Kılıçdaroğlu: "Gezi'de Ölenlere Değil, Kırılan Seramiklere Üzüldü"
'Artık Bu Ülkede Hırsız Var Dendiği Zaman Akla Onun Adı Geliyor'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Başbakan Gezi'de ölenlere değil, kırılan seramiklere üzüldü
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan ve oğlu arasında geçtiği iddia edilen ses kaydı ile ilgili olarak, 'Devleti soyanın polisi olmaz. Polis yolsuzlukla mücadele eder. Ne var bu konuşmalarda? Bu konuşmalarda bir kişinin devleti nasıl soyduğu var' dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin Kırklareli'nde düzenlediği mitingde yaptığı konuşmada, Manisa'da bir gencin üzerinden 'hırsız var' yazılı pankart nedeniyle hakkında savcılığa şikayette bulunulan genç hakkında, 'Manisa’da genç bir çocuğumuzun çantasından bez çıkıyor. Üzerinde hırsız var yazıyor. Hemen savcılığa veriyorlar. Ülkenin başbakanına hakaret ettin diye. Bakın üstünde Erdoğan diye bir ifade yok. Ama hırsızın kim olduğunu o polis de biliyor. Artık bu ülkede hırsız var dendiği zaman akla onun adı geliyor.' ifadesini kullandı.
Kırklareli'nde her 5 kişiden biri hakkında Gezi Parkı eylemlerine katıldığı gerekçesiyle iddianame hazırlandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu şöyle konuştu: Her evden bir kişi mahkemelik. Ne oldu Gezi eylemlerinde? Gençlerin sokaklarda özgürlük huzur istiyoruz taleplerinden ne istiyoruz? Altı tane genç çocuğumuz hayatını kaybetti. Onlara üzülmedi, vah vah dedi seramikler kırılmış dedi. İnsan ölüyor kardeşim. Vicdan var mı bunlarda?'
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:
Ben kendim için çalışmayacağım, çocuklarım için değil sizin için çalışacağım. Van’da Hakkari’de Diyarbakır’da işsiz bir çocuğumuz varsa önce ona iş bulacağız. Herkes barış içinde yaşayacak. Size üç ayrı hikaye anlatacağım. Birincisi yırtık ayakkabıyla siyasete girip dünyanın en zengin başbakanı olan bir adamın hikayesi. 17 Aralık’ta bir operasyon yapıldı. Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu. Polis arkadaşlarımız gelmişler, büyük ihtimalle başçalanın talimatıyla. Buradan polis kardeşlerime sesleniyorum. Siz halkın polisisiniz, bir hırsızın polisi olamazsınız.
Devleti soyanın polisi olmaz. Polis yolsuzlukla mücadele eder. Ne var bu konuşmalarda? Bu konuşmalarda bir kişinin devleti nasıl soyduğu var. Kendi söylüyor. Sabahın köründe açıyor telefonu, oğlum diyor şunların şunların evinde arama yapılıyor diyor. Bilal oğlan uyanmamış babacığım tekrar eder misin diyor. Evdekiler sıfırlayın diyor. Kardeşini gönderiyorum, diğer kardeşini de ara diyor. Dayını çağır amcanı çağır diyor. Beraber bu paraları sıfırlayın diyor.
'Elinizi vicdanınıza koyun, bu kişiye ne denir?'
Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy veren saygı değer yurttaşlarım, elinizi vicdanınıza koyun. Bir başbakan çıkıp elinde milyon dolar tutarsa, paraları sıfırlayın diye talimat verirse, bu kişiye ne denir? Elinizi vicdanınıza koyun öyle konuşun. Siz bunu başbakan olarak getirdiniz, eyvallah demokrasiye saygımız var. o oylar sizin ananızın ak sütü gibi helaldir. Ama harama asla ortak olmayın. Çünkü getirdiğiniz adam önce sizi soydu.
Yetmedi bu adamın hikayesi. Bu adam aynı zamanda ‘'Milyonali'’ diye bir adamı tuttu. Havuzbaşının görevlisi yaptı. Kendi medyası için salma salıyor, ihale verdiği müteahhitlere salma salıyor. 630 milyon dolarlık salmayı gerçekleştirdiler ve kendi yandaş medyalarına para aktardılar bununla. Bunu da Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy veren yurttaşlarıma havale ediyorum. bunun gerekçesi şudur, o parayı verenler zaten devletten çıkaracaklar bunu. Nitekim bunlardan birisi, ihale aldıktan sorna o kadar keyifleniyor ki, yaptığı telefon konuşmasında biz bu milletin anasını belleyeceğiz diyor. Orada söylediğini ben söyleyemiyorum. Ama bu millete açıkça küfür ediyor. Öğrendik ki bu adam aynı zamanda bir komisyoncuymuş.
Yetiyor mu hayır. Bir banka müdürünün evinde, tüccarın esnafın değil. bir kamu devlet bankasının genel müdürünün evinde ayakkabı kutusundan 4,5 milyon dolar para çıkıyor. Bu genel müdürüne kefil olan kim? Başçalan. O zaman Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy veren yurttaşlarıma bir kez daha sesleniyorum. 4,5 milyon doları saklayan genel müdüre, kefil olan bir başbakana siz kefil olmaya devam edecek misiniz?
'Başçalan'ın villa hastalığı var'
Bu başçalanın bir özelliği daha var. Villa hastalığı var bunda. Urla’da birinci derecede sit alanının üzerine villa yaptırıyor. Efendim vali tabi devletin valisi, diyor ki birinci derece sit alanına inşaat yapılmaz. Hemen adamı başçalana telefon ediyor. Efendim diyor bu vali biz mi yapacağımız villaları yıkacak. Valiyi ne yaptılar? İki villaya bu valiyi sattı ve Diyarbakır’a sürdü. Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy veren yurttaşlarıma sesleniyorum, siz oy verdiniz diye bu kişi devletin valisini iki villaya sattı. Hala oy verecek misiniz bu kişiye?
'Bütün aile yolsuzluğun içindeler'
Geçmişte demişti ki, hırsızlık babadan oğula geçer demişti. Doğru söylemiş. Kendisi bütün ailesi oğlu kızı dayısı yeğeni amcası hep beraber bir yolsuzluğun içindeler. Siz buna evet diyor musunuz? O zaman yapacağımız bir şey var. ayın 30’u geliyor, sandığa gideceğiz. Ülke için hesap sormak zorundanız. Ben çalışacağım, hep beraber çalışacağım. Sadece miting meydanına gelmek yetmiyor. Tarlada kahvede çalışacağız, lokantada caddede sokakta, hanımlar ev toplantılarında hep beraber bu hırsızlığı anlatacağız.
Bu bir kişinin hikayesiydi. İkinci hikayeye geliyorum. Bir hükümetin hikayesi. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele edeceğim diyen hükümetin hikayesine geliyorum. Bu hükümetin bildiğimiz dört bakanı var. evlerine baskın yapıldı, çocukları gözaltına alındı. Dört bakanın da yolsuzluğa bulaştığı meydana çıktı. Millet bekledi ki hemen istifa ederler. İstanbul Yeşilköy’de başçalanla beraber otobüsün üzerine çıktılar. Dediler ki biz Türkiye’yiz dediler. Toplum bunu içine sindiremedi.
Başçalan talimat verdi. arkadaşlar dedi, dört kişiyi kaldıramıyorum. İstifa edin, ama benim lehime deklarasyon imzalayın dedi. Birisi çıktı dedi ki, talimatı sen verdin ben yaptım, istifa edeceksen önce sen istifa et. Dedi mi? Dedi. Duyduk mu duyduk. Şimdi diyor ki bu sesler montajdır diyor. Ergene nehri kadar bunlar doğru. Senin bakanın senin yüzüne söylüyor diyor. İstifa edeceksen sen istifa et diyor. Ben söylesem bu muhalefet partisinden. Senin bakanın söylüyor sana, hala utanmadın mı? Hala dönüp milletin yüzüne nasıl bakıyorsun diye, emin olun ben rahatsız oluyorum.
17 lira çalan küçük bir çocuk 17 ay hapis yattı. Milyarları götürenler ise aranızda geziyor. Elinizle arasıra cebinizi yoklayın, unutmayın o el başçalanın olabilir, dikkatli olun.
Bunlar kalktı ne dediler? Efendim dediler, bir buçuğa yapacakmış e nasıl olur bu? Kaynağı nasıl bulacak? Son operasyonda yürütülen paranın 85 milyar Euro olduğunu herkes biliyor. Bir gün akşama kadar dağıtamadı paranın 1 milyar Euro olduğunu herkes biliyor. Ben bu yolsuzluğu bitireceğim, çiftçiye mazotu 1,5 liradan satacağım. Bu Kılıçdaroğlu sözüdür.
'Gezi'de ölenlere değil, kırılan seramiklere üzüldü'
Kırklareli’nde bir sorun daha var. Her evden bir kişi mahkemelik. Ne oldu Gezi eylemlerinde? Gençlerin sokaklarda özgürlük huzur istiyoruz taleplerinden ne istiyoruz? Ne diyoruz, delikanlı diyoruz? Bizim umudumuz onlar. Türkiye’yi düşünüyoruz, siyaset yolunu onlara açmaya çalışıyoruz. Onlar ülkemizin geleceği ve güvencesi. Altı tane genç çocuğumuz hayatını kaybetti. Onlara üzülmedi, vah vah dedi seramikler kırılmış dedi. İnsan ölüyor kardeşim. Vicdan var mı bunlarda?
Manisa’da genç bir çocuğumuzun çantasından bez çıkıyor. Üzerinde hırsız var yazıyor. Hemen savcılığa veriyorlar. Ülkenin başbakanına hakaret ettin diye. Bakın üstünde Erdoğan diye bir ifade yok. Ama hırsızın kim olduğunu o polis de biliyor. Artık bu ülkede hırsız var dendiği zaman akla onun adı geliyor.
T24