Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Hep Aynı Kitap Tavsiyelerinden Sıkılanlara: 2021 Yılında Dimağınızda Derin İzler Bırakacak 17 Leziz Kitap
2021 yılındaki okuma listenize eklediğiniz takdirde zihninizin kıvrımlarında yeni lezzetler bırakacak 17 kitabı bir araya getirdik dostlar. İyi okumalar!
Not: Kitap özetlerinden tanıtım bültenlerinden yararlanılmıştır. Sıralama ise herhangi bir anlam ifâde etmemektedir.
1. "Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerinde", Olga Tokarczuk
2. "Beyaz Zenciler", Ingvar Ambjørnsen
3. "Yaman Adam", Miguel de Unamuno
4. "Tokyo'nun Son Çocukları", Yoko Tawada
5. "Benim Durumumdaki Erkekler", Per Petterson
6. "Çelik Fırtınalarında", Ernst Jünger
7. "Dönüşüm Hastanesi", Stanislaw Lem
8. "Manves City", Latife Tekin
Manves City, Türkiye’nin büyük şirketlere teslim olan bir beldesinde, Erice’de yaşananları gözler önüne seriyor. Yıllar sonra hapisten çıkıp memleketine dönen Ersel, dev üretim tesislerinin ve fabrikaların ele geçirdiği bir Erice’yle karşılaşır. Yuvası dağılmış olan Ersel kayıplara karışan üvey kızının peşine düşer. Bu dokunaklı yolculuğunda, yerel bir gazetede yazılarıyla halkın sesi olan çocukluk arkadaşı Nergis, ona eşlik edecektir.
9. "Utanç", John Maxwell Coetzee
J.M. Coetzee, okuruna yumuşak bir roman sunmuyor, sert bir öykü anlatıyor. İnanılmaz güzellikte ama kasvetli bir öykü. Utanç, bir kız öğrencisiyle ilişkiye giren Profesör David Lurie’nin düşüşünü anlatıyor. Okul yönetimince savunması istenen David, kendisini savunmadan, suçlamaları okumayı bile reddederek hakkındaki iddiaların yer aldığı belgeleri imzalar. Sadece okulu değil, o kenti de terk ederek kızı Lucy’nin çiftliğine sığınır. Çiftlikteki yaşama koşullarına ve ırk ayrımının yeni boyutlar aldığı bir topluma uyum sağlama yolunda inançsızca sürdürdüğü çabaları, bir gün kızıyla birlikte uğradığı vahşi bir saldırıyla kesintiye uğrar.
Romanda Lurie’nin kişisel öyküsü ile Güney Afrika’nın öyküsü iç içe geçiyor; beyazıyla siyahıyla bütün Afrikalıların bildikleri kuralların tümü tersine dönüyor, çarpıtılıyor. Utanç, aslında insan olmanın ne anlama geldiğini arayan bir roman. J.M. Coetzee, insanın içine işleyen gerçekleri yalın ama vurucu bir üslupla dile getirirken yaşayan en iyi romancılardan biri olarak anılmayı hak ediyor.
10. "Deniz Benim Kardeşim", Jack Kerouac
Amerikan edebiyatına damgasını vurmuş efsanevi bir yazardan yıllarca okurunu beklemiş bir ilk roman: Deniz Benim Kardeşim.
Jack Kerouac, henüz yirmi yaşındayken kaleme aldığı bu 'kayıp' romanda Beat Kuşağı'nın kutsal kitabı Yolda'nın temelini atıyor, uçsuz bucaksız bir dünyada özgürlük sarhoşluğuna dair ilk deneyimini olduğu gibi sayfalara taşıyor... Deniz kabarıyor, ufuk bulanıyor, tehlike kol geziyor belki ama Kerouac'ın kahramanları, ölümün gölgesine inat, bazen bir arabanın yolcu koltuğuna kurulup bazen de bir geminin güvertesinde dikilip bilinmezliğe meydan okuyor. Şişeler devrilir, kalpler kırılır ve kafalar her daim karışırken yaşam, olanca temposu, sınırsız coşkusuyla kahramanları sarıp sarmalıyor ve onları mucizesine ortak ediyor. Öyle bir mucize ki bu, toz toprak içinde bir yolun kenarında bekleyerek geçirilen huzursuz saatleri, izbe barlarda içilen biraları ve hayal kırıklıklarının duvarlarda paralanan şişelere yansımasını kapsıyor, fakat her daim, 'daha, daha, daha' dedirtiyor. Öyle bir mucize ki, ölümünden onca yıl sonra, bizleri Kerouac'ın bu ilk romanıyla buluşturuyor.
11. "İtalyan Kızı", Iris Murdoch
Edmund Narraway, annesinin ölümünün ardından yıllar sonra çocukluk evine döner. Ancak bu ziyaretin mutluluğu uzun sürmez, ailesinden uzakta yalnız bir hayatı seçmesine neden olan gerginlikler yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başlar. Olayların perdesi aralandıkça, Edmund kendini yasak ilişkiler, saklı tutkular ve utanç verici sırlarla örülü bir ağa saplanmış bulur.
Booker Ödüllü yazar Iris Murdoch, bu romanında sorumluluğu ve özgürlüğü, travmayı ve iyileşmeyi aile kavramı üzerinden ustalıkla sorguluyor. İtalyan Kızı, mutsuz bir ailenin karanlık sırlarıyla yüzleşme ve kördüğümlerinden kurtulma çabasını anlatan mizah dolu, sürükleyici bir roman.
12. "Aramızda Bir Bahçe Yakınlığı", Çiyil Kurtuluş
Çiyil Kurtuluş özel bir öykü anlayışını sürdürüyor. Onunki cüretkâr bir dil ve anlatım biçimi. Yalın mı yalın yazıyor ama bildiği hayatlardan çıkardığı ayrıntıları kaçırmadan okunması gerekiyor. Bu arada sözcük zenginliğini de atlamadan. Uzaktan bakıldığında yere yakın görünüyorsa yanına gidince yüksekte durduğu fark edilebilir. Öykünün tek sözcük fazlası ya da eksiği olmamalı denir, Aramızda Bir Bahçe Yakınlığı bunun iyi bir örneği.
Şimdiki zamanların yaşam biçimi içine sıkışmış insanlar, kadınlar ve erkekler, hep bozulmanın eşiğinde duran ilişkiler, kırılgan hayatlar. Aslında bilindiği düşünülen ama pek az yazılan günümüz hayatları. Yazarının uzak durup yazdığı, okurun duygusunu hissederek okuduğu öyküler.
13. "Sinan’ın Tekkesinde Ölüm", İvo Andriç
Sinan’ın Tekkesinde Ölüm, Balkanlar’ın Nobel ödüllü büyük yazarı İvo Andriç’in son dönem hikâyelerinden oluşan özgün bir seçki.
Müslüman Türkler, Ortodoks Slavlar, Katolik Hırvatlar, Yahudiler ve Fransisken papazların beraber var olduğu Saraybosna’daki çocukluk ve gençlik yıllarından biriktirdiği anıları keskin bir anlatım yetisiyle hikâyeleştiren Andriç, Sinan’ın Tekkesinde Ölüm’de Balkan coğrafyasının gündelik hayatından canlı portreler sunuyor. Farklı kimlikleri içeren bir ortak yaşam imkânını betimleyen hikâyelerde Balkanlar’ın tarihsel, sanatsal ve insanî zenginliği ortaya seriliyor. Sinan’ın Tekkesinde Ölüm’de Balkan coğrafyasından tüm dünyaya açılan bir ortak yaşam umudunu bulacaksınız.
14. "Normal İnsanlar", Sally Rooney
Connell ve Marianne, İrlanda’nın küçük bir şehrinde yaşayan, aynı okula giden iki genç. Connell okulun en popüler ve başarılı öğrencilerindenken Marianne içedönük, sevilmeyen, hatta dışlanan bir tip. İkili bir gün sohbet etmeye başlar ve bu sohbet giderek uzar, ikisinin de hayatını değiştirecek bir ilişkiye dönüşür. Normal İnsanlar arkadaşlık, karşılıklı çekim ve aşk üzerine bir roman. Sally Rooney lise yıllarından üniversiteye uzanan bir ilişkinin kaydını tutuyor; toplumda yer edinme ve özgürleşme mücadelesi veren, birbirlerinden asla ayrı kalamayan, ancak sevmek için de çetin sınavlar vermek zorunda kalan iki gencin hikâyesiyle bir kuşağı temsil ediyor.
15. "Suç", Ferdinand Von Schirach
“Jim Jarmush, Çin imparatoru hakkında bir film yapmaktansa köpeğiyle yürüyüşe çıkan bir adamın filmini yapmayı tercih ettiğini söylemişti bir keresinde. Benim durumum da tıpkı böyle. Ceza davaları hakkında yazıyorum, yedi yüzden fazla savunma yaptım. Ama aslında insan hakkında yazıyorum; onun başarısızlığa uğraması, suçluluğu ve ihtişamı hakkında…”
Ferdinad von Schirach mesleği gereği, uç şeyler yapmış ve yaşamış sıradan insanlarla ilgileniyor. Suça bulaşıp çizginin öteki tarafına geçen suçsuz insanları savunuyor ve onların nefes kesici hikâyelerini nefes kesici bir yalınlıkla kaleme alıyor.
“Schirach öyle üstün, açık ve anlaşılır yazıyor ki, sanki hayatı boyunca başla bir şey yapmamış. Olağanüstü bir anlatıcı, çünkü insanlara ve kaderlerine güveniyor… Küçük çapta yazılı sinema.”
16. "Siren", Giuseppe Tomasi di Lampedusa
Yirminci yüzyıl dünya edebiyatının başyapıtlarından Leopar’ın yazarı Giuseppe Tomasi di Lampedusa bu kez okurunu çocukluk anıları ve öyküleriyle büyülüyor. Siren, anı ile anlatının, bireysel tarih ile toplumsal belleğin iç içe geçtiği; yazarın öyküleme gücünün, muzipliğinin ve ironisinin her satırda duyumsandığı bir okuma serüveni vaat ediyor. Kitabı yayına hazırlayan Gioacchino Lanza Tomasi yazarın edebî gücünü, “Lampedusa’nın konuşma sanatı, köhne retorikten olabildiğince uzak. O, mitik zamandan söz eder; tanrıların insanlarla konuştuğu, ilk günahın türümüzün kökeninde barınan, suçları yaratan öğenin henüz olmadığı zamandan,' sözleriyle ifade ediyor.
17. "İnsanın Kusurları", Nathan H. Lents
Sık sık insan bedeninin ne kadar mucizevi olduğunu duyar, ona düzülen övgüleri dinleriz. Bedenimizin incelikli işleyişine dair kitaplar raflarımızı doldurur. Oysa bütün o harikulade yönleri bir yana, insan bedeninin milyonlarca yıllık evrim sürecinde ortaya çıkmış bariz kusurları da var. Amerikalı bilim insanı Nathan H. Lents işte bu kusurların hikâyesini anlatıyor.
İnsan retinası niye ters? Diğer hayvanlara kıyasla üst solunum yolu enfeksiyonlarına neden daha açığız? Bedenimizde niçin gereksiz kemikler var? Dizlerimiz, sırtımız ve belimiz niye sık sık sorun çıkarıyor? Birçok hayvan tek çeşit besinle bütün ihtiyacını karşılayabilirken biz neden 'dengeli' beslenmek zorundayız? İnsanda neden işlevsel genlerin yanı sıra bir o kadar da bozuk, işlevsiz gen var? DNA'mız niye geçmiş enfeksiyonlardan kalan milyonlarca virüs 'enkazı' içeriyor? Primatlar içinde neden bebek ve anne ölüm oranı en yüksek olan tür biziz? İnsanın bağışıklık sistemi niye kendi bedenine bu denli sık saldırıyor? Baş tacı edilen beynimiz yanılgılara ve kötü kararlar vermeye neden bu denli yatkın?
'Ama kulağa ne kadar tuhaf gelirse gelsin, kusurlarımızın kendine has bir güzelliği var,' diyor Lents. 'Bizi biz yapan şey kusurlarımız. Bu kitapta ele alacağımız kusurlar, yaşam mücadelesinde kazandığımız galibiyetlerden geriye kalan yara izleridir. Bizler şansımız düşük olduğu halde bu sonsuz evrimsel çatışmadan sağ çıkanlarız; onca riske rağmen dört milyar yıldır azimle sürdürülen direnişin ürünleriyiz. Kusurlarımızın hikâyesi başlı başına bir savaş hikâyesidir.'
Yorum Yazın
Şöyle kaliteli içerikler yap canımı ye onedio
'Beyaz Zenciler' tek kelimeyle mükemmeldir! Kendinize yapabileceğiniz en büyük iyiliklerden birisi, bu kitabı okumak olacaktır.
Okunmaya değer kitaplardan bir tanesi okuyun okutun hatta hediye edin.
İnsanın Kusurları'' hararetli tavsiyedir.