Görüş Bildir
En İyi Diyet 'Su'
İngiltere'deki Oxford Üniversitesi beslenme uzmanları, ebeveynlere öğünlerde çocuklarına şekerli ve gazlı içecekler yerine su içirmelerini tavsiye etti. Beslenme uzmanlarına göre, çocukların şeker alım miktarını azaltmak, obezite, yüksek tansiyon, diyabet gibi hastalıkların oluşma riskini önlemek adına su en önemli içecek. Uzmanlar, şekerli içeceklerin her yaştan insan için şeker alımının en büyük kaynağı olduğunu belirtiyor. Bu kaynak özellikle çocuklar ve gençler için büyük problem oluşturmakta. Oxford Üniversitesi beslenme ve halk sağlığı profesörü Susan Jebb, ebeveynlere çocuklarının hayatlarında büyük rol oynamaları için ‘küçük’ bir öneride bulundu. Jebb ‘’Çocuğunuzu su içmesi konusunda bilinçlendirin. Onlar sütten kesildikten itibaren su içmeye başlamalı. Dışarda tonlarca içecek mevcut fakat sıvı ihtiyaçlarını kesinlikle suyla sağlamalılar’’ diyerek su içmenin önemini vurguladı. Profesör Jebb, özellikle her 5 çocuktan birinde obezite hastalığının olduğu İngiltere’de, bu problemle savaşmak adına önlemler alınması gerektiğini savunuyor. Şekerli içecek, enerji içeceği gibi sağlıksız sıvıların tüketimini engellemek için vergilendirmenin uygulanabilir olduğunu fakat insanların yeme içme alışkanlıklarının değiştirilmesi gerektiğini de ekliyor. 'Su yoksa süt' Susan Jebb gibi Sandler da, su içmenin çocuklar için önemli olduğunu vurgulayarak ailelere şu tavsiyede bulunuyor: ‘’Kahvaltıda bir bardak portakal suyu içilebilir. Fakat ebeveynler çocuklarına yemeklerde su içirmeliler. Suya alternatif olabilecek bir diğer içecekse süt.’’ (NTVMSNBC)
'Kanseri Astım Sanan' Doktora Adli Tıp Kalkanı
Eskişehir'de akciğer kanserine yakalanan 3 çocuk annesi Nuriye Kasap'a yanlış teşhis koyan doktorla ilgili dosyaya Adli Tıp'tan, 'Uygun tanı konsa da hasta ölürdü, doktor sekizde iki kusurlu' yanıtı geldi. Eskişehir’de yaşayan üç çocuk annesi Nuriye Kasap, “öksürük ve nefes darlığı” şikayetiyle on ay boyunca üç kez gittiği hastaneden astım teşhisi konarak geri gönderildi. On ay sonunda başvurduğu bir başka hastanede, ileri derecede akciğer kanseri olduğu anlaşıldı ve dokuz ay sonra da hayatını kaybetti. İsmail Saymaz'ın Radikal'de yer alan haberine göre Sağlık Bakanlığı’nın atadığı üç profesör, çokça belirtiye rağmen doktorun akciğer tomografisi aldırmadığını ve yanlış teşhis koyduğunu saptadı. Bunun üzerine doktor hakkında dava açıldı. Dosya, Adli Tıp’a gönderildi. İkinci facia burada gerçekleşti: Üç profesörün raporu ve Kasap Ailesi’nin dilekçesi yok sayılırken, şüpheli doktorun ifadesi ve onun özel olarak hazırlattığı rapora dörder sayfa yer verildi. Bütün bu işlemlerin sonunda, aralarında sadece bir tüberküloz uzmanının bulunduğu kurul, “Uygun tanı konsa da hasta ölürdü” diyerek, doktoru sekizde iki kusurlu buldu.Haber: İsmail Saymaz | Radikal
Diyet Yapanlar Nasıl Oruç Tutabilir?
Ramazan ayının yaklaştığı günlerde akılları kurcalayan sorulardan biri de 'Diyet yapanlar oruç tutabilir mi?' Bu konuda yapılan diyet programının çok önemli olduğunu söyleyen Diyetisyen Funda Tuzgöl, ramazan ayında diyet yapmayla ilgili önemli noktaları da anlattı. Kişinin beslenmesi aşağıda sıraladığımız diyetleri kapsıyor ise bu kişinin oruç tutmasının sağlık açısından bir engel teşkil edip etmediği doktoru tarafından değerlendirilmeli. Bu diyetleri uygulayanlar dikkat! 1- Diyabet ile uyumlu bir diyet ise 2- Tansiyon düzenleyici bir diyet ise 3- Kalp hastalıkları ile uyumlu bir diyet ise 4- Kullandığı ilaçları gün içinde tok karnına alması önerilen bireylerin uyguladığı, sık beslenmeyi gerektiren diyetler ise 5- Çocukluk ve yaşlılık dönemindeki bireylere yeterli ve dengeli beslenme kurallarını kapsayan uzun süre açlığın önerilmediği diyetleri ise 6- Sıvı tüketiminin gün içinde belli aralıklarla olması gereken bir beslenme düzeni önerilmiş diyetler ise 7- Epilepsi hastalarına önerilen azar azar sık sık beslenme kuralları ile düzenlenmiş bir diyet ise 8- Aldığı kanser tedavisini destekleyici bir beslenme düzeni belirlenmiş bir diyet ise 9- Tüm bunların dışında doktoru tarafından bir gün içinde bir beslenme şekli düzenlenmesi önerilmiş bireylerin diyetleri ise. Kilo vermek için diyet yapanlar ramazanda nelere dikkat etmeli? 1- Mutlaka ama mutlaka birey oruç tutacağı günün sahur vakti öğününü yerine getirmeli.Sahurda seçeceği besinler, protein, yağ, yönünden dengeli olmalı. Karbonhidrat içeriği kan şekerini aç olacağı saatlerde dengesizleştirmemek için bileşik karbonhidrat türevi olmalı. Posa yönünden zengin ve sıvı içeriği dengeli olmalı. Örneğin; haşlanmış yumurta, süt, yarım yağlı ya da yağsız peynir, zeytin ya da ceviz, pekmez, meyve, kepek ekmek, çay ama çok çok açık (çünkü diüretiktir) ve su. 2- Mutlaka sahur öğününden sonra birey sağlıklı dışkılamayı gerçekleştirmeli. 3- Orucunu açarken dikkatli ve sakin olmakta fayda vardır. Gün boyu aç olmaktan kaynaklı magnezyum değerlerimizdeki düşüklüğü hemen takviye edecek besinlerin başında hurma gelir. Kişi orucunu, kilo durumuna göre sayısını belirlediği hurma ile açarak, gün boyu oluşan magnezyum ve karbonhidrat açığının, ardından da mümkün olduğunca oda ısısında su içerek sıvı açığının bir kısmını kapatmış olur. Hemen ardında çok kaynar olmayan bir kase çorba çok uygun bir devamı sağlar. 4- Ana yemeklere geçmeden yaklaşık 20 dakika beklemeyi başarabilirse çok doğru olur. Bu bekleme süresi hem kişinin açlığının yatışmasını sağlayacak, hem de ana yemeklerden çok büyük porsiyon tüketmesini önler. Ana yemek hem et grubundan (ızgara ya da haşlama şeklinde pişmiş kırmızı et, tavuk eti ya da balık gibi), hem zeytinyağlı 1 porsiyon sebzeden, hem süt- yoğurt grubundan, hem salatadan, hem de ekmek grubundan (çok büyük bir parça olmamak koşulu ile ramazan pidesi olabilir) oluşmalıdır. 5- Akşam öğününden sonra posa açığı için meyve (en fazla 2 porsiyon), gece boyunca da kan şekeri dengelenmesi için süt ya da yoğurt bir porsiyon tüketilmeli. Kişi mutlaka tatlı yemek istiyorsa bu saydığımız süt+ meyve öğünü yerine sütlü tatlı (kilo kaybının devamlılığını sağlamak için maksimum haftada 2 ya da 3 kez) tüketebilir. Buna en iyi örnek de sade dondurma ya da güllaç olabilir. 6- Tüm bu saydıklarımızı yaparken dikkat etmesi gereken en önemli tüketim ise oruçlu olduğu saatler dışında su tüketimini en az 2 litre olması.
Kazım Koyuncu 'İşte Gidiyorum' Diyeli 9 Yıl Oldu
'Müzisyenim, ondan sonra bir Karadenizliyim ama hepsinin ötesinde bir devrimciyim' Kazım Koyuncu, kendisini böyle tanımlıyordu. Geleneksel Karadeniz müziği ile Rock'n'Roll müziği sentezleyerek kendi tarzını yaratan Laz müzisyen Kazım Koyuncu 33 yıllık yaşam yolculuğu boyunca Laz kültürünün tanınmasına yaptığı katkılardan dolayı özelde Laz halkının; çevre sorunları konusunda gösterdiği duyarlılığın yanı sıra alçakgönüllü, samimi ve hümanist kişiliğiyle de milyonların sevgisini kazandı.
Tam Bir Şifa Kaynağı
Ramazanın vazgeçilmezi hurmanın faydaları saymakla bitmiyor. Yapılan araştırmalara göre, hurma, hafızayı geliştiriyor, kolesterolü düşürüyor, kanser önleyici antioksidanları ihtiva ediyor, bebeklerin beyin gelişimine önemli katkı sağlıyor, ülsere ve böbrek yetmezliğine fayda sağlıyor, sindirim sistemini düzenliyor. Ramazanlarda oruç açarken çok tüketilen hurmanın aslında yıl boyu tüketilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, faydalarının saymakla bitmeyeceğini söylüyor. Hurmalar, bağırsakta bir A türü olan retinal'e dönüşen 15,6 mg B-karoten ihtiva ediyor. Yapılan bir araştırmada, lifli yiyeceklerle beslenmenin kolon, göğüs ve rahim kanseri ihtimalini düşürdüğü bildirildi. Yüksek besin değerinin yanında hurmaların, antioksidan hususiyetine sahip olduğu biliniyor. Antioksidanların kanser, damar tıkanıklığı ve yaşlanmanın önlenmesinde faydalı olduğu biliniyor. Depolanırken bozulmaya meyilli diğer meyvelerin aksine, hurmaların soğukta muhafazasında antioksidanların yoğunluğu artıyor. Hurmanın ayrıca çağın hastalığı damar sertliği ve kolesterol için faydalı olduğu belirtiliyor. Kan yapıcı Hurmanın ihtiva ettiği demir, kırmızı kan hücrelerinde bulunan hemoglobin sentezini kontrol eder ve bu da hamilelikte kansızlığın engellenmesini ve bebeğin gelişimi için hayati ehemmiyet taşıyan kandaki alyuvarlar kanda oksijen ve karbondioksiti taşıyarak hücrelerin canlılığını sürdürmesinde rol oynadığı belirtiliyor. Çok fazla demir sebebiyle, bir insanın günde 15 hurma yiyerek vücudunun demir ihtiyacını karşılayabildiği ifade ediliyor. Hurmada bulunan kalsiyum ve fosfor ise, iskelet oluşumu ve vücudun kemik yapısının dengelenmesi için çok mühim elementlerdir. Hurma, ihtiva ettiği fosfor ve kalsiyum ile kemik zayıflığına karşı bünyeyi koruyup bu hastalıkların azalmasına yardım ettiği öğrenildi. Böbrek harabiyetine mani oluyor 2008'de yapılan bir çalışmada, hurmaların meyvesi ve çekirdeklerinden elde edilen özün, bir antibiyotik (gentamiçin) sebep olduğu böbrek hasarını azaltmadaki tesiri araştırıldı. Özün böbreklerin korunmasında tesirli olduğu ortaya çıktı. Bilim adamları, hurmalardaki antioksidan (E vitamini, askorbik asit ve melatonin) bileşiklerin bu korumayı sağladığını öne sürdü. Lohusa gıdası Yapılan araştırmalar sonucu, hurmanın antiseptik olduğu, lohusalık yaralarını çabuk iyileştiren bir ilaç olduğu, süt artırdığı, bebeği beslediği, içindeki potasyumun çocukların büyümesini sağlayan ideal besin olduğu kaydediliyor. Hurmada potasyum miktarı bol olduğu için bebeğin gelişmesini, gürbüzleşmesini, hasta olmamasını sağladığı ifade ediliyor. 2003'te yapılan bir çalışmada hurmaların glisemi (kandaki şeker oranı) endeksinin düşük olduğunun tesbit edildiği öğrenildi. (AA)
Reklam
Federer Zorlanmadı
Tek erkeklerdeki ilk tur karşılaşmasında, turnuvayı 7 kez (2003, 2004, 2005, 2006,2007, 2009, 2012) kazanan İsviçreli Roger Federer, dünya 83 numarası İtalyan Paolo Lorenzi'yi 6-1, 6-1 ve 6-3'lük setlerle 3-0 mağlup ederek 2. tura çıktı. Sezonun ilk 'grand slam'i Avustralya Açık'ı kazanarak kariyerinin en önemli başarısına imza atan 5 numaralı seribaşı Stanislas Wawrinka, ilk turda elendiği Roland Garros'tan sonra ikinci bir sürprize daha izin vermedi. Dünya 41'incisi Joao Sousa'yı 3-0 ile geçen İsviçreli raket, 2. turun yolunu tuttu. Turnuvanın ilk gününde akşam saatlerinde başlayan yağmur nedeniyle ertelenen Jo-Wilfried Tsonga-Jurgen Melzer maçında gülen taraf, 3-2'lik skorla (6-1, 3-6, 3-6, 6-2, 6-4) 14 numaralı seribaşı Tsonga oldu. İkinci güne sarkan diğer karşılaşmada, kadınların 4 numaralı seribaşı Agnieszka Radwanska, Rumen Andreea Mitu'yu 2-0 ile rahat geçti. Tek kadınlarda geçen yılın finalisti 19 numaralı seribaşı Alman Sabine Lisicki ise dünya 79'uncusu İsrailli Julia Glushko'yu 6-2 ve 6-1'lik iki set sonunda eleyerek 2. tur vizesini aldı. Lisicki'nin korta çıktığı karşılaşma öncesinde, kanser nedeniyle hayatını kaybeden Büyük Britanyalı raket Elena Baltacha için tören düzenlendi. Törene, geçen yıl burada şampiyon olarak tekler kariyerinin en önemli başarısına imza attıktan 1,5 ay sonra aktif spor yaşamını noktalayan Marion Bartoli de katıldı. Son şampiyon Bartoli duygusal anlar yaşadı.Star
Engelleyene Kırmızı Kart
Tekerlekli sandalyeye mahkûm olduğu için yıllarca evinden çıkmayan Kenan Dolu, Maltepe’nin yeni Belediye Başkanı Kılıç evinin önündeki rampayı yaptırınca sokaklarda engellere karşı mücadele başlattı. Dolu, duyarsız sürücüleri önce sarı, sonra kırmızı kartla uyarıyor. Küçük yaşta yakalandığı kas hastalığı sonrası 15 yaşında yürüyemez hale gelen 27 yaşındaki Kenan Dolu’nun, 12 yıllık ev esaretini Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç bitirdi. Dolu, yerel seçim çalışmaları sırasında tanıştığı Belediye Başkan adayı Kılıç’tan evden çıkmasına engel olan rampayı düzeltmesini istedi. Kılıç da belediye başkanı seçilir seçilmez ilk iş Dolu’nun evinin önündeki rampayı düzenledi. Harçlıklarını biriktirerek aldığı ikinci el akülü sandalyesiyle evden rahatlıkla çıkmaya başlayan Dolu, her gün saat 08.00’de önce spor yapıyor, sonra Maltepe sokaklarında dolaşarak engellilerin yolunu kapatan araçların sileceğine “Beni engelledin” yazılı sarı kart bırakıyor, ikinci kez aynı aracı görürse bu kez kırmızı kart çıkartıyor. Belediye Başkanı Kılıç’a da sarı kart çıkartan, bir Meclis üyesinin de aracını çektiren Dolu, yakında belediye bünyesinde engelliler için kadrolu olarak çalışmaya başlayacak. 12 yıl eve kapanmıştı Kenan Dolu, önüne çıkan engellerle mücadelesini Milliyet’e anlattı. Küçük yaşta yakalandığı kas hastalığı sonrası 15 yaşında yürüyemez hale geldiğini belirten Dolu, şunları söyledi: “12 yaşında babam kanser nedeniyle vefat etti. İçime kapanıp okulu bıraktım. Yaşım 27, 12 sene boyunca yaşadıklarım nedeniyle evden çıkmadım. Seçim döneminde Belediye Başkanı adayı Ali Kılıç’la bir arkadaşım vasıtasıyla tanıştım. Adaylık gezisi sırasında evimize ziyarete geldi. Ali Bey, bir isteğim olup olmadığını sordu. 12 yıldır evden dışarı çıkmadığımı, evimizin önündeki dik yokuşu inebileceğim şekilde düzeltmelerini istedim. O da talebimi yerine getirmenin ilk işi olacağına dair söz verdi.” Esİn kaynağı futbol Ali Kılıç’ın belediye başkanı seçilince ilk icraatının evinin önündeki yolu yaptırmak olduğunu söyleyen Kanan Dolu, şöyle devam etti: “Yolu yaptırınca ben de 6 yıl boyunca engelli maaşımdan attırdığım parayla 2. el bir akülü araba aldım ve Maltepe Gülsuyu Mahallesi’ndeki ev hapsimden kurtuldum. Dışarı çıkınca benim gibi akülü sandalye kullanan engellilerin birçok engelle karşı karşıya kaldığını fark ettim. Aklıma futbol sahalarında hatalı oyuncuya gösterilen sarı ve kırmızı kart uygulaması geldi. Kaldırımlara çıkıp inmek için kullandığımız rampaların önüne park eden araçların sürücülerini uyarmak için bu kartlardan yararlanabilirdim. Bu fikrimi başkan Ali Kılıç’la paylaştım. O da bana destek vererek araçlara yapıştırmam için sarı ve kırmızı kartlar bastırdı.” Başkan iş verecek Yaklaşık 15 gündür Maltepe ilçesini gezerek önüne çıkan engelleri belirleyen Kenan Dolu, günlük teftişlerini de şöyle anlattı: “Her sabah saat 08.00’da güne başlıyorum. Evde bir saat sporumu yaptıktan sonra sokaklarda dolaşarak, benim gibi engellileri düşünmeden park eden araçları tespit ediyorum. İlk olarak araçların sileceğine ‘Beni engelledin’ yazılı sarı kartlar bırakıyorum. Aynı araç hatayı tekrarlarsa bu defa ‘Bugün yine beni engelledin’ yazılı kırmızı kart bırakıyorum. Bu araçların fotoğraflarını da çekiyorum. Bir kere de belediye binasının yakınında başkan Ali Kılıç’ın aracı beni engelledi. Onu da aynı şekilde sarı kartla uyardım. Hatta yine uyardığım bir meclis üyesi kartlarımı dikkate almayınca yetkililere haber verip aracını çektirdim. İlk 7 günde 30 sarı 5 de kırmızı kart kullandım.” Dolu yakında engelli kadrosundan belediyede işi başlayacak.Esengül Demirbaş - Milliyet
Reklam
Şeker Hastaları İçin Umut
İnsülin üreten hücrelerin nasıl yok edildiğini keşfeden Hollandalı araştırmacılar, bu keşfi aşıya dönüştürmek için uğraşıyor. Araştırma için 1,5 milyon Euro tutarında bütçe ayrıldı. Dünya genelinde önemli bir sağlık sorunu haline gelen şeker hastalığı (diyabet) için aşı umudu doğdu. İnsülin üreten hücrelerin nasıl yok edildiğini keşfeden Hollandalı uzmanlar şimdi de 'diyabet aşısı' için uğraşıyor. Hollanda Diyabet Araştırma Vakfı (DON) ve Diyabet Fonu, araştırmayı yapan Leiden Üniversitesi Sağlık Merkezi'ne (LUMC) 1,5 milyon euroluk destek sağladı. Leiden Üniversitesi Sağlık Merkezi uzmanları, diyabet araştırmaları sırasında insan vücudunda insülin üreten hücrelerin nasıl yok edildiğini keşfettiler. Uzmanlar bu keşiften yola çıkarak, şeker hastalığına karşı aşı geliştirmek için çalışmalara başladılar. Geliştirme çalışmaları devam eden aşının, 'test kişileri' üzerinde denemesi planlanıyor. LUMC araştırmacılarından Bert Roep, 2 yıla kadar diyabet aşısının 'güvenli olup olmadığını' öğreneceklerini söylüyor. Testlerin olumlu sonuç vermesi halinde şeker hastalığına karşı geliştirilen aşının birkaç yıl içinde piyasaya sürülmesi bekleniyor. Milyonlarca kişi şeker hastası Dünya genelinde 380 milyondan fazla kişinin yakalandığı şeker hastalığı sorunu her geçen gün biraz daha büyüyor. 2035 yılından dünya genelinde diyabet hasta sayısının 592 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Diyabetle mücadele için her yıl 550 milyar dolar para harcanıyor. 2035 yılında, diyabet için yapılan giderin 630 milyar dolara yükselmesi bekleniyor. Türkiye'de de 10 milyon dolayında şeker hastası bulunuyor. Hastalık, Türkiye'de her yıl yaklaşık yüzde 20 oranında artıyor. Şeker hastaları organ yetmezliği, uzuvların kesilmesi ve kalp damar hastalıklarına yakalanma riski taşıyorlar. (BBC)
Kocaeli Gün Aşırı ‘Kanser’ Soluyor!
Kocaeli’de hava kirliliğine ilişkin araştırmasını kamuoyuna duyurması nedeniyle “halkı paniğe sürüklemek” suçundan yargılanan Prof. Dr. Hamzaoğlu, yeni araştırmasının sonuçlarını ilk kez Milliyet’le paylaştı Türkiye’nin ikinci büyük sanayi havzası konumundaki Kocaeli’nde hava kirliliği korkutan boyutlarda. Şehrin havasını ‘kansere’ bulayan kirliliğin insan sağlığı üzerindeki etkilerini henüz bir dergide yayımlamadan halka duyurmasıyla etik bir kusur işlediği iddia edilen ve “halkı paniğe sürüklemek” gerekçesiyle hapis cezasıyla yargılanan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, altı yıldır üzerinde çalıştığı yeni araştırmasını geçtiğimiz gün tamamladı. Hamzaoğlu’nun ilk kez Milliyet’le paylaştığı araştırması, şehirdeki hava kirliliğinin boyutlarını gözler önüne serdi. 2008- 2013 yılları arasında yapılan hava kalitesi ölçümlerine göre, altı yıllık periyotta Kocaelililer iki gün bir akciğer kanseri ve solunum hastalıklarına neden olabilecek kadar kirli hava soludu. Sınır değerin 20 katı Hamzaoğlu, araştırmasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Kocaeli hava kalitesi izleme istasyonunun saatlik ölçüm verilerini kullandı. Araştırmaya göre, söz konusu tarihler arasında yapılması gereken 52 bin 609 ölçümden 45 bin 818’i gerçekleştirildi. 6 bin 791 ölçüm ise yapılmadı. Araştırma, PM10 (partikül madde) ölçümlerinin bazı günlerde Dünya sağlık Örgütü sınır değeri olan 50 mikrogram/metreküp değeri yaklaşık 20 kat aştığını ortaya koydu. Hamzaoğlu, ölçüm yapılan 1887 günden 964’ünde havada kanser riskinin bulunduğunu belirledi. Hamzaoğlu, Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı’nın 17 Ekim 2013’te hava kirliliğini kanser nedeni olarak kabul ettiğine dikkat çekerek, “Kocaeli’de 2008-2013 yıllarında her iki günden birinde hava kirli. Yani kanser solunuyor. Bu duruma acil müdahale edilmesi gerekiyor” dedi. 6 yılın ortalamasının 60 mikrogram/metreküp olarak belirlediğini kaydeden Hamzaoğlu şunları söyledi: Erken ölümün sebebi “Hava kirliliği, bebeklerde ve çocuklarda hastalık ve ölümlere, yetişkinlerde ise solunum sistemi hastalıklarıyla kalp krizi başta olmak üzere pek çok sağlık sorununa yol açıyor. Dünya Sağlık Örgütü, hava kirliliğinin dünya genelinde her yıl 6 milyondan fazla insanın erken ölümüne neden olduğunu açıkladı. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı, hava kirliliğine neden olanlar ile bunlara engel olmakla görevli il yöneticileri hakkında soruşturma başlatmalı. Kanserli hastalar, kanser nedeniyle hayatını kaybetmiş vatandaşların yakınları da il yönetimine dava açmalı.” Hamzaoğlu yargılandı, beraat etti Kocaeli’nin Kandıra ve Dilovası ilçelerinde 2011 yılında lohusaların ilk süt ve yeni doğan bebeklerin ilk kakalarındaki ağır metal (alüminyum, çinko, arsenik, demir, bakır) miktarının normalin üzerinde olduğunu saptayan çalışmasıyla tartışmalara konu olan Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, bulgularını henüz bir dergide yayımlamadan halka duyurması üzerine idari ve adli soruşturmalara uğramıştı. Halkı paniğe sürüklemek’ten hâkim karşısına çıkan Hamzaoğlu, beraat etmiş, rektörlüğün başlattığı soruşturmada da ceza almamıştı.Haber: Arif Balkan | Milliyet
Güneş Kremleri Gerçekten Koruyor mu?
Güneş kremleri sizi güneşin zararlı etkilerinden koruyup sağlık konusunda üstüne düşeni yaptığını iddia eder. Peki bu ne kadar doğru? Güneş kremleri söylendiği gibi cildinizi güneşin o zararlı kanser yapan etkilerinden yüzde yüz koruyabilir mi? Geniş spekturumlu güneş kremleri tanıtım broşürleri ya da tv reklamlarında bu konuda oldukça iddialı görünüyor. Fakat bilim adamları bu konuyu da ele alıp çeşitli araştırmalar yapmaktan geri durmuyor. 20 farklı güneş kremi ile detaylı bir araştırma yapıldı. Bu araştırma gereği deneklerin sırtlarına güneş kremi sürülüp suni bronzlaşmaya maruz bırakıldırlar ve güneş kremlerin işe yarayıp yaramadığı test edilmiş oldu.  Bu testi kaç güneş kremi başarı ile tamamladı dersiniz? 20 farklı üründen sadece 7 ürün testi başarıyla tamamladı. Fakat bu sizi hemen panikletmesin. Testin kesin bir sonuç verip vermediği henüz tam olarak bilinmiyor. Test sırasında bir denek cildindeki kremi istemeden silmiş olabilir ya da diğer deneklere oranla UV bronzlaştırıcı lambaya daha uzak bir konumda durmuş olabileceği gibi kriterler unutulmamalıdır.
Reklam
'Tereyağından Kıl Çeker Gibi Halletmeye Çalışıyoruz'
Rize'de halka seslenen Başbakan Erdoğan, IŞİD'in elindeki Türk rehineleri tereyağından kıl çeker gibi kurtarmanın gayretinde olduklarını belirtti. Irak'ın Musul kentinde Türk konsolosluğuna yapılan saldırıyla ilgili bilgiler vererek konuşmasına başlayan Başbakan Erdoğan 'Musul'da bir bizim başkonsolosluğumuz vardı. Başka hiçbir ülkenin yok. Başkonsolosluğu IŞİD işgal etti. Personeli alarak şehrin başka bölgesine götürdü. 49 personel ve bazı aile fertleri bulunuyordu' dedi. Konuyla ilgili muhalefet liderlerine eleştiriler yönelten Erdoğan 'Orada 100 vatandaşım bunların elinde. Onların başına bir şey gelirse neyle izah edeceğiz? Biz şimdi tereyağından kıl çeker gibi bunu başarmanın gayreti içindeyiz. Diyoruz ki geç olsun ama inşallah hayırlı olsun. Onun için de sabırla diplomasi ile yürütmenin gayreti içindeyiz. Bahçeli'ye sorarsan bayrak direğinde alnının çatalından vurup indirebilirsin' şeklinde konuştu. Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları; Bildiğiniz gibi Irak'ın Musul kentine IŞİD tarafından saldırı düzenlendi. Musul'un önemli bir bölümü bu örgüt tarafından işgal edildi. Bizim Musul'da bir başkonsolosluğumuz vardı. Başka hiçbir ülkenin yok. Irak'taki güvenlik sorunları nedeniyle başkonsolosluğumuzu da IŞİD işgal etti. Personelimizi alarak şehrin başka bir bölgesine götürdü. Orada 49 personelimiz ve bazı aile fertleri bulunuyordu. Bu arada TIR taşımacılığı yapan şoförlerimiz, fabrikalarda çalışan vatandaşlarımız da var. 'TAKİP EDİYORUZ' Bütün bunların yakın takipte şahsım, Milli İstihbarat, Türk Silahlı Kuvvetleri takip ediyoruz. Şahsen başta kendim olmak üzere başkonsolosumuzla da görüştüm. Bunların geri dönmeleri için her imkanı seferber etmiş durumdayız. Irak hükümeti nezdinde girişimlerimiz devam ediyor. Bağdat büyükelçimiz de takip ediyor. BM, NATO gibi kuruluşlar nezdinde uluslararası hukuk altyapısını da oluşturuyoruz. Sadece personelimiz ve aileleri için değil 31 TIR şoförü için de yoğun temas kuruyoruz. Bu vatandaşlarımızı sağ salim emniyet içinde evlerine ulaştırmak için çalışmalar devam ediyor. 'TÜRKİYE BÜYÜK BİR ÜLKEDİR' Bunun için ne gerekiyorsa yapıyoruz. Musul'daki gelişmeleri an be an ve dikkatle takip ediyoruz. Temenni ederim ki hayırlı bir netice alacağız. Türkiye büyük bir ülkedir. Bu büyüklüğe yakışır şekilde davranacak. Soğukkanlı biçimde gereken adımları atacaktır. Kimse şüphe etmesin. Birinci önceliğimiz can güvenliğidir. Bu yüzden biz muhalefet partileri gibi davranamayız. Çünkü onların sırtında yük küfesi yok. Onlar rahatlar. Kurusıkı atıyorlar. Çıkıyor CHP çok enteresan, kendisini dışişleri bakanıma diyorum ki gidin bilgilendirin. Söylediği laf ne biliyor musunuz? Bunun bir siyasi sorumluluğu vardır diyor. Neymiş bu? Cevap yok... Onun cevabınıı milletim 30 Mart'ta sana verdi zaten. 30 Mart'ta ne dedi millet? Biz dedi kurusıkıya pabuç bırakmayız iktidardan memnunuz durmak yok yola devam dedi. Yüzde 45,5... 'TEREYAĞINDAN KIL ÇEKER GİBİ...' Bunu dışişleri bakanıma söylüyor. Nezaket denen bir şey var. Diyor ki biz sizin zaten ortadoğudaki siyasetinizi kabul etmiyoruz diyor. Zaten senin ortadoğudaki siyasetimizi kabul etmeni bekleyemeyiz ki. Sen Beşşar Esed ile el elesin, biz ise karşı karşıyayız aramızdaki fark bu. Sen katillerle el tutuyorsun biz ise katillerle karşı karşıya duruyoruz farkımız bu. Biz mazlumların yanındayız. Mağdurların yanındayız. Çıkıyor Bahçeli diyor ki, hemen asker müdahale etsin. Hemen diyor orada gereken silahlı girişim yapılmalı. Ya Bahçeli senin dünyadan haberin yok. Orada 100 vatandaşım bunların elinde. Onların başına bir şey gelirse neyle izah edeceğiz? Biz şimdi tereyağından kıl çeker gibi bunu başarmanın gayreti içindeyiz. Diyoruz ki geç olsun ama inşallah hayırlı olsun. Onun için de sabırla diplomasi ile yürütmenin gayreti içindeyiz. Bahçeli'ye sorarsan bayrak direğinde alnının çatalından vurup indirebilirsin. Sonra ne olacak? Biraz sonra buna da değineceğim. 'MUHAFELET DENGEYİ YİTİRDİ' Ama bunların derdi problem çözmek değil büyütmek. Muhalefet dengeyi yitirdi. Yağmur yağmasa hükümet sorumlu, çok yağarsa yine hükümet sorumlu. Ellerine diken batsa bizden biliyorlar. Biz şu anda Musul'da vatandaşlarımızı emniyet içinde evlerine ulaştırmanın mücadelesindeyiz. CHP genel müdürü de bundan bir rant devşirme gayretinde. Bu kadar küçük hesapların peşindeler. Dünyaları ufukları vizyon ve kapasiteleri işte bu kadar küçük. Bu muhalefet 12 yıl boyunca işte bunu yaptı. Hiçbir zaman iş üretemediler. Sürekli yıkmanın tahribin engellemenin peşinde oldular. 'BİZ TAHRİKTEN YANA DEĞİLİZ' Dün ben Dışişleri bakanımı zatı şahanelerine gönderiyorum bilgi versin diye. Ama bunların derdi buradaki IŞİD unsurlarını tahrik etmek. Orada zarar istihsal etmek. Biz tahrikten yana değiliz. Problemden yanayız. Her alanda bunlar bunu yaptılar. Salı günü Türkiye ekonomisine ilişkin büyüme oranları açıklandı. Avrupa'da en hızlı büyüyen ülke yüzde 4,3 ile Türkiye oldu. Pazar Çayeli arasında Kız kalesi mevkiinde de inşallah Artvin-Rize havaalanını inşa edeceğiz. Onun çalışmaları da şu anda devam ediyor. Hem Artvinli kardeşim, Rizeli kardeşim, ister Trabzonu, ister Artvin-Rize havalimanını kullanacak. Alternatif arttıkça işimiz kolaylaşacak. 2004'te İtalyayla gidip bizzat adımını attığım Atak helikopterleri ülkemizde ürettik. Artık kendi helikopterimizi üretiyoruz. 6400 parçanın 6200'ü Türkiye'de üretiliyor. Tusaş ve Aselsan'ın geliştirdiği parçalarla kendi helikopterimizi üretiyoruz. 'SEN BUNU ERDOĞAN'A NASIL SÖYLERSİN' Bizim gündemimizde bunlar var. Peki muhalefetin gündeminde ne var? Onların gündemi farklı. Yatsınlar kalksınlar Tayyip Erdoğan'a küfretsinler. Hakaret etsinler. Gündemlerinde başka bir şey yok. Utanmadan sıkılmadan Kılıçdaroğlu denilen adam Bayrağı Erdoğan indirdi diyor. Bu millet senin yüzüne tükürür. Tükürür. Sen bunu Erdoğan'a nasıl söylersin. Sen Hakkari'ye PKK'nın gölgesinde giren adamsın. 'İNSAN UTANIR UTANIR' Ak Parti Türkiye'nin her yerinde var. Biz Türk bayrağıyla varız, teşkilatımızla varız. Her yerde varız. Sen önce bir defa aynaya bak kendine çeki düzen ver. Kime ne söylediğini bil. Her gittiğimde dört şey söyledim. Hala söylüyorum. Afyon'da söyledik. Tek millet dedik, tek bayrak dedik.. Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır dedik. Bunu Diyarbakır'da da Hakkari'de de söyledim. Sen nerde söyledin? İnsan utanır utanır. Ama bunlarda o yüz yok. Ancak bunlar kendi yatak odasına girdikleri zaman bunları söyler. Tek vatan dedik. Tek devlet dedik. Rabia... Bunu da kıskanmış. Ama içini dolduramıyor. Tek millet tek bayrak tek vatan tek devlet dedik ve böyle yürüdük. 'BATAKLIĞA GİDİYORLAR' Bir olacağız iri olacağız dedik, diri olacağız dedik, kardeş olacağız dedik, hep birlikte Türkiye olacağız dedik. İnşallah Türkiye oluyoruz. Onların ufku da vizyonu da hayalleri de bizim yaptıklarımıza erişemez. Onlar fırsat peşinde koşuyor. Tahrik peşinde. Mezhepçilik ayrımcılık yapıyorlar. Ayrıştırıyorlar. 30 mart öncesinde Pensilvanya örgütüyle ittifak yaptılar. Halen o ittifakın peşinde bataklığa gidiyorlar. Varsın devam etsinler. 12 yıl boyunca biz bunlara takılıp gereksiz tartışmalarla uğraşmadık aldanmadık. Zira yapacağımız çok iş var. Hayallerimiz hedeflerimiz var. ÖNCE ÇATI SONRA TEMEL OLMAZ' Rize'den bir ricam var. Lütfen lütfen bu muhalefetin tahriklerine karşı son derece dikkatli olun. Zira artık ateşle oynamaya başladılar. En kutsal değerlerimizi dahi siyasi istismar fırsatçılık malzemesi yapmaya başladılar. Nefreti öfkeyi kutuplaştırmayı körüklemeye başladılar. Çıkmış Kılçdaroğlu, Bahçeli sokak sokak dolaşıyor. Cumhurbaşkanlığı için çatı aday arıyorlarmış. Çatı kuracaklarmış. Ya temeli olmayan binanın çatısı olur mu? Yani bunlar temelden başlamıyor işe çatıdan başlıyor. Dolayısıyla demek ki olacak bir şey yok. Hiçbir yerde önce çatı sonra temel olmaz. Önce temel olacak ki sonra çatı olsun. Yapacakları bir şey yok sadece turistik ziyaret yapıyorlar. Bu oyunları inşallah 10 Ağustos'ta bozacağınıza inanıyorum. 'SAĞDUYULU OLMANIZI RİCA EDİYORUM' AK Parti'nin adayı kim olursa olsun evelallah bu yürüyüş aynen devam edecektir. Bir hainin Diyarbakır'da yapıtğı hareket bir kendini bilmezin askeri garnizondaki bayrağımıza karşı yaptığı hareket Türkiye'de bir birlikteliğin işaret fişeği olmuştur. İlgili kesimlere gerekeni söyledik. İdari soruşturmalar başladı. O hainin de tespiti yapıldı. Karşılıksız kalmayacak. Soruşturmalar devam ediyor. Ancak bu haince hadise üzerinden Türkiye'de tehlikeli bir oyun oynanmak isteniyor. Bu tuzağa karşı sizlerden çok dikkatli olmanızı sağduyulu olmanızı rica ediyorum. 'BAYRAK SEVGİSİ O ZAMAN AKILLARINA GELDİ' Bunların her türlü istismarcısı var. Bir kısmı bayrağa bu şekilde saldırır. Diğer kısmı da maalesef bayrak üzerinde farklı istismar yollarına gider. Bunların tahriklerine asla gelmeyin. Bu CHP bu MHP Diyarbakır'da bayrağa saldırı olunca bayrak sevgisi o zaman akıllarına geldi. 'SİVAS'IN ÖTESİNE GEÇEMEDİLER' Gezi olaylarında Ankara'da Türk bayrağını yakan hainlere siz kucak açtınız. Senin vekillerin onlarla beraber hareket etti ya. Örgütün posteriyle Gazi Mustafa Kemal'in posterini yan yana açanlara siz kucak açtınız. 81 vilayetin tamamında kendi parti bayrağını bile dalgalandıramayanlar nasıl oluyorda bayrak istismarına yelteniyor. Bunlar Sivas'ın ötesine geçemediler. haberler.com
Sadece Model Dinleyenlerin Bildiği 10 Kelime
'Değmesin ellerimiz' adlı şarkı ile popüler olan başarılı rock grubu Model'i, çoğumuz beğenerek dinliyor.Grubun şarkı sözlerini genelde bas gitarist Can Temiz ara ara da solist Fatma Turgut yazıyor. Buraya kadar her şey normal! Asıl şaşırtmalı kısım; şarkı sözleri :) Bu kelime gruplarından bazıları sadece Model şarkılarında duyabileceğiniz cinsten.
5 İthal Üründen Biri Kanser Ve Güvenlik Riski Taşıyor
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın Türkiye genelinde tüm ürünlerde yaptığı denetimlerde 2012'de yüzde 8.73 olan güvensizlik oranı 2013'te yüzde 17.5'e yükseldi. Böylece denetimi yapılan her 5 ithal üründen birinde kanser ve güvenlik riski tespit edildi.Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de tekstilden oyuncağa, dayanıklı tüketim maddelerinden ayakkabıya kadar kanserojen içerikli ürünler insan sağlığını ciddi boyutlarda tehdit ediyor. Gıda maddelerinden sonra insan bedeniyle en çok ilişkide olan standart dışı tekstil ürünleri ve oyuncaklar sağlığımızı en az gıda maddelerindeki kimyasallar kadar etkiliyor. Almanya, İspanya ve Türkiye'den dünya çapındaki uzmanlar, 7. Uluslararası Ekoteks Tekstil Sempozyumu'nda 'Güvenli Üretim Güvenli Ürün' başlığı altında Türkiye'nin 'kanser ve riskli ithalatını' alınan ve alınması gereken önlemler çerçevesinde masaya yatırdılar. İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi, Ekoteks İcra Kurulu Başkanı Nilgün Özdemir'in açılış konuşmalarını yaptığı sempozyumda, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Daire Başkanı Meral Karaaslan da Türkiye çapındaki inceleme ve kontrol sonuçlarını açıkladı. 'Her teknolojik gelişme insan doğasıyla barışık değil' İHKİB Başkanı Hikmet Tanrıverdi konuşmasında, tasarım, markalaşma, pazarlama gibi operasyonların küresel rekabet açısından belirleyici olduğu tekstil ve hazır giyim sektöründe güvenilirlik, sağlık konularının her geçen gün daha çok öne çıktığını belirtti. Sektörün, hızla fiyat-maliyet rekabetinden kalite rekabetinin belirleyici olduğu bir yapıya doğru yol aldığına dikkat çeken Tanrıverdi, 'Buruşmayan, kirlenmeyen, su tutmayan gibi artık hemen hiç kimsenin yabancısı olmayan ürünler yaşamımızın birer parçası oldu. Ancak her teknolojik gelişmenin insanın doğasıyla, kimyasıyla barışık olduğunu da söyleyemeyiz. Bir yandan AR- GE çalışmaları, inovasyona yönelik sürdürülen uzun soluklu programlar insan sağlığı konusundaki birçok soru işaretini ortadan kaldırırken, öte yandan özensizlik, bilgisizlik, daha kolay ve ucuz yoldan daha çok kazanma hırsı geleceğimizi tehdit eder hale geldi' dedi. 'Ekolojik dengeyi bozmayan ürünler olması gerekiyor' Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kanserojen içerikli tekstil ürünlerinin insan sağlığını ve gelecek nesilleri ciddi boyutlarda tehdit ettiğine dikkat çeken Tanrıverdi, 'Özellikle sürekli artan maliyet unsurlarının yanında devam eden kıran kırana rekabet bu alanda çok daha titiz ve dikkatli olmamızı zorunlu kılıyor. Özellikle kullanılan kimyasalların yarattığı olumsuz etkiler insanlara deri teması, solunum veya sindirim yoluyla zarar verebiliyor. İnsanların ekoloji konusunda gittikçe hassaslaştığı günümüzde, tekstil ürünlerinin birey ve çevre sağlığına zarar vermeden üretilip kullanılabilen yani ekolojik dengeyi bozmayan ürünler olması gerekiyor' diye konuştu. A'dan Z'ye hemen her şey denetleniyor Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Daire Başkanı Meral Karaaslan da sunumunda Türkiye genelinde yaptıkları denetimlerde tekstil, hazır giyim, ayakkabı, çanta ve çocukların kullanımına ve bakımına yönelik ürünler de dahil birçok ürünün incelendiğini söyledi. Güvensizliği tespit edilen ürünün piyasaya arzının yasaklanmasının yanında, dağıtılan ürünlerin piyasadan toplatıldığına işaret eden Karaaslan, sonuçlar hakkında ise şu bilgileri verdi: '2012 yılında denetlenen 27 bin 220 adet üründen 3 bin 17'si güven testini geçemedi. 2013 ‘te yapılan denetimlerde ise, denetlenen toplam 73 bin 672 adet ürün içinde bin 888 adet ürün güvensiz bulundu. 7 bin 752 ürüne ise düzeltici faaliyet uygulandı.' Oyuncaklar mercek altında Meral Karaaslan, Sağlık Bakanlığı'nın sorumluluğunda bulunan 'oyuncak, deterjan, emzik, biberon, havuz kimyasalları, kuvvetli asit bazlar, diş fırçaları ve hijyenik kağıt ürünlerinin' piyasa gözetimi yetkisinin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'na geçtiğini hatırlattı. 2014 yılında deterjanlar ve oyuncaklara yönelik geniş kapsamlı denetimlerin sonucunda açıkta deterjan satan 664 İşyerine idari yaptırım uygulandığını söyleyen Karaaslan, oyuncak denetimi hakkında ise şu bilgileri verdi: '18 büyük ilimizde oyuncaklara yönelik piyasa gözetimi ve denetimi yapıldı. Kimyasal riskler açısından azo boyar madde, fitalat ve ağır metal yönünden ürünler kontrol edilirken, dolgulu oyuncaklarda ve bebeklerde ise yanmazlık testleri yapıldı. Toplamda 18 İlde 10 bin 365 ürün denetlendi. 7 bin 616 ürün gerek belge gerekse test kitleri ile yapılan ön incelemede güvenli bulunurken, 2 bin 749 ürün ise güvensizlik şüphesi ile laboratuvara gönderildi. Laboratuvar analizleri sonucunda 855 ürün güvenli bulunurken, bin 039 üründe çeşitli düzeltilebilir aykırılıklar tespit edildi ve düzeltme süresi verildi.' 'Batı boyayı üretip, ülkesinde kullanmıyor' İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü'nden Dr. Yavuz Dizdar da, azo boyarların insan cildinde bulunan bakterilerle etkileşime girmesiyle tehlikeli hale geldiğini belirterek, özellikle tekstil boyamada çalışanların risk altında olduğunu söyledi. Bu sektörde çalışanlarda mesane kanserinde artış gözlemlediklerini ifade eden Dizdar, 'Avrupa ülkeleri boya üretmesine rağmen boyama işlemini kendi ülkelerinde yapmıyorlar. Boyama işlemini Çin'de, Hindistan'da Pakistan'da yapıp, çevresel atıkları o ülkelerde bırakıyorlar. Kendi çevrelerini kirletmiyorlar. Özellikle çocukların tenleri çok daha hassas ve cilt geçirgenlikleri çok daha yüksek. Bu nedenle çocuk kıyafetinde çok daha hassas olmalıyız' dedi. Öne çıkan zararlı maddeler Azo boyar maddeler Tekstil, plastik ve deri mamullerin boyanmasında kullanılır. Bazı azo boyar maddeler boyama sırasında serbest amino gruplarının oluşmasına sebep olurlar. Bu serbest amino gruplarının 4 tanesi kesin kanserojen diğer 20 tanesi ise muhtemelen kanserojen olarak adlandırılıyor. Tekstil ve deri ürünlerinde azo boyar maddelerle ilgili olarak 30 mg/kg sınırlama bulunuyor. Fitalatlar Tükürük, ter gibi yollar aracılığıyla temas halinde plastikten vücuda geçebiliyorlar. Plastik ürünlerde ve baskılarda yumuşatıcı olarak; boyar maddelerde, PVC ile temas halinde olan tekstil ürünlerinde yardımcı olarak; boyalarda, yapıştırıcılarda, kozmetiklerde çözücü olarak kullanılıyor. Kanserojen olan fitalatlar, insanlarda ve hayvanlarda hormon sistemine zarar veriyor. Fitalatlara yüzde 0.01 kısıtlama getirildi. Özellikle bebek giysilerindeki plastik baskı ve aksesuarlar ile mama önlükleri, alıştırma külotları, alt açma minderi , emzirme yastığı gibi ürünlerde fitalat kontrolleri yapılıyor. Alev geciktiriciler: Alev geciktiriciler tekstil ürünlerinin yanmazlığını artırmak amacıyla kullanılıyor. Bu bileşikler bağışıklık sistemini ve üreme sistemini etkiliyor. Cilde direkt temas eden çarşaf, iç çamaşırı vb. tekstil ürünlerinde; Tris (dibromopropyl) fosfat Polybrominatedbiphenyls (PBB) Tris-(aziridinil)-fosfinoksit kullanımı tamamen yasaklandı.CNN Türk
Reklam
Aydınlık Yatak Odası Kilo Aldırıyor
Londra Kanser Araştırmaları Enstitüsü’nden bir araştırma ekibi, gece yatak odalarında “etrafı görebilecekleri kadar ışık olan” kadınların bellerinin daha kalın olduğunu söylüyor. Fakat araştırmacılar, ‘kalın perdeli odalarda uyunması veya ışıkların kapalı tutulması’ yönünde tavsiye verebilmek için henüz yeterli kanıt olmadığını da ekliyor. Amerikan Epidemiyoloji Dergisi’nde yayımlanan araştırma 113 bin kadın üzerinde yapılan incelemeleri derliyor. Araştırmaya katılan kadınlardan yatak odalarındaki ışık seviyesini belirlemek için şu şıklardan birini seçmeleri istendi: Okuyabilecek kadar aydınlık Okumak için yeterli değil ama odanın içini görebilecek kadar aydınlık Odanın içini görmek için yeterli değil ama elini görebilecek kadar aydınlık Elini göremeyecek kadar karanlık veya uyku maskesiyle uyurum Cevaplar, obezitenin bazı seviyeleriyle karşılaştırıldı. Aydınlık odalarda uyuyan kadınların vücut kitle endeksi ve bel kalça oranının daha yüksek, bel çevresinin ise daha kalın olduğu görüldü. BBC’ye konuşan Kanser Araştırma Enstitüsü’nden Prof. Anthony Swedlow, “Bu kadar geniş bir grup içinde, gece fazla aydınlık bir mekânda bulunmak ile aşırı kilo alımı ve obezite arasında bir bağlantı olduğu anlaşıldı” dedi. Swedlow, “Fakat odanızı daha karanlık hale getirmenin kilonuzda bir fark yaratıp yaratmadığını tespit edebilmek için ise henüz yeterli kanıt yok” diye ekledi.
Reklam
İskenderun'da Çevrecilerden Termik Santral Tepkisi
İskenderun Çevre Koruma Derneği Başkanı Barış Sönmez, İskenderun Körfezi’ne kurulması planlanan termik santralin küllerin depolanacağı alan oluşturulması için ağaç kesildiğini öne sürerek, bu duruma tepki gösterdi.Çevre Koruma Derneği Başkanı Barış Sönmez, tüm dünyada yaşanan olumsuzluklara paralel olarak AKP hükümetinin; doğal alanları yok edecek, ormanları ve meraları kaynak yaratmak adına ortadan kaldıracak, kıyıların turizm uğruna yağmalanmasını hızlandıracak, kirlilik üretecek teknolojileri, dahası termik ve nükleer santralleri ülkeye getirecek, yeni yasal düzenlemelere ve yatırımlara hiçbir çevre kaygısı gütmeden hız vermeyi planladığını söyledi. Son olarak Hükümetin 18 Nisan 2014 Günü 28976 Sayılı Resmî Gazetede Orman Kanununun 17/3 Ve 18 İnci Maddelerinin Uygulama Yönetmeliği isimli bir Yönetmelik yayınladığına işaret eden Sönmez “Yönetmeliğin 1713 üncü maddesinin değişik 4. Maddesinde; “Ormanlık alanlarda katı atık aktarma istasyonu, katı atık bertaraf ve düzenli depolama tesislerine izin verilebilir.” Denilmektedir. Akarca Köyü kırsalında geniş bir orman alanı tahrip edilerek Termik Santral Kül Depolama Alanı’ olarak hazırlanan alan işte bu Yönetmelik değişikliği ile sözde yasal hale getirilmiştir. Unutulmamalıdır ki her yasa hukuka uygun değildir” dedi. Bu arada Iskenderun Körfezi ve çevresinin de Termik Santrallar için feda edildiğine dikkat çeken Başkan Sönmez “Körfezimizde planlanan Termik Santraller çalışmaya başladığında; Körfez çevresinde yaşayan yaklaşık 815.000 kişinin soluduğu hava kirlenecek. Her gün yaklaşık 22 milyon ton deniz suyu denizden çekilip termik santrallerde soğutma suyu olarak kullanılacak, yaklaşık 10 derece daha sıcak olarak denize verilecek. Kalorifer örneği sadece denizimiz değil İskenderun da ısınacak, Sadece Yazıcı, Tosyalı ve Atakaş Termik santrallerinden 1 yılda yaklaşık 2 milyon ton kül çıkacak. Türkiye İstatistik kurumunun verilerine göre bu külün %35’i uçuşacak; iş yerlerimiz, evlerimiz, okullarımız, hastanelerimiz kısacası yaşam alanımız kömür karasına bulanacak, balkonlarımızda oturamayacak, çamaşırlarımızı bile kurutamayacağız. Amanoslardaki ormanlar asit yağmurları nedeni ile yok olacak, topraklarımız asitleşerek çölleşecek, Tarımla geçinen 95 bin insanımız evine ekmek götüremez, kendi memleketinde geçinemez hale düşecektir” diye konşutu. Akarca Köyü üstünde yapılan gibi Bekbele’deki taşocaklarının da kül depolama alanına dönüştürülmek istendiğini vurgulayan Barış Sönmez Amanosların, radyasyon yayan, ağır metallerle zehir saçan kül çöplüğü haline getirileceğini, bazı kronik hastalıklar, kanser ve sakat doğumların aşırı artacağını öne sürdü. Yeraltı sularının da ağır metal ve radyasyonla kirlendiği için bırakın içmeyi yüzü yıkamaya su bulamayacak, rahat bir nefes bile alamayacak duruma gelineceği öngörüsünde de bulunan Barış Sönmez “Bizler, Ülkemizin enerji ihtiyacının temiz ve yenilenebilir kaynaklardan planlı bir şekilde karşılanabileceği inancındayız. Ülkemizde rüzgâr, güneş ve jeotermal potansiyel yeteri kadar vardır ve değerlendirilmemiştir. Bu nedenle de termik santrallar bir ihtiyaç değil, politik bir tercih sonucu olarak karşımıza çıkmakta ve adeta dayatılmaktadır. Bu politik tercih ve dayatmanın somut hali ise İskenderun Körfezi'nde kurulması planlanan, sayısı 15’in üzerinde, ülkemizde ise neredeyse 100 e yakın kömürlü termik santraldir. Kömürü taşıyabildiğiniz veya kömür çıkardığınız her yerde Termik Santral yapabilirsiniz. Ancak her yerde narenciye, kayısı, kiraz yetiştiremez, jumbo karides bulamazsınız. Sanayicilerimizi “ne olursa olsun yatırım olsun” anlayışından vazgeçerek kirli teknolojileri değil çevre dostu yatırımları bölgemize getirmeleri konusunda uyarıyoruz” şeklinde konuştu.iskenderun.org
Hem Tatlı Hem Sağlıklı!
Yaz mevsimi başta olmak üzere, tüm mevsimlerde kimsenin vazgeçemediği tatlılardan biridir dondurma… Sütten üretilen dondurma, aynı zamanda sağlıklı tatlı seçeneklerinin başında geliyor. Diyetisyen&Yaşam Koçu Gizem Şeber, dondurmanın yararlarını şöyle sıralıyor: • Kaliteli protein kaynağıdır. • A vitamini açısından zengindir. • Riboflavin vitamini açısından zengindir. • Kalsiyum ve fosfor minerallerini yüksek oranda içerir. • Az miktarda D vitamini içerir. • Birçok tatlıya nazaran kalori içeriği daha düşüktür. Çocukların Gelişme Çağında Yardımcı Büyüme ve gelişme çağında protein, kalsiyum ve fosfor kemik ve kas gelişimi açısından elzemdir. Dondurma, içeriği ile bu gereksinmenin karşılanmasında yardımcı olur. Özellikle süt tüketmeyi sevmeyen çocuklarda süt yerine tüketilmesi günlük besinsel ihtiyaçların karşılanmasına yardımcı olur. Gebe Beslenmesinde Önemi Gebelik döneminde; anne adayının kaliteli protein ve kalsiyum ihtiyacı artar. Anne bu gereksinmesini karşılayamazsa, bebek annenin depolarını kullanır ve doğum sonrası anne de kemik erimesi gibi sorunlar çıkmasına neden olabilir. Bu nedenle gebelerin günlük 600 ml (3 bardak) süt ve süt ürünleri tüketmesi gerekir. Bu gereksinmenin bir kısmı dondurma ile karşılanabilir. Yaşlılarda Kalsiyum İhtiyacını Karşılıyor Kilo almakta güçlük çeken, çiğneme ve yutma güçlüğü olan yaşlılarda günlük kalsiyum ihtiyacının karşılanması açısından önemli bir kaynak olarak kullanılabilir. Tedavi Alan Kanser Hastaları Kolay Tüketiyor Kemoterapi alan hastalarda, kimi zaman kemoterapi tedavisinden hemen sonra yanma hissi ve iştahsızlık gözlenebilir. Buna paralel bulantı ve kusma şikâyetleri baş gösterebilir. Bu tür hastalarda, dondurmanın genellikle kolay tüketildiği ve bulantıya sebep olmadığı gözlenmiştir. Zayıflamak İsteyenler Dondurma Tüketebilir mi? Günlük beslenme programından 1 bardak süt ve 1 dilim ekmek eksilten kişi, diyet yaparken de günde 2 top dondurmayı ara öğün olarak tercih edebilir. Şeker Hastaları Dondurma Yiyebilir mi? Kan şekeri düzeyi kontrol altına alınmış ve obez olmayan şeker hastaları; diyetisyenlerinin önerisi doğrultusunda haftada 1-2 defa 1 top sade veya meyveli dondurma tüketebilir. Piyasada bulunan tatlandırıcı ile hazırlanmış şeker içermeyen dondurmalar da, günde 1-2 top ara öğün yerine tercih edilebilir. Bilinçli Tüketim İçin... • Gerçek sütten yapılmış dondurmalar tercih edilmelidir. • Süt kreması veya kaymaktan yapılan dondurmalar, daha nadir tercih edilmelidir. • Dondurma; süt ürünü olduğundan ötürü uygun koşullarda saklanmadığında zehirlenme riski yaratabilir. Bu nedenle; soğuk ve karanlık ortamda saklanmalıdır. • Erimiş, eridikten sonra yeniden donmuş dondurmalar kesinlikle tüketilmemelidir. • Paket dondurmalarda, üretim izni ve son kullanma tarihi kontrol edilmeden tüketilmemelidir.
A'dan Z'ye Biber Gazı
Biber gazı, Biber spreyi veya OC gazı, OC spreyi (OC='Oleoresin Capsicum'), gözlerde kontrolsüz gözyaşı akmasına sebep olan, acı ve hatta geçici körlük nedeniyle gözleri tahriş edebilen kimyasal bileşikler de içerebilen bir göz yaşartıcı gazdır. Fotoğraf: Brezilya Polisi
Cep Telefonu Saç Döküyor Mu?
Teknolojinin gelişmesiyle beraber iyice hayatımıza giren cep telefonları, saç dökülmesini nasıl etkiliyor? Bugün buna değinmek istiyorum. Öncelikle cep telefonları vücudumuza pek çok zarar verir. Bunun sebebiyse yaydığı radyasyon. Eğer gerekli önlemler alınmazsa insanlar yüksek radyasyondan dolayı kanser olabilir, veya genetik yapılarında adeta mutasyonlar oluşabilir. Aynı şekilde olaya bir de saç dökülmesi açısından yaklaşalım şimdi de. Cep telefonları yüzünden yüksek radyasyona maruz kaldığınızda, saçlarınızı besleyen hücreler zarar görecektir. Bu hücreler zarar gördüğünde işlerini iyi yapamayacaktır. Bu sebepten dolayı telefonların saç kayıplarında etkili olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bazı önlemler alarak alacağınız hasarı azaltabilirsiniz.Cep Telefonlarının Saç Dökmesini Engelleme ÖnerileriGeceleri uyurken telefonu yanınıza almayın. Özellikle yastığın altına koyulan telefonlar vs. sizi sabaha kadar oldukça yüksek seviyede radyasyona maruz bırakacaktır. Bunun üzerine ek olarak uyku halinde ki vücudunuzun zayıflığı da eklenince sonuçlar can sıkıcı olabilir.Telefonu kulağınıza götürmeyin. Kulaklıkla konuşmak sizi oldukça büyük bir radyasyon akımından kurtarabilir. Çünkü konuşma esnasında bu cihazların yaydığı radyasyon onlarca kat artıyor. Bunu direk olarak kafanıza götürdüğünüzde saç kökleri çok güçlü bir radyasyona maruz kalacaktır. Sonuçta ortaya saç dökülmesi gibi bir problemin çıkmasıysa muhtemeldir. Bu yüzden kulaklık aracılığıyla konuşun, korunun.Belki de en önemli madde bu. Telefon alırken mutlaka sar değerini inceleyin. İnternetten diğer telefonlarla karşılaştırın. Her zaman sar değeri daha düşük olan telefonları almaya çalışın. Sar, cihazın yaydığı radyasyon miktarıdır. Eğer düşük sar değerine sahip telefon kullanırsanız, daha az zarar görürsünüz. Özellikle Çin malı çeşitli cihazlar, replika telefonlar bu konuda sınıfta kalıyor. Pek çoğu sağlık konusunda standart değerleri bile sağlayamıyor.
Reklam