Görüş Bildir
Haberler
Gücünü Hafife Alan Herkesi Başarıları ile Alt Ederek Tarihin Seyrini Değiştiren 10 Kadın

Gücünü Hafife Alan Herkesi Başarıları ile Alt Ederek Tarihin Seyrini Değiştiren 10 Kadın

Didem
08.02.2022 - 09:15 Son Güncelleme: 08.02.2022 - 10:31

Tarih boyunca birçok kadın güçlü duruşu, zekâsı, cesareti ve bilgisiyle dünyaya örnek oldu. Onları hafife alan herkese adeta günlerini gösterdi. Kimisi savaşlara katıldı ve kahramanca savaştı. Kimisi zekâsı ile uyguladığı stratejiler ile ülkenin başına geçti. Kimisi eşitliği savundu. Sadece erkeklerin yapabileceğine inanılan her türlü işte ne kadar iyi olduklarını tüm dünyaya gösterdi. Gösterdikleri başarılar ile bir çağ açıp, tarihin seyrini değiştirmeyi başardılar. Yaşadıkları dönemler, şehirler ve konuştukları diller farklı olsa da hepsinin ortak özelliği tüm kadınlara ışık olmaları, güçlü bir rol model oluşları ve kararlı duruşlarıyla kadınların gücünü herkese göstermeleriydi. Kadının gücünü göstererek tarihin seyrini değiştiren kadınlar kimler? Sizler için derledik.

İçeriğin Devamı Aşağıda

1. Tomris Hatun

1. Tomris Hatun

Güçlü kadının karşılığı şüphesiz Tomris Hatun. Tomris günümüz Türkçesinde ''Demir'' anlamına gelir. Kendisi Türk tarihinin ilk kadın hükümdarıdır. Küçüklüğünden beri çok iyi ok, yay ve kılıç kullanan Tomris Hatun, Saka-İskit halkına uzun yıllar boyunca hükümdarlık yaptı. Devlet yönetiminde barışçıl bir politika izledi. Tomris Hatun'un adını tarihe altın harflerle kazıtan olay ise Pers İmparator'u Büyük Kiros'a karşı gösterdiği büyük cesaretti. Ünlü tarihçi Heredot'a göre Büyük Kiros Babil'i ele geçirdikten sonra İskit'e sefere çıktı. Amacı bu toprakları ele geçirmekti. Bu yüzden Tomris Hatun'a evlenme teklif etti; ancak olumsuz cevap aldı. Öfkelenen Kiros, Tomris Hatun'un oğlu Spargapises'i tuzağa düşürerek haince katletti. Persler ile Sakalar arasında savaş başladı. Tek oğlunu haince katleden Kiros'a karşı büyük öfke duyan Tomris Hatun ve halkı Perslere karşı yapılan savaşı kazandı.

Tomris Hatun Kiros’un kafasını kan dolu bir fıçıya atarak şu sözleri söylemiş: "Hayatında kan içmeye doymamıştın, şimdi seni, kanla doyuruyorum!"

Tomris Hatun Kiros’un kafasını kan dolu bir fıçıya atarak şu sözleri söylemiş: "Hayatında kan içmeye doymamıştın, şimdi seni, kanla doyuruyorum!"

2. Altuncan Hatun

2. Altuncan Hatun

Büyük Selçuklu Devleti’nin ilk hükümdarı Tuğrul Bey’in eşi Altuncan Hatun hem ailesi hem de Selçuklu Devleti için önemli bir kişilikti. Keskin zekası ile Tuğrul Bey'e yönetimde yardımcı olur ona danışmanlık yapardı. Tuğrul Bey, Altuncan Hatun'un kararını duymadan nihai karar vermekten kaçınırdı. Altuncan Hatun eşi Tuğrul Bey ve üvey kardeşi İbrahim Yınal ile çıkan taht kavgasında Büyük Selçuklu Devleti'nin tehlikeye düşeceğini anladı ve bu durum daha da ilerlemeden kıvrak zekasını kullanarak devletini bu durumdan kurtardı. Öyle ki  ''Altuncan Hatun olmasaydı belki de Büyük Selçuklu Devleti yıkılacaktı.'' denir.

3. VII. Kleopatra

3. VII. Kleopatra

Mısır'ın biricik kraliçesi, tarihin en güçlü kadınlardan biri. Güzelliği ve zekâsı  ile namı tüm dünyaya yayılan Kleopatra. Babasının ölümünden sonra kardeşi ile tahta geçen Kleopatra devlet yönetiminde daha baskın bir karakter oldu. Soy karışımını engellemek için kardeşi evlendi. Bu olaydan birkaç yıl sonra Mısır'da ekonomik sorunlar ve kıtlık baş göstermeye, devlet içinde sıkıntılar çıkmaya başladı. Kleopatra kardeşi tarafından Suriye'ye sürgün edildi. Burada ordu toplayan Kleopatra, Pelusium’da savaşa hazırlandı; ancak Roma lideri Julius Sezar gelince barış sağlandı. Tahta geçmek isteyen Kleopatra Sezar'ı etkileyerek, Sezar'ın ordularıyla kardeşiyle savaştı. (Nil Savaşı) Kardeşinin Nil nehrini geçerken boğuldu söylenir. Bu ölümden sonra diğer kardeşi ile evlenerek tekrar tahta çıktı. En büyük hayali Mısır ve Roma’yı birleştirerek tüm dünyayı egemenliği altına almaktı. Sezar'ın ölümünden sonra ise Kleopatra, Mısır da dahil olmak üzere doğu bölgesinin kontrolünü alan Marcus Antonius ile ittifak yaptı. Böylece aralarında 7 yıl süren destansı bir aşk yaşandı.

4. Bingenli Hildegard

4. Bingenli Hildegard

Sekiz yaşındayken Aziz Disibodenberg Manastırı’na verilen Hildegard soylu bir rahibe olan Jutta von Sponheim’ın yanında eğitim almaya başladı. Sponheim ile arasını iyi tutan Hildegard rahibenin ölümüyle baş rahibe konumuna getirildi. 1150 yılında, Bingen bölgesinde ''Rupersberg'' adında sadece kadınlara özel bir manastır kurdu. Bu manastırda en mistik dönemlerini yaşayan Hildegard'a ''Bingenli Hildegard'' ismi burada söylenmeye başlandı. Yazarlık hayatına şiddetli migren ağrılarıyla başladı. Çocukluktan beri sanrılar gören Hildegard, gördüğü bir sanrıda Tanrı’nın ona yazmasını emrettiğini söyleyerek gördüklerini kağıda aktardı. Bu yeteneği 1148 yılında Papa tarafından da kabul edildi. Sanrılarının yazılmasına izin verilen Hildegard’tan önce kadınları ve fikirlerini ifade eden metinler yazılmamıştı. Ayrıca Papa ona ''Kilise Doktoru'' unvanı verdi. Tarihin ilk kadın doğa bilimcilerinden birisi olan Hildegard aynı zamanda  Orta Çağ'ın önemli bestecilerinden birisiydi. Ordo Virtutum isimli ünlü oratoryoyu besteledi.

İçeriğin Devamı Aşağıda

5. Jeanne d'Arc

5. Jeanne d'Arc

Jeanne, Fransa'nın Domrémy köyünde 5 çocuklu çiftçi bir ailenin ortanca çocuğu olarak dünyaya geldi. Henüz 12 yaşındayken Yüz Yıl Savaşı sırasında İngiliz hakimiyeti altındaki Fransa'yı koruması için Fransa Kralı VII. Charles'e yardım etmesi gerektiği konusunda sanrılar aldığını söyleyerek genç yaşta evinden ayrıldı. VII. Charles ile konuşan Jeanne din adamlarından oluşan kurul tarafından yapılan sınavları geçti. Fransa Ordusu'nda Orleans Kuşatması'na katıldı. İngilizlere karşı savaştı. Bir dizi zafer kazandıktan sonra  23 Mayıs 1431 tarihinde çıkarıldığı mahkemede kendisinin erkek giysileri giyerek savaşan ve gaipten sesler duyan bir kâfir olduğunu iddia edildi. 19 yaşında Rouen kentinde 10.000 kişinin toplandığı Vieux-Marchè meydanında  diri diri yakılarak vahşice katledildi. Aynı kilise tam 490 yıl sonra öldürme kararını veren aynı kilise tarafından azize ilan edildi. Jeanne D'arc, Fransa'nın Koruyucu Azize' si ve Orleans Bakiresi olarak anılmaya başlandı ve önemli azizeler arasına girdi.

6. II. Katerina

6. II. Katerina

Prusya'nın Stettin kentinde doğan Katerina'nın asıl ismi Sophie Augusta Frederike idi. Soylu bir aileden gelen Sophie'nin babası Prusya'ya bağlı Anhalt-Zerbst bölgesinin prensiydi. 744 yılında Holstein-Gottorp dükü Peter'le evlendi. Evlendikten sonra din değiştirerek Ortodoks oldu. Katerina Aleksievna ismini aldı. Evliliğinde mutsuz olan Katerina, sevgilisi Grigori Grigoryeviç Orlov ve bazı İmparatorluk Muhafızları ile iş birliği yaparak Petro'yu tahttan indirdi. Rusya çariçesi ilan edilerek tahtın sahibi oldu. Çariçeliği döneminde yüzbinlerce kilometre karelik toprakları Rusya topraklarına katmayı başardı. Novorusya, Kırım, Ukrayna, Belarus, Litvanya ve Kurşas (Letonya) Rusya'nın topraklarına katıldı. Lehistan'ın parçalanarak Rusya, Prusya ve Avusturya arasında paylaşılmasına ise öncülük etti. Katerina'nın özel hayatında çok çapkın bir kadın olduğu, Voltaire ve Diderot gibi ünlü isimlerle yazışarak aydınlanma fikri ile içli dışlı olduğu ve sanata düşkün olduğu da bilinir.

7. Süreyya Ağaoğlu

7. Süreyya Ağaoğlu

Azerbaycan'ın Şuşa kentinde dünyaya gelen Süreyya Ağaoğlu, ünlü düşünür, yazar ve siyasetçi Ahmet Ağaoğlu ve Sitare Hanım'ın kızıdır. Babası dolayısıyla çocukluk ve gençlik dönemleri Mustafa Kemal Atatürk'ün yakın dostları arasında geçti. Kendisi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne başvuran ilk kız öğrencisidir. Hatta iki arkadaşını da getirerek fakültenin kız öğrencilere de açılmasında öncü rol oynadı. ''Türkiye'nin ilk kadın avukatı'' unvanına sahip olan Süreyya Ağaoğlu, İngilizce ve Fransızca dillerini biliyordu. Meslek yaşamı boyunca birçok uluslararası konferansta Türkiye'yi temsil etti.  Türk Hukukçu Kadınlar Derneği başta olmak üzere, Üniversiteli Kadınlar Derneği, Hür Fikirleri Yayma Derneği, Soroptimistler İstanbul Kulübü, Türk Amerikan Üniversiteliler Derneği ve Çocuk Dostları Derneği gibi birçok sivil toplum kuruluşunun açılmasında rol oynadı. ''Londra'da Gördüklerim'' ve ''Bir Hayat böyle Geçti'' adlı kitapları yazdı.

8. Sabiha Ziya Bengütaş

8. Sabiha Ziya Bengütaş

1904 yılında İstanbul'da doğan Sabiha Ziya Hanım, resim yeteneğini geliştirmek için liseyi bitirmeden 1920'de Sanayi-i Nefise Mektebi'nin resim bölümüne girdi. Ressam Feyhaman Duran'ın öğrencisi oldu. Resim eğitimi sırasında gördüğü antik bir büstü kopya eden Sabiha Ziya’nın çalışması hocası İhsan Bey tarafından beğenilince bölüm değiştirme kararı aldı. Heykel bölümüne geçti. Türk plastik sanatları eğitiminde resmî kayıtlara geçen ilk kadın heykel öğrencisi oldu. Sanat yaşamı boyunca Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Abdülhak Hâmid, Ahmet Hâşim, Namık İsmail, Bedia Muvahhit gibi birçok tanınmış kişinin heykel ve büstünü yaptı.

9. Mary Wollstonecraft

9. Mary Wollstonecraft

Londra'da Spitalfields'ta doğan Mary Wollstonecraft, kadınların erkeklerden yaradılış icabı bakımında daha değersiz olmadığını; fakat eğitimsiz oldukları için daha değersiz göründüklerini savunduğu kitabı Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi (A Vindication of the Rights of Woman) ile tanındı. ''Kız çocuklarının Eğitimi Hakkında Düşünceler'', ''Kadın Haklarının Savunulması'', ''Fransız devrimi Hakkında tarihsel ve Ahlaksal Görüşler'' adlı kitaplarının yanı sıra bir çocuk kitabı, seyahatname ve Fransız devrimi tarihçesi de yazdı. Kendisi günümüzde feminist felsefenin kurucularından biri olarak görülür. Feministler onun yaşamının ve eserlerinin düşünceleri üzerlerinde büyük bir etkisi olduğu söyler.

İçeriğin Devamı Aşağıda

10. Emily Murphy

10. Emily Murphy

1868 Kanada doğumlu Emily Murphy, çocuk ve kadın sorunlarıyla yakından ilgilenen aktivist bir kadındı. ''Eşit İmtiyazlar'' adlı grubun üyesi olan Emily arkadaşlarıyla birlikte kadınlara seçme hakkı verilmesi için büyük mücadele verdi. Bu mücadele olumlu sonuçlandı. Emily, hayatı boyunca toplumdaki adaletsizliklere ses çıkardı. Onu derinden etkileyen bir olay ise tarihin seyrini tamamen değiştirdi. Fuhuşla suçlanan bir kadının davasını mahkemede sadece erkekler izliyor ve kadınlar sadece erkek yargıçlar tarafından yargılanıyordu. Emily bu duruma tepki göstererek 1916 yılında Kanada'nın ilk kadın yargıcı oldu. Ancak bir sorun vardı. 1867 tarihli Anayasaya göre “insan” kavramının tanımında “kadının” yeri yoktu. Anayasa'da erkeği belirten “he” zamiri tanımlanmıştı. İşte bu gerekçeyle Murphy yargıçlık görevinden alındı. Kadınların 'insan' sayılmadığı toplumda bu adaletsizliğe karşı  “İnsanların Davası” adıyla açılan dava olumlu sonuçlandı. Kadınlar da resmi olarak 'insan' sayıldı. Böylece Murphy ilk kadın yargıç oldu.

Bunlar da ilgini çekebilir.

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda
BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
80
30
3
3
3
2
2
ONEDİO ÜYELERİ NE DİYOR?
Yorum Yazın