Görüş Bildir
Haberler
Korku Bağımlıları Buraya: Gecenizi Hareketlendirecek Epey Ürkünç 5 Kısa Korku Hikâyesi!

etiket Korku Bağımlıları Buraya: Gecenizi Hareketlendirecek Epey Ürkünç 5 Kısa Korku Hikâyesi!

lxx
07.07.2015 - 09:08 Son Güncelleme: 12.07.2015 - 14:07

Korku hikayesi sevenlerin aşina olduğu creepypasta.com; kullanıcıların efsaneler, canavar öyküleri ve paranormal olaylar hakkında kurgularını paylaştıkları bir sanal ortam. Özellikle son zamanlarda çeşitli bloglar aracılığıyla daha çok kitleye ulaşıp alternatif hikayelerin üretilmesiyle popüler hâle gelen creepypasta'lardan birkaçını sizler için Türkçe'ye çevirerek, biraz da düzenleyerek Onedio'ya getirdik. 

Tabi, ecnebi milletinin tırsım tırsım tırstığı bilumum hilkat garibesini yolda görse 'la oğlum bak git, zaten iki surelik canın var' diye kovuşturacak yüreklilikteki yurdum insanı (bkz: Erdal Bakkal vs. Smeagol) için bu uyduruk hikayelerin korkunç ya da dehşete düşürücü olacağını iddia etmiyoruz; ama biraz ürpereceğinizin garantisini verebiliriz.

Kaynak: http://www.creepypasta.com/
İçeriğin Devamı Aşağıda

1. Asansör

1. Asansör

Ameliyathaneden çıkan doktor, dördüncü kattaki ofisine inmek için asansöre bindi. Yanında bir de hasta vardı. Asansör sekizinci kata gelip durdu ve kapıları açıldı. Asansör kapısının önünde küçük bir çocuk dikiliyordu.

'Aşağı mı iniyor?' diye sordu çocuk. Doktor, çocuğu dikkatlice süzdü ve cevap verdi:

-'Hayır, yukarı çıkıyor.' Düğmeye bastı ve asansörün kapıları kapandı. Yanındaki hasta, doktora dönüp sordu:

-'Neden çocuğun bizimle birlikte asansöre binmesine izin vermedin? Aşağı iniyorduk zaten.' Doktor:

-'Çocuk çoktan ölmüştü. Geçtiğimiz gün lösemi yüzünden hayatını kaybetti.'

-'Ölü olduğunu nerden çıkardın?' diye sordu hasta.

-'Sol bileğindeki mavi bilekliği görmedin mi? Ölenleri morga götürülmeleri için mavi bileklikle işaretlerler.' dedi doktor. 

-'Benimki gibi mi yani?' dedi hasta bilekliğini doktora göstererek.

2. Ölü kız arkadaşın Facebook mesajları

2. Ölü kız arkadaşın Facebook mesajları

Nathan, 5 yıldır birlikte olduğu kız arkadaşı Emily'yi 7 Ağustos 2012'de bir trafik kazasında kaybeder. Emily tam bir internet bağımlısıdır ve ölümünün ardından Nathan, kız arkadaşının tüm sosyal medya hesaplarını kapatır. Fakat ölümünden 13ay sonra 4 Eylül 2013 günü Emily'nin facebook hesabı aktive edilir ve Nathan'a bu hesaptan mesajlar gelmeye başlar. Bu mesajlar şu şekildedir :

E:  Merhaba

N: Sen kimsin? Emily’nin hesabından mesaj almam çok garip.

N: ??? Tamam o zaman, her kimseniz ileride lütfen kendi hesabınızdan bana mesaj atın.

E: Merhaba

N: Susan? Emily’nin hesabını kullanan sen misin?

E: Merhaba. Bu Pazar bir yerlere gidelim mi?

N: Sen kimsin lan?

E:  Otobüsteki tekerlekler

N: Lütfen kim olduğunu söyler misin?

Başlangıçta Nathan, bu mesajları Emily'nin annesi Susan'ın gönderdiğini veya arkadaşlarının yaptığı kötü bir şaka olduğunu düşünür ve mesajları önemsemez. Fakat mesajlarda Emily'nin ölümünden önce çıkmayı planladıkları bir geziye ve yol için seçtikleri Wheel on The Bus şarkısına gönderme yapıldığını görünce korkmaya başlar. Aldığı her mesajın ekran görüntüsünü kaydedip arkadaşlarına yollar.

Bir süre sonra Emily, Nathan'ın fotoğraflarında kendisini etiketlemeye başlar. Bunu fark eden bazı arkadaşları Nathan'a bunun bir virüs olabileceğini söylerler, bazıları ise arkadaş listesinden silinmeye başlar. Tüm bunlara rağmen Nathan ölen kız arkadaşıyla bir şekilde irtibata geçiyor olduğunu düşünerek facebook hesabını kapatmaya niyetlenmez.

Nathan, Emily’nin hesabını kullanan kişiye bunu neden yaptığını, neden resimlerde kendini etiketlediğini sorar fakat cevaplar oldukça anlamsızdır. Bir süre sonra ise Nathan’ın söylediği şeyleri tekrar etmeye başlar. Daha sonra Nathan bu mesajların daha önceki konuşmalarından alınmış cümleler olduğunu fark eder. Bu mesajların gönderildiği yeri tespit etmeye çalışır ve karşılaştığı sonuçlar onu bir kez daha korkutur. Mesajlar gelmeye başladığından beri Emily'nin facebook hesabına giriş yapılan yerler Nathan'ın evi, işyeri ve Emily'nin annesi Susan'ın ev adresi olarak görülmektedir. 

Birkaç gün sonra Emily'nin hesabından ilk kez daha önceki mesajlardan bağımsız bir mesaj gelir:

E: spor ayakkabılarım kurutucuda ve dışarısı gerçekten çok soğuk

gerçekten soğuk

soğuk

soğuk

Nathan 

lütfen dur

soğuk

DO NUYO RUM

neler oluyor bilmiyorum

Olanlardan sonra Nathan artık geceleri uyuyamaz hâle gelir. Facebook hesabını kapatmayı düşünür. Birkaç gün sonra Emily'nin hesabından bu fotoğraf gönderilir. Burası Nathan'ın evidir, fotoğraf dış kapıdan çekilmiştir. Nathan fotoğrafı gördüğünde garajdadır. Tablet bilgisayarından arkadaşına yazdığı son şey şu olur:

'Bi arkadaşımda kalacağım, eve girmeye çok korkuyorum.'

İçeriğin Devamı Aşağıda

3. Okul servisi

3. Okul servisi

Her zamanki gibi okula gitmek için servise binip cam kenarındaki bir koltuğa oturdum. Bir yandan müzik dinliyor bir yandan da dalgın dalgın servisteki diğer öğrencilere bakıyordum. Servisin sarsılarak duruşu beni kendime getirdi. Tommy'nin evinin önündeydik. Dışarıdan yan pencereye doğru bir el belirdi ve otobüs şoförüne devam etmesini işaret etti. Tommy bugün hasta galiba diye düşündüm. 

Okuldan çıktıktan sonra eve geldim ve akşam haberlerini seyretmeye başladım. Duyduğum son haberle neredeyse felç geçiriyordum. Tommy ve tüm ailesi bu sabah kimliği belirlenemeyen biri tarafından öldürülmüştü. Aldığım bu kötü haberden sonra odama doğru süründüm ve uyumaya çalıştım.

Ertesi gün yine okula gitmek üzere servise bindim. Olanlardan bihaber servis şoförü yine Tommy'nin evinin önünde durdu. Tam haberlerde duyduklarımı söyleyecekken yine solgun bir el belirdi pencerede. Devam etmemizi işaret etti.

Olduğum yere yığıldım.

4. Oyuncak bebek

4. Oyuncak bebek

Güney Illinois'in kırsal kesimlerinde bir oyuncak firması, bebek bekleyen anne adayları için son derece gerçekçi sesler çıkaran oyuncak bebekler üretmeye başladı. Fakat anlatılanlara göre anne adayları doğum yaptıktan sonra oyuncak bebekler sürekli ağlıyordu. Normalde oyuncak bebeğin ağlama sesini sallayarak susturmak mümkünken doğumdan sonra oyuncakları susturmak için sertçe sarsmak ve vurmak gerekmeye başladı. Gün geçtikçe oyuncakları susturmak için ihtiyaç duyulan şiddet arttı. Sonunda oyuncak bebekler susturulamaz hâle gelince ebeveynler gürültüden kurtulabilmek için oyuncağın kafasındaki mekanizmayı parçalayabilmek umuduyla oyuncakları duvardan duvara vurmak zorunda kaldı.

Pek çok vakada anlatılanlara göre bu olaylar karşısında komşular, çocuk istismarı ihbarında bulunmak üzere polisi aradılar. Polisler olay yerine geldiklerinde kan sıçramış duvarlarda ve yerlerde bebeklere ait organ parçaları buldu. Annelerse polislerin neden geldiğine anlam veremiyorlar ve tek yaptıklarının aptal oyuncakları susturmak için duvara vurmak olduğunu söylüyorlardı; bir yandan da kucaklarındaki bebek şekli verilmiş boş kundağı pışpışlıyorlardı...

5. Rus uyku deneyleri

5. Rus uyku deneyleri

1940'ların sonunda Rus araştırmacılar II. Dünya Savaşı'nda ele geçirdikleri 5 politik tutsak üzerinde 15 gün sürecek uyku deneyleri yaptılar. Deneyin amacı denekleri 15 gün boyunca oksijen seviyesinin sabit tutulduğu odalarda uyarıcı gazlar vererek uyanık tutup davranışlarındaki değişimi gözlemlemekti. Denekler, kendilerine deney süresince yetecek erzak ve suyun bulunduğu bir odaya konup mikrofonlarla dinlendiler ve 5 inç'ten daha büyük olmayan gözlem camlarından izlendiler. Odada kitaplar, karyolalar ve tuvalet dışında başka bir eşya yoktu.

İlk 5 gün herşey yolundaydı. Deneklere araştırmanın sona ermesiyle özgürlüklerine kavuşacakları söylenmiş olsa da 5. günden sonra denekler deneyi yapan araştırmacıları sorgulamaya ve koşullardan şikayet etmeye başladılar.  Birbirleriyle konuşmayı kestiler ve mikrofonlara fısıldamaya başladılar. Araştırmacılar bunu gazın bir yan etkisi olarak değerlendirdi. 9. gün deneklerden biri çığlık atmaya başladı. 3 saat boyunca bağırdıktan sonra sesinin kısıldığını fark eden araştırmacılar ses tellerinin yırtılmış olabileceğini düşündü. Diğer denekler mikrofonlara fısıldamaya devam ediyor, hiçbir tepki vermiyorlardı. Birkaç saat sonra bir başka denek çığlık atmaya başladı. Bunun üzerine diğer denekler odadaki kitapları parçalara ayırıp sayfaları yüzlerine sürmeye, gözetleme camlarına yapıştırmaya başladılar. Bunun üzerine çığlık sesleri kesildi. 3 gün boyunca odadan çıt çıkmadı. Araştırmacılar 14. gün mikrofonları kontrol etmek için odaya girmeye karar verdiler. Odanın kapılarının açılacağını anons ettiklerinde 'artık özgür olmak istemiyoruz' cevabını alınca askeri birliklerin artık deney odasını boşaltması gerektiğine karar verdiler.

Askerler odaya girdiklerinde gördükleri manzara karşısında hayrete düştüler. Odadaki yiyeceklere neredeyse hiç dokunulmamıştı. Deneklerden biri ölmüştü ve odadaki giderin üzerinde yatıyordu. Gider tıkandığı için yerde 4 inç yüksekliğinde bir kan gölü oluşmuştu. Diğer denekler çığlık çığlığa bağırıyorlardı. Vücutları paramparça olmuştu. Karınlarının üzerindeki deri iç organları görünecek derecede hasar görmüştü. Ve hepsi odadan çıkmamak için askerlere direniyordu. Bu kargaşada deneklerden birinin dalağı patladı ve öldü. Kendilerini dışarıya çıkarmak isteyen askerlerden birinin boğazını bir diğerinin de testislerini koparan diğer 3 denek tıbbi merkezlere yatırılıp tedavi altına alınmaya çalışıldı. Fakat uyumamak için direniyor, ayık kalmak için kendilerine gaz verilmesini istiyorlardı. Denekler anestezi verilmeden ameliyat edildikten sonra yeniden gaz verilmek üzere odalara alındılar. Kendilerine gaz verileceğini öğrendiklerinde sakinleştiler. Deneklerden biri bu esnada uyuyakaldı. Uyanır uyanmaz da öldü. Askerleri otoriteler deneyin amacından saptığına ve araştırmacıların deneklerle birlikte kapatılarak cezalandırılması gerektiğine karar verdiler. Araştırmacılar, deneklerin bulunduğu bölüme geldiklerinde denekleri öldürdükten sonra intihar ettiler. Deneklerden birinin ölmeden önce söyledikleriyse son derece ürkütücüydü: ' Bu kadar kolay mı unuttunuz? Biz sizleriz. Biz sizlerin içinde, hayvansal dürtüleriniz arasından çıkmak için yalvaran deliliğiz. Bizler her gece yataklarınızın altında saklanan canavarlarız.'

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
6472
2541
1554
1537
1088
906
842
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın