Muhammed Tbaileh

Eskiden öyleydi ancak 20'nci yüzyılda Rockefeller ailesi parasal anlamda öne geçti ve daha etkin olmaya başladı.

Kadınlar aslında sadece şunu istiyor: sevdiğine tam sahip olmak ve onunla bütünleşmek. Erkekler ise, kadınları elmanın yarısı değil, hayatlarında var olan bir öğe olarak görüyorlar. Anlayış farkı bu sorunu doğuruyor. Memeli canlılar arasında tek eşlilik çok çok az türde var. Biz beşer grubu, dinî (yani toplumsal ve ticarî) sebeplerle tek eşliliği seçerek yaratılış gerçeğimize aykırı hareket ediyoruz. Erkekler için kadınlar "diğer yarı" asla olamayacağı gibi (kendini kandıran veya zayıf kişilik sahipleri hariç) kadınlar için de erkekler asla "sahip olunan" ve "sadece ve tek onları seçen" olmayacaktır. Günümüzün evlilik, ahlâk ve cinsellik üzerine olan tüm dinî ve kanunî olgular artık işlevselliğini bitirdiğinden çok yakında çökmeye mahkûm kalacaktır. Kâğıt üzerinde kalsa bile, pratikte beşer yaşamı üzerinde etkisi kalamayacaktır.

Evrim haktır ve gerçektir (evrimi suiistimal eden materyalist iddialar müstesna). Kur'an-ı Kerim'de her canlı şeyin sudan yaratıldığı açıkça yazılı. Bunun dışında insanın belirli bir takvim içinde yaratıldığı da yazılı. Üstelik Allah'ın varlıkları evirip çevirdiği de yazılıdır. Müslümanların evrimi reddederken düştükleri cahilce bir tuzak var. O da, evrimin maalesef bilimsellik yanında, materyalizm felsefesiyle insanlara sunulması sebebiyle olmuştur. Eğer Darwin'i suuistimal eden materyalistler olmasaydı, Evrim teorisinin geniş çevrelerce kabulü daha kolay olurdu çünkü genellikle tutarlı tarafları ağır basan ve bilimsel dayanağı olan bir teori, daha doğrusu bir tespittir. Materyalistlerle anlaşamadığımız tek bir konu var: onlar, hayatın ve varlığın raslantısal olduğunu savunurken, biz de canlılığın ve varlıkların başlangıcının bir "tasarım" sonucu olduğunu savunuyoruz. DNA molekülleri ve modern fizik bilimi tamamiyle bizi haklı çıkarıyor.