SBS, TEOG ve Her Yıl Değişen Nice Sınav Sistemi: 1998'den Bu Yana Eğitimle Alıp Veremediğiniz Ne?
2020 yılında 1998 yılında doğanlar üniversiteden mezun oldu...
Aynı dönemlerde Türkiye'de eğitim 8 yıl zorunlu hale geldi, ilk ve ortaokullar da ilköğretim adı altında toplandı.
2000'lerin başında okul öncesi eğitime katılım oranı yalnızca %10'lardaydı.
Bu sırada onları maraton koşusundaymış gibi birbirleri ile yarıştıran sınav sistemleri de sürekli olarak değişip durdu...
2004 yılında LGS gitti, OKS geldi. 2008'de OKS'nin yerini üç aşamalı SBS aldı. Üç aşamalı SBS sadece 1 yıl uygulandı, 2009'da yine tek aşamalı sisteme dönüldü. Daha sonra hayatımıza bir anda TEOG girdi ancak TEOG da kendisinden önceki sınavlar gibi uzun süre uygulanmadı. O da şöyle bir uğrayıp gitti. Tüm bu sınav sistemi değişiklikleri nedeniyle 2000'lerde okula başlayan hiçbir öğrenci aynı sistem içinde mezun olamadı.
2012'de ise radikal değişiklikler yapıldı ve 8 yıllık zorunlu kesintisiz eğitimin yerini 12 yıllık zorunlu kademeli eğitim sistemi aldı.
Ancak bu değişiklik tartışmaları da beraberinde getirdi. Bazı sendikalar bu sistemin öğrencileri imam hatip liselerine yönlendirmek için yapıldığını öne sürdü. Biz Türkiye'de eğitim sistemi tartışmalarına devam ederken, aynı yıl NASA'nın keşif aracı Mars yolculuğunu başarıyla tamamladı, Kızıl Gezegen'i araştırmaya başladı.
2013 yılında ise tüm eğitim sistemini etkileyecek bir olay oldu...
Hükümet ve Gülen yapılanması arasındaki dershane konusunun patlak vermesinin ardından 1 Eylül 2015 itibarıyla dershane ve etüt merkezleri bir anda kapatıldı. Bu karar, bu zamana kadar tamamen dershaneye bağlı bir eğitim sisteminde yer alan veli ve öğrenciler tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. Ayrıca bu süreçte ÖSYM tarafından gerçekleştirilen birçok sınavın şaibeli olduğu iddiası yayıldı.
Bu gelişmeler bir yana, 2015'teki PISA testinde Türkiye'nin karnesi zayıflarla doluydu.
Elbette eğitimin gündemi bile siyasetle bu kadar meşgulken PISA testinden sınıfta kalmamız pek şaşırtıcı değildi. Neyse ki 2018 yılında biraz daha iyi sonuçlar elde edildi. Ancak yine de Türkiye tüm alanlarda OECD ortalamasının altında yer almaya devam etti.
Ne yazık ki 8.sınıf öğrencilerinin neredeyse 5'te 1'i dört işlem yapamıyor...
Milli Eğitim Bakanlığı'nın uyguladığı testlerin sonuçları bizi bu acı gerçekle yüzleştiriyor. Ayrıca Türkiye'de öğrencilerin %26'sı hala okudukları Türkçe metinlere ilişkin yorum yapmakta zorlanıyor.
Üniversitelerde de durum pek farklı değil...
Son 18 yılda 'Her İle Bir Üniversite' vaadi büyük oranda gerçekleştirildi ve üniversite sayısı 70'lerden 200'ün üzerine çıktı. Üniversiteler artınca üniversiteli sayısı da 1,5 milyondan neredeyse 8 milyona ulaştı.
Üniversite sayımız katlanarak artmış olsa da dünyanın ilk 500 üniversitesi sıralamasında Türkiye'den sadece iki üniversite var.
Ayrıca Türkiye'den çıkan bilimsel yayınlara yapılan atıf sayısı oranlarında da her geçen yıl düşüş gözlemleniyor.
Peki Türkiye'de neredeyse 16 yıl süren eğitim serüveni başarıyla tamamlandığında ne oluyor?
Bugün, 100 üniversite mezunundan ne yazık ki 26'sı işsiz. Ve liyakat konusunda da büyük endişeleri var. Gençlerin neredeyse %80'i işe girmelerini sağlayacak olan şeyin yetenekleri değil de güçlü bir torpil olduğunu düşünüyor. Sanki böyle düşünmekte pek de haksız sayılmazlar.
Tüm bu sorunların giderilmesi için elbette çözümler mümkün...
Sınav odaklı eğitim sistemi, öğrencilerin akıl yürütme, sorgulama, sorma gibi eylemlerinin önüne geçiyor. Eğitimin amacı tam olarak belirlenmeli ve bu amaç doğrultusunda, eğitimin öğrencilerin kendilerini yalnızca bir üst sınıfa/kuruma taşıyacak sınavlara hazırlanmalarından ibaret olmadığı gösterilmeli. Belki de böylece eğitimde güzel gelişmeler sağlanabilir.
Yorum Yazın
Eğitim sistemi? At yarışı diyecekken karıştırdınız herhalde? 1. Sınıftan beri sınava giriyoruz virüs var hala adamlar sınav derdinde, neyi kime kanıtlıyoruz?... Devamını Gör