Sen Hangi Duyguyu Hatırlamıyorsun?
Bazen zamanla unutulan ya da hissetmekte zorlanılan duygular olabilir. Uzun zamandır hissedilmeyen duygular heyecan, güven yada öfke olabilir. Günlük yaşamın koşturmacası ve rutinleri arasında, bazen bazı duyguları yaşamayı unutabiliriz. Peki sen hangi duyguyu hatırlamıyorsun?
Hadi teste!
1. Öncelikle cinsiyetini seçer misin?
2. Yaşını seçer misin?
3. Son zamanlarda kendini nasıl hissediyorsun?
4. Daha önce çok kez kalbin kırıldı mı?
5. Geçmişi düşündüğünde ne hissediyorsun?
6. Senin hayatında şu an ne eksik?
7. Özlediğin biri var mı?
8. Sorunlarını en çok kiminle paylaşırsın?
9. Sen kötü bir olayı nasıl unutursun?
10. Son olarak hayata olan hevesini puanlarsan?
Sen güven duygusunu hatırlamıyorsun!
Sen güven duygusunu hatırlamıyorsun. Ne zaman birine gerçekten güven duyduğunu, ne zaman o hisse kendini bırakabildiğini hatırlamakta zorlanıyorsun. O his artık bir anı olmaktan çıkmış, bir gölgeye dönüşmüş gibi. Belki çok uzun zaman önceydi, belki de o kadar derindeydi ki farkına bile varamadın. Ama şimdi, o duygu sana yabancı geliyor; sanki hep orada bir eksiklik varmış gibi. Güvenin nasıl bir his olduğunu düşünmeye çalıştığında, aklında belirsiz bir huzur ya da rahatlık canlanıyor ama bu his yeterince net değil. Çünkü o güven hissini son kez kime karşı hissettiğini bile anımsayamıyorsun. Acaba birine kalbini tamamen açtığın, kendini tüm zayıflıklarınla ortaya koyduğun o zaman ne kadar geride kaldı? O zaman gerçekten güvenmiştin, ama şimdi o anın ayrıntılarını bulmaya çalıştıkça her şey sisler içinde kayboluyor. Belki o duyguyu kaybetmene bir hayal kırıklığı neden oldu, belki de zaman içinde fark etmeden uzaklaştın. Güven dediğin şey, incelikli bir yapı gibi; bir kere sarsıldığında tekrar eski haline dönmesi neredeyse imkânsız. Sen de belki o sarsıntıyı yaşadın, belki de sadece hayatın karmaşasında o hissi bir yerde kaybettin. Ama artık ona ulaşmaya çalıştığında, elin boş kalıyor. Şimdi birine güvenmeye çalıştığında, içindeki o boşluk kendini belli ediyor. Sanki bir adım atmak istiyorsun ama zemin kaygan. O his, tam anlamıyla bırakmayı ve içten bir huzurla teslim olmayı gerektiriyor ama sen bunu yapmaya cesaret edemiyorsun. Çünkü belki de en son kime güven duyduğunu unuttuğun gibi, o güvenin nasıl geri alınabileceğini de unuttun. Sen güven duygusunu hatırlamıyorsun. Ama belki de derinlerde bir yerde, o his hala bekliyor, sadece yeniden ortaya çıkması için doğru zamanı ya da doğru kişiyi arıyor.
Sen heyecan duygusunu hatırlamıyorsun!
Sen heyecan duygusunu hatırlamıyorsun. En son ne zaman gerçekten heyecanlandığını, o kalp çarpıntısını hissettiğini düşündüğünde, aklında net bir anı canlanmıyor. Belki bir şeyler seni heyecanlandırmıştı, ama o anı o kadar uzun zaman önce bıraktın ki şimdi yalnızca bulanık bir his gibi geliyor. Heyecan, kalbinin hızlanması, nefesinin kesilmesi, içinin bir kıpırtıyla dolmasıydı; ama şu anda, o his sana çok uzak. Zamanla bu duygunun yerini sakinlik mi aldı, yoksa belki de artık hiçbir şey seni heyecanlandırmaz oldu? Hatırlamaya çalışıyorsun. En son ne için bu kadar güçlü bir his duydun? Belki bir an, birini beklerken duyduğun o sabırsız kıpırtı, ya da hayatında yeni bir başlangıcın eşiğinde hissettiğin o tarifsiz umut… Ama neydi, ne zaman oldu, kim ya da ne içindi? Hepsi birbirine karışıyor, bir cevap bulamıyorsun. Heyecan, insanı harekete geçiren bir duygu. O an, dünya daha canlı, daha parlak görünürdü; ama şimdi, sanki bu duygu senin hayatında bir zamanlar vardı ve yavaşça kayboldu. Şimdi her şey durağan, belki de fazlasıyla tanıdık. Heyecan duyduğun o son ana dönmek istiyorsun ama yolunu kaybetmiş gibisin. Belki de hayatın tekrarı bu hissi yıprattı. Günlerin birbirini takip eden sıradanlığı, o heyecan kıvılcımını gölgede bıraktı. Ya da belki heyecanlandığın zaman bir şeyler yanlış gitti, beklentilerin karşılanmadı, o yüzden bu hissi bilinçsizce unutmayı seçtin. Şimdi ise heyecanın neye benzediğini bile tam olarak hatırlayamıyorsun. Bir yerde hâlâ bu hisse ulaşmak istiyorsun, bir şeylerin yeniden içini kıpır kıpır etmesini, sana o eski canlılığı hissettirmesini arzuluyorsun. Ama nasıl ve nereden başlayacağını bilmiyorsun. Heyecan, kaybolmuş bir dost gibi; bir zamanlar çok yakınında olan, şimdi ise sana uzak bir hatıra. Ama belki, doğru an, doğru kişi ya da doğru olay seni yeniden o hisle buluşturacak ve unutulmuş gibi görünen heyecan tekrar hayatına dönecek.
Sen öfke duygusunu hatırlamıyorsun!
Sen öfke duygusunu unutmuşsun. Eskiden seni sinirlendiren, kızdıran şeyler vardı; ama şimdi, o duygunun sana nasıl hissettirdiğini bile hatırlamıyorsun. Artık hiçbir şeye öfkelenmiyorsun, çünkü içinde o fırtına çoktan dinmiş. Öfke, yerini derin bir sakinliğe bırakmış. Belki bu sakinlik bir seçimdi, belki de zamanla kendiliğinden gelişti. Ama şimdi, ne olursa olsun, içinden taşan bir kızgınlık yerine dingin bir durgunluk hissediyorsun. Bir zamanlar seni öfkelendiren şeyler şimdi yalnızca birer olay gibi geliyor; sana dokunamıyorlar, içindeki huzuru bozamıyorlar. İnsanlar tartışırken, sen yalnızca dinliyorsun. Birileri hatalar yaparken, tepki göstermek yerine sadece bakıyorsun. Eskiden seni rahatsız eden şeyler şimdi artık önemsiz gibi. İçindeki bu sakinlik, bir su birikintisi kadar durgun ve berrak. Hangi taş atılırsa atılsın, o dinginlik kolay kolay bozulmuyor. Öfke, bir zamanlar seni hareket ettiren bir duyguydu belki de. Seni ayağa kaldıran, sesini yükselten, tepkini göstermeni sağlayan bir güçtü. Ama şimdi, o duygunun verdiği ağırlık omuzlarından kalkmış gibi. Artık öfkelenmek yerine, olan biteni daha geniş bir çerçeveden görüyorsun. Sanki her şeyin gelip geçici olduğunu, öfkenin aslında çözümsüz bir yola çıkmaktan başka bir şey olmadığını fark etmiş gibisin. Belki de bir zamanlar öfkelenmekten yoruldun. Kendini, hislerini ve enerjini o duyguyla harcadığın anlar artık geçmişte kaldı. Şimdi, içinde ne bir öfke kıvılcımı ne de bir patlama var. Sakinlik senin yeni doğan, kök salmış duygun haline gelmiş. Öfkenin yerini, sessizlik ve iç huzuru almış. Artık seni hiçbir şey kolay kolay tetikleyemiyor. İnsanlar seni sinirlendirecek şeyler söylese bile, sen gülümseyip geçiyorsun. Olan biteni izliyor, başkalarının öfkesini anlamaya çalışıyor ama onlara katılmıyorsun. Çünkü sen artık biliyorsun: Öfke sadece insanın kendisini yorar, huzurunu alır. Ve sen huzurunu kaybetmeyi reddediyorsun. Öfke senin için unutulmuş bir his. Artık ne kadar büyük bir hata, ne kadar çirkin bir söz ya da ne kadar sinir bozucu bir olay olursa olsun, sakin kalıyorsun. Çünkü sen, öfkenin yükünü taşımamayı öğrenmişsin. Sakinsin, dinginsin, ve bu halinle her şeyin üstünde gibisin.
Sen sevilme duygusunu hatırlamıyorsun!
Sen sevilme duygusunu hatırlamıyorsun. O duygunun nasıl bir şey olduğunu, ne zaman gerçekten sevildiğini, birinin sana nasıl değer verdiğini veya seni ne zaman hissettiğini hatırlamıyorsun. O sıcaklık, o bağlılık ve güven duygusu şimdi sadece belirsiz bir hatıra gibi geliyor. Sevildiğini hissettiğin o anlar çok uzaklarda kalmış; ne zaman, nasıl olduğunu bile hatırlamıyorsun. Belki bir zamanlar, insanlar seni severken yanındaydılar ama o his artık geride kalmış gibi. Sevildiğini hissettiğin o güvenli ortam, bir tür uzak hayal olmuş. İnsanlar seni severken yanındaydılar belki, ama senin için artık o duyguların yeniden nasıl canlanacağını hatırlamak zor. Artık sevildiğin o anlara ait detaylar, sanki bulanıklaşıyor. Belki bir zamanlar sevildiğini hissettiğin insanlar vardı, belki de seni sevenler vardı ama o anların üstünden çok zaman geçti. Senin için sevilmek, artık kaybolmuş bir duygudan başka bir şey değil. O sıcak bakışları, o gülümseyen elleri, seni gerçekten seven kişileri hatırlamıyorsun. O duygunun sende bıraktığı izler sanki silinmiş. Bir zamanlar sevildiğini bilmek, sana o kadar doğal ve yakın hissettirirken şimdi uzak ve yabancı bir anıya dönüşmüş. İnsanlar seni severken etrafında olsalar da, senin için artık o hislerin kaybolmuş gibi. Sevginin ne demek olduğunu anımsarken, o derin güveni bulamıyorsun. Senin için o duygunun peşinde koşmak gereksizmiş gibi geliyor. Belki sevilmek, sadece bir hatıradan ibaret oldu. Sana dokunan, seni olduğun gibi kabul eden, varlığını değerli gören o duyguyu artık hissedemiyorsun. Sevildiğini hatırlamak isteyip de yapamamak, acı verici değil ama bir o kadar da uzak. Artık sevildiğini hatırlamak için bir neden bile bulamıyorsun. Sevgi, artık seni bulamıyor gibi. Senin için o duygunun nasıl hissettirdiğini anlamak zor. Belki de bir süre bekledin, ama o duygunun ne zaman geri geleceğini bilemiyorsun. O sıcaklık, o bağlılık duygusu senin için sadece kaybolmuş, zamana gömülmüş bir hatıra gibi. Ve artık bu his, seni pek de ilgilendirmiyor.
Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Yorum Yazın