Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
'Gezi'nin Fethi' Tuzağı | Pınar Öğünç | Radikal
Gezi’yle İstanbul’un fethinin nasıl bir ilgisi olabilir? Şöyle: Dün Başbakan, fethin yıldönümü vesilesiyle Fatih Sultan Mehmet Han’ı rahmet ve minnetle andığı konuşmada İstanbul’un dünyanın en önemli iş, finans, ticaret, sanat, kültür ve inanç merkezi olarak cazibesini her geçen gün arttırdığına da değindi. Fatih Sultan Mehmet’in hatırasında, 561 yıl önce emanet alınan şehre dair bir vazife dökümü yapar gibiydi. “Hükümet olarak temellerini attığımız üçüncü köprü, üçüncü havalimanı ve Kanal İstanbul gibi prestij projelerle İstanbul’u marka şehir olarak daha yükseklere taşımanın gayreti içerisindeyiz” diyordu.
İstikamet çok. Mehteran gösterileri, fetih çerçeveli muhtelif yarışmalar, Fatih, Sultan, Mehmet isimli çocukları toplamak gibi çağımıza yaraşır yaratıcılıkta etkinlikler, çapı büyütüldükçe Osmanlı temalı bir tür karnavala dönüştürülen kutlamalar, velhasıl 29 Mayıs’a yüklenen mana ve de manasızlık, kapsamı her sene genişleyen bir yazı mevzuu. Fetih ve Fatih temalı indirimlere, hediyeliklere bakınca 600. yıldönümüne kalmadan buradan Anneler Günü, Sevgililer Günü tipi dokunaklı bir ‘paylaşım’ günü türetileceği kehanetinde de bulunulabilir.
Gezi'den Ne Kaldı? | Okay Gönensin | Vatan
Gezi’deki olaylı gecenin yıldönümü yarın, değişik gruplar İstanbul Taksim’de ve muhtemelen başka şehirlerde de büyük gösterilere hazırlanıyor.
Tepkilerin başlangıcı Taksim düzenlemesi için ağaç kesilmesi ve Topçu Kışlası’nın yeniden bir otel ve çarşı olarak yapılmasıdır.
Siyasi irade bu tepkilere hassasiyet göstermeyince protesto grupları büyüdü, çeşitli siyasi çevreler de onlara katıldı ve 31 Mayıs akşamı vaveyla koptu. Toma, biber gazı derken ülkenin 34 şehrinde aynı anda gösteriler yapılmaya başlandı.
Burada durduk, siyasi iradenin ilk tepkileri ve gösterilerin neden büyüdüğünü teşhis etmemekteki kararlılığını da tespit ettik.
Her şeyin tepkisi biber gazının teşvikiyle bir araya geldi, her şey deyince kendi açılarından haksızlığa uğradığına inanan futbol kulübü taraftarları da buna dahildir.
İmam Böyle Buyurursa | Ceyda Karan | Taraf
Bırakalım artık işe yaramayan sofistike tartışmaları da çıplak ve çirkin gerçeği görelim. Sandık ki bu siyasi heyet de insanlığın geçirdiği sosyokültürel evrimden bir nebze nasiplerini almış, demokrasinin değerini bilen, çoğulculuğa saygılı, mezhepçi ve dinsel ötekileştirme ile nefretten kendilerini kurtarmışlar. Tek ayak üstünde onlarca yalan sıralamalarını bile görmezden geldik! Hadi diyelim ki, o süreçte nefreti, mezhepçiliği, ticaniliği kara kalplerinde saklıyorlardı. Artık saklamıyorlar da!
Artık Türkiye’yi kendilerinden ibaret sanan bu anlayışın yürüttüğü kirli savaş apaçık ortada. Her türlü siyasi cinayeti işlemeye hazır, ‘ darül harp ’ dedikleri Türkiye’nin tüm zenginliklerini emen, her türlü demagoji ve provokasyonu yapmaya amade bir heyetle karşı karşıyayız. Dini kullanmıyorlar sadece, milli duyguları da gıdıklıyorlar. Kürtleri bin bir yalanla oyalamaya devam ediyorlar. Oyalama sebebi, meşrebi kendileri gibi olan ortaklarıyla Türkiye’deki ve Suriye’deki hakiki Kürt hareketini yok etmenin planlarını yapıyor olmalarından...
Yarın | Can Dündar | Cumhuriyet
Bu ülkenin bir yarını var mı?
Despotizmin
susmak bilmeyen öfkeli sesine ve giderek yayılan yılgınlık virüsüne
rağmen, gür sesle ve güvenle söyleyebiliriz ki; var!
Yitmeye yüz tutan umutlarımıza, gitmeye meyleden evlatlarımıza, taşmaya başlayan sabrımıza rağmen var.
Göremeyeceğimiz kadar uzak bir gelecekte de değil, çok yakınımızda bir yarın var.
Bu iyimserlik aşısını geçen yıl bu zamanlar Taksim’de vuruldum ben…
Yine böyle ümidin solduğu bahar akşamlarıydı.
Havada, “Bu memleketten bir şey olmaz” bulutları vardı.
Üç-beş “çapulcu” bir meydanda toplanmış, 8-10 ağaç için ayağa kalkmıştı.
Polisten bir ordu, düşman askeri gibi yürüdü üstlerine; ateş etti, vurdu, dövdü öldüresiye…
Sinerler, ürkerler, giderler sandı.
Fena yanıldı.
Döve döve, vura vura, Türkiye tarihinin en büyük isyanını hazırladılar.
Munis bir halkı ayağa kaldırdılar.
Yarın 31 Mayıs.
31 Mayıs, yarınımız.
Hürriyet bayramımız.
Çünkü biz, Mayıs’ın 31’inde, rant hırsı meydanımızdaki son ağacın gölgesine
gözünü diktiğinde, yitik sanılan bir neslin nasıl imdada yetiştiğini,
aralarındaki farklılıkları sıfırlayıp ortak bir ideal uğruna nasıl
ekmeğini üleştiğini gördük. “
Biber Gazımız Organik Bebek Mamamız GDO | Yılmaz Özdil | Hürriyet
Biber gazı sıkılan insanlarımız hayatını kaybedince, soru önergesi verilmişti, AKP’nin içişleri bakanı cevaplamıştı...“Biber gazımız tamamen doğal bitki olup, biberden üretilmiştir, organiktir, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı tarafından verilmiş rapor mevcuttur, kalite güvenlik belgesiyle kullanılmaktadır.”
İnsanlarımız biber gazından ölmeye devam edince, gene soru önergesi verildi, bu defa AKP’nin sağlık bakanı cevapladı...
“Biber gazımız tamamen bitkisel üründür, markasına göre, su ve organik
çözücüler içerir, İstanbul Üniversitesi’nin raporu var, kalite güvenlik
belgelidir.
İki gün önce... Laboratuvar analizleri sonucunda, ithal bebek mamasında genetiği değiştirilmiş organizma, kısaca “gdo” tespit edildi. Ortalık ayağa kalkmasın diye, merak etmeyin, izin vermeyiz, bu mamaları derhal toplatıyoruz ayağına yatıldı.
İki gün sonra... Tarım bakanlığımız kaşla göz arasında yönetmelik çıkardı,
sessiz sedasız Resmi Gazete’de yayımlandı. Özetle şöyle denildi: “O
kadarcık gdo normaldir, herhalde bi yerden bulaşmıştır, takmayın
kafanıza, bu kadarcık gdo içeren mamaların ve diğer gıdaların satışında
sakınca yoktur, afiyetle yenebilir.”
Filmi Kim Çekiyor? | Mümtaz'er Türköne | Zaman
İddianın sahibi Başbakan. “Pensilvanya benimle ilgili güzel bir film hazırlıyormuş.” deyince, -dizi düşkünlüğümüz malûm- dikkat kesildik.
Hocaefendi’den “Başbakan’a şaka yapmışlar.” açıklaması gelince işin rengi anlaşıldı. Aslında hiç fena bir fikir değil. Gerçi Başbakan, projenin yürümediğini ihsas ediyor ve gerekçe olarak da “Bana uygun, çocuğuma benzer bir artist bulamamışlar.” açıklamasını getiriyor. Nejat İşler, Erdoğan’a tıpa tıp benziyor; üstelik çok iyi bir oyuncu. Yan karakterlere her zaman oyuncu bulunur. Böyle bir filmi yapmak mümkün; hatta uzun soluklu bir dizi de olabilir.
Ancak şimdi değil.
"Faiz İndirin" Komutu | Nazlı Ilıcak | Bugün
Tayyip Erdoğan bir süredir Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’yı hedef aldı. “Faizi düşür. Bu kadar yüksek faizle kimse yatırım yapamaz” diyor. Piyasa ekonomisi, emir-komuta zinciri içinde hareket edebilse, zaten iş çok kolaylaşır. Faizi indirirsin, sanayici düşük faizli kredi alıp kolayca yatırım yapar, maliyetler ucuzladığı için enflasyon da azalır ama ekonominin kuralları farklı. Ocak ayında Merkez Bankası neden faizi artırdı? Çünkü yabancı paralar TL karşısında giderek değerleniyordu. Dolar kuru 1.80’den başlayarak, kısa sürede 2.40’a yaklaşmıştı. 4 milyar dolara yakın rezerv satıldı ama artışın önüne geçilemedi; kurda bir gevşeme olmadı ve yükseliş maalesef devam etti. Bu yüzden Erdem Başçı, sert bir faiz artışı gerçekleştirdi. Gecelik faiz oranlarını %7.75’ten %12’ye, bir haftalık repo faiz oranlarını da %4.5’ten %10’a çıkardı. Ancak ondan sonra döviz frenlenebildi.
Gezi Ruhuna Zarar Vermeyin | Mehmet Tezkan | Milliyet
Bir yıl oldu.. Gezi eylemleri hâlâ tartışılıyor.. Aslında iktidar da, iktidar yanlıları da ne olduğunu biliyor ama ‘12 ağaçtı’ falan diyerek meseleyi saptırmaya çalışıyorlar..
Kışla görünümlü AVM, otel, rezidans yapacaklarını unutturmak istiyorlar.
Katılıyorum.. Mesele sadece ağaç değildi.. Sadece AVM de değildi..
Polisin ağaç nöbeti tutan gençlere orantısız güçle saldırmasıydı.. İktidarın siz de kim oluyorsunuz tavrına isyandı.. Yetti artık haykırışıdır..
İktidarın her alanda toplum üzerinde baskı kurma çabasına.. Toplumu tek tipleştirmeye, yaşam biçimi dayatmaya tepkiydi..
Bu sebeple büyük bir patlama yaşandı.. Bu sebeple örgütsüz eylem olarak dünya tarihine geçti.. Gezi Ruhu adını verdiğimiz ruh oluştu..
Gezi Ruhu; birbirini tanımayan, hiç kimseden direktif almayan, hiçbir örgütün peşine takılmayan yüz binlerin aynı meydanda toplanmasının adıdır.. Dayanışmadır, sevgidir saygıdır, şarkıdır, mizahtır, zekâdır, gençliktir, özgürlüktür, hayatıma karışma demektir..
Gezi'nin 1. Yılı Kutlu Olsun | Koray Çalışkan | Radikal
Dün İstanbul’un fethinin 561. yılıydı. AK Parti çeşitli etkinlikler düzenledi. İstanbul Valiliği’nin hazırlıkları da tamdı. Vali Mutlu dini havası ağır bir mesaj yayımladı ve açıklamasını şöyle bitirdi: “Kutlama programı hafta boyunca düzenlenecek çeşitli etkinliklerle devam edecek.”
Aslında AK Parti’nin ve valisinin aklında tek bir şey var: Gezi Parkı’nın hayaleti. Taksim Dayanışması yarın Taksim’de buluşmak için çağrı yaptı. Ne kadar büyük bir birliktelik olacak göreceğiz.
AK Parti’nin bunun karşısında aldığı tavır, İstanbul’u fetheden asker sayısının iki katı polisi halkın önüne dikmek olacak. Sanki harbe gidiyor gibi psikolojik hazırlık yapıyorlar. Yok 50.000 çevik kuvvet hazırmış, yok 50 TOMA’ya soğuk sular doldurulmuş, 1 helikopter havadan halka gaz sıkacakmış...
Anaların Bozduğu Ezber | Yalçın Akdoğan | Star
Çocuk yaştaki gençleri dağa kaçıran PKK, Kürt annelerin isyanı ve Başbakan’ın eleştirileri karşısında ‘gençler niye dağa çıkar’ türü savunma söylemleri ürettikçe daha fazla batıyor.
Gençler acaba niye dağa çıkıyormuş!
Devlet yolunu kestiği, evini yaktığı, köyünü boşalttığı, dışkı yedirdiği, işkence ettiği, faili meçhul cinayete kurban ettiği, Kürtçe konuşmasını yasakladığı, etnik kimliğini reddettiği, açlığa ve yokluğa mahkum ettiği, hakaret ve aşağılamaya maruz bıraktığı, adam yerine koymadığı için mi?
Geçmişte gündeme getirilen olumsuzluklardan hangisi bugün var da terör örgütünün faaliyetlerini mazur göstermek için bahane yapılıyor?
İnsanları ölmeye veya öldürmeye sevk edecek vahamette ne tür bir zulüm ve haksızlık var da çocukların eline silah tutuşturuluyor? Demokrasi ve hukukun kökü mü kurudu ki, illegal sapkınlığa kapı açılıyor?