Kışın Uğramadığı Şehirler
Bu yıl biraz erken bitiyor olsa da geldiğinde hiç gitmeyecekmiş gibi gelen, envai çeşit yünlü ve polar kıyafet, kar, tipi, yağmur, çamur, üşümeler, titremeler, gripler ve ilaçlarla kendisinden bıktırmayı her zaman başaran kış mevsimi bazı şehirlere hiç uğramıyor… Yaz planları için buraya lütfen
Cehenneme Açılan Kapı: 43 Yıldır Yanan İlginç Kratere Yakından Bakalım
Türkmenistan, Darweze, Karakum Çölünde bulunan bu ilginç krater tam 43 yıldır bu şekilde yanıyor. Görenleri hayrete düşüren bu manzara tam olarak bir doğa olayı sayılmaz.Bölgedeki doğalgaz rezervi 1971 yılında Sovyet bilim adamları tarafından keşfedilmiş. Tam bu noktanın delinmesine karar verilmiş ve bu alan sondaj sırasında çökmüş. Sondaj sırasındaki kazadan sonra kocaman bir krater açılmış ve etrafa gaz sızmaya başlamış. Bilim adamları tehlikeli metan gazının etkilerini azaltmak için buranın yakılmasına karar vermişler.Onlar buranın en fazla 2-3 gün içinde söneceğini düşünmüşlerdi. Aradan tam 43 yıl geçti fakat alev hala parlaklığını koruyor. Bölge şu an turistik amaçla kullanılmaya başlanmış.İşte harika fotoğraf ve videosuyla 'Cehenneme Açılan Kapı'...
İki Şehir İki Park ve Aradaki Fark
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, önceki gün twitter hesabından Taksim Meydanı projesinin Mart ayında ihale edileceğini açıkladı, iki de illüstrasyon yayınladı. Açıklamanın ardından düzenleme ‘İşte Yeni Taksim’ başlığıyla medya organlarında yer aldı. O halde şimdi bu ‘Yeni Taksim Projesi’ni, Moskova’daki eşzamanlı benzer bir projeyle karşılaştırmakta yarar var. Taksim meydanı düzenlemesi de, Moskova’da Rossia otelinin yıkılmasından sonra açılan alanla ilgili projeler de hayli tartışmalı bir süreç içinden geçti. Taksim Meydanı düzenlemesi ile ilgili tartışmalar halen devam ediyor. Ancak Moskova, tartışmalara Devlet Başkanı Vladimir Putin’in kent halkını çok memnun edecek kararıyla nokta koydu ve ortaya ‘iki kent- iki park ve aralarındaki inanılmaz fark’ çıktı. ‘İki şehir, iki park: Aradaki fark’, gazeteci Suat Taşpınar’ın turkrus.com sitesinde yayınlanan yazısına koyduğu başlık. Taşpınar, yazısında Taksim meydanı düzenlemeleriyle ilgili tartışmalara da değinerek Moskova’da yapılacak Zaryadye Parkı’nın öyküsünü anlatıyor. Suat Taşpınar’ın yazısı şöyle: “Bir yanda İstanbul, diğer yanda Moskova… Bir yanda Taksim Parkı, diğer yanda Kızıl Meydanı’nın bitişiğine, yıkılan Rossiya Oteli’nin yerine yapılacak olan Zaryadye Parkı… Bugünkü konumuz: İki şehir… İki simge meydan… İki tartışmalı proje… Belki ortak nokta ilk bakışta çok fazla. Ama daha yakından bakınca, benzerlikten çok farklılık gösteren iki “şehir hikayesi”… Öncelikle Rusya’ya uzak olanlara konuyu özetleyelim: Sovyet döneminde, 1960′larda Kızıl Meydan’ın hemen dibine, Moskova Nehri’nin kıyısına yapılan, hiçbir mimari değeri, güzelliği olmayan korkunç bir binaydı, “Rossiya Oteli”. O devirde 3 .000 yatak kapasitesiyle dünyanın en büyük oteliydi. St. Vasili Kilisesi’nin yanıbaşındaydı. Şehrin en güzel yerine, bağrına saplanmış paslı bir hançer gibi duruyordu. Belediye altı yıl önce binayı yıkmaya karar verdi. Yıkılmasına itiraz eden olmadı. Ama işin aslının, şehrin en değerli arazisini “temizleyip”, yerine iktidara yakın işadamlarıyla bir AVM dikilmesi ve rant yaratılması olduğunu düşünenler çoğunluktaydı. Zira İngiliz mimar Norman Foster’a, içinde lüks bir otelin de bulunduğu “parlak” bir proje ısmarlanmıştı bile! Derken bina yıkıldı. Arsa temizlendi. Ama kamuoyundan gelen tepkiler üzerine kararı Putin verdi: “Moskova’nın en güzel arsasına inşaat değil, güzel bir park yapılsın.” Halkın nabzını tutmakta mahir olan Putin, olası bir krizden “alkış ve reyting” çıkarmayı başardı. Sonra ne mi oldu? İstanbul’da Taksim Parkı için muhtemelen gündeme gelmeyen bir yol izlendi. Belediye, bu eşsiz araziye Moskova’nın yeni simgelerinden biri olacak güzel bir park yapılması için uluslararası “dizayn projesi” ihalesi açtı. Adını Zaryadye Parkı koydu. Dünyanın farklı kentlerine benzer projeler yapıp rüştünü ispatlayan en ünlü şirketleri davet etti. 300 milyon dolar gibi -kimilerine göre abartılı ve kuşkulu- yüksek bir bütçe ayrıldı. İhaleye, ticari tek bir bina bile sıkıştırılmadı. New York merkezli, “kent dizaynı” gurularının mekanı Diller Scofidio + Renfro’s şirketi ihaleyi kazandı. Bu şirketin dünyada hangi şehirleri hangi parklarla, binalarla nasıl güzelleştirdiğini merak ederseniz web sitelerine göz atmanızda fayda var: http://www.dsrny.com/ Proje, etkileyici yeşil alanlardan Rusya’nın farklı bölgelerinin farklı mikro iklimlerini barındıran teknoloji harikası küçük bölgelere kadar, parmak ısırtacak “ultra” detaylarla dolu. Konspet, “doğal urbanizm” olarak adlandırıldı. “Şehirle doğa halvet olacak” dendi. Sadece temsili fotoğraflarına bakınca bile insanın bir an evvel parka koşası geliyor. Ama 2016′ya kadar mecburen bekleyeceğiz! Lütfen vakit ayırıp, Zaryadye Park projesinin fotoğraflarına bir bakın: Sonra da, Kadir Topbaş’ın paylaştığı Taksim Meydanı’na yapılacak yeni düzenlemelerle ilgili twitter’dan paylaştığı fotoğraflara bakın… Başkan, “İhalesiyle ilgili teklifler geldi, değerlendirmeler yapılıyor. Mart ayı başında ihalesi yapılacak. Yeşil dokusuyla, mümkün olduğu kadar bol ağaçlı ve çiçeklendirilmiş güzel bir Taksimi ortaya çıkaracağız” diyor. Çok eleştirilen Rusya’dan, Moskova’dan bir “proje hikayesi” anlattık size. Çok pahalı bir proje olduğu gerçek. Ama dikkat çekmek istediğimiz nokta, işin tartışılan-konuşulan-kamuoyuna açık yarışmacı, katılımcı yanı… Bir “anıt eser” yaratma çabası… Taksim’i siz bizden iyi biliyorsunuz zaten… Şehrin kalbi olan meydan, hangi yarışmacı ihalelerle, hangi ilginç projelerle, hangi profesyonel yaklaşımlarla yeni yüzüne hazırlanıyor, bileniniz var mı? Yoksa Topbaş’ın paylaştığı fotoğraflar birkaç saatlik sıradan “photoshop çalışmasının” mı eseri, siz sorgulayın. “İki şehrin hikayesi”nden çıkarılacak dersler var mı, siz karar verin… Bu yazı turkrus.com sitesinden alınmıştır. ZETE
Ölmeden Önce Gün Batımını İzlemeniz Gereken 25 Özel Mekan
Doğada gün batımı kadar güzel başka ne olabilir ki? Doğru ayarla, doğru zamanda ve doğru yerde sizde böyle unutulmaz fotoğraflar çekebilirsiniz.İşte mükemmel manzaralarıyla 'Ölmeden Önce Gün Batımını Görmeniz Gereken 25 Özel Mekan' galerisi...
Dünyanın En Ucuz Oteli
Otel olarak hizmet verirken şimdilerde müzeye dönüştürülen ve dünyanın gerçekten en ucuz oteli ünvanına sahip NULL STERN’i (Almanca’da 'sıfır yıldız' anlamına geliyor) gezmeye ne dersiniz?..İsviçre'nin Zürih şehri yakınındaki Null Stern, otel olarak hizmet verdiği 2008-2012 yılları arasında çok sayıda ünlü ve ihtişamlı otel ile birlikte Geo dergisinin 'top 100' listesinde kendine yer buldu. Yıldızsız otelin geceliği 9.53 dolardı. Müşterilere, bir çift kulak tıkacı veriliyordu zira otelin gürültülü havalandırma sistemine başka türlü tahammül etmek zordu. Ayrıca konuklar sabah sıcak bir banyo yapma lüksünü de tamamen unutmak zorundaydı. Soğuk Savaş sırasında inşa edilen bir sığınaktan dönüştürülmüş olan Sevelen'deki otelde kişiye özel 'antika' yatakların yer aldığı 'lüks' odalar da kalmak da mümkündü ama bu durumda fiyat 27 dolara çıkıyordu. Müşteriler boyasız beton duvarlara da katlanmak zorundaydı. Otelin ısıtması yoktu. Konuklara gece üşümemeleri için sıcak su torbaları veriliyordu bir de buz gibi yerlere basmamaları için bir çift terlik... Üstelik soğuk duş sırasını belirlemek için eski bir bisiklet lastiğinden yapılmış şans tekerleği bile var…Otel tüm bu olumsuzluklara rağmen yılda 29 farklı ülkeden gelen ziyaretçileri ağırlamayı ve memnun etmeyi başardı. Uluslararası seyahatlere çıkmak için ille de zengin olmanın gerekmediğinin ispatı olan otelin sloganı da oldukça realist: “Buradaki tek ‘yıldız’ sizsiniz”Müzeyi bir rehber eşliğinde gezebilir ve sanki otelde konaklıyormuşçasına deneyimleyebilirsiniz… İşte Null Stern’den kareler…
Yunanistan’da Apokries Karnavalı
Yunanca’da Apokries (Apo=’den ve Kreas=et) etten arınmak, uzaklaşmak anlamına gelir. Paskalya öncesi 40 gün tutulan oruç süresinde et ve hayvansal ürünlerden uzak durulur. Apokries Karnavalı, Osmanlı döneminde var olan ve yüz yıllar boyunca süre gelen bir gelenektir. Paskalya bayramı öncesinde 40 gün boyunca et ve hayvansal ürünlerin yenilmemesi ile tutulan oruca gönderme yapıyor. Yunanistan’da çevremde duyduğum göre -belki efsane belki gerçek- Rio ve Venedik karnavallarının da başlangıcı da Apokries Karnavalına dayandığı iddia ediliyor.
Dünya Üzerindeki En İlginç 10 Yapı
Seyahatlerin, tatillerin bir amacı da daha önce görmediğiniz yerleri görmektir. Bir yeri ilk kez gördüğünüzde sizde nasıl duygular uyandıracağını bilemezsiniz; olumlu ya da olumsuz bir sürprizle karşılaşmanız her zaman olası… Bunun üstüne bir de ilginç bir mimariyle karşılaştığınızı düşünün. Tripsta sizler için dünyanın farklı yerlerindeki 10 ilginç mimari yapıyı seçti:
Ama Ben Daha Dünyayı Gezecektim?!
Bakın aklıma ne geldi: Düşünün ki isteğimiz dışında bir şekilde doğuruluyoruz, dünyaya getiriliyoruz. İki insan bizi kendi inançları ve istekleri doğrultusunda büyütmeye başlıyor. Giyeceğimiz kıyafetleri bile seçemeyecek halde oluyoruz. Neyse sonunda bir şekilde büyüdükten sonra kaçınılmaz olarak okula gitmeye başlıyoruz. O okul da maşallah git git bitmiyor. Mesela annem beni 2 yaşında anaokuluna vermişti. O zamanlar şimdiki gibi 1-2 yaşlarında yuvaya gidemiyordunuz, en az 5 yaşında falan olmak lazımdı. Ama annem yıllarca iş kadını olmasından mıdır nedir benden 1 sene sonra kardeşimi doğurunca muhtemelen hamilelik sonrası sendromuna falan yakalanıp beni biraz erken tanıştırdı anaokullarıyla. Neyse burayı uzatmayalım. Şimdi hesapladım, okul hayatım toplamda 20 yıl sürmüş. 25 yaşındayım bu arada. Aradaki 5 senelik farkın 2’si bebek yıllarım zaten, 3’ü de iş hayatında bugüne kadar geçirdiğim zaman dilimi. Sadede gelelim. Yazının devamı için tıklayın
Dünyanın En Renkli Nehri
Kolombiya’da bulunan bakanları hayrete düşüren bu nehrin adı Caño Cristales. Caño Cristales’in özelliği ise suyunun sarı, yeşil, mavi, siyah ve özellikle de kırmızı renkler içeriyor olması. Suyunun renkli akmasının ana nedeni ise dibinde bulunan renkli otlar. Nehrin İngilizce adı ise “The River of Five Colors”. Dünyanın en güzel nehirleri arasında gösterilen Caño Cristales masallardan çıkmış gibi. Nehir yılın farklı zamanlarından farklı renkler alabiliyor. Bölgedeki gerillalar yüzünden turizme açılamayan bölge 2009′da tamamıyla turistleri ağırlamaya başladı. Fotoğrafların devamı için tıklayın
Olimpos'tan İlgi Çekici Fotoğraflar
Tanrı şehri olarak bilinen Olimpos'ta ; Antik Yunan inanç sisteminde, dağın zirvesinde bulutların arasında Yunan Tanrıları yaşar. Tanrılar, dağın adından dolayı Olimposlular ya da Oniki Olimposlu olarak anılır. Dağ, Titanlar Savaşında Olimposluların kalesi durumundadır.