Görüş Bildir
Google Gözünü Kameraya Dönüştürecek
Google’ın akıllı kontakt lensler üzerinde çalıştığını biliyorduk fakat kullanıcıların göz bebeğine kamera sokma projesi yeni ve bir hayli şaşırtıcı bir haber oldu. Google’ın ortaya çıkan patent başvurusu, fotoğraf çekebilen ve bunları akıllı telefon gibi cihazlara aktarabilen bir kontakt lense ait. İşlevi Google Glass’a benzese de, ondan çok ama çok daha küçük; göz bebeğin ebatında ve normal lens inceliğinde bir bilgisayardan bahsediyoruz. Lense göz kırparak komut verilebildiğini düşünüyoruz. Akıllı kontakt lensler Google için çok yeni bir konsept değil. Firma bir süredir, diyabet hastalarının vucüdundaki glukozu sürekli ve acısız şekilde ölçen bir lens üzerinde çalışıyor. Google patent başvurusunda, akıllı lensin görme engelli insanlara telefon veya kulaklık aracılığıyla yön tarif edebileceğini, onları potansiyel tehlikelere (akan trafik, açık rögar kapağı vb.) karşı anlık olarak uyarabileceğini belirtiyor. Patentte ayrıca, görme engeli olmayan insanların da lensten faydalanabileceğinden; geniş açılı görüş ve odak değiştirme gibi özellikleri kullanabileceklerinden bahsediliyor. Tüm patentlerde olduğu gibi, Google’ın akıllı lensi de hiçbir zaman satışa sunulmayabilir. Ancak Google mühendislerinin bu denli yaratıcı uç fikirleri patentlemeleri, gelecek için umut vadediyor. Stuff
Elektromanyetik 'Ergenlik' Tehlikesi
Türk bilim adamlarının fareler üzerinde 2 yıl süreyle yaptığı elektromanyetik alan araştırması, kablosuz internet frekansına anne karnından itibaren maruz kalanlarda büyüme geriliği ve büyüme hormonu bozukluğu meydana geldiğini ortaya koydu.İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Endokrinoloji Kliniği Eğitim Görevlisi ve İKÇÜ Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanlığını yürüten Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Bumin Dündar, elektromanyetik alan konusunda yaptıkları çalışmanın sonuçlarını AA muhabirine anlattı.Teknolojik gelişme ile evdeki elektronik cihaz kullanım alanının genişlediğini, kablosuz internetin artık hemen her evde olduğunu söyleyen Dündar, elektromanyetik dalgaların çocuk sağlığı üzerindeki etkisine yönelik literatürdeki ilk çalışmayı yaptıklarını ifade etti.Anne karnından itibaren fareleri kablosuz internet frekansına maruz bıraktıklarını, bir grup farenin doğumundan sonra da elektromanyetik alanda kaldığını kaydeden Dündar, 'Çok enteresan sonuçlarla karşılaştık. Özellikle anne karnından itibaren elektromanyetik alana maruz kalanlarda çok ciddi büyüme geriliği saptadık, daha geç ergenliğe girdiler. IGF-1 dediğimiz büyüme hormonlarıyla ilgili bazı peptitleri daha düşük bulduk, bozukluk tespit ettik' dedi.'Ergenlik erkene kaydı'Uluslararası saygın tıp dergisinde yayınlanan araştırma sonuçlarının günlük yaşama etkisini de değerlendiren Dündar, elektromanyetik alanın beyin, kan ve trioid olmak üzere tüm vücudu etkilediğini dile getirdi.Kanser vakalarında ciddi artış olduğuna değinen Bumin Dündar, endüstriyelleşme ve çevresel faktörlerin endokrinoloji alanında da etkili olduğunu, büyüme bozuklukları ve ergenlikle ilgili sorunlarda artış görüldüğünü belirtti.Geçmiş yüzyıllar göz önüne alındığında erken ergenlikte artış olduğunu söyleyen Dündar, 'Kızlarda 8, erkeklerde 9 yaşından önce yaşanan ergenliği erken kabul ediyoruz' dedi.Erken ergenlik konusunda 3-4-5 yaşlarında yakaladıkları vakalar bulunduğunu vurgulayan Dündar, şöyle konuştu:'Değişik faktörlere bağlı olarak genelde 6-8 yaş arası erken ergenlik vakaları geliyor. Yaptığımız araştırma elektromanyetik alan ile ergenlik bozukluğu, gecikmiş ergenlik arasında ilişki olabileceğini saptadı. Elektromanyetik alanın beyindeki etkileri araştırıldığında birtakım peptitlerde artma, azalma olduğu tespit edildi. Elektromanyetik alanın erken ergenlik ve gecikmiş ergenlikte rol alabileceğini düşünmek yanlış olmaz.'Kablosuz internet, cep telefonu, mikrodalga fırın, saç kurutma makinesi....Dündar, elektromanyetik alana sadece kablosuz internet bağlantısının değil, cep telefonu, mikrodalga fırın, saç kurutma makinesi, televizyonun da neden olduğunu aktardı.Modemin gece kapatılması gerektiğini ifade ederek, çocukların cep telefonuna 1 metreden fazla yaklaşmamasını öneren Dündar, akıllı telefonların daha fazla manyetik alan oluşturduğuna işaret etti.Çocukların televizyon bulunan bir odada uyumaması gerektiğini belirten Dündar, hamilelerin de modeme 1 metreden fazla yaklaşmamasını istedi.Mikrodalga fırının çok ciddi elektromanyetik alan oluşturduğunu kaydeden Bumin Dündar, şunları söyledi:'Çocukların mikrodalga fırın yanında olmaması gerekir. Yatakları elektronik cihazlara uzak olmalı. Fişteki bir televizyon stand by konumunda olsa bile elektriksel alan yaratır. Yatarken elektrikli ev aletleri fişe takılı olmamalı. İnsan sağlığına olumsuz etkileri olabilir.'Haber: EFSUN YILMAZ Kaynak: Report Türk
Kokular İle Kilo Verin!
Bugünün dünyasında, aşırı kilo ile mücadele yollarının sayısı hızla artıyor. Bunlar arasında aromaterapi popülerlik kazandı. Bitkilerin inanılmaz özlerinden bu mücadelede ek bir araç olarak mutlaka yararlanın. Çünkü bazıları açlık hissini engellemede size destek olur. Uçucu yağlarla yapılan “aromaterapi”nin pek çok arkeolojik buluntuda, yaklaşık 5000 yıl önce uygulandığı ortaya çıktı. Kokulu yağlarla masaj yöntemini yaygın olarak Hipokrat kullanıyordu. “Aromaterapi” basit anlatımla, solunum sistemi ya da cilt yoluyla vücuda sokularak fizyolojik ve psikolojik durumu iyileştirmek için bitkisel kokulu malzemeler, reçineler, uçucu yağların kullanımı demek.(www.abtdogalurunler.com) Zayıflatıcı banyo Aromaterapinin en popüler yollarından biri küvetteki sıcak suya bu yağları eklemektir. Peki, hangi yağlar kilo vermede faydalı? Narenciye uçucu yağları, ardıç yağı, selvi ve rezene uçucu yağları yapılan banyo açlığı köreltir. Narenciye’de en büyük zayıflatıcı etki limon ve portakal yağında saklı. Metabolizmanın uyarılması ve hızlanması için paçuli, nane ve limon yağı önem taşıyor. Keskin kokulu nane Özellikle nane esansiyel yağı sadece kilo vermeye yardımcı değil, aynı zamanda tüm vücut üzerinde olumlu bir etkiye sahip. Günlük koşuşturmadan gelen yorgunluktan kurtulmak için de yardımcı olur. Nane ve lavanta yağı koklandığında, alın bölgesine masaj yapıldığında migren ağrılarına iyi gelir. Greyfurt, kakule, sardunya ve selvi mükemmel bir idrar söktürücü yağlardır. Yasemin kokuları, papatya, ve lavanta uykusuzluğa yardımcı olur, sinir gerginliğini hafifletir Solunum terapisiyle iştah azaltma Bu kokuları buhar yoluyla da soluyabilirsiniz. Aromatik yağlar kullanmak için bir başka yol; buharla karışık olarak onları teneffüs etmek. Örneğin, tarçın, vanilya ve yeşil elma gibi aromatik yağları kaynamış suya birkaç damla katıp buharını solursanız iştahınızı azaltmaya yardımcı olur. Aromaterapi gibi ilginç ve büyüleyici bir konuya yeterince hakim olursanız, şaşırtıcı ve harika bir dünya keşfedeceksiniz. Telefonla ve maille her türlü cilt ve doğal kilo verme sorunlarınız hakkında günün her saatinde soru sorabilirsiniz.
Kansere Karşı Bilinçliliği Arttırmak İçin Erkekler Bikini Ağdası Yaptırırsa
Erkekler için Havva’nın asma yaprağından hallice kumaş parçalarıyla örttükleri egzotik kalçalarıyla samba yapan kadınları çağrıştıran, kadınların ise hayli acılı bir 15 dakika ile ilişkilendirdikleri ülkeden ismini alan ve kadınların acı eşiğinin yüksekliğini kanıtlayan ağda çeşidi Brezilya ağdası, kanser konusundaki bilinçliliği arttırmak adı altında erkeklere uygulandı.Geçtiğimiz günlerde insanları kanser konusunda bilinçlendirmek adına #cockinasock hashtag’i ile penislerine çorap geçirerek çıplak poz veren erkekler, bu kez kendilerini ağda masasında buluyor. Videonun başında neyle karşılaşacaklarını bilmemenin hafifliğiyle sırıtan 20 gönüllü, çok geçmeden Nymphomaniac posterlerine benzer pozlar veriyor.
Basit Beslenme Önlemleriyle Yıllara Meydan Okuyun
Yaş ilerledikçe kilo alma kaygıları ile birlikte beslenmenin hayatımızdaki etkisi daha fazla hissediliyor. Sağlıklı ve kaliteli 'yaş almak' için kişinin farklı yaşlarda dikkat etmesi gereken farklı beslenme önlemleriyle ileriki yıllara hazırlanmak mümkün. Pfizer'in 'Sen Çok Yaşa' kampanyası kapsamında 'Her Yaş için Sağlıklı Beslenme Kuralları' uzmanların görüşleri alınarak derlendi. 20'li yaşlardan 60 yaş ve üstüne kadar hem kadınlara hem erkeklere özel beslenme önerileriyle yıllara meydan okumak mümkün.Yaşlanmak tüm insanların ortak noktası ve yaptığımız her seçim daha iyi ve daha uzun yaşamamız üzerinde etkili olabiliyor. Yaşlanmanın etkilerini geciktirmek için çok fazla para ve vakit harcamadan alınabilecek küçük önlemlerle, yalnız gençlikte değil her yaşta sağlıklı bir ömür geçirmek mümkün. Bunun için beslenme alışkanlıklarınızı ve yaşam tarzınızı düzenlemek atacağınız ilk adım olabilir.20'li Yaşlardaki Kadınlar için Sağlıklı Beslenme KurallarıArtık ergenlik çağında değilsiniz, o yüzden yeme içme alışkanlıklarınıza daha çok dikkat etme zamanı geldi. Günde en az 85 gr tam tahıllı gıda yemeyi hedefleyin. Yulaf, arpa, buğday ve esmer pirinç, hepsi lif açısından zengindir ve Tip 2 diyabet riskinizi azaltır. Bolca meyve ve sebze yiyin ve sağlıklı beslenin.30'lu Yaşlardaki Kadınlar için Sağlıklı Beslenme Kuralları30'lu yaşlarda şekerli yiyecekleri ve kalorisi yüksek, besin değeri düşük içecekleri sınırlandırın. Çok fazla şeker tüketimi kan şekeri düzeylerinizi hızla yükseltip alçaltabilir.40'lı Yaşlardaki Kadınlar için Sağlıklı Beslenme KurallarıSüt içiyor musunuz? Günde üç bardak yağsız veya az yağlı süt ürünü tüketin. Süt, yoğurt veya krem peynir olabilir. Ya da, kemiklerinizin güçlü kalmasına yardımcı olacak, sizi aktif tutacak kalsiyum ve güçlendirilmiş D vitamini içeren başka süt ürünleri tüketin.50'li Yaşlardaki Kadınlar için Sağlıklı Beslenme KurallarıCanınız bir şey atıştırmak mı istedi? Cips veya kurabiye yerine kuruyemiş yiyin. Günde 7 gr kuruyemiş–yaklaşık 4 badem- yemek yüksek tansiyon ve yüksek kolesterol riskinizi düşürecektir. Meyve ve sebze de atıştırabilirsiniz.60 ve Üstü Yaşlardaki Kadınlar için Sağlıklı Beslenme KurallarıYaşlandıkça iyi beslenme daha fazla önem kazanır. İşlenmiş gıdaları, yüksek yağ ve/veya şeker içerenleri sınırlandırın. Yağsız et ve proteinler de dahil, çok çeşitli gıdalar yemeyi hedefleyin. Yetişkin kadınlar günde yaklaşık 48 gr protein almalıdır.20'li Yaşlardaki Erkekler için Sağlıklı Beslenme KurallarıTahılları tercih edin. Günde en az 85 gr tam tahıllı gıda yemeyi hedefleyin. Yulaf, arpa, buğday ve esmer pirinç hepsi lif açısından zengindir ve Tip 2 diyabet riskinizi azaltır. Bolca meyve ve sebze de yiyin ve sağlıklı beslenin.30'lu Yaşlardaki Erkekler için Sağlıklı Beslenme KurallarıYüksek kaliteli protein alımınızı artırın. Bunu yağsız kırmızı et, tavuk ve tam taneli bakliyattan sağlayabilirsiniz. Şekerli ve nişastalı yiyecek tüketimini sınırlandırmaya çalışın. Gerekirse bir multivitamin kullanmak için doktorunuza danışın.40'lı Yaşlardaki Erkekler için Sağlıklı Beslenme KurallarıErkekler 40'lı yaşlarında çok daha büyük olasılıkla karın bölgesinden yağlanabilirler. Bu da metabolik sendrom, diyabet, ya da kalp hastalığının habercisi olabilir. Tam tahıllı olmayan, doymuş yağ oranı yüksek, trans yağ içeren ve basit şekerli yiyeceklerden kaçının.50'li Yaşlardaki Erkekler için Sağlıklı Beslenme KurallarıCanınız birşey atıştırmak mı istedi? Cips veya kurabiye yerine kuruyemiş yiyin. Günde 7 gr kuruyemiş –yaklaşık 4 badem- yemek yüksek tansiyon ve yüksek kolesterol riskinizi düşürecektir. Meyve ve sebze de atıştırabilirsiniz.60 ve Üstü Yaşlardaki Erkekler için Sağlıklı Beslenme KurallarıÇoğu günler tahıl, protein, sebze ve meyve, süt ürünleri gibi tüm gruplardan gıda alın. Her gıda grubundan farklı yiyecekler seçin. Örneğin, her meyve yiyişinizde elmaya uzanmayın. Her gün çeşitli yiyecekler yemek ihtiyaç duyduğunuz tüm besinleri almanıza yardımcı olacaktır.Kaynak: http://www.sag-lik.net/saglikli-yasam-basit-beslenme-onlemleriyle-yillara-meydan-okuyun-4727.html
Kanserden Kork, Sağlıklı Yaşa
Ekranların fenomen dizisi haline gelen Arka Sokaklar'da bu hafta izleyenleri üzecek bir gelişme yaşanacak.Yaptırdığı testler sonucunda Suat'ın 'kanser' olduğu ortaya çıkacak.Suat, Yavuz'dan tahlil sonuçlarını almaya gider. Sonuçları aldıktan sonra kimseye bir şey söylemez ve erkenden yatar. Hüsnü eve geldiğinde bu durumdan işkillenir. Neyin var dese de, Suat başım ağrıyor diye geçiştirir. Yavuz, Suat'tan ekstra testler ister. Suat da Yavuz'dan, Hüsnü de dahil olmak üzere bu durumu evdeki kimseye söylememesini rica eder. Suat, test sonuçlarından hastalığını öğrenir. Kendisini odaya kapatır. Hüsnü durumdan gittikçe rahatsız olmaktadır. Hüsnü sonunda soluğu Yavuz'un yanında alır ve Suat’ın kanser olduğunu öğrenir.'Arka Sokaklar' yeni bölümüyle yarın akşam saat 20.00'de Kanal D'de!
Reklam
Kahve Kanserden Koruyor
ABD'deki Güney California Üniversitesi'nde yapılan araştırma, günde 1-2 fincan kahvenin kolon kanserinden koruyabileceğini gösterdi. 5 bini kolon kanserine yakalanan 8 bin 500 kişinin katıldığı araştırmada, günde ortalama 2 fincan kahve içenlerin kolon kanserine yakalanma riskinin, hiç kahve içmeyenlerden yüzde 30 az olduğu belirlendi. Riskin azalma oranının günde içilen kahve miktarına göre değiştiğini belirten bilim adamları, 1-2 fincan kahvenin riski yüzde 22, 2,5 fincanın yüzde 44 azalttığını vurguladı. Günde 2,5 fincandan fazla kahve içenlerde ise riskin yüzde 59 düştüğü belirtildi. Kahvenin bağırsaklar üzerindeki etkisi Kahvenin kolon kanseri riskini azaltma nedeni tam olarak bilinmese de bilim adamları bunun kahve bileşenlerinin bağırsaktaki bakteriler üzerindeki etkisinden kaynaklandığını düşünüyor. Araştırmanın sonuçları, Amerikan Kanser Araştırmaları Derneği'nin konferansında sunuldu. (AA)
Nasıl Daha Fazla Çikolata Yerim Diye Düşünenlere 10 Alternatif
Çikolata üzerine yapılan araştırmalarda, kakaonun antioksian etkisi nedeniyle bağışıklık sistemini güçlendirdiği ortaya çıkmıştır. Burada bahsedilen bitter çikolatadır; süt ya da diğer katkı maddeleri çikolatanın yapısını tamamen değiştirmektedir. En sağlıklı çikolata olarak gösterilen bitter çikolatada kakao oranı yüksek ve şeker oranı düşüktür. Kalp ve Dolaşım Sistemi İçin Çok Faydalı Çikolata, içerdiği flavonoit maddesi nedeniyle kanın pıhtılaşmasını önler. Dolaşımı olumlu yönde desteklerken, kolesterol ve tansiyonu da dengeler. Doğal bir seratonin (mutluluk hormonu) deposu olan çikolata, tüketildiğinde kişide sakinleştirici bir etki yapar. İçerdiği Polyphenol sayesinde vücudun zararlı etmenlere karşı daha dirençli hale gelmesine yardımcı olur. Polyphenol, en çok saf kakao tozunda bulunur. Bitter çikolatada ise, sütlü çikolatanın iki katından fazla miktarda Polyphenol bulunur. Yüksek Glisemik İndeksli bir besin olan çikolatanın, diyabet hastaları veya aşırı kilolu kişiler tarafından tüketmesi sakıncalıdır. Şeker hastaları, uzman hekim kontrolünde diyet çikolata tüketebilir. Çikolatanın migren ağrılarını tetiklemesinden dolayı, baş bölgesindeki kronik ağrılardan yakınanların sınırlı olarak tüketmesi öneriliyor.
Reklam
Kanser Tedavisi İçin Hedef Yerli İlaç
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu 2018′li yıllara kadar kanserde yerli ilaçla tedaviyi hedeflediklerini duyurdu.Kanser Daire Başkanı Doç. Dr. Murat Gültekin, Kanser Haftası sebebi ile yaptığı açıklamada , tüm dünyada kanserin ölüm sebepleri arasında birinci sırada, Türkiye’de ise 2nci sırada yer aldığını belirtirken, Avrupa Birliği başta gelmek üzere ABD, Kanada, Japonya, Avustralya gibi birçok gelişmiş ülkesine göre karşılaştırıldığında Türkiye’dekikanser oranlarının bu ülkelerin gerisinde olduğunu belirtti.Türkiye’de kanser yükseliş hızının dünyadaki artış hızına benzerlik gösterdiğine işaret eden Gültekin, ancak son yıllarda geçmiş yıllara kıyasla Türkiye’de kanser artışında hızın bir miktar azaldığını açıkladı.Kanser alanında uluslararası standartta her türlü tedaviyi ulaşılabilir kılmaya büyük önem verdiklerini belirten Gültekin, yerli ilaç üretiminin de stratejik öneme sahip oluğunu söyledi. Türkiye’de ulusal kanser tedavileri politikasında yerli ilaç üretiminin Bakanlık olarak öncelik verdikleri ve teşvik ettikleri konulardan birisi olduğuna dikkat çeken Gültekin, şunları kaydetti: ”Bu anlamda Türkiye’de birkaç firma son yıllar içerisinde oldukça önemli gelişmelere imza attılar. Türkiye’de kullanılan ilaçların % 70′inin yerli üretimini gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.”haber kaynağı:  724saglik.org/sağlık-haberleri
Dortmund'un Yıldızından İnsanlık Dersi!
Borussia Dortmund'un yıldız futboclusu Jakub Blaszczykowski, 11 yaşındaki kanser hastası hayranına verdiği destekle alkış topladı.Borussia Dortmund'un yıldız futbolcusu Jakub Blaszczykowski, 11 yaşındaki kanser hastası hayranına verdiği destekle alkış topladı.Polonya'da yaşayan ve ailesinin maddi imkansızlıkları nedeniyle tedavisi yarım kalan 11 yaşındaki Dominica Mlynkowiaka'ya hayranı olduğu Jakub Blaszczykowski yardım elini uzattı.Polonya basınında çıkan haberlerde Blaszczykowski'nin 11 yaşındaki hayranının annesiyle iletişime geçtiği ve bütün masraflarını karşılayacağı öğrenildi.28 yaşındaki yıldız futboclunun yaklaşık olarak 60 bin euro'luk bir yardımda bulunduğu ifade edildi.Sporx
Meral Okay, İki Yıl Önce Bugün Hayata Veda Etti
Aktris, senarist ve şarkı sözü yazarı Meral Okay, iki yıl önce bugün hayata veda etti. Sanatçıyı, 42 yaşındayken kaybettiği aktör eşi Yaman Okay'la hayatını anlattığı yazı eşliğinde saygıyla anıyoruz'Biz, başımıza aşkın taşının düştüğünü bir mevsim geçtikten sonra fark ettik. Bir gün evi düzenlerken fark ettim. Bir de baktım ki, benden çok Yaman’ın eşyaları var. Küçük küçük poşetlerle sızmıştı. Aşk bir sızma hâlidir... Böyle, bir şölen gibi, bir lunapark gibi sevdalık yaşayınca bu görkemi taşımayan her şey bir çadır tiyatrosu gibi geliyor insana. Bu ateşle yanma hâli, o kadar derinden, için için yanıyor ki, dönüp bir başka ölümlüyü yakmaya içi elvermiyor insanın. Yaman’la her günümüz Sevgililer Günü’ydü... Sezen’i Yaman’dan dolayı tanıdım. O benim kardeşim, arkadaşım her şeyim oldu. Yaman'dan sonra işlerimin önemli bir bölümünü tasfiye ettim. Sezen, ısrarla profesyonel olarak birlikte çalışmaya zorluyordu beni. Nerdeyse kafamı kıra kıra bana şarkı sözü yazdırdı. Birlikte yazdığımız ilk şarkı; ’Masum Değiliz.’ ’Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece. Yalnızlık, sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna’ diye...' Bu satırlar; Meral Okay 'ın, henüz 41 yaşında kaybettiği aktör eşi Yaman Okay 'ı, aslında nasıl hiç kaybetmediğini anlatan unutulmaz yazısından. Aktris, senarist ve şarkı sözü yazarı Meral Okay, o sözlerini yazdığı şarkıdaki gibi 'yalnızlığın koynuna sevgili gibi boylu boyunca uzanalı' tam iki yıl oldu. Asmalı Konak, Yasemince, Bir Bulut Olsam, Muhteşem Yüzyıl gibi televizyonda yayınlandığı dönemlerde izlenme rekorları kıran dizilerin de senaristi olan Okay, kanser tedavisi gördükten sonra çekildiği evinde 9 Nisan 2012 sabahı hayata veda etti. “Hem kemoterapi, hem de radyoterapi görüyorum. Sağlık durumum iyi. Endişelenecek bir şey yok. ‘Muhteşem Yüzyıl’ın senaryosunu kimi zaman yorularak yazsam da, şikâyetçi değilim...' Okay, akciğer kanseri tedavisi gördüğü sırada sağlığıyla ilgili yöneltilen sorulara bu cevabı vermişti. Aktör eşi Yaman Okay'ı, 1993 yılında, pankreas kanserine yakalandığını öğrendikten sadece 1,5 ay sonra, henüz 41 yaşındayken kaybeden Meral Okay, hayatının son günlerine kadar senaryo yazmayı sürdürdü. Hayatı... Meral Okay, 20 Eylül 1959 tarihinde Türkan ve Ata Katı çiftinin ikinci çocuğu olarak Ankara'da doğdu. Ankara Anıttepe Lisesi'ni bitirdi. Toprak Mahsulleri Ofisi'nin dünya Bankası projeleri ve TBMM'nin Atatürk'ün 100. yaşı kutlamaları için oluşturalan komisyonda görev aldığı beş yıl boyunca devlet memurluğu yaptı. 12 Eylül öncesinde Türkiye İşçi Partisi üyeliği ve işyeri temsilciliğinde bulundu. 1984 yılında sinema ve tiyatro oyuncusu Yaman Okay'la evlendi. Pankreas kanserine yakalanan Yaman Okay, 1993 yılında, 41 yaşındayken hayatını kaybetti. İstanbul'da Günaydın gazetesinde çalışmaya başladı. Dergicilik, yayıncılık, yapımcılık ve Sezen Aksu ile birlikte sahne çalışmaları yaptı, şarkı sözleri yazdı Yayınlandığı dönemde bir fenomen olan, başrollerini Türkân Şoray ile Şener Şen'in paylaştığı İkinci Bahar dizisindeki 'Kasap Melahat' rolüyle adını kitlelere duyurdu. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (DİSK) 40. kuruluş yıldönümü kutlamalarında sahne aldı, 10 Aralık Hareketi'nin Politika Geliştirme Kurulu üyesi oldu. Petrol-İş Sendikası'nın 'Sendikalı Ol' kampanya filminde rol aldı. Senaryosunu yazdığı Muhteşem Yüzyıl dizisi devam ederken, akciğer kanseri tedavisi gördükten sonra çekildiği evinde, 9 Nisan 2012 sabahı hayata veda etti. Sözlü vasiyetini gerçekleştiren arkadaşları 'Meral Okay Matematik Köyü'nde Doğuyor' adlı bir yardım organizasyonuyla Aziz Nesin Vakfı'na maddi destek sağladı. Oyuncu olarak Bir Bulut Olsam, Alia, Beynelmilel, O Şimdi Asker, Hiçbiryerde, Koltuk Sevdası, Yeditepe İstanbul, İkinci Bahar, Seni Seviyorum Rosa adlı film ve dizilerde rol aldı. Yasemince, Asmalı Konak, Fedai, Bir Bulut Olsam ve Muhteşem Yüzyıl dizilerinin senaryosunu yazdı. 'Lunapark gibi bir sevdalık yaşadık...' 1993 yılında kaybettiği eşi Yaman Okay'ı anarken 'Hayatta en zor şey bir ölüye aşık olmak' demişti. Meral Okay, yıllar sonra Yaman Okay, onunla ve onsuz hayatı konusunda şunları yazmıştı: 'Yaman benim eski arkadaşımdı... O, Ankara Sanat Tiyatrosu’nda oyuncuydu, ben de Ankara’da yaşayan bir öğrenciydim. O zamanların Ankara’sı, herkesin birbirini tanıdığı ve belirli yerlerde toplandığı bir yerdi. 70’li yıllardı ve kültür tüketicileri birbirlerini bir şekilde sıkça görürlerdi. Bizim müşterek arkadaşlarımız vardı, bunların başında Rutkay Aziz gelir. Rutkay’la siyaseten de bir aradaydım, Türkiye İşçi Partili’ydim ben. O yılların derli toplu Ankara’sında sık sık görüşme şansımız olurdu. Yaman’la tanışmamız o yıllardır; fakat aşık olmamız daha sonraya rastlar. O sinemaya 'Sürü' filmi ile geçince İstanbul’a gelmişti, ben de daha sonra İstanbul’a geldim. O eski bir Ankaralı olarak bana sahip çıkmaya kalktı; Ankaralıların böyle bir derdi de vardır. Biz, başımıza aşkın taşının düştüğünü bir mevsim geçtikten sonra fark ettik. Bir gün evi düzenlerken fark ettim. Bir de baktım ki, benden çok Yaman’ın eşyaları var. Küçük küçük poşetlerle sızmıştı. Aşk bir sızma hâlidir. Ben Ankara’dan örselenmiş ve kırılmış bir kalple gelmiştim. Yaman çok tutkulu ve sabırlı bir adamdı, bir de baktım kalp ağrımdan eser kalmamış. Yani taş düşmüştü ama adını koymamız için bir mevsim geçmesi gerekti. Yaman, o kadar temiz bir adamdı ki, ona kızamazdınız. Bir o kadar da yiğitti. Ben Yaman’ı hep bir lunaparka benzetirim. Onunla yaşamak bir lunaparkta yaşamak gibiydi. Bir yandan bütün cümbüşü, pırıltısı, eğlencesi ve sürprizleri, öte yandan yüreğinizin ağzınıza geldiği anlarıyla tam bir lunapark gibiydi. Üstelik ben bir Ankaralı olduğum, üstüne üstlük bir subay kızı olduğum için, bir yanımla derli toplu, diğer yanımla despot falan bir kızdım. Yaman bir gün bana, benim taklidimi yaptı; her şeyi net olarak alt alta sıralamamı, emir kipiyle konuşmamı, ’canımın içi’ derken bile bazen tonlamamdan dolayı ’Hadi canım!’ anlamı çıkabileceğini falan gördüm. Bu, bir oyuncuyla birlikte olmanın hem avantajı, hem dezavantajıydı. Bunu Yaman’ın aynasında görünce, ’Aaa çok fena bir şeymişim!’ dedim. Ee bu aynayı tutan eğer pırıltılı ve doğru bir adamsa, dönüştürücü de oluyor. ’Benimle o garnizon sesiyle konuşma’ derdi. Yaman, çok renkli ve heyecanlı bir adamdı. Ben derdim ki; ’Tanrım, bu adam ne zaman yorulacak!’ diye. Meğer acelesi varmış... Her şeyi o kadar yoğun, hızlı ve çoşkulu yaşıyor ve yaşatıyordu ki büyüleyici bir şeydi bu. Her şeyi hızlı yaşardı, hızlı yemek yerdi, hızlı içki içerdi, bir proje söz konusu olduğunda hızına yetişemezdiniz. Bir gece arkadaşlarla yemekteyken sabah kahvaltısını Bodrum Türkbükü’ndeki evimizde yapmaya karar vermesiyle kendimizi yollarda bulmamız bir olurdu. Bazen düşününce dehşete kapılıyorum, demek ki acelesi varmış diyorum. Kısa bir ömre, birkaç kişilik bir hayat sığdırdı. Bizim Yaman’la tarihe kayıt olarak düşeceğim hiçbir kavgamız olmadı. O, kalbini insanlara açarken de, onlara güvenirken de çok hızlıydı ve kırılması da doğal olarak aynı hızla olabiliyordu. Aktörlerin kalbi camdandır. Çok çocuk, çok bebektirler. Belki de bunu çok yakından gördüğüm için ben daha dikkatli davranırdım. Belki de tek sürtüşmemiz onu kıranlara karşı olan tutumumdan olmuştur. Ben köşeleri çok olan bir insandım; Yaman beni eğitti. O hüzünleri ironik bir neşeye çevirebilme ustasıydı. Bu yönüyle de bakınca gam kasavetten çok çabuk çıkabilirdik. Aşk kendinden vazgeçme halidir, kendi benliğini ezmeden ’biz’ olabilme hâlidir. İnsan egosu denetlenmesi en güç olan şeydir. Bunu ancak aşk becerebilir, sadece aşk ile üstünden atlayabilirsiniz. Biz birbirimize karşı çok saygılıydık; mesleklerimiz ve bunun gerektirdiği fedakârlık hallerinde hele daha da çok saygılı ve yol açıcı davrandık hep. Ee bazen de sıkılırdık, hele üç beş aydır bir aradaysak birbirimizin gözüne bakardık, önce kim gidecek diye, böyle nefes molaları da verirdik. Döndüğümüzde yepyeni bir enerji ve hasret bekliyor olurdu bizi. Aşk bazen de bir kıyamama hâlidir. Şunu çok açıkyüreklilikle söyleyebilirim; o benden daha iyi bir insandı. O kadar bebek, o kadar adam, o kadar temiz... Ben Yaman’la birlikte onun kadar temiz, onun kadar beklentisiz, onun kadar masum yaşamayı öğrenmeye çalıştım. Buradan bir öğretmen öğrenci ilişkisi anlaşılmasın. O, o kadar ahlâklı ve temizdi ki, yaşam biçimi ve duruşu karşısında başka türlü olamazdınız. Onun yanında kirli kalamazdınız. Hastalığının son bir ayında, ki hastalığın çıkmasıyla kaybetmemiz 1.5 ay sürdü. Tıp hastalığının süratine yetişemedi. Hep şunu düşündüm; hayata, sanatına ve bize dair bir sürü düşüncesi, projesi vardı ve hepsi sanki hızla arka arkaya gerçekleşmeye başlamıştı. Neden şimdi, neden bu adam, diye çok düşündüm. Orada bile hızlıydı. Komaya girene kadar Yeşim Ustaoğlu ve Tayfun Pirselimoğlu ile birlikte senaryo çalıştılar. Onlar her gün geldiler ve bu oyunun gönüllü yoldaşı oldular. Sonra o film çekildi; Yeşim’in ilk uzun metraj filmidir 'İz' filmi ve Yaman’a adadılar. Yaman’ın rolünü Aytaç Arman oynamıştı. Bunlardan bahsetmişken o sürecin acısını hafifleten bir yığın katıksız dostluklar yaşadık. Gerçi o sürecin acısı hafiflemiyor. Ben de harlı ateş şeklinde yanma hâli tam 10 yıl sürdü. Asmalı Konak’ın son dört bölümünü yazarken o acıyla yeniden yüzleştim ve ancak o zaman birazcık küllendi diyelim. Böyle, bir şölen gibi, bir lunapark gibi sevdalık yaşayınca bu görkemi taşımayan her şey bir çadır tiyatrosu gibi geliyor insana. Bu ateşle yanma hâli, o kadar derinden, için için yanıyor ki, dönüp bir başka ölümlüyü yakmaya içi elvermiyor insanın. Yaman’la her günümüz Sevgililer Günü’ydü... Eşine bu kadar çok çiçek getiren bir adamı daha analar doğurmamıştır. Biz birçok defa sabah uyanıp birlikte gün doğumunu seyreder, ne bileyim çingene vapuruna binip sabah erken Boğaz’ı turlardık. Sezen’i anmamak olmaz: Sezen, Yaman’ın çok yakın arkadaşıydı. Ben Yaman’dan dolayı tanıdım. Sezen, insanın hayatına çok hafif dahil olur. Sızar ve siz bunu anlamazsınız. O benim kardeşim, arkadaşım her şeyim oldu. Yaman’dan sonra işlerimin önemli bölümünü tasfiye ettim. Sezen, ısrarla profesyonel olarak birlikte çalışmaya zorluyordu beni. Nerdeyse kafamı kıra kıra bana şarkı sözü yazdırdı. Birlikte yazdığımız ilk şarkı; ’Masum Değiliz’. ’Kan ter içinde uykularından uyanıyorsan eğer her gece. Yalnızlık, sevgili gibi boylu boyunca uzanıyorsa koynuna’ diye... Yaman’dan iki ay sonra yazdık. Daha sonra bu ısrar otuz küsur şarkı sözü üretti. O dönem Sezen bana sadece 3-5 saat uyumaya yetecek kadar boşluk bırakıyordu. Stüdyolar, kayıtlar, konserler vb. çok yoğun bir rehabilitasyon oldu benim için. Sezen’in o toplumsal düzeydeki rehabiliterliği benim için özel bir muamele seçkinliğinde oldu. O benim kardeşimdir, canımdır. Bugün eksik olan ne? Bu topraklarda aşk ve mutluluk kutsanmaz, ayrılık ve acı kutsanmıştır. Birlikteliklerdeki tutku kutsanmaz da, ayrılıktaki tutku kutsanır hep. Yaralarıyla mutlu olmaya daha yatkın bir kültüre aitiz biz. Öyle kadınlar ve erkekler tanıyorum, risk almıyorlar. Aşk emniyetli bir şey değildir. Emniyetli olan sevgidir. Aşk ehlileşmez, sakinleşemez. Öyle olursa akraba olursunuz. Bir de aşık olunacak mecra kalmadı. Artık ortak alanları paylaşmıyoruz. Bizim agoramız yok artık. Herkes kendi bacağından asılmak isteyen koyun tarifinde. Bu hem maddi hem manevi bir şeydir. Gelir, böyle adamı aşkta da emniyet arayan birine dönüştürüverir. Herkes kendi kişisel başarı öyküsünün peşinde. Belki de biz herkes için daha adil, daha vicdanlı daha temiz bir dünyanın düşünü paylaştığımız için başkalarıyla da bir arada durmanın ne kadar zenginleştirici bir şey olduğunu biliyorduk. Şimdi bu duyguların esamesi okunmuyor. Yoksullaşmamız sadece ekonomik anlamda olmadı. Duygusal anlamda, dayanışma anlamında birbirimizin yaralarına bakma konusunda da yoksullaştık. Şimdi empati denen modern kavram var ya, biz onun ağababasını tanıyan ve buna içerilmiş bir dünyadan geldik buralara. Dizilerdeki aşık olma süreci o kadar uzun ki, öncelikle bu rasyonel değil! Aşk çok ani, hızlı ve genellikle beklenip, tasarlanamayan bir şeydir. Kafana bir taş düşer, neye uğradığını şaşırırsın. Ve bunun aşk olduğunun da sonradan adını korsun. İrrasyonellik sadece bu değil, bir de dizi karakterlerinin çok ön hazırlığı var aşık olmak için. Halbuki, hayatta böyle değildir, aşk tasarlanılan ve ön hazırlığı yapılabilen bir şey değildir. Eskinin, hani o dalga geçilen mantık evliliklerinde bile, bugünkü hesaplılıktan daha çok aşk vardı diyesi geliyor insanın. Ali Poyrazoğlu dedi, ’Aşk bir kör atlayıştır.’ İnsanların birbirleri için ’sağlama’ yapacakları alanlar kalmadı. Modern hayatlar ve modern zamanlarda böyle bir şansı yoktur insanın. Son bir aydır, ’Ben aslında duyguları olan iyi bir insanım’ mesajını, ben şu cümleyle alıyorum. Babam ve Oğlum’u gördün mü? Hee gördüm Ağladın mı? Sana ne? Yani ben de duyarlıyım ve iyi bir insanım. Bu arada, ben de filmi seyrettim. Yeri gelmişken ve sabah seansında katılarak ağladım ama bu soruları soran insanlarla o kadar ayrı şeylere ağladık ki. Benim o filmde yandığım, bu ülkenin o temiz çocuk yürekli insanlarının, bu ülke tarafından nasıl da kırıldığını, nasıl da örselendiklerini, onurlarıyla ekmekleriyle nasıl da oynandığını gördüğüm için bu uğurda yiten, onulmaz acılar çeken insanlarımızı hatırlayarak ağladım. Belki de bugünkü aşksızlık hâli de, o dönemlerin ürünüdür diyeceğim ama aşk bunların hepsinin üzerinden atlayabilecek bir şey olmalı... 'T24
Reklam
İşte Yağ Yakan Besinler
Diyetisyen Serkan Tutar yağlardan kurtulmakta etkili olan besinlerle ilgili bilgiler verdi. Yaz ayları yaklaşırken kilolardan kurtulmak isteyen kişilerde bir o kadar çoğaldığını ifade eden Tutar, şu gıdaları önerdi: Yoğurt Kilo kaybı sağlayan lezzetli besinlerin başında gelen yoğurt yüksek protein içeriğine sahiptir. Protein içeriğinin yüksek olması midede uzun süre kalmasına ve sizi daha uzun süre tok tutmasını sağlar. Ayrıca vücudumuz protein içeriği yüksek olan besinleri sindirirken daha fazla kalori harcadığı da unutulmamalıdır. Quinoa Kilo kaybı sağlayan başlıca besinlerden birisi olan Quinoa ülkemizde çok sık bulunmamaktadır. 1 fincanında 8 gram protein, 5 gram lif bulunması nedeni ile uzun süre tok tutmasının yanı sıra barsak sisteminin düzenli çalışmasına da katkı sağlamaktadır. Pirinci pişirir gibi kolay pişirilmektedir. İçerisine sebze veya fındık gibi besinleri ekleyerek sofralarınızın vazgeçilmezi olabilir. Tarçın Yapılan bilimsel çalışmalar tarçının kan şekeri seviyesi üzerine dengeleyici etkisi olduğu bilinmektedir. Tip 2 diyabetlilerde iştah azalmasını sağlar. Tatlı ihtiyacınızı tarçın ile kalori arttırmadan halledebilirsiniz. Tarçını çay, kahve ve yoğurt gibi besinler ile birlikte kullanabilirsiniz. Baharatlar Baharatlar bazı insanlarda iştahı arttırırken bazılarında azaltmaktadır. Ama bilinen en büyük etkisi anlık metabolizmayı hızlandırmaktadır. Bu durumda sizin kilo vermenizi kolaylaştıracağı anlamına gelmektedir. Bu nedenle mide rahatsızlıklarınız yoksa baharatları tüm yemeklerinizde rahatlıkla tüketebilirsiniz. Yeşil Çay Bazı çalışmalar yeşil çayın karın bölgesindeki yağlanmayı azalttığını göstermiştir. İçerisinde bulunan kateşinler ile metabolizma hızınızı arttırır. Yeşil çaydan maksimum seviyede yararlanmak için gün içerisinde 2-3 adet içilmesi gereklidir. Ayrıca yeşil çay iyi bir dikkat artırıcıdır. Greyfurt Greyfurt sihirli bir yağ yakıcı değildir. Ama az kalori içeriği ve uzun süre tok tutması nedeni ile zayıflamanıza yardımcı olur. Greyfurt iyi bir ara öğün tercihi olabilir. Ayrıca yoğurt ile karıştırıp da tüketebilirsiniz. Karpuz Su içeriği yüksek olan karpuz iyi bir kilo verdirici olmasına karşın yüksek miktarda tüketilmesi nedeni ile kilo yapmaktadır. Günde belirli miktarlarda tüketilen karpuz mide de uzun süre kalması nedeni ile uzun süre tokluk hisli sağlar. Ayrıca likopen açısından zengin olduğu için bazı kanser türlerine karşı koruyucudur. Ayrıca A ve C vitamini içeriğinin yüksek olması nedeni ile antioksidan özelliklidir. Çiğ sebzeler Çiğ sebzeler çok iyi bir aperatiftir. Fazlası ile tokluk hissi sağlamasının yanı sıra su içeriği yüksek olduğu için kalorisi de düşüktür. Tüm et ve türevleri yanında çiğ sebze tüketilmesi sizi daha uzun süre tok tutacak aynı zamanda demir emiliminin daha iyi olmasını sağlayacaktır. Yumurta Yapılan çalışmalar sabah simit gibi yüksek karbonhidratlı besinler yerine yumurta gibi yüksek protein içerikli besin tüketmenin hem daha uzun süre tok tuttuğunu hem de daha hızlı kilo vermenizi sağladığı görülmüştür. Özellikle yumurta beyazının beslenme programında bulunması önemlidir. Kahve Kahve gün içerisinde doğru kullanılırsa iyi bir alternatif, yanlış kullanılırsa kötü bir alternatiftir. Kahve metabolizma hızlandıran başlıca içeceklerdendir. Özellikle spor yapan kişilerin spordan 30-45 dakika önce kahve tüketmesi gereklidir. Gün içerisinde fazla miktarda kahve tüketiminin ödem yaptığı unutulmamalıdır. Çorba Fazla miktarda un kullanarak yapılmayan çorbalar kilo vermek için iyi bir alternatiftir. Yapılan bilimsel çalışmalar gün içerisinde yüksek protein içerikli çorba tüketen bireylerin daha hızlı kilo verdiğini göstermiştir. Çorba vücuda sıvı alımı açısından da önemli bir besin kaynağıdır. Salata Yapılan bilimsel çalışmalar..
Gençlikte Yapılan Egzersizler Yaşlılık Dönemi İçin Faydalı
Neurology dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, yirmilerindeyken koşu, yüzme ve bisiklet gibi kardiyo egzersizleri yapmanın yaşlılıkta düşünme becerilerini ve hafızayı iyileştirdiği gözlendi. Bilim adamları, bu durumun beynin sağlıklı bir kalpten yararlandığını söyledi. Minnesota Üniversitesi’nde görevli bilim adamlarının araştırma için ortalama 25 yaşındaki aşağı yukarı 3000 kişiyi gözlemlediği dile getirildi. Bu kişilerin araştırmanın ilk yılında ve 20 yıl sonrasında kardiyovasküler egzersiz testlerinden geçirildiği, katılımcılardan yorulana ve nefessiz kalana kadar koşmaları istendi. Kardiyo egzersizlerinde daha uzun süre performans gösteren kişilerin, 25 yıl sonra sigara, diyabet ve yüksek kolesterol gibi faktörler göz önünde tutulduğunda bile düşünme kabiliyetleri ve hafıza testlerinde egzersizlerde düşük performans gösterenlere göre daha iyi neticeler almış oldukları görüldü.haber kaynağı: 365haber.org/sağlık-haberleri
Kesab'da Ne Yaşandı?
Türkiye'nin de sınırının bulunduğu Suriye'nin Keseb kasabasında, geçen cuma Suriye Ordusu ile muhalifler arasındaki çatışmalar şiddetlendi.Ermenilerin ağırlıklı olarak yaşadığı Keseb, geçen haftasonu muhalifler tarafından ele geçirildi.CivilNet.am internet televizyonu, kasaba halkının Lazkiye'ye göç etmeye başladığı haberini geçti.23 Mart Pazar günü ise Türkiye, sınır ihlali yaptığı gerekçesiyle Suriye'ye ait MIG savaş uçağını düşürdü. Hatay Valisi Celalettin Lekesiz, uçağın Keseb kasabasının batısına düştüğünü belirtti.Suriyeli yetkililer, Keseb'in muhalifler tarafından ele geçirilmesine Türkiye'nin destek sağladığını iddia ettiler.Suriye Enformasyon Bakanı Ümran el-Zubi, Suriye devlet kanalına verdiği röportajda, Başbakan Erdoğan'ın sürekli olarak desteklediği muhaliflerin Keseb'i işgal ettiğini söyledi.Suriye Dışişleri Bakanı ise Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne ve Güvenlik Konseyi'ne bir mektup yazarak, Keseb'e saldırıyı gerçekleştirenlere yardım eden Türkiye hükümetine karşı gerekli işlemlerin yapılması gerektiğini söyledi.Türkiye Dışişleri Bakanlığı bir yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, Türkiye'nin Keseb'i işgal eden muhaliflere yardım ettiği iddiasının mesnetsiz ve gerçek dışı olduğu belirtildi ve Kesebli Ermenilerin Türkiye'ye gelebilecekleri çağrısı yapıldı.Yaşananlar üzerine birbiriyle çelişen birçok bilgi ve açıklama paylaşıldı. Ermenistan internet televizyonu CivilNet.am muhabiri Harut Ekmanian ve ABD'li Profesör Keith David Watenpaugh ile görüştük, onlara Keseb kasabasında neler yaşandığını sorduk.Gazeteci Harout Ekmanian, Keseb'in bir senedir kuşatma altında olduğunu ve 21 Mart'ta muhaliflerin kasabayı ele geçirdiğini söylüyor.Gazeteci Ekmanian'a göre muhalifler kasabaya birçok yerden giriş yapmış ve bu yerlerin arasında Türkiye sınırı da bulunuyor. Türkiye-Keseb sınırının yaklaşık bir yıldır güvenlik gerekçesiyle kapalı olduğu bildiriliyor.Şu an Beyrut'ta bulunan ve Suriye Ermenileri üzerine çalışma yürüten, ABD Kaliforniya Üniversitesi öğretim görevlisi Profesör Keith David Watenpaugh da Ekmanian'ın iddialarını doğruluyor:'Keseb'e giren Suriyeli olmayan cihatçı militanlar ve Suriyeli muhaliflerin Hatay'dan giriş yaptığı açık. Gizli de olsa burada Türkiye hükümetinin bir desteği var. Düşürülen Suriye uçağı da, Türkiye ordusunun desteğine dair bir kanıt oluşturabilir.'Çoğu Ermeni olan kasaba halkının pijamalarla kaçtığı haberlerini doğrulayan Ekmanian, saldırı sonrasını şöyle anlatıyor: 'Güneş batarken kasabada neredeyse kimse kalmamış. Herkes 65 kilometre ötedeki Lazkiye'ye kaçmış. Pek çok insan pijamasıyla kaçmak zorunda kalmış çünkü hiç kimse Türkiye sınırından bir hareketlenme olacağını düşünmemişti.'Ekmanian, yaklaşık 600 ailenin kaçtığını ve çoğunun Lazkiye'ye sığındığını söylüyor. Herhangi bir can kaybı veya yaralanma olmaksızın Lazkiye'ye ulaşan ailelerin kiliselere ve Ermeni ailelerin yanına yerleştirildiğini sözlerine ekliyor.İçlerinden biriyle görüşmek istediğimi ilettiğimde ise, kimliklerini açıklamadan dahi konuşmak istemediklerini söylüyor.Keseb'i ele geçiren militanların hangi örgüte bağlı olduğu ise ayrı bir tartışma konusu.Bazı kaynaklar Keseb'i ele geçiren militanların El Nusra gibi El Kaide bağlantılı örgütlere mensup olduklarını söylüyor.Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise yaptığı açıklamada Özgür Suriye Ordusu ve Türkmenlerin kasabayı hakimiyet altığına aldığını ifade etti.Aynı soruyu Ekmanian'a yönelttiğimde, Keseb'in birkaç örgütün denetimi altında olduğunu belirtiyor:'Keseb'in büyük bir çoğunluğunun El Nusra, Şam el-İslam ve Ansar el-İslam örgütleri tarafından işgal edildiğini, bu örgütlerin resmi sosyal medya hesaplarından öğrendim. El Nusra'nın El Kaide'ninSuriye ayağı olduğu herkesçe biliniyor. Ayrıca bölgede saldırıya katılan Türkmen örgütleri de olmuş. Zaten Keseb'in etrafındaki yerleşim yerlerinde çoğunlukla Türkmenler yaşıyor ve onlar da Suriye rejimine karşı savaşıyorlar.'Gazeteci, Keseb'ten gelen 'Haçları söküyorlar, kiliselere zarar veriyorlar' haberlerini değerlendiremeyeceğini çünkü içeriden bilgi alamadıklarını söylüyor.ABD'li akademisyen Keith David Watenpaugh ise BBC'ye yaptığı değerlendirmede, Suriye'deki Ermenilerin uzun süredir Türkiye'nin Suriye'ye müdahale ederek, soykırıma devam etmesinden korktuğunu belirtti.Watenpaugh, Keseb ve Hatay'daki Vakıflıköy'ün Osmanlı İmparatorluğu'ndan bu yana dokunulmamış olan son iki tarım köyü olduğunu söyledi. ABD'li akademisyene göre Ermeniler için Keseb; yalnızca tatillerinde gidilen turistik bir yer değil, aynı zamanda soykırım öncesi Ermenilerin yaşadıkları evlerin görülebildiği kültürel bir miras.Bu nedenle Suriye Ermenileri arasında korkunun arttığını belirten Watenpaugh, 'Evlerine dönememekten ve Orta Doğu'daki Ermeni tarihine son bağlarının da kopmasından endişeleniyorlar' diyor.Geçen hafta BBC'nin 'Newshour' programına konuşan Keseb'li bir Ermeni, Ekmanian ve Watenpaugh'un söylediklerine paralel bir tablo çizmişti. Keseb'ten ayrılmak zorunda kalan Ermeni çiftçi, yaşadıklarını ı:'Son üç senedir yerel halktan siviller kasabamızı korumaya çalışıyorlardı. Cuma gecesi sınırdaki Türk askerlerinin çekildiğini görmüşler. ... Sabaha karşı 4.00 gibi Türkiye tarafından silahlı militanlarıtaşıyan kamyonlar gelmeye başlamış. Biz silah seslerini duyduk. Militanlar, kasabanın yakınındaki Suriye polis kontrol noktalarına sabaha karşı 5.30 civarında saldırdılar.''Polis kontrol noktalarına havan topları ile saldırdılar. Türkiye sınırını yakın köylerden çok sayıda patlama sesi geldi. O anda militanların kim olduğunu anlayamadık. Sabah 6.30 gibi insanlar neolduğunu anlamaya başladı ve kasabanın merkezinden uzaklaştılar.''Evlerimizi yanımıza hiçbir şey alamadan terk etmek zorunda kaldık. Ben çıkmadan önce üstümü bile değiştiremedim. Sadece birkaç parça kıyafet ve seyahat belgelerimizi alabildik. Motosiklerlerle, arabalarla kasabanın merkezinden uzaklaştık. Bazılarımız doğrudan Lazkiye'ye gitti, bazılarımız ise çatışmanın biteceğini düşünerek etraftaki köylere ilerledi.''Türkiye sınırından silah sesleri ve roketler geliyordu. Ben çocuklarım, 88 yaşındaki babam ve kanser hastası olan annemle kaçtım. Biz kasabayı ilk terk edenler arasındaydık. Lazkiye'ye giderken çok sıkıntı çekmedik.''24 saat sonra daha fazla kişi Keseb'ten ayrılıp Lazkiye'ye geldi. Hepimiz Lazkiye'deki Ermeni kilisesinde buluştuk. Lazkiye'deki Ermeniler bizi evlerinde misafir ettiler.''Sayıları elliyi bulan bazı yaşlı Ermeniler kasabada kaldılar. Kasabadaki komşularımı aradığımda, anadili Arapça olmayan birileri cevap verdi ve bana 'Allahuekber' dedi. Aralarında Tunuslu ve Çeçen militanlar olduğunu da duydum.'
Reklam
Kadınlara Ücretsiz HPV Taraması Yapılacak
Türkiye genelinde aile hekimlerince kadınlarda görülen rahim ağzı kanserine yol açan HPV enfeksiyonuna karşı yeni ve etkin bir tarama metodu olan ''HPV-DNA taraması'' yapılacak. Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Kanser Daire Başkanı Doç. Dr. Murat Gültekin, kadınlarda görülen rahim ağzı kanserlerinin HPV (Human Papilloma Virus) HPV adı verilen bir enfeksiyon nedeniyle geliştiğini söyledi.
Kemerlerinizi Bağlayın
İtalya’da yaşayan ünlü yönetmen Ferzan Özpetek yine seyirciyi derinden etkileyecek tutkulu ama bir o kadar da dramatik bir aşk hikayesi yarattı.Ülkemizde 14 Mart’ta vizyona giren yeni filmi “Kemerlerinizi Bağlayın/ Allacciate le Cinture” ünlü yönetmenin son filmlerine göre pek neşeli bir film sayılmaz. Filmi izlemeye başladığınızda kendinizi çok derin bir aşk hikayesinin içinde bulacağınızı zannedip bir anda kanser hastalığının korkunç etkileriyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Ferzan Özpetek bu sefer, izleyicinin eğlenceli, bol kahkahalı ve kalabalık İtalyan ailelerinin gürültülü akşam yemekleriyle geçen senaryo beklentilerinin tam tersi ile karşımızda. İzleyicinin hayata ve kansere isyan edip hüngür hüngür ağlamasına sebep olabilecek kadar dramatik bir senaryo yazmış Özpetek, ünlü senarist Gianni Romoli ile birlikte. Film, iki kişinin aşkından çok, Kessia Smutniak’ın canlandırdığı Elena karakterinin yıllar boyu geçirdiği değişimi ve olgunlaşmasını ele alıyor. Diğer başrol oyuncusu yani esas adamımız Antonio (Francesco Arca) ise diğer oyunculara kıyasla biraz sönük kalıyor. Kendisinin ilk sinema deneyimi olmasına rağmen filmin bir kısmında canlandırdığı 13 yıl sonraki Antonio için 12 kilo alması yine de takdir edilemeyecek bir durum değil. Film, Elena ve Antonio’nun çekişmeli ama bir o kadar da tutkuyla anlatılan aşkıyla başlayıp bir anda 13 yıl sonrasına geçiliyor. Bu tip geçişler her zaman izleyicinin dikkatini çekmiş ve filmi sıradan bir romantik- komedi havasından çıkartıp daha heyecanlı bir aşk filmine dönüştürmüştür. Ancak Ferzan Özpetek bunu bir çok karakteri tanıtmadan ve bazı olayların ucunu açık bırakarak yapmış. E haliyle bu durum izleyicinin kafasında tam Elena ve Antonio’nun tutkulu aşkıyla oluşmuş kalplerin soru işaretlerine dönüşmesine neden oluyor. Çünkü filmin devamında gördüğümüz çift hiç de birbirine inanılmaz derecede aşık ve tutkulu bir çift değil. Ta ki Elena’nın tedavisi sırasında Antonio ile arasında geçen olaylara tanık olana kadar. Gelelim filmde bizlere tanıdık gelen ve Ferzan Özpetek filmlerinde her zaman olan detaylara. İlk olarak filmdeki aile bireyleri çok sempatik ve aralarında sürekli bir didişme durumu olsa da birbirlerine son derece bağlılar. Bunları Elena’nın ailesi için söylüyoruz çünkü esas erkek Antonio’nun ailesi anlatılmıyor filmde. Bir başka güzellik ise tabi ki müzikler. Ferzan Özpetek her zamanki gibi müzik seçimleri ile izleyiciyi senaryonun içine çekmeyi çok iyi başarıyor. Diğer filmlerinde genelde Sezen Aksu parçalarına yer veren yönetmen bu defa Aynur Doğan’ın seslendirdiği kürtçe “Bexo” parçası ile izleyiciye bambaşka bir müzik keyfi sunuyor. Filmde Özpetek’in diğer filmlerinden tanıdığımız yüzler de var Paola Minaccioni (Egle) ve Elena Sofia Ricci ( Dora) gibi. Filmin en çok güldüren karakterleri diyebiliriz onlar için. Filmde çok kısa yer verilen Elena’nın en yakın gay arkadaşı Fabio (Flippo Scicchitono) filme yakışıyor ve rahat tavırlarıyla izleyiciyi etkiliyor. Filme yüzeysel bir şekilde baktığınızda bir aşk filminde dikkat çekebilecek çoğu unsur var; yasak aşk, tutku, aldatma, sadakatsizlik ve dram. Ancak tüm bunlar bir arada kullanılmak istenirken izleyicinin kafasında nasıl, neden, ne oldu gibi sorular oluşuyor. Kimi izleyiciye göre filmi iyi yapan şey bu soru işaretlerinin oluşması aslında ama kimine göre de filmde ‘tamamlanmamış’ duygusu yaratıyor. Tüm bu tartışmalar izleyicinin film hakkında konuşmasını sağladığı için aslında senarist ve yönetmenin kıvrak zekasına hayran kalmamak elde değil. Ferzan Özpetek’in 10. filmi Kemerlerinizi Bağlayın’ı olumlu ve olumsuz yanlarıyla ele aldık. Eğer İtalyan sineması sizin de ilginizi çekiyorsa izlemenizi tavsiye ederim. Özellikle meme kanserine ilgi çekmek açısından son derece önemli. İstanbul Bilgi Üniversitesi iletişim Fakültesi öğrencisi Selin Tunca’nın yazısı zete’nin genç dergisi Üniverzete‘den alınmıştırZete
Reklam
Gençliğinizi Heba Edecek 10 Ev Arkadaşı Tipi
Çağın vebası, kanayan yara, tüm çıplaklığıyla ev arkadaşı dosyası. Genç yaşta nasıl hayata küstüm, ben nasıl tansiyon hastası oldum, saçlarım neden bu kadar genç yaşta döküldü vb soruların cevabı burada.
Bitter Çikolata, Obeziteyi Önlüyor
Yapılan bir araştırmaya göre kakao yani bitter çikolata obezite ve tip 2 diyabeti önleyebiliyor Sağlıksız beslenme ile birlikte tip 2 diyabet, kalp damar hastalıkları, insülin direnci gibi hastalıklar da artıyor. Yapılan bir araştırmaya göre kakao yani bitter çikolata obezite ve tip 2 diyabeti önleyebiliyor. Agricultural and Food Chemistry isimli bilimsel dergide yayınlanan bir makaleye göre kakaoda bulunan antioksidanlar kilo almayı önleyebileceği gibi kan şekeri seviyesini de düşürüyor. Dr. Andrew Nilson , kakaonun flavanoid bakımından en zengin besinlerden biri olmasının böyle bir etki yarattığını belirtti. Flavanoidler tip 2 diyabeti de önledi Dünyada birçok insanı tehdit eden tip 2 diyabetin en önemli nedeni karbonhidrat ağırlıklı ve aşırı yağlı beslenme. Flavanoidlerin bu etkisi ise insanlar için oldukça faydalı. Çünkü yapılan birçok araştırma, bir çeşit antioksidan olan flavanoidlerin tip 2 diyabeti önlemede etkisini gösteriyor. Tabii ayrıca cilt yaşlanmasını önlemek gibi faydaları da mevcut. Yüksek yağlı beslenenlerde flavanoidler kilo almayı önledi Bilim adamları fareler üzerinde yaptıkları araştırmada iki gruba ayırdığı fareleri yüksek ve az yağlı diyetlerle besledi. Yüksek oranda yağ tüketen farelere ise farklı flavanoidler verdi. Bunun sonucunda oligomerik prokanidin (PCs) ismi verilen madde farelerin kilosu üzerinde en büyük farkı yarattı. Ayrıca şeker toleransında da gelişme yarattı ve bu da tip 2 diyabetin önlenmesinde etkili oldu. Louisiana Eyalet Üniversitesi'nden bilim adamları kakaoda bulunan oligomerik PCs maddesinin kan basıncını da düşürdüğü ve kalp sağlığı üzerinde olumlu gelişmeleri olduğunu belirtti.t24.com.tr
Kanser Riskini Azaltma Yolları
Sağlıklı bir yaşam sürebilmek adına bireylerin birçok dikkat etmesi gereken konu bulunmaktadır. Beklenmedik hastalıklar ile karşılaşılma durumlarının yanı sıra sağlığınıza dikkat etmeyerek hastalığa yol açabilecek etkenlerden uzak durulması ve bu konuda dikkat edilmesi gerekmektedir. Günümüzde en çok yaygınlaşan hastalıklardan biri olan kanser, çoğu kişinin de korkulu rüyası olmaktadır.İnternette personel sağlık haberleri de takip edilerek bu konuda takip edilmeli ve bilinmeyen hakkında bilgi sahibi olunmalıdır. Kanser riskini azaltabilmeniz için sağlığınıza dikkat edebileceğiniz gibi bazı uyulması gerekenlerde vardır. Öncellikle sigara kullanımı ve alkolden uzak durmalısınız. Sigara kullanımları akciğeri etkilediği gibi, kanser oranlarında da en büyük ölüm oranı akciğer kanserinden olduğu tespit edilmektedir. Bu durumda sigarayı azaltmanız ve bırakmanız durumunda akciğer kanseri olma riskiniz neredeyse yarı yarıya düşmektedir. Alkol kullanımları da birçok kanser olayında tetikleyici sebepler arasında yer almaktadır. Özellikle sigara ve alkol kullanımı aynı anda yapılıyorsa durum daha da kritikleşmektedir. Vaktiniz oldukça spor yapmaya özen gösterin ve yediklerinize dikkat edin. Sağlığınızı tehlikeye atabileceğiniz şeylerden ne kadar uzak durursanız ilerleyen zamanlarda bunun mükâfatını alabileceksiniz. Dikkat edilmesi gereken birçok konu hakkında personel sağlık yazıları da takip edilerek bilgi sahibi olunabilir.
Reklam