Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Herkes Biz Değil... 12 Maddede Hoşbeş Etmeyi Zerre Sevmeyen Ülke İnsanlarıyla İlişki Kurmak
“Bir haftadır Frankfurt’taydım ve Chicago’daki ofisimi gerçekten özlüyordum. Almanya’da işyerindeki herkes çok ciddiydi. Kimse hoş beş etmiyor, haftasonu neler yaptığını anlatmıyordu. Aslına bakılırsa hiçbir şeye karşı herhangi bir ilgi gösteriyor gibi görünmüyorlardı.”
Yurtdışında çalışma veya yabancı bir meslektaşla iş yapma deneyimini yaşamış pek çok kişi başlangıçta benzer şeyleri hissetmiştir. Her ülkede, her kültürde insanlarla işin bir tık ötesinde samimiyet kurabilmek ne yazık ki çok kolay değil.
Fakat bizler malum, hoşbeş etmenin çok yaygın olduğu bir kültürden geliyoruz. Şu durumda yabancı meslektaşlarımız ve müşterilerimizle ilişkiler geliştirmek istiyorsak nelere dikkat etmemiz lazım?
Ufak sohbetler pek çok kültürde ters tepiyor
1. Şüpheci, savunmacı memleketler
Mesela Çin’de insanlar kişisel bilgileri söz konusu olduğunda, çok iyi tanımadıkları kişilere karşı oldukça savunmacı ve korumacı olabiliyorlar. Bu, özellikle kısıtlı kaynaklar konusunda bir rekabet varsa daha bir geçerli.
Mantık şöyle işliyor: İnsanlar kişisel bilgilerini ortaya çıkarırlarsa, bunların bir şekilde kendilerine karşı kullanılabileceğine ve stratejik açıdan dezavantajlı konuma düşebileceklerine inanıyorlar.
2. Ağırdan alanlar
Orta ve Kuzey Avrupa ülkelerinde genel olarak iş arkadaşlarınızla ilişki geliştirmeniz aylar hatta yıllar sürebilir; fakat geliştirdiğiniz dostluklar genellikle derin, kişisel ve uzun soluklu olacaktır.
Buralarda bir çalışma arkadaşınızın en basit bir “Nasıl gidiyor?” sorusuna maruz kalmayı ne denli garipseyeceğini yadırgamamalısınız.
3. Detaycılar
Örneğin Kore gibi grup odaklı kültürlerde, kendinize bir şey almaya gitseniz bile, hiç beklemedikleri bir anda tüm ekibe otomattan atıştırmalık bir şeyler getirmek sizinle ilgili gayet olumlu bir izlenim bırakmada etkili bir yol olabilir.
4. İçtikçe açılanlar
Örneğin Japonya’da işten sonra akşamları dışarı çıkmak, yemeğe veya bir şeyler içmeye gitmek oldukça yaygın. Bu tür durumlarda ufak sohbetler yapmak ve işle ilgili olmayan konuları konuşmak ise, çok daha yaygın. Hatta patronunuzla bile mesai sırasında konuşamayacağınız konuları tartışabilirsiniz.
5. İçtikçe açılmayanlar
'Fransa'daki ilk iş yemeğimdi ve Parisli bir çiftle sohbet ediyordum. Her şey yolunda, herkes çakırkeyifti. İçimden dünyanın en masum sorusunu sormak geldi: 'İkiniz nasıl tanıştınız?' İkisinin de gözleri dehşete benzer bir ifadeyle kaplandı. Her şey aniden buza dönüştü, hiçbir şey anlamadım.
Eve döndüğümüzde eşim şöyle dedi: 'Paris'te yabancılara böylesine kişisel bir soru sormak, o an giydikleri iç çamaşırının rengini sormak gibi bir şey...'
6. Yakınlığı lafta bırakanlar
'Soğuk' tabir ettiğimiz kültürlerde 'sıcak' dediğimiz bölgelerle ilişki kurmakta zorlananlar da var elbette...
Brezilya'daki bir Alman çalışan şöyle anlatıyor: 'İnsanlar çok dost canlısı; daima gülümsüyor ve beni evlerine kahveye davet ediyorlar. Sorun şu ki; her nasılsa kimse evinin adresini vermiyor...'
7. Bağlanmayı sevmeyenler...
Rusya'dan Igor Agapov, ABD'li bir meslektaşıyla 9 saat yan yana uçmak durumunda kalıyor ve şöyle anlatıyor: 'Yolculuk boyunca boşandığı eşinden kızına, işinden seyahatlerine dek, anlatabileceği ne kadar kişisel şey varsa anlattı; ve bana yüzlerce kişisel soru sordu.'
Agapov genel Rus kültürünün aksine, çok nadir bir yakın arkadaşlık bulduğunu düşünerek Amerikalı'nın tüm sorularına içtenlikle cevap veriyor. Uçak indiğinde, Agapov telefonunu yazmak üzere kağıt kalem çıkarırken, Amerikalı 'Seninle tanışmak güzeldi!' diyerek gözden kayboluyor.
Agapov bu deneyimi 'Kandırılmış hissettim.' şeklinde yorumlamış.
Şu halde nelere dikkat edelim?
1. Önyargı geliştirmemek
En başta, galerinin girişindeki örnekte biz olsaydık, muhtemelen yapacağımız ilk şey “düşüncesiz” ve “kaba” Alman’ları suçlamak olurdu; “Ne soğuk millet”.
2. Kaş yapayım derken göz çıkarmamak
Bir süre sonra sorunu kendimizde aramaya başlar, yeterince çabalamadığımızı düşünür; ve daha dost canlısı davranmaya gayret ederdik.
Sonuçta tüm bu çabalarımız boşa çıkar, zorlama sohbet girişimlerimiz iyi karşılanmaz, çalışma arkadaşlarımız giderek daha soğuk, daha mesafeli davranırlardı.
3. Yanlış gideni doğru anlamak
Yukarıdaki örnekte sorun kişinin kendisindeydi; ama onun düşündüğü şekilde değil. Anlamadığı şey şuydu. İşyerinde kişisel ilişkiler kurmanın uzun sürdüğü Almanya’da ufak sohbetler, onun ülkesinde olduğu kadar yaygın değildi; hepsi bu.
4. İlişkiyi zamana yayabilmek
Elbette Almanya yalnızca bir örnek; ve bunun gibi dünyanın bir çok yerinde uyum ve karşılıklı sempatinin birkaç dakikada geliştirilebileceğini varsayarsanız, kaçınılmaz olarak hayal kırıklığına uğrarsınız. Eğer bu gelenekten gelen bir ülkedeyseniz, ilişkileri geliştirmeye yönelik daha uzun vadeli bir bakış açısı benimsemek, atılacak en doğru adım olur.
5. Üstüne alınmamak, kişisel algılamamak
Bazı ülkelerde işten öte bir ilişkiyi kurmak, başka yerlere kıyasla daha uzun sürebilir. Kendi beklentilerinizi buna göre ayarlamadıysanız, yakınlık yoksunluğunu normal bir ilişkinin doğal ilerleyişi olarak değil de, karşı tarafın sizden hoşlanmadığına yormanız olası.
Ufak muhabbetlerin norm olmadığı, yahut sadece belirli zaman ve yerlerde kabul edilebilir olduğu kültürlerde, bağ kurmayı öğrenirken beklentileri kontrol altında tutmak elzem.
Özetle,
Ufak muhabbetler evrensel olmayabilir; fakat ilişkiler evrenseldir. Belli kültürlerle iş ilişkisi geliştirmenin tek kilit noktası, kişisel bağlantılar inşa etmenin o kültürde ne zaman kabul edilir olduğunu doğru anlamak.
Akıllı yöneticiler bunu anlıyor; yurtdışında iş yaparken davranışlarını ve beklentilerini buna göre ayarlıyor.
Harvard Business Review Türkiye, 2015