Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
İfade Özgürlüğünü Savunma Zamanı | Nedim Şener | Posta
Gazeteciler tutuklanır, “Dünyanın en özgür medyası bizde” diye konuşulur.
Kitaplar toplatılır, “Bazı kitaplar bombadan daha tehlikelidir” diye açıklama yapılır.
Gazete taşıyan kamyonlar polis tarafından çevrilir, “İfade özgürlüğü ile ilgisi yok” denir.
Allah aşkına iktidarın ifade özgürlüğünden anladığı nedir?
İfade özgürlüğü yalnızca hoşunuza giden şeylerin yazılması mıdır?
Basın ve ifade özgürlüğü yalnızca propaganda yapılması mıdır?
Uçak dolusu gazeteciye yazdırılan sözler midir?
Kutsala Hakaret | Taha Akyol | Hürriyet
İfade hürriyetinin sınırı hakaret yasağıdır; kamu düzeni, nefret suçu gibi hukuki kavramlardır.
AİHM'nin 1976 tarihli ünlü Handyside kararına göre, sadece bilgi ve fikirler değil, devleti ve nüfusun bir bölümünü 'inciten, şoke eden, rahatsız eden' görüşler de ifade hürriyetine sahiptir.
Fakat mesela antisemitizm, ırkçılık ve diğer nefret suçları, ifade hürriyeti kapsamında görülemez. Çünkü bu nitelikteki 'ifade'ler, başkalarını aşağılamaktadır. Daha önemlisi bunlar 'tehlike suçu' niteliğindedir. Farklı hassasiyetlere sahip kitlelerin çatışmasıyla kamu düzeninin bozulması gibi tehlikeler doğurabilir.
Sarkisyan'a Çanakkale Mektubu | Serpil Çevikcan | Milliyet
Bu yıl 24 Nisan tarihi, önceki 24 Nisan’lardan çok daha farklı bir anlam taşıyor...
Türkiye her yıl 18 Mart’ı Çanakkale Zaferi’nin yıldönümü olarak kutluyor.
Oysa ki 1. Dünya Savaşı’nın artık filmlere de konu olan bu cephesindeki savaşın bütünü, 1915’in sonlarına kadar uzuyor.
En kritik tarih aralığı ise 18 Mart-25 Nisan.
Birleşik Krallık’a bağlı Anzaklar yani Avustralya ve Yeni Zelanda askeri birlikleri, deniz savaşında ağır yenilgi alan işgal kuvvetlerinin Gelibolu’yu ele geçirme planı doğrultusunda, 25 Nisan 1915 günü, Türk topçu bataryalarını imha için karaya çıkmıştı. Aralık 1915’e kadar uzayan kanlı çatışmaların sonunda Anzaklar yenilgiye uğratılmıştı.
İkiyüzlülük Özgürlüğü | Hilal Kaplan | Yeni Şafak
Otoriteyle dalga geçtiğinden, güce dil çıkardığından, ikonları devirdiğinden bahsedilen Charlie Hebdo’nun kendisi bir otorite figürüne ve halihazırda ikona dönüştü bile. Takıntı halinde ifade özgürlüğünden bahseden güruhun, Charlie Hebdo’ya yönelik eleştirilerinizi sıraladığınızda sözü ağzınıza tıkamak noktasındaki iştiyakının da Charlie’nin karikatürlerinden daha komik olduğu kesin.
Charlie Hebdo, eski yazarları Olivier Cyran’ın 2013’te yazdığı gibi, 11 Eylül sonrası, ‘İslâmofobik bir nevroz’a gark olmuş, ülkesinin en çok ezilen gruplarını en çok alaya alan, bir avuç beyaz Fransızın çıkardığı bir nefret söylemi bülteninden öte değildi.
Fırtına Öncesi Sessizlik | Hüseyin Yayman | Vatan
Cizre’de yaşananların sebebini kimse bilmiyor. Kanaat önderleri olayları anlamlandıramıyor. Kamu görevlileri problemin kaynağına inemiyor. Ancak hadiseler adım adım kontrolden çıkıyor.
Öcalan’ın ‘Olayları sonlandırın, sürece bağlı kalın, gerilimi düşürün’ çağrısına bir çocuk cesediyle cevap verildi. Cizre’de hiçbir şey olmasa, bu tekil olay dahi başlı başına yeni bir duruma işaret ediyor. Son olayı kim yaptı bilinmiyor. Olay olduğunda Cizre’deydim. Hiçbir olay, gösteri, protesto, silahlı çatışma yokken bir kişinin hayatını kaybetmesi bence fazla söze gerek bırakmıyor.
Cumhuriyet’te Tarihi Bir Gün | Can Dündar | Cumhuriyet
Önceki gün öğle saatleri…
Gazetenin sokağına geldiğimizde cinayet mahallini işaretleyen sarı bant karşılıyor bizi; bir de kimlik soran siviller…
Bandın altından, TOMA’lı barikatın yanından, eli tüfekli korumaların arasından geçip giriyoruz sokağa…
Cumhuriyet, abluka altında…
***
Gece yarısı polis, matbaa çıkışı kamyonları durdurup “karikatür araması” yapmış. Acele birkaç gazete nüshası kapıp savcıya ulaştırmışlar. Mahkeme kararı yok tabii… Savcı, Charlie Hebdo ilavesine hızla göz atmış, “sakıncalı” kapağın olmadığını görünce “Salın kamyonları” buyurmuş.
Savcıların köşe yazısı okumaması sevindirici…
Yunanistan Seçimleri Ne Getirecek? | Stella Ladi | Al Jazeera Turk
25 Ocak'taki seçimler, Yunanistan açısından kritik görülse ve sonuçları hâlâ belirsiz olsa da, hem anketlerde önde giden Syriza hem de Avrupalı ortaklar, görüşmelere devam etmekte istekli görünüyor.
Yunanistan'da 25 Ocak'ta yapılacak seçimler, hem Euro Bölgesi krizinin bir sonraki aşamasının ne olacağı, hem de ülkenin hangi yönde yoluna devam edeceği açısından son derece önemli görülüyor. Henüz yeni başlayan seçim kampanyası dönemi bir aydan kısa sürecek. Ülkedeki siyasi ortam değişim içinde; son kamuoyu araştırmalarına göre, seçmenlerin yüzde 17,5'i kararsız durumda (GPO, 7/1/15). Radikal sol görüşlü Syriza ile koalisyon hükümetinin büyük ortağı muhafazakâr Yeni Demokrasi Partisi (ND) arasındaki oy farkı yüzde 3'e kadar düşse de, Syriza anketlerde önde gidiyor.
Charlie'nin Yaz Dedikleri! | Fehim Taştekin | Radikal
İslamcılığın geriye doğru 100 yıllık süreci kesif bir radikalliği doğurduğu gibi mutedil ve mütedeyyin kitlelerde 'tahammül' ve 'hoşgörü' gibi temel ilkeleri de aşındırdı. Yani nispeten her kesim keskinleşti. Hoşgörü çıtası aşağı çekildi.
Bugün Suriye ve Irak’ta kafa kesen, Paris’te Charlie Hebdo’yu basıp 12 can alanların taşıdığı zihniyetin incittiği ilk kişi Hz. Muhammed, canlarını kıydıkları ilk kişi de peygamberin sevgili damadı Hz. Ali’ydi. İlk zamanlar bir ‘Bedevi’ tepkisi olarak kendini gösteren, sonradan Hariciler olarak sahneye çıkan bir akım bugün Kaide ve IŞİD gibi çağdaş sürümleriyle sahnede. Tabi ki aralarında farklar var ama dine bakışta ve olaylara verilen tepkilerde öz aynı.
Öfke Baldan Tatlı Değildir; Hele Şimdi... | Fehmi Koru | HaberTürk
Paris’teki eylemin ilk anından itibaren fark edilen ilginç ayrıntılara bakıp “Bu bir komplo” diyenler çıktığını biliyoruz. Birçok kişi de, başından itibaren olayı, “kışkırtma amaçlı” (provokasyon) olarak gördü, görüyor. Kafalar haklı olarak karışık.
Yine de bir konuda zihinlerin açık olması gerekiyor; özellikle de “Bu bir komplo” ve “Kışkırtma amaçlı bir eylem” teşhisinde bulunanlar için...
Daha iyi anlamaya yarayacağı için, Paris’teki 17 kişinin öldüğü olayı, 37 canın kaybedildiği Sivas’taki Madımak Oteli olayı (2 Temmuz 1993) ile yeniden karşılaştırmak istiyorum.
Basın Susunca | Orhan Kemal Cengiz | Bugün
Basını susturduğunuzda artık hiç kimsenin sesi duyulamaz.
Basını susturduğunuzda devlet her türlü insan hakları ihlalini kolayca gerçekleştirir. Olup biteni kimsenin ruhu bile duymaz.
***
Bugün siyasal iktidar elindeki bütün gücü kullanarak basını susturmaya çalışıyor.
Kimine vergi memuru yolluyor, kimini gözaltına alıyor.
Bazen açıkça sansür girişiminde bulunuyor, işte dün Cumhuriyet Gazetesi’nin dağıtım araçlarını polis durduruverdi.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!