Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
'Evde Hırsız Var Diye Evi Yaktırmazdık' | Murat Yetkin | Radikal
Kim olduğunu eminim merak ediyorsunuzdur ama söylemeyeceğim, demeç vermek üzere konuşmadı.
Ama AK Parti'nin görmüş geçirmiş, önemli bir ismi. Liberalken, sosyal demokratken, merkez sağ iken gelip katılanlardan değil, AK Parti'den çok öncesinden kökten muhafazakâr, öyle diyeyim.
Laf lafı açarken, bu günlerde ne zaman siyaset konuşsanız geleceğe yere, yani yolsuzluk iddialarına, yolsuzlukla suçlanan bakanlara 'cemaat’in (AK Partililere göre hükümete karşı) faaliyetlerine gelip dayanıyor.
Sordum: “Siz siyasette âkil kişi olarak tanınanlardan birisisiniz. Yolsuzluk iddiaları ve suçlama altındakilere karşı partinizin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Suçun şahsiliği prensibinden hareket etmiş olsanız demokrasi açısından daha isabetli, daha doğru olmaz mıydı?”
Reyhanlı Neden Görmezden Geliniyor? | Mehveş Evin | Milliyet
Türkiye Cumhuriyeti’nin “en büyük ve en kanlı terör saldırısı” yarın birinci yılını dolduracak olan Reyhanlı katliamı...
İki bombalı aracın ilçe merkezinde patlatılmasıyla 53 vatandaşın hayatını kaybettiği, yüzlercesinin ağır yaralandığı bu elim saldırı hâlâ açıklığa kavuşmadı.
Gerçi katliamın hemen ertesi günü Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, saldırının “Tamamıyla Suriye rejimi ile iltisaklı ve Türkiye’de eskiden beri terör faaliyeti yapmaya dönük olarak örgütlenmiş bazı yapılarla ilgili” olduğunu açıklamıştı. Ancak Reyhanlı saldırısını El Kaide üstlendi. 30 Eylül 2013’te El Kaide’nin Suriye’deki kolu Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), hükümeti sınır kapılarını açması için tehdit etti!
Ar Damarı | Yılmaz Özdil | Hürriyet
Bana sorarsanız, TBMM televizyonu fezleke oturumunu boşuna sansürledi, çünkü, Flash TV’deki Ne Çıkarsa Bahtına isimli izdivaç programı çok daha öğreticiydi.
Herifin biri, 17 yaşındaki kuzenini zorla kaçırmış, imam nikâhıyla kapatmış, bir başkasından kıskanmış, kızcağızı bıçakla delik deşik ederek öldürmüş, güya 14 sene vermişler, alt tarafı dört sene yatıp Rahşan affıyla çıkmış.
Çıktıktan sonra, işe girmiş, aynı yerde çalıştığı bir arkadaşıyla tartışmış, tesadüfe bak, belinde ruhsatsız tabancası da varmış, çekmiş vurmuş, arkadaşı ölmemiş, ameliyat mameliyat kefeni yırtmış, ölmediğine göre çok önemli değil tabii, yaralamadan dört sene hapis cezası vermişler, ama, bi daha yapma diyerek cezayı ertelemişler, belindeki ruhsatsız tabancayla sokağa geri salmışlar.
Bu sefer, resmi nikâhla evlenmiş, resmen evliyken, dul bir kadınla yaşamaya başlamış, evimin tapusunu senin üstüne yapacağım demiş, iki sene tapu mapu yapmayınca, hır çıkmış, sen misin bağıran, kapmış baltayı, savurmuş, kadının kafayı ikiye bölmüş, güya 15 sene vermişler, alt tarafı altı sene yatıp çıkmış.
Şaka Gibi! Türkiye, AB Üyeliğine Hiç Olmadığı Kadar Yakınmış! | Hasan Cemal | T24
Avrupa Birliği Bakanı Mevlut Çavuşoğlu açıklamasında, “Hükümetimizin 12 yıldan bu yana attığı kararlı adımlar sonucunda, Türkiye bugün hiç olmadığı kadar AB üyeliğine yakın bir noktaya ulaştı” demiş.
Ya da diyebilmiş…
Haberi okuyunca kendi kendime güldüm.
AB üyeliğine hiç olmadığı kadar yakınmışız…
“ Şaka gibi ” dedim.
Ve Avrupa Birliği’yle yatıp kalktığımız bazı yıllar bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti gitti.
Özellikle 2000’lerin başları.
AKP’nin 2002 yılı sonunda tek başına iktidara geldikten hemen sonra başlattığı ‘ AB seferberliği ’ni anımsadım.
Yabancı Mesafesi | Ayşe Böhürler | Yeni Şafak
Batı ülkelerine ya da Amerika'ya giden herkesin gözlemidir. Çocukların başını okşamak için elin uzatan her yabancının eli askıda kalır. 30 cm olarak tanımlanan yabancı mesafesini çocuklarla yakınlık kurmaya karşı alınmış acımasız bir önlem olarak görürüz çoğu zaman. Batı toplumunda merhamet eksikliği üzerine örneklerimizin içine mutlaka benzer bir olay serpiştiririz.
Oysa çocuklara karşı işlenen suçları önlemeye yönelik arayışlarda sonuç almış bir uygulamadır 'yabancı mesafesi'. Tecrübe edilmiş ve suçların önlenmesine katkı sağlamış bu metodu artık biz de konuşmaya başladık. Soğuk ve herkesi suçlu potansiyeli ile damgalayacak bir bilinçaltı oluşturma yan etkisine rağmen yabancı mesafesini çocuklarımızı korumak için kreşlerden başlayarak öğretmemiz gerekiyor. Hatta sadece yabancı mesafesi değil, yakın mesafesini de!
Çocuklara karşı işlenen suçlara ilişkin haberleri son günlerde fazlasıyla duymaya başladık. Bu konuda kamuoyunda oluşan duyarlılığı, bu suçların önlenmesine ilişkin etkili adımlara dönüştürmek isteyen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam perşembe günü yazarlarla bir araya geldi; ebeveyn ve çocukların bilinçlendirilmeleri noktasında medyadan destek istedi.
17 Aralık Nasıl Başladı? | Nazlı Ilıcak | Bugün
7 ve 25 Aralık operasyonlarının 'Cemaatçi polisler ve yargı mensupları' tarafından, hükümeti yıkmak amacıylayapıldığı algısı yaratılmaya çalışılıyor. Öyle yoğun bir kampanya yürütülüyor ki, yolsuzluğun önemini kavrayanlar bile 'Acaba işin içinde paralel devlet mi var' şüphesine düşüyor. Oysa bakın 17 Aralık operasyonu nasıl başlamış:
*2008 yılında MASAK, 50 sayfalık bir rapor hazırlayarak, Rıza Sarraf ve adamlarının kara para aklama faaliyetlerini tespit ediyor; suç unsurlarının ancak polisiye tedbirlerle ortaya çıkabileceğini söylüyor. Bu rapor Şişli Adliyesi'ne gidiyor. Daha sonra da Mali Şube'ye intikal ediyor.
*2010 yılında, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne gelen ihbarda, İranlı Rıza Sarraf isimli şahsın, kendisinin İstanbul'da babasının ise Dubai'de olduğu, yurtdışından milyonlarca doları Türkiye'ye soktukları, bu işi Kapalıçarşı'da faaliyet gösteren Durak Döviz isimli işyerinde, farklı kişileri kullanarak yaptıkları ileri sürülüyor.
Zafer Çağlayan'a Sorular | Şirin Payzın | Radikal
Eski Bakan Zafer Çağlayan’ın Ak Parti’li yoldaşlarına yolsuzluk iddiaları ve meşhur saatle ilgili açıklamalarına Patek Philippe firmasından yalanlama geldi.
Çağlayan 'Saatin faturası alanın üstüne ama garanti belgesinde benim adım geçiyor' demişti.
Firma ise şöyle diyor: 'Garanti belgesi, kişiye özel değil, saate özeldir. Garanti belgesinde sadece saatte kaç taş var, kaç karatlık altın, seri numarası, üretim tarihi ve garanti süresi yazılır'
Firma bu açıklamayı yapmamış olsaydı bile Zafer Çağlayan’ın açıklamasına kaç partili inandı, merak ediyorum.
Kaç kişi eski Bakan’ın açıklamasından tatmin olup “gerçekten iftira atıyorlar işte bak sağlam belge, sağlam savunma' diyebildi?
Bir kere saatin garanti belgesine gelene kadar daha başka soruların da cevaplandırılması gerekiyor mu?
Her şeyden önce bu saati sipariş verirken Reza Zarrab niye yanınızdaydı?
Sizin adınıza herhangi bir alışveriş yapmasına neden izin verdiniz?
Bir Bakan’ın bir işadamıyla böyle bir ilişkiye girmesinin her zaman bir bedeli olacağını nasıl olur da tahmin etmezsiniz?
Reza Zarrab size iyi niyetle böyle bir teklif getirmiş olsa bile, siz bunu nasıl kabul edersiniz?
Benden 30 Bin Lira İsteyen Fethullah Gülen'e Açık Mektup | Hakan Albayrak | Star
Selamun aleykum. Hakkımda hapis cezası talebiyle bulunduğun şikâyetlerin sayısını unuttum. Şimdi de “Bütün şeytanların ağladığı gün” başlıklı yazımdan ötürü para talebinde bulunmuşsun. Tazminat davası açmışsın. 30 bin lira istiyormuşsun benden.
Güya hakaret etmişim sana. Ne alâka? İlgili yazıda bizzat senin de varlığını teyit ettiğin ve bürokraside temsil edildiğini da kabul ettiğin bir “camia”ya yükleniyorum. Başbakan Erdoğan’ı devirmek için akıl almaz çirkinlikte dümenler çeviren ve emelleri uğruna memleketi mahvetmeyi göze alarak şeytanları sevindiren bazı “abi”lerden, basın mensuplarından, sivil-askerî bürokratlardan bahsediyorum. Doğrudan doğruya sana yönelik bir tek cümle var yazıda: “Yalnız ve yanlış adam”. Bu mu hakaret? 30 bin lirayı bu laf için mi istiyorsun? Demek ki başbakan olsaymışsın nefes bile aldırmayacakmışsın muhalif basına. Bu ne tahammülsüzlük?
Davutoğlu'nun Algı Sorunu! | Abdülhamit Bilici | Zaman
İnsanî açıdan makbul olmasa da hayatını ilkelere değil siyasete ayarlayanların, esen rüzgara göre her gün oradan oraya savrulması doğal. Maalesef ülkemizde hayli sıradan bir durum bu. Öyleleri, dün göğe çıkardıklarını siyasi, maddi çıkarları uğruna bugün yerin dibine batırabiliyor. Dün ağza alınmayacak hakaretler ettiği birinin ise, bugün en fanatik savunucusu olabiliyor.
Böyle anlarda insanı en çok üzen, hakkında en fazla beklentiniz olanların savrulması. Bu açıdan son dönemde siyasi arenada bende en fazla hayal kırıklığına yol açanlardan biri, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu. Prof. Davutoğlu ile hukukumuz, siyasete girmeden önceki yıllara gidiyor. Bir öğretim görevlisiyken tanışmaktan iftihar ettiğim hocalardan biriydi. Aksiyon Dergisi yayına başladığında, hazırladığımız sayfalara değerli yazılarıyla katkıda bulunan isimlerdendi. Birlikte katıldığımız Aksiyon istişare toplantılarının tadı hâlâ damağımda.
Bırakın Ölsünler | Yalçın Doğan | Hürriyet
“Üzerlerinde meslek formaları bulunan on-on beş kişilik grubun eylemci gruplarla birlikte camiye girdikleri, camide yaralıları yaralı ağırlığına göre üçe ayırdıkları, camide revir kurarak temin ettikleri ilaçlar ile kanundışı eylem sırasında yaralananlara sağlık yardımı yaptıkları nedeniyle suç işlediklerinden...”
245 kişinin yargılandığı Gezi olayları iddianamesinde en çarpıcı bölümlerden biri bu. Doktorların suçu yaralıları tedavi etmek, onlar bu nedenle yargılanıyor. Savaşta bile yaralı düşman askerini tedavi etmek bir doktorun kaçınılmaz görevi. Olabilir, madem ki, o vatan hainleri Gezi olaylarına katılmış, yaralanmış, iyi olmuş, sen onları nasıl tedavi edersin?