Boşanmaların artışı, evliliklerin azalmasına ilişkin Independent Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Zafer Yenal ise toplumda birçok kuruma karşı güvenin ciddi şekilde aşındığına dair bir tespit yapıyor ve şöyle devam ediyor:
“Bunun için de yargı da var, basın da var, eğitim kurumları da var. Toplumda ciddi bir güven krizi olduğu için insanlar geleceğinden emin değil. Hem iktisadi anlamda hem sosyal anlamda. İktisadi olarak gidişat çok parlak değil. 2008’e kadar görece daha iyi giden bir büyüme dönemi vardı. 2008’deki dünya kriziyle birlikte, ekonomi daralmaya başladı, son dört-beş senedir de bunun iyice hızlandığını görüyoruz. Covid’le beraber iyiden iyiye ivme kazandı. İşsizlik ciddi bir seviyeye yükseldi, özellikle gençler ve kadınlar arasında. Yani bozulan iktisadi denge, insanlarda işsizlik ve yoksulluk şeklinde kendini gösteriyor.”
Yenal; evlilikler ve boşanma oranlarının aynı zamanda toplumda yaşanan kutuplaşmayla da ilgili olduğunu düşünüyor:
“Farklı gruplar arasında sosyal mesafelerin arttığı ve bir grup diğerinden hiç hazzetmiyor, hiç güvenmiyor ve sosyal anlamda ciddi bir huzursuzluk, ne olacağını görememe durumu var. İnsanların kafasında kurumlara güvenin azaldığı bir dönemde, siyaseten de insanlar kendini güvensiz hissediyorlar. Bu güvensizlik, insanların evlilik gibi bir kurumdan kaçmasını, hem evlenmeme anlamında hem de olan evliliklerin de bozulmasını beraberinde getiriyor.”
Evliliklerin ve boşanmaların ‘iyi ya da kötü’ olarak etiketlenemeyeceğini de anti parantez olarak belirten Prof. Dr. Yenal; “Ama Türkiye gibi geleneksel değerlerin yaşatıldığı, kadınların yalnız olmasının daha zor olduğu, üstelik devlet eliyle evliliklerin teşvik edildiği bir coğrafyada artık insanlar iktidarın söylemlerine bakmıyor. Bir saatten sonra insanları sözler kesmiyor, çünkü bu insanlar ekmeğin fiyatına, çarşıdan aldığı patatesin-soğanın fiyatına bakıyor, kirayı düşünüyor” diye konuşuyor.
Türkiye’de muhafazakârlaşmanın da özellikle erkeğe yüklediği belli roller olduğunu, evini geçindirmek, ekmek parası kazanmak, hem kendine hem çocuklarına bakmak gibi yüklerin olduğunu söyleyen Yenal, “Muhafazakâr da olsalar bu yükün altına girmek istemiyorlar ve bu yüzden evlenme oranları düşüyor” diyor.
Kadın tarafından bakınca ise, hem kadın istihdamındaki düşüş hem de bu tür zor dönemlerde artan kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin de kadın cephesinde, evlilik konusunda bir caydırıcılık etkisi olduğuna dikkat çekiyor:
“Ve biz tam da bu dönemde devletin, İstanbul Sözleşmesi gibi kadın haklarını bir nebze güvence altına almaya çalışan uluslararası bir sözleşmeden çıktığını görüyoruz. Şimdi böyle bir yerde kadının evlenmemeyi tercih etmesinin en önemli nedeni, yine dönüp dolaşıp güvene bağlanıyor. İş oraya gelince dinin emrettiklerinden önce herhalde hayatta kalmaya bakarsınız ve bu denklem içerisinde düşününce evlilik meselesi hakikaten insanların listesinin sonuna yerleşmiş durumda.”
Yorum Yazın
Güzel içerik olmuş. Evlenirken erkekten beklentiler çok arttı onu bilirim. O yüzden bekarlık sultanlıktır.
Evet tinderda bizzat görüyoruz şendul platrofmu oldu artık.
Süresiz nafaka kalkmadığı müddetçe hiçbir erkek kolay kolay evlenmez