: Dönem başından beri sürekli olarak hakkımızda açılan ve hukuksuzca yürütülen soruşturma furyasına son verilmelidir. Haklarında tedbiri uzaklaştırma kararı verilen 13 arkadaşımıza yönelik bu hukuksuz uygulamaya bir an önce son verilmelidir. 17 Mart tarihinden beri soruşturma açılan 13 arkadaşımızın eğitim öğretim hakları geri iade edilmeli ve mağduriyetleri derhal giderilmelidir. “Okulum bir yıl uzadı” Bianet, açlık grevindeki öğrencilerden Doğan Diri ve Kadri Aslan ile konuştu.  Doğan Diri, sivil toplum örgütlerinin üniversite yönetimiyle görüştüğünü ancak bir sonuç alamadıklarını anlattı. “Üniversite genel sekreteri bir kısmımızı bu soruşturmayla, diğerlerini de daha sonra olmak üzere hepimizi okuldan atacağını söyledi. Muhatap bile alınmıyoruz.”   Hakkında tedbir kararı verilen Kadri Aslan Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencisi. 25 gündür okula giremiyor. Bugün yapılan vizeye de girememesiyle nedeniyle okulunun şimdiden bir yıl uzadığını söyledi. Soruşturmaya neden olan 5 Mart’ta yaşananları ise şöyle anlattı: “Kampüste dolaşırken yaralı arkadaşımı ormana doğru koşarken gördüm. Peşinden giderken oldu her şey. Orman sonunda göle vardığımızda eli sopalılar bize saldırdı. Gözaltına alındık.”“Basın açıklamasına dahi soruşturma var” Öğrenciler kampüs içindeki demokratik hak kullanmaya dair tüm etkinliklerinin soruşturmayla sonuçlandığını anlattı. Son soruşturma Doğan Diri hakkında açılmadı ancak Roboski anması, basın açıklamaları gibi gerekçelerle devam eden dört soruşturması var. Kadri Aslan, okul dışındaki olaylar nedeniyle de disiplin soruşturmaları açıldığını ekledi. “Sene başında okul dışındaki bir yurttaki arkadaşımız saldırıya uğradı. Gittiğimizde biz de gözaltına alındık. Bununla ilgili açılan soruşturmada uyarı cezası aldık.”  Beyza Kural | Bianet
BDP'li Buldandan, Sakıka Tepki
TBMM Genel Kurulu’nda Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin görüşmeleri sırasında 10’ncu maddeyle ilgili olarak BDP grubu öneride bulundu. Grup adına kürsüye çıkan BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan,10’ncu maddenin yasa tasarısından çıkartılmasındaki gerekçelerini anlattı. Buldan, “Bu madde ile MİT mensupları ile MİT’te görev yapmış olanların MİT’in görev ve faaliyetleri konusunda tanıklık yapamayacak olması. MİT mensuplarına tanınan ayrıcalık açısından anayasaya aykırıdır. Bu durum MİT mensuplarını tamamen yasal denetim dışında tutacak bir uygulama getirecektir. Ancak devletin çıkarlarının zorunlu kıldığı hallerde MİT mensuplarının tanıklığı MİT müsteşarının, MİT müsteşarının tanıklığı da başbakanın iznine bağlı olması devlet çıkarlarının kavramının muğlaklığı nedeniyle esasen devlet ve MİT’i korumaya almaktadır. Gerekçemiz budur. Biz bu maddenin yasa metninden çıkartılmasını talep ediyoruz. Sadece bununla sınırlı kalmıyoruz. Aynı zamanda bu yasanın da sorunlu bir yasa olduğunu ve sadece maddenin değil, yasının da görüşülmemesi gerektiğini çünkü bu yasayla birlikte MİT’in yetkilerini daha çok güçleneceğinin altını önemle çiziyoruz' dedi. Buldan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Muhalefetin ifade ettiği ‘süreci garanti altına alan bir yasa görüşüldüğünü’ ifade ediyorlar. Ama ben buradan muhalefet partilerine şunu ifade etmek istiyorum. Bu yasa tasarısıyla ne yazık ki bu süreç garanti altına alınmıyor. Keşke bu süreç garanti altına alınsaydı, bu süreci garanti altına alacak yasalar bu genel kuruldan çıkmış olsaydı. Böyle bir yasa tasarısını eğer acilen çıkarsa bizde BDP grubu olarak gönül rahatlığı ile böyle bir yasaların altına imzamızı atarız. Bu yasa gerçekten bu süreci garanti altına alacak yasa olsaydı bu yasaya da ‘evet’ derdik ve altına imzamızı atardık. Ayrıca MİT’in şaibeli bir kurum olduğunun altını çizmek isterim. Özellikle bu süreç başladığı günden itibaren bu MİT bir şaibe altındadır. Sürecin başından beri Paris’te katledilen arkadaşlarımızın hala sorumluları açığa çıkmamıştır. Bu cinayet ortadan kalkmadığı sürece, zanlıları ortayla çıkartılmadı sürece ve zanlıları yargılanmadığı sürece MİT zan altındadır. Yine bununla paralel olarak Rojava meselesi. Rojava meselesi bizim açımızdan kırmızı bir çizgidir. Dolayısıyla MİT de bu konuda şaibe altındadır. Çünkü Rojava’ya gönderilen TIR’lar yakalanmıştır ve bu TIR’lar içindeki mühimmatlar kamuoyuna açıklanmamıştır. Dolayısıyla bununla ilgili de MİT’in şaibeli bir kurum olduğunun altını çizmek isterim.' BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın ‘MİT görevlerini üstlenmişse ve ilk kez MİT bu süreci götürüyorsa ve saldırıya maruz kalıyorsa biz buna seyirci kalmayız. Ben burada Hakan Fidan ve ekibini kutluyorum’ sözlerini eleştiren BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, “Bir önceki oturumda milletvekilimiz sayın Sırrı Sakık’ın ifade ettiği MİT’e özellikle Hakan Fidan’a ‘teşekkür ediyorum’ ifadesine ben katılmıyorum. Roboski, Geber ve Lice olayı ortadayken bizim MİT’e teşekkür etmek gibi bir hakkımız yoktur. Dolayısıyla bunun altın önemle çiziyorum. Ben inanıyorum ki Sırrı Sakık arkadaşımız da bir yanlış anlamadan kaynaklı MİT’e teşekkürlerini sunmuştur. Ben şunu çok açık ifade etmek istiyorum. Teşekkür edilmesi gereken yerler farklı yerlerdir. Bugün bu süreci başlatmış olan İmralı Cezaevinde yatan sayın Abdullah Öcalan’a ben teşekkür ediyorum. Bugün bu ülkede çatışmasızlık süreci varsa, kan akmıyorsa ve anneler ağlamıyorsa bu sürecin baş aktörü sayın Öcalan’a bir kez daha teşekkür ediyorum ve bu çatışmasızlık sürecinin devam etmesi gerektiğini savunuyor ve bu sürecin garanti altına alınmasını gerektirecek olan yasaların acilen Genel Kuruldan çıkarılması gerektiğini ifade ediyorum' diye konuştu. SIRRI SAKIK : HAKAN FİDAN VE EKİBİNİ KUTLUYORUM TBMM Genel Kurulu saat 14.00'da açıldı. Gündem dışı konuşmaların ardından Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşmelerine geçildi. BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, MİT görevlerini üstlenmişse ve ilk kez MİT bu süreci götürüyorsa ve saldırıya maruz kalıyorsa biz buna seyirci kalmayız. Ben burada Hakan Fidan ve ekibini kutluyorum. 1 yıldır çatışmasızlık süreci yaşanıyorsa ve burada MİT'in bir katkısı varsa bundan mutluluk duyarız' dedi. Sakık, konuşmasında faali meşçul cinayetlere seyirci kaldığnı idida ettiği dönemin Şanlıurfa Valisi olan AK Parti Tekirdağ Milletvekili Ziyaeddin Akbulut'a tepki gösterdi. AK PARTİ'Lİ ZİYAEDDİN AKBULUT : MİT'İ DAHA İYİ ŞEFFAFLAŞTIRACAK BİR TEKLİF Görüşmelerde önerge üzerine söz alan AK Parti Tekirdağ Milletvekili Ziyaeddin Akbulut, 'Çok önemli bir teklifi görüşüyoruz. 1980'li yıllardan bu yana MİT Kanunu'nda böyle önemli bir değişiklik yapılmamıştı. Günün şartlarına göre, ihtiyaçlarına göre Avrupa'da, Amerika'da, dünyanın her tarafında böyle ulusal istihbarat teşkilatları var ve onlar çok önemli görevler ifa ediyorlar. O kurumlardaki yapılanmaya uygun bir şekilde böyle bir teklif gelmiş ve bu teklife hükümetimiz de katılıyor. Tamamen iyi niyetli yapılan, Anayasa'ya uygun, MİT'in görev alanlarını açık seçik belirleyen, daha şeffaf hale gelmesini sağlayan ve dolayısıyla, çağdaş bir kurum olarak MİT'e yeni bir veçhe kazandırmak amaçlanıyor. Ama, burada, bakıyorum, teklif görüşülmeye başladığından beri özellikle muhalefet konuşmacıları bu MİT Yasası üzerinden ilgisi olmayan konulara giriyorlar, Hükümetimizi, Başbakanımızı ve bu konuda MİT üzerinden alabildiğine eleştiriyorlar. Bir bilgi kirliliği söz konusu oluyor. MİT teklifi bir tarafa bırakılıyor tamamen hükümete, başbakana kasetler, montajlar ve şantajlar konuşuluyor. Bir defa bu teklif yerinde bir teklif, gerekli bir teklif hazırlayanlara teşekkür ediyorum ve hukuka uygun bir teklif, MİT'i daha iyi şeffaflaştıracak bir teklif' dedi. AKBULUT : ÇOK BAŞARILI VALİLİK YAPTIM Akbulut, sözlerini şöyle sürdürdü: 'O kadar ilgisiz konuşmalar yapılıyor ki dün akşam saatlerinde İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal benim Şanlıurfa ilinde Valilik yaptığım sırada bu konuyla hiç alakası olmadığı halde, yeri olmadığı halde dünya dolusu o dönemde faili meçhuller olduğu tarzında bir laf söyledi. Ben Şanlıurfa'da 6 yıl Valilik yaptım ve çok başarılı Valilik yaptım. O dönemde bütün doğu ve güneydoğuda terör olayları çok yaygın olduğu halde, Şanlıurfa ilinde, halkla bütünleşen bir vali imajıyla, çok nadir terör olayları oluyordu ve onların da üzerine gidilip bütün faillerinin en kısa zamanda bulunması için her türlü çalışma yapılıyordu. O dönemde, Şanlıurfa ilinde dergah projesi gibi, organize sanayi bölgesi gibi, üniversite kurulması gibi çok önemli hizmetler ifa edildi. Dolayısıyla, böyle bir, 18 yıl önce, şerefle, onurla gerçekleştirdiğim böyle bir hayırlı hizmetle ilgili olarak Sayın Mahmut Tanal'ın böyle bir konuşma yapmasını çok yadırgadım. Bir hukukçu olarak, adeta, hedef gösteriyor, benim şahsımı bu konuda birtakım yerlere hedef gösteriyor. Ve bu konuda yaptığı konuşmanın hukuka, usule, ahlaka uymadığı kanaatindeyim' dedi. SIRRI SAKIK ÇOK SİNİRLENDİ VE KÜRSÜYÜ YUMRUKLADI Ardından söz alan BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, Akbulut'a tepki gösterdi. Kürsüyü eliyle vuran Sakık, Akbulut'a yönelik olarak şunları söyledi: “Sizin bulunduğunuz dönemde 1994 yılında Nazım Babaoğlu gazeteciydi, ve Urfa'da katledildi, il başkanımız sizin dönemizde katledildi. Şimdi sizde biliyorsunuz ki, Allahta bilir o dönemin MİT, kontrgerilla,çeteler ve jitem sizinde haberiniz var. Hala buraya siz buraya çıkıp başarılı vali olduğunu söylüyorsunuz. Özeleştiride bulunmalısınız burada. Sizin dönemizde cinayetler işlenmişse, siyasi partinin temsilcileri öldürülmüşse çıkıp buradan ahkamdan ve namustan bahsedemezsiniz bize. Siz karanlık bir ödemede valilik yaptınız ve bu insanlar katledildi. Çıkıp buradan katilleri kollayan bir anlayışa buradan tahammül bekleyemezsiniz'dedi. SIRRI SAKIK : HAKAN FİDAN VE EKİBİNİ KUTLUYORUM Sakık, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Geriliyoruz çünkü haklıyız. Biz yaralıyız. Binlerce faali meşru cinayetlerin işlendiği topraklardan geliyor ve biz yaşadık nasıl cinayetler işlendiğini. Siz çıkın Allah adına söyleyin siz biliyorsunuz kimlerin onları katlettiğini benden daha iyi biliyorsunuz. Bir yasa görüşülüyor. Bu yasa MİT yasası. Neden ulusalcı ve milliyetçi cephenin bu yasaya karşı durduğunu biliyoruz. Bir dönemden bahsediyoruz. İçinde MİTin JİTEM'in çetelerin aşiretlerin olduğu bir dönemde de faali meçhul cinayetlerden. Bu ulusalcı ve bu milliyetçi cepheler bundan rahatsızlık duymadı. Ses seda da çıkmadı. Ama bugün asıl sorun MİT'in bu konudaki otoriter yapısının yasalarca yeniden dizayn edildiğini biz iyi anlıyoruz. Çünkü siz Oslo'dan başlayan ve bugün İmralı'da devam eden süreçle ilgili ciddi şekilde buna karşısınız. Eğer kanı durduracaksa, eğer bu güne kadar bu görüşmelerde bakın sürekli şerefsizlikle insanlar itham ediliyor. 'Kim ki görüştüyse şerefsizdir' diyor. Biz bunu iade ediyoruz. Biz görüşüyoruz biz şerefli insanlarız. BDP görüşmeleri sürdüren bir partidir. Gidip İmralı ve Kandilli ile de görüşüyor, gelip iktidarla da görüşüyor. Bu şerefli bir iştir. Kanı,ölümleri durdurmak şerefli bir iştir. Şerefsizlik nedir biliyormusunuz. Kana seyirci kalmaktır ölümlere seyirci kalmaktır. MİT görevlerini üstlenmişse ve ilk kez MİT bu süreci götürüyorsa ve saldırıya maruz kalıyorsa biz buna seyirci kalmayız. Ben burada Hakan Fidan ve ekibini kutluyorum. 1 yıldır çatışmasızlık süreci yaşanıyorsa ve burada MİT'in bir katkısı varsa bundan mutlulukta duyarız' dedi. Fırat KESKİNKILIÇ / ANKARA, (DHA)
Kuşkonar Katliamı Zaman Aşımına Uğradı
Şırnak’ta 1994 yılında 38 köylünün hava saldırısıyla öldürüldüğü ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’yi rekor tazminata mahkûm ettiği katliamla ilgili soruşturma zaman aşımına uğradı. Genelkurmay Askeri Savcılığı, 25-26 Mart 1994’te F-16 uçaklarının iki köyde yaptığı bombardımana ilişkin soruşturmada takipsizlik kararı verdi. Bu katliamla, 28 Aralık 2011′de Roboski’de 34 köylünün katledilmesi arasında benzerlik kuruluyordu.Ne olmuştu? Katliam, Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağılı köylerinde meydana gelmiş; bombardıman sonucunda çoğu kadın ve çocuk, 13’ü Koçağılı, 25’i Kuşkonar’dan olmak üzere 38 kişi öldürülmüştü. En az 13 kişinin yaralandığı bombardımanda köylülerin ev ve hayvanları da ağır zarar görmüştü. Tanıklar operasyon sonrasında yetkililerden yardım alamadıklarını; Kuşkonar’da ölenlerin toplu mezarlarda yakıldığını anlatmıştı. Öyle ki, Kuşkonar’da yaşayan birçok kişi ertesi gün eşyalarını toplayıp köyden kaçmış ve bir daha da geri dönmemişti. AİHM’in en ağır kararlarından biriydi Türkiye’deki dava yıllar boyu mahkeme mahkeme ‘gezerken‘, ölenlerin yakınları AİHM’e başvurmuştu. Strasbourg mahkemesiyse, Türkiye’yi 20 yıl sonra, 12 Kasım 2013′te, ‘hava saldırısı emri vermek‘, ‘yeterli soruşturma yapmamak‘, ‘insan yaşamını dikkate almadan bombalama yapmak‘ ve ‘uçuş kayıtlarını gizlemek’ suçlarından toplam 2 milyon 305 bin avro tazminata mahkum etmişti. İşte o dava, bugün zaman aşımına uğradı. Hava Kuvvetleri Askeri Mahkemesi’ne itiraz edilecek Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, kararın AİHM’in verdiği icraatın inkarı anlamına geldiğini belirterek, “Bu kararı Hava Kuvvetleri Askeri Mahkemesi’ne taşıyarak itiraz edeceğiz. Verilen bu takipsizlik bu kararı ile Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu ve hükümeti karşı karşıya getirecektir” dedi. Şüpheliler arasında ‘Kundakçı Paşa’ da vardı İlgili soruşturmayı yürüten TMK’yla görevli Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı, zaman aşımına sadece 1 ay kala ‘görevsizlik’ kararı vererek, dosyayı 25 Mart 2014′te, yani tam da 20′inci yıldönümünde Diyarbakır 7′nci Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’na göndermişti. Dosya en son, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı’na gönderilmişti. Şüpheliler arasında, dönemin Jandarma Asayiş Komutanı Emekli Korgeneral Hasan Kundakçı, rütbeli askerler Adnan Karaardıç, Metin Hazar ve İbrahim Erge’nin adı geçiyordu. Diken 
Sırrı Sakık'tan MİT Eleştirilerine Cevap!
MİT Kanunu'nda değişiklik yapılmasına yönelik yasa tasarısı teklifi görüşmeye devam ediyor. Sırrı Sakık dün yaptığı MİT açıklamaları sonrası kendisine yöneltilen eleştirilere cevap verdi.Sakık, 'Ben MİT'in barış görüşmelerinde göstermiş olduğu çabasını önemsediğini söyledim. Geçmişten bugüne kadar MİT'in karanlık işlerini, Kürtlere karşı, Sosyalistlere karşı cinayetleri biliyorum. Bunların açığa çıkması için önerge veren biziz. MİT'in mağduruyum. Bedel ödeye ödeye, direne direne gelmişim. Biz yorulduk. Barış ve kardeşlik bu topraklarda hayat bulmalıdır.' dedi. Dün BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, 'MİT görevlerini üstlenmişse ve ilk kez MİT bu süreci götürüyorsa ve saldırıya maruz kalıyorsa biz buna seyirci kalmayız. Ben burada Hakan Fidan ve ekibini kutluyorum. 1 yıldır çatışmasızlık süreci yaşanıyorsa ve burada MİT'in bir katkısı varsa bundan mutluluk duyarız' açıklaması yapmıştı. Sakık'ın bu açıklamalarına BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan tepki gösterdi. PERVİN BULDAN SAKIK'I ELEŞTİRDİ Buldan, 'Bir önceki oturumda milletvekilimiz sayın Sırrı Sakık'ın ifade ettiği MİT'e özellikle Hakan Fidan'a ‘teşekkür ediyorum' ifadesine ben katılmıyorum. Roboski, Geber ve Lice olayı ortadayken bizim MİT'e teşekkür etmek gibi bir hakkımız yoktur. Dolayısıyla bunun altını önemle çiziyorum. Ben inanıyorum ki Sırrı Sakık arkadaşımız da bir yanlış anlamadan kaynaklı MİT'e teşekkürlerini sunmuştur. Ben şunu çok açık ifade etmek istiyorum. Teşekkür edilmesi gereken yerler farklı yerlerdir. Bugün bu süreci başlatmış olan İmralı Cezaevi'nde yatan sayın Abdullah Öcalan'a ben teşekkür ediyorum.' dedi. SIRRI SAKIK CEVAP VERDİ Buldan'ın bu açıklamalarına Sakık'tan cevap gecikmedi. Sakık bu eleştirilere Meclis'te cevap verdi. Sakık, 'Ben dün akşam barış görüşmelerini sürdüren tüm aktörlere Sayın Öcalan'a da armağan ediyorum dedim. Bu kadar barış sevdalısıyım. Kent geriliyordu, ülke geriliyordu. Kazandığım seçimi barış süreci zarar görmesin diye barışa heba etmiş gelenekten geliyorum. Barışa bu kadar özlem duyan insanların bu topraklarda barışı büyüttüğünü görmeniz lazımken televizyonlarda saldırıya maruz kalıyoruz. HABERTURK.COM
'Artık Kürdistan'ı İnşa Edeceğiz'
HDP Eş Genel Başkanı Sabahat Tuncel, Abdullah Öcalan’ın son görüşmesinde, 'Dediki, daha derinlikli bir süreci, ya derinlikli bir müzakere, yada savaşlı çatışmayı getirecek' dediğini belirterek, 'İşte müzakerelerin devam etmesi, bir daha bu coğrafyada savaşın yaşanmaması için bizim yapmamız gereken şeyler var. Artık sıra bizde; biz özerk Kürdistan’ı talep eden değil, inşa edeceğiz. Türkiye ile birlikte demokratikleştireceğiz' dedi. DHA Uludere İlçesi’ndeki hava saldırısında 34 kişinin yaşamını yitirmesi nedeniyle 2 yıldır yapılmayan Beyazsu Kültür ve Sanat Festivali’ne, HDP Eş Genel Başkanı Sabahat Tuncel, Şırnak Milletvekilleri Selma Irmak ve Faysal Sarıyıldız, bölge belediye başkanları ile yaklaşık 4 bin kişi katıldı. Bir zamanlar şiddetli çatışmaların yaşandığı Kel Mehmet Dağları eteklerinde, göçerlerin yaylaya çıkacağı sembolik günde kutlanan festivalde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sabahat Tuncel, 'Yanıbaşımızda Roboski’de 34 canımıza mal olan, devlet tarafından bir katliam gerçekleşti. Hala 34 insanımızı öldürenler yargılanmadılar. Hala Roboskili aileler adalet arayışında. Sadece Roboskili aileler değil, onunla birlikte bütün Şırnak, bütün Türkiye, bütün Kürtler bu adalet arayışındadırlar. O yüzden 2 yıldır bu festival yapılmiyor. Biz acılarımıza rağmen yeniden bir bir başlangıç yapmak istedik' dedi. 'TÜRKİYE İLE BİRLİKTE DEMOKRATİKLEŞECEĞİZ' Yaşanan acılara rağmen yaşamın devam ettiğini söyleyen Tuncel, 'Şunu ifade etmek istiyorum; Önümüzdeki dönem, zorlu bir dönem. Önümüzdeki dönem demokratik, özerk Kürdistan’ı inşa etme süreci, aynı zamanda Türkiye’yi demokratikleştirme sürecidir. Biz Kürdistan’da kendi dilimizle, kültürümüzle, kendi kendimizi yöneteceğiz. Artık bunu telep eden değil, inşa eden olacağız, diğer yandan da birlikte yaşadığmız halkları da değiştireceğiz. Ankara’yı da değiştireceğiz. Ankara’nın bu inkarcı, imhacı asimilasyon politikası değişmediği sürece, başımızdan bombalar eksik olmayacak, bu ülkede savaş son bulmayacaktır. Abdullah Öcalan son görüşmesinde dedi ki, ’Artık daha derinlikli bir süreci, ya derinlikli bir müzakere sürecini, yada bir savaşlı çatışmayı getirir.’ İşte müzakerelerin devam etmesi bir daha bu coğrafyada savaşın yaşanmaması için bizim yapmamız gereken şeyler var. Artık sıra bizde; biz özerk Kürdistan’ı inşa edeceğiz. Türkiye ile birlikte demokratikleştireceğiz. Ortadoğu halklarıyla güzel bir gelecek kuraçağız' diye konuştu. 'ÖCALAN’IN SELAMI BOŞUNA DEĞİL, SELAM VARSA, SORUMLULUK DA VARDIR' Kürtler’in özgürleşmesinin, birlikte yaşadığı toplumların da özgürleşmesi anlamına geleceğini ifade eden Tuncel, 'Yani Ortadoğu’da Kürt halkının özgürlük sorunu, sadece Kürtler’i özgürleştirmeyecek. Birlikte yaşadığı, Arap, Türkmen, Ermeni, Asuri, Süryani, Azeri gibi bütün halkları da özgürleştirecektir. Şimdi sıra 30 yılık bu mücedelenin kazanımlarını başka bir aşamaya taşımaktır. O yüzden yeni dönem görevimiz inşa etmektir. Yani başkasından beklemeyeceğiz. Devletten talep etmeyeceğiz. milliyet.com.tr
'Son 10 Yılda Çocuklar Çığlık Atmadı mı?'
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam'a, 'Son 10 yılda kayıp olan 6 bin çocuk çığlık atamadıkları için mi halen kayıptır? Çığlık atamayacak konuşma engelli çocuklar nasıl çığlık atacaklardır? 14 Yaşındaki Berkin Elvan attığı yaşam çığlığına rağmen neden hayatını kaybetmiştir?' diye sordu.CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam'a, 'Çığlık atamayacak konuşma engelli çocuklar nasıl çığlık atacaklardır? 14 Yaşındaki Berkin Elvan attığı yaşam çığlığına rağmen neden hayatını kaybetmiştir?' diye sordu. Tanrıkulu, TBMM'ye sunduğu soru önergesinde, Suriyeli çocukların ücret karşılığında alındığı ya da satıldığı iddialarını da gündeme getirerek, Ayşenur İslam'ın yanıtlaması istemiyle şu soruları yöneltti: 'Son günlerde artan 'kayıp çocuk' vakaları ve çocuk cinayetleri ile ilgili olarak 30 Nisan 2014 tarihinde bir basın toplantısı düzenlediğinizde, 'Annelere çok basit bir şey öğretebilirim. Çocuklara çığlık atmayı öğretmeleri gerekiyor. İstemedikleri bir durumda karşılaştıklarında çocuklarımızın çığlık atması gerekiyor etrafı haberdar edebilmeleri için. Bu bir savunma değil. 'Aman çocuğum sessiz ol' diye yetiştirdiğimiz çocuklardan bahsediyoruz. Hayır, çocuklar ses çıkarmalı.' açıklamasını yapmıştınız. Bu bağlamda; 'Son 10 yılda kayıp olan 6 bin çocuk çığlık atamadıkları için mi halen kayıptır? Çığlık atamayacak konuşma engelli çocuklar nasıl çığlık atacaklardır? 4-5 yaşlarındaki çocuklar tehlikenin farkında olduklarını nasıl anlayıp çığlık atacaklardır? Roboski'de katledilen çocukların attıkları çığlıklar duyulmuş mudur?14 Yaşındaki Berkan Elvin attığı yaşam çığlığına rağmen neden hayatını kaybetmiştir? Çocuk Gelinlerin attıkları çığlıklara ses verilmiş midir ya da verilmekte midir? Ülkemizde bulunan Suriyeli çocukların ücret karşılığında alındığı ya da satıldığı iddiaları doğru mudur? İddialar doğru ise, ülkemizde bulunan Suriyeli Çocukların attıkları çığlıklara kulak verilmekte midir? Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olarak 'çocuklara yasal dokunulmazlık' uygulaması getirilmesi için yürüttüğünüz çalışmalar var mıdır? Varsa nelerdir?'Yurt