Hayatlarımıza Hiçbir Şey Yokmuş Gibi Devam Ederken Arka Planda Yaygınlaşan "Simülasyondayız" İnanışı
Bir simülasyonun içinde mi yaşıyoruz sorusu yüzyıllardır insanlığın aklını karıştıran beyin yakıcı bir ihtimal.
Fakat şimdi konumuz simülasyon ihtimalini açıklamaktansa, insanların bu fikre neden gitgide daha fazla kapıldığı.
Tüm güzel şeyler gözümüzün önündeyken, kendi hayatımızdaki güzellikler yetersiz kalıyor.
Gerçek şu ki, hepimizin büyürken rol modelleri vardı.
"Bu benim hayatım olamaz" hissinin yaygınlaşması ve insanların "aslında hayatın bir amacı olmadığının farkındalığını" kazanmasıyla, son yüzyılda depresyon gitgide tırmandı.
Bu durumun arkasında yatan gerçeklerden biriyse sürekli olarak hayatlarımızın 'daha iyiye' gitmesini beklememiz, şükretmek kavramını benimsemememiz.
Doğal olarak bu seviyeye ulaşamayan bireylerde sürekli bir eksiklik hissi oluşuyor.
Peki odaklandığımızda nelerle karşılaşıyoruz?
Etrafınızı ya da kendi hayatınızı incelediğinizde tekrar eden şeyleri görmemek neredeyse imkansız. Örneğin hayatınızda size en çok kafa karışıklığı yaşatan, sık sık karşınıza çıkan şeyi düşünün. Bu bir eksikliğiniz, yapamadığınız bir şey, bir düşünce olabilir. Fakat hayatınız üzerine kısa bir süre düşündüğünüzde bu konuyla alakalı olayların süreklilikle karşınıza çıktığını görebilirsiniz. Tıpkı bir bilgisayar programı ya da televizyon dizisi gibi.
Ya da bazı şeylerin siz üzerinde durdukça ilerlediğini ya da sizi etkilediğini hissettiğinizi fark ettiğiniz olmuştur.
Simülasyon teorisinin 'babalarından' sayılabilecek Nick Bostrom 'Bir Simülasyonda mı Yaşıyoruz?' isimli makalesinde şu örneği vermişti:
Diyelim ki televizyonda Sudan savaşını izliyorsunuz. Televizyonu izlerken tüm olaylar sizin dünyanızda da var oluyor. Fakat televizyonu kapattığınız anda, bu olaylar sizin için hiç olmamış gibi geride kalıyor. Bunu küçükken 'Acaba ben bakmıyorken insanlar ne yapıyor?' diye düşünüp, sadece biz bakarken insanların hareket edebildiğini sandığımız o garip düşüncelerle de bağdaştırabilirsiniz. Hatta bu düşüncelerin daha ileri seviyelerinde insanlar sürekli olarak izlendiklerini ve hayatın sadece onlar etrafında döndüğünü, onlar için özellikle zorlaşırtırıldığını bile düşünebiliyorlar. Bu duruma ise Truman Show filminden esinlenilerek 'Truman Sendromu' adı verilmiş.
Aslına bakarsanız bu düşünce ne kadar aklınıza kazınıp kalsa da, elinizden gelenin en iyisini yapıp hayatınıza amacınızı kaybetmeden devam etmek yapabileceğiniz en iyi şeylerden biri.
Çünkü içinizde kök salmasıyla, bu düşünce insanı gerçekten depresyona sürükleyebiliyor ve çeşitli psikolojik bozukluklara yol açabiliyor. Mesela insanlar yabancılaşma olarak da bilinen 'defamiliarisation' olarak bilinen bozuklukla karşılaşabiliyorlar. Bu psikolojik bozukluk, kişilerin çevrelerindeki her şeyin sahte olduğuna inanmasına ve bir türlü gerçek bir hayatta yaşıyormuş gibi hissedememesine yol açıyor. Kimi zaman kişiler aynada gördüğü kendi yüzünü bile anlamlandıramıyor. Gerçekten korkutucu. Ya da Capgras sendromuna yakalanan insanlar, çevrelerindeki herkesin sahteleriyle değiştirildiğine inanabiliyor. Tabii, bunlar ileri vakalar.
Ve aslında bakarsanız, sosyal medyada, videolarda, filmlerde duyduğunuz 'simülasyonda yaşıyoruz' esprileri bile, bu fikrin herkes için arka planda işliyor olduğunu gösteriyor.
Bir simülasyonda yaşıyor olmak bize cazip geliyor.
Çünkü simülasyonda yaşıyor olmamız demek, kontrolün asla elimizde olmadığı anlamına geliyor. Bu durumda kendimizi başarısız gördüğümüz, suçladığımız ya da elde edemediğimiz her şey için sorumlu tutmayı bırakabiliyoruz. Tabii ki kimileri için simülasyon düşüncesi karanlık bir ihtimali öne çıkararak kişileri daha kötü bir noktaya sürüklüyor fakat bazıları ise bu durumdan yararlanıp 'hayatımı yaşamalıyım' diye düşünebiliyor. Aslında her türlü tehlikeli bir konsept...
Gerçek şu ki, simülasyonda olalım ya da olmayalım, ki simülasyonun kim tarafından yönetildiği ve aslında bilim ya da din açısından bakılmaksızın hayatın her şekilde bir simülasyon olduğu gerçeğinin bizi etkilemesi oldukça mantıksız.
Elimizden bunu değiştirecek ya da bu duruma müdahale edecek bir şey gelmiyor. Hiçbirimiz Neo değiliz ve bizi uyandıracak bir Morpheus yok. Fakat olmak zorunda da değil.
Simülasyonda yaşadığımızı düşünmemizin ana sebebi kendi hayatlarımız ve hayatlarımız üzerinde nesil olarak minimum çaba harcamamıza rağmen söylenmeyi bırakmamamız.
Çok üzücü fakat bir zamanlar 'hayat işte' ya da 'benim hatam' dediğimiz şeylere artık 'simülasyondaki bir hata' olarak bakmaya başlıyoruz. Ve bu noktada, aslında elimizdekilerle yetinip kendimizi yine de geliştirmeye çabalamayı bırakıp, sistemde kavrulup giden gerçek birer simülasyon robotuna dönüşüyoruz.
Tabii bunlar yalnızca birkaç araştırmaya dayalı küçük gözlemler... Siz ne düşünüyorsunuz? Neden hayatlarımızdan kendimizi soyutluyoruz?
Yorum Yazın
simulasyon evrende olabilcegimize dair quantum dunyasinda cok ciddi isaretler var. herseyden once enerji ve madde en kucuk biriminde quantalara ayriliyor, ya... Devamını Gör
3uncu isaret makro evrenden sinir-boundry olur. ilk iki durumdaki gibi bir simulasyonda islem gucu sonsuz olmadigi icin sinirlari olmalidir. tipki gorulebile... Devamını Gör
onedioda görmeyi özlediğimiz içerikler
Çıkarım 1: eğer simülasyondaysak bunu birileri tasarlamış demektir. Yani her şey boş her şey tesadüf diye bi şey olmaması gerekir mantıken. Çıkarım 2: reenka... Devamını Gör
Çıkarım 4: evrende benzer simülasyon örnekleri de mevcut demektir. Eğer gerçekten bi simülasyondaysak ölümsüzlük, ışınlanma gibi çılgınca fikirler imkansız d... Devamını Gör