Görüş Bildir
Haberler
Son Yılların En Önemli Tarihi Keşfi: Türkçenin İlk Kez Ne Zaman Konuşulduğunu Biliyor musunuz?

Son Yılların En Önemli Tarihi Keşfi: Türkçenin İlk Kez Ne Zaman Konuşulduğunu Biliyor musunuz?

Şüheda Duran
13.11.2021 - 23:30 Son Güncelleme: 27.04.2022 - 12:54

Nature adlı köklü akademik dergide yayımlanan çalışmada küresel bir grup dilbilimci bir araya geldi. Araştırmacılar aralarında Japonca, Korece Türkçe ve Moğolcanın da yer aldığı dil ailesinin kökenleri üzerine çalıştı. Peki, Türkçe ilk defa ne zaman konuşuldu? İşte tarihi değiştiren araştırma...

İçeriğin Devamı Aşağıda

Nature dergisinde yayınlanan yeni bir araştırmaya göre Türkçenin de içinde bulunduğu bir dil ailesi, yaklaşık 9 bin yıl önce ilk kez eski Çin’de konuşuluyordu.

Nature dergisinde yayınlanan yeni bir araştırmaya göre Türkçenin de içinde bulunduğu bir dil ailesi, yaklaşık 9 bin yıl önce ilk kez eski Çin’de konuşuluyordu.

Çiftçiler tarafından konuşulan bu dil, çiftçilerin dört bir yana göç etmesiyle dünyaya yayıldı.

Türkçe de dahil olmak üzere geniş bir dil ailesi üzerine yapılan çalışmada, Türkçenin ilkleri ortaya çıkartıldı.

Türkçe de dahil olmak üzere geniş bir dil ailesi üzerine yapılan çalışmada, Türkçenin ilkleri ortaya çıkartıldı.

9 bin yıllık tarihe sahip olan dil, ilk olarak eski Çin’de konuşuluyordu. Dili bütün dünyaya yayan ise göç eden çiftçilerdi.

Dünyanın en popüler 20 dili içerisinde bulunan Türkçenin kökeni, bilinen en eski yazılı kaynak olan Orhun Yazıtları baz alındığında yaklaşık 1.300 yıllık bir geçmişe sahip. Ancak elbette yazılı kaynaklardan önce de Türk dili Asya kıtasında konuşulmaya devam ediyordu. Eski Türkçenin de üyesi olduğu tüm Türk dillerinin ortak atası olan varsayımsal bir Ön Türkçenin de var olduğu düşünülüyordu.

Şimdi ise yapılan yeni bir çalışmada Türkçenin geçmişine dair önemli bilgiler keşfedildi. Modern Japonca, Korece, Türkçe ve Moğolcanın dahil olduğu dil ailesinin kökenleri üzerine yapılan araştırmanın sonuçları Nature dergisinde yayımlandı. Dilbilimsel, genetik ve arkeolojik kanıtları bir araya getiren makaleye göre söz konusu dil grubu yaklaşık 9 bin yıl önce eski Çin’de Liao Nehri vadisinde yaşayan Neolitik darı çiftçileri tarafından kullanılıyordu.

Türkçe, eski Çin’de yaşayan çiftçiler tarafından konuşuluyordu.

Türkçe, eski Çin’de yaşayan çiftçiler tarafından konuşuluyordu.

Araştırma, 8 bin kilometreden fazla alanda kullanılan Trans-Avrasya dillerini konuşan kişilerin genetik atalarının belgelendiğini vurguladı. 98 Trans-Avrasya dili arasında Korece, Japonca, Türkçe ve çeşitli Türk dilleri, Moğolca ve çeşitli Tunguz dilleri de yer alıyor. Bu dil ailesini kullanan çiftçilerin kuzeydoğu Asya’da ilerledikleri, alt dillerini binlerce yıl boyunca kuzeye, batıya, Sibirya’ya, doğudaki Kore yarımadasına ve deniz üzerinden Japon takım adalarına yaydığı belirtildi.

Araştırmacılar, 98 dil için bir kelime bilgisi kavramları veri seti tasarladılar. Tarımla ilgili kalıtsal kelimelerin özünü belirlediler ve bir dil aile ağacı oluşturdular.

Arkeolinguistik Araştırma Grubu’nun lideri, Almanya’daki Max Planck İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsü’nden ve Nature dergisinde yayımlanan çalışmanın baş yazarı karşılaştırmalı dilbilimci Martine Robbeets konu hakkında şu ifadeleri kullandı:

“Birinin dilinin, kültürünün veya halkının köklerinin mevcut ulusal sınırların ötesinde olduğunu kabul etmek, bazı insanların henüz yapmaya hazır olmadığı bir tür kimlik teslimidir.”

İç içe geçen kültürler dikkat çekiyor.

İç içe geçen kültürler dikkat çekiyor.

Robbeets, Asya’daki birçok dilin ve kültürün iç içe geçtiğinden de bahsetti:

Japonya, Kore ve Çin gibi güçlü uluslar genellikle bir dili, bir kültürü ve bir genetik profili temsil ediyor olarak resmedilir. Milliyetçi gündemleri olan insanları rahatsız eden bir gerçek, Asya’dakiler de dahil olmak üzere tüm dillerin, kültürlerin ve insanların birbirine karışmış olmasıdır.”

İnsan Tarihi Bilimi Enstitüsü’nden arkeolog ve çalışmanın ortak yazarı Mark Hudson, araştırmacıların Çin, Japonya, Kore yarımadası ve Rusya Uzak Doğu’daki 255 arkeolojik alandan gelen verileri incelediklerini ve çanak çömlek, taş gibi eserlerdeki benzerlikleri değerlendirdiklerini söyledi. Aletler, bitki ve hayvan kalıntıları da araştırmanın odağındaydı. Ayrıca, çeşitli bölgelerden 269 antik mahsul kalıntısının tarihlerini de hesaba kattılar.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir:

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
161
46
11
9
6
5
0
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?