Dünyanın En Zor Hikayesi: Minicik Kızını İnsan Kaçakçılarına Bırakmak Zorunda Kaldı
Zizit, Suriyeli bir doktor. Yaşadığı yeri, ülkesini terk etmeyi aslında istememiş. Ancak, keskin nişancıların hedefi haline gelip ölüm tehditleri almaya başladığında, mecbur olduğunu anlamış. Onun hayat hikayesi, asla bir annenin yaşamaması gereken şeyleri barındırıyor...
İslamcı grup, Şam'daki bir hastanede doktor olan Zizit'in kendileri için çalışmasını istemiş ve her şey Zizit'in reddetmesi ile başlamış.
Kardeşi Hasan ile birlikte kızını önce Türkiye'ye kaçırmış.
Birkaç gün otelde alınmayı bekleyen Zizit ve ailesi sonunda gerçekle yüzleşmişler ve başka bir kaçakçı ile anlaşıp bir küçük şişme botta yer satın almışlar.
Ebu Şebab, Zizit'e sahte Brezilya pasaportu ve bilet vaadinde bulunarak 4 bin Euro istemiş, ancak Maya bu pazarlığa dahil değilmiş...
Tıpkı O... Çocukları'nda kızını başkalarına burakmak zorunda kalan Meryem gibi, Zizit de mecbur kalmış ve kabul etmiş...
"Aklım durmuştu. Düşünemez haldeydim. Kızımı kaybettiğimi düşünüyordum. O anda 10 yıl yaşlandığımı sanıyorum."
"Sakin ol, ben de insanım. Bebekleri severim. Merak etme."
İtalya'nın hangi şehrinde olduklarını açıklamadan, kızının durumunun iyi olduğunu şimdi uyuduğunu açıklamış ve ona telefonla çektiği bir fotoğrafını atmış. Zizit biraz olsun rahatlamış ve adama karşı bir güven duygusuna bürünmüş.
"Kızını nereye bırakayım? Tanıdığın birisi olması lazım. Polis veya mülteci merkezi olmaz."
Ebu Şebab, kızını tanıdığı birine bırakması gerektiğini anlatmış. Zizit'in aklına gelen tek kişi ise eski bir hastası olmuş. Almanya'da mülteci olarak yaşayan Hasna'ya ulaşıp, gelene kadar kızına bakması için yalvarmış. Hasna, kızı Dortmund'a getirirlerse alacağına dair söz vermiş. Ebu Şebab da kızı verdikleri adrese götürüp kapıya bırakmış ve telefonla haber vermiş.
"Başlangıçta Maya korku içindeydi. Ama birkaç gün içinde yanımdan ayrılmaz oldu. Nereye gitsem bana yapışmış gibiydi."
Hasna, Maya'yı kendi çocuklarından ayırmadan bağrına basmış ve her gün Zizit'e fotoğraflar göndererek ona sahip çıkmış. Zizit, kızının aç ve açıkta olmadığını bildiği için biraz olsun rahatlasa da, çocuğuna ne zaman kavuşacağına bilemez bir halde çözüm yolları aramaya başlamış.
"Gerekirse yüzebilirdim, kendimi çok güçlü hissediyordum."
Zizit bu ayrılığın ardından bütün gücünü toplamış ve Almanya'ya nasıl gidebileceğini araştırmaya başlamış. Ebu Şebab'ın tanıdıklarından biri, bu sefer İtalya pasaportu ile Avusturya uçak bileti sağlamış.
Zizit bu sefer Yunanistan'dan çıkmayı başarmış.
Avusturya'da gara ulaşıp Frankfurt'a giden bir trene binmiş. Yorgunluktan trende uyuyakalmış ve pasaport isteyen güvenlik görevlisinin sesiyle uyanmış. İtalyan pasaportunu gren görevli İtalyanca bir şeyler söylemesini isteyince, Zizit Almanya'ya gelmiş olmanın da verdiği rahatlamayla ağlayarak gerçekleri anlatmaya başlamış.
"Almanlar çok iyi insanlar. Benim suçlu konumunda olmam gerekiyordu ama bana, 'üzülme, artık güven altındasın. Suriye'de olsaydın seni asarlardı,' diyorlardı."
Zizit sınırdışı edilmese de bir para cezasına çarptırılmış ve Münih'teki mülteci kampına yerleştirilmiş. Bu sırada da Zizit'in anlattıkları üzerinden Ebu Şebab ve Hasna'yı bulmak için Alman polisi kolları sıvamış. Zizit'in ifadesi İngilizce alındığı için de yanlış anlaşılmalar oluşmuş ve Hasna da kaçakçı çetesinin bir parçası sanılarak evine gece baskını düzenlenmiş.
Zizit'e defalarca çocuğunun Hasna'yla kalmasını isteyip istemediği sorulmuş ve Zizit sonunda polisleri kalması yönünde ikna etmiş.
Dortmund'a bir türlü nakledilmeyen Zizit, bu ayrılığa ve tüm yaşananlara daha fazla dayanamayarak, bir gece kamptan kaçmış ve Hasna'nın evine ulaşmış.
20 günlük ayrılığın ardından büyük buluşma gerçekleşmiş.
"Öptüm, uyandı ve ağlamaya başladı. Birbirimize yabancı gibiydik. Hasna'nın kucağına gitmek istiyordu ağlayarak. Ama benim sesimi de tanımış gibiydi."
Zizit üç saat boyunca kızını kucağından bırakmamış ve onu öpüp koklamış. Kızının o olduğundan emin olmak için doğum lekelerini bile kontrol etmiş. Kavuşmanın ardından da kızı ile Dortmund'da bulunan mülteci merkezine kayıt yaptırarak yeni bir hayata başlamışlar. Bu sırada yanlış anlaşılmalardan ötürü hayatında ilk kez mahkemeye çıkan Hasna da yanlış bir şey yapmadığını yalnızca ülkesnden bir arkadaşına yardım ettiğini savunarak beraat etmiş. Hatta yargıç, kendisinden özür dilemiş.
Tüm bu felaketlerin ardından yeniden bir araya gelen anne kız, bir yıldır mülteci statüsüyle Dortmund'da yaşıyor.
Almanca öğrenmeye başlayan Zizit, yeterli seviyeye geldiğinde Almanya'da mesleğini yapmaya başlamak ve o ülkenin vatandaşları gibi vergisini ödeyerek bir hayat kurmuş olmak istiyor.