Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Evrenin Bir Sanal Gerçeklik Olabileceğinin 10 Kanıtı
Fiziksel Gerçekçilik içerisinde yaşadığımız ve gözlerimizle deneyimleyebildiğimiz gerçekliğin tek başına ve mutlak bir şekilde var olduğunu savunan görüştür. Birçok insan bu konu hakkında hiçbir şüpheye dahi sahip değildir ve bu dünyanın tek gerçeklik olduğunu kabul eder. Fakat fiziksel gerçekçilik görüşü uzun bir süredir bazı karşıt argümanlara cevap verememekte. Geçtiğimiz yüzyılda fizik dünyasını alt üst eden paradokslar bugün hala geçerliliklerini korumakta ve fiziksel gerçekçilik görüşünü çürütmeye devam etmektedir. Anlaşılıyor ki cisim teorisiyle ve süper simetri ile bir yere varamayacağız.
Fiziksel gerçekçiliğin aksine, kuantum teorisinin beraberinde getirdiği prensipler geçerliliğini korumakta. Fakat fiziksel gerçekçiliğe göre, havada dolaşan, çakışarak bir olabilen ve ardından tek bir noktada var olan kuantum fizikselliği imkansız bir şey, bu maddeler hayali olmalı. Bu nedenle tarihte ilk kez, fiziksel gerçekçiliğe göre teorik olarak var olamayan maddeler başarılı bir şekilde fiziksel gerçekçiliğin var olduğunu iddia ettiği gerçekliği tahmin edebilmekte. Kuantumlardan bahsediyorum. Fakat hayali bir şey gerçekliği nasıl öngörebilir?
Buraya kadar sorduğumuz sorular fiziksel gerçekçiliği benimsemiş bir kişinin soracağı sorulardı. Diğer taraftan, bir de kuantum gerçekliğini değerlendirmemiz gerekir. Kuantum gerçekliği, fiziksel gerçekliğin tam tersidir (gerçek olan kuantum dünyasıdır ve fiziksel dünya kuantum gerçekliği tarafından yaratılmış bir sanal gerçekliktir). Kuantum mekaniği, fiziksel mekaniği tahmin edebilmektedir çünkü nihayetinde fiziksel mekaniği oluşturan öğe kuantum mekaniğidir. Bu nedenle, 'kuantum gerçekliği varolamaz' diyen bir fizikçi ya gerçeği görmek istemiyordur ya da gördüğü gerçeği söyleyebilecek cesarete sahip değildir.
Kuantum gerçekliği deyince aklınıza Matrix filmindeki durum gelmesin çünkü bu filmde bizim dünyamızı oluşturan diğer dünya da fizikseldir. Aynı şekilde, insanlar var olmadan çok daha önce bu sanal gerçeklik varolduğundan dolayı, sanal dünyanın insan beyninden kaynaklandığı da iddia edilemez. Fiziksel gerçekliğe göre kuantum dünyası var olamaz; kuantum gerçekliğine göre fiziksel gerçeklik var olamaz ve eğer var oluyorsa, bu mutlaka bir sanal gerçeklik olmalı. Peki nasıl? İşte birkaç neden;
1. Evrenin bir başlangıcı var.
2. Evrenin ulaşabildiği bir hız limiti var.
3. Zaman bükülebilir.
Fiziksel gerçekçilik: Einstein'ın ikiz paradoksuna göre, ikiz kardeşlerden bir tanesi ışık hızına yakın bir hızla zamanın tersi istikamette ilerleyen bir roketin içerisine konuluyor ve uzaya gönderiliyor. Roketin içerisindeki zamana göre aradan bir yıl geçiyor ve roket geri dönüyor. Görülüyor ki roket içerisindeki kardeş 1 yıl yaşlanmışken, dünyada kalan kardeş 80 yaşına gelmiş. Teoriye göre iki kardeş de zamanlarının farklı aktığının farkında olmazdı ve hiçbir sağlık sorunu yaşanmazdı. Fakat birisi hayata veda etmek üzereyken, diğeri yaşama yeni başlıyor olurdu. Eğer objektif bir gerçekliğimiz olsaydı, böyle bir durum imklansız olurdu. Gerçekten de, hız arttırıcılar içerisine konulan maddeler için zaman yavaşlıyor. 1970'li yıllarda, bilim insanları atom saatlerini uzay araçlarına koyarak dünyanın etrafında uçurdular ve sonuç olarak, atom saatlerinin dünya zamanına göre senkronize edilmiş saatlere kıyasla daha yavaş ilerlediğini kanıtladılar. Fakat nasıl olur da, yeryüzünde meydana gelen tüm değişimin nedeni olan zamanın kendisi de değişime maruz kalabiliyor?
Kuantum gerçekçiliği; Sanal bir gerçekliğin sahip olduğu zaman da sanal olacaktır. Bilgisayar oyunu oynayanlar bilirler, bilgisayarın işlemcisine çok yüklenildiği zaman oyun yavaşlar, zaman daha yavaş akmaya başlar. Tıpkı bunun gibi, bizim dünyamızdaki zaman da hıza veya diğer masif kütlelere bağlı olarak yavaşlayabiliyor. Bunun tek bir açıklaması olabilir; yaşadığımız gerçeklik sanal. Bu teoriye göre, roket içerisinde uzaya gönderilen kardeşin sanal zamanının değiştiği ve bu nedenle dünyadaki kardeşine göre çok daha az yaşlandığı açıklanabilir.
4. Mekan bükülebilir.
5. Rastlantısallık.
6. Karşıt-madde.
Fiziksel gerçekçilik: Karşıt-madde terimi, bir atomu oluşturan karşıt elektrik yüklü elektron, proton ve nötron parçacıklarına verilen isimdir. Bizim evrenimizde negatif elektronlar, pozitif atom çekirdeklerini yörüngelerinde tutar. Karşıt-maddelerin evreninde ise, pozitif elektronlar negatif atom çekirdeklerini yörüngelerinde tutar fakat iki evren için de aynı fizik kuralları geçerlidir. En azından öyle görünür; bir madde ve karşıt-madde birbirini ortadan kaldırır.
Karşıt-maddeler bulunmadan önce, Paul Dirac'ın denklemleri bu maddelerin varlığına ışık tutmuştu aslında fakat bir maddeyi yok eden başka bir maddenin neden var olabileceği sorusuna cevap bulunamamıştı. Feynman Diyagramı gösterdi ki bir elektron ile karşıt-elektron bir araya geldiğinde, karşıt-elektron tam zamanında geri giderek çarpışmaya giriyor. Günümüz fizik denklemleri bunu açıklayabiliyor ama ortaya konulan verilerin mantığı henüz çözülebilmiş değil. Maddelerin karşıtlarına ihtiyaçları yoktur ve zaman çevrimi sahip olduğumuz fizik kurallarını yıkıyor. İşte bu yüzden, modern fiziğin bulduğu en şaşırtıcı ve kafa karıştırıcı şeylerin başında karşıt-madde geliyor.
Kuantum gerçekçiliği: Eğer madde, bir takım değerlerin işlenmesi sonucunda meydana geliyorsa (tıpkı bilgisayar yazılımları gibi), o halde bu değerleri tersi oranında belirlemek ve böylece bir karşıt-işlem yaratmak da mümkündür. Bu açıdan bakıldığında, karşıt-maddeler, işlem sonucunda yaratılan maddelerin kaçınılması imkansız ürünleri olacaktır. Eğer zaman, maddelerin ileri-işlenme döngülerinin tamamlanması sonucunda oluşuyorsa, karşıt-madde için bu durum geri-işlenme döngüleri olacaktır. Yani kısaca, karşıt-maddeler zamanı tersine çeviriyor. Maddenin bir karşıtı vardır çünkü onu yaratan işlem tersine çevrilebilir ve böylece karşıt-zaman da meydana gelmiş olur. Yalnızca sanal bir gerçekliğin ürünü olan zaman tersine çevrilebilir ve bu da yaşadığımız dünyanın bir sanal gerçeklik olduğunun göstergelerinden biridir.
7. Çift yarık deneyi.
Fiziksel gerçekçilik: 200 yıl kadar önce, Thomas Young bir deney yaptı ve ulaştığı sonuçlar bugün hala fizikçilerin kafasını karıştırıyor. Üzerinde iki tane yarık bulunan bir panelin üzerine ışık tutan Thomas, bu panelin arkasına başka bir panel daha yerleştirerek, ilk panelin yarıklarından arkadaki panelin üzerine düşen ışığı inceledi. Işık, yarıkların tam arkasında kalan bölgelerde yoğun olarak toplanırken, yüzeyin geri kalan kısmında da bir girişim örüntüsü oluşturuyordu. Bir ışık partikülü (foton) mutlaka dalga halinde olmalıydı (arkada kalan panelde ışığın yoğun olarak toplandığı alanlar olmamalıydı). Fakat aynı zamanda ışık belli bölgelerde toplanıyordu ki bu durum yalnızca bir foton parçacık gibi hareket ettiği zaman (veya öyle davrandığında) gözlemlenebilir. Işık hem bir dalga, hem de bir tanecik olarak mı davranıyor?
İlerleyen yıllarda fizikçiler bu soruya cevap bulmaya çalıştılar ve ilk panelin üzerinde bulunan yarıklardan fotonları teker teker diğer tarafa göndermeyi denediler. İlk foton gönderildiğinde tıpkı bir parçacık gibi davranmış ve arkadaki panelin üzerinde tahmin edilen bir noktaya düşmüştü. Diğer fotonlarda tek tek gönderildikten sonra, arkadaki panelde yine bir girişim örüntüsü oluşmuştu. Bu deney zamandan tamamen bağımsızdır; yani her yıl tek bir foton dahi gönderilse, aynı sonuç elde edilecek. Bir foton kendisinden önce gönderilen fotonun panel üzerinde nerede düştüğünü bilemez, değil mi? O halde bu girişim örüntüsü nasıl oluşuyordu? Bunu anlamak için üzerinde yarıklar bulunan panel ile arkada kalan panelin arasına bir dedektör yerleştirildi. Bir foton iki yarıktan aynı anda geçemez, mutlaka birini tercih etmesi gerekiyor. Eğer foton üstte kalan yarıktan geçerse, dedektör bipleyecekti (şayet dedektör biplemezse, foton aşağıda kalan yarıktan geçmiş demektir). Bu mekanizmanın sonrasında doğanın açıklanamaz kanunlarından bir tanesi keşfedildi: Eğer gözlem altındaysa, bir fiziksel foton parçacık gibi davranıyor; eğer onu izleyen bir şey yoksa bir dalga gibi davranıyor. Günümüzde fizikçiler bu gizemi 'Dalga-Parçacık İkiliği' olarak adlandırıyor.
Kuantum gerçekçiliği: Kuantum Teorisi, iki yarıktan da geçtiği, etkileşime girdiği ve arkada kalan panel üzerinde belli bir noktada bir araya geldiği öngörülen imgesel dalgaları kullanarak Young'un deneyini açıklayabiliyor. Teoride bir sorun yok fakat var olmayan dalgalar var olan dalgaların nasıl davrandığını açıklıyorsa, bu çok da tatmin edici bir bulgu değildir. Kuantum gerçekliğinde, bir foton programı ağ üzerinde birçok olayı meydana getirebilir; bir dalga olarak davranabilir ve ardından bir düğüm aşırı yük taşıdığı için yeniden başlatıldığında kendini yenileyebilir, tıpkı bir parçacık gibi.
8. Kara enerji ve karanlık madde.
9. Elektronlar tüneli.
Fiziksel gerçekçilik: Dünyamızda bir elektron asla nüfuz edemeyeceği bir Gaussian alanının dışında bir anda belirebilir, tıpkı kapağı kapalı cam bir şişenin içerisinde bulunan bir demir paranın bir anda şişenin dışına çıkabilmesi gibi. Her şeyin geleneksel fizik kurallarına göre işlediği bir dünyada böylesi mümkün olamazdı fakat bizim dünyamızda bu mümkün.
Kuantum gerçekçiliği: Kuantum Teorisi'ne göre bir elektron yukarda açıklanan eylemi zaman zaman yapmak durumundadır çünkü bir kuantum dalgası hiçbir engel tanımadan yayılabilir ve bir elektron tamamen rastgele olarak bir noktaya düşebilir. Her elektron düşüşü, fiziksel gerçekçilik olarak adlandırdığımız filmden bir görüntü olacaktır fakat bir sonraki görüntünün ne olacağı kestirilemeyecektir. Kuantum Teorisi'ne göre atomaltı parçacıkların rastgele hareket etmesi olağandır.
Bu biraz garip gelebilir fakat bir yerden başka bir yere ışınlanma çalışmaları tamamen kuantum maddelerinin nasıl hareket ettiği ile ilgilidir. Gözlemlerimizden bağımsız olarak var olan bir fiziksel dünya deneyimliyoruz fakat Kuantum Teorisi'nin 'gözlem olduğu anda deneye müdahale edilmiştir' fikri, aslında her şeyin bir oyun izleme gibi olduğunu öne sürüyor. Sola baktığımızda bir sol görüntüsü yaratılıyor, sağa baktığımızda bir sağ görüntüsü yaratılıyor. Bohm'un teorisine göre, hayalet biçimli bir kuantum dalgası elektronları yönlendiriyor. Fakat günümüz teorisinde elektronun kendisi bir hayaletimsi dalga. Kuantum gerçekçiliğinin kuantum paradoksunu çözmek için kullandığı yöntem çok basit: Kuantum dünyası gerçekliktir ve fiziksel dünya sanal bir üründür, tıpkı bir bilgisayar oyunu gibi.
10. Kuantum dolanıklık.
Fiziksel gerçekçilik: Eğer bir sezyum atomu farklı yönlerde iki foton salıyorsa, Kuantum Teorisi bu fotonları 'dolandırır' ve böylece birisi yükseliyorken diğeri alçalır. Fakat bir foton rastgele dönüyorsa, diğer foton ne tarafa döneceğini nasıl bilebilir? Einstein'a göre bir fotonun dönüş yönünün, evrenin neresinde olursa olsun diğer fotonun ne yöne döneceğini belirlemesi oldukça ürkütücü bir fikirdi. Bu konuda yürütülen deney insalık tarihinde gerçekleştirilmiş en titiz deneylerden bir tanesiydi çünkü sonuçlar yaşadığımız dünyanın gerçekliğini ortaya koyacaktı. Kuantum Teorisi yine yanılmamıştı, bir fotonun gözlemlenmesi diğer fotonun aksi yönde dönmesine neden oluyordu. İki foton arasında herhangi bir sinyal alışverişi olmasına imkan tanımayacak bir mesefe de olsa sonuç aynıydı. Doğa daha başlangıçta bir fotonu belli bir yöne ve diğer fotonu diğer yöne programlamış olabilirdi fakat görünen o ki böylesi birçok farklı soruna neden olacaktı. Bu nedenle, doğa iki fotonun da iki yönde dönebilmesine olanak sağladı. Fakat fiziksel olarak imkansız olmasına rağmen, yalnızca gözlemlendikleri zaman iki foton aynı anda farklı yönlerde dönmeye başlıyor.
Kuantum Gerçekçiliği: Programları iki farklı noktayı aynı anda çalıştırmak için birleştirilen iki foton birbirine dolanıyor. Eğer bir program bir yönde çalışıyorsa diğer program diğer yönü çalıştırıyor. Bu iki programdan herhangi birinde gerçekleşen bir fiziksel eylem iki programı da rastgele baştan başlatıyor fakat iki programın farklı yönlerde işlemesini sağlayan kodu koruyor.
Kuantum gerçekçiliği Kuantum Teorisi'nin ortaya attığı denklemleri yeniden değerlendiriyor. İddia edilene göre, fiziksel dünya yalnızca bir işlemler bütünü fakat bu her şey sahte demek anlamına gelmiyor. Bir yerlerde gerçek bir dünya var ve gerçek fiziksellik (bizim bildiğimiz fizikten çok farklı olduğu düşülüyor) orada, bizim fiziksel dünyamız yalnızca bir kodun ürünü.