Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
Bugün Mutlaka Okumanız Gereken 10 Köşe Yazısı
Ömrümü Yedin Ey ‘Kırmızı Kitap’ | Fehmi Koru | HT
Ne yalan söyleyeyim, ‘kırmızı kitap’ konusunun yeniden popüler olacağını rüyamda görsem inanmazdım. Hani Metin Akpınar ’ın başrol oynadığı ‘Papatyam’ dizisinde, evin büyük oğlu, karısına, “Ömrümü yedin” deyip dururdu ya, ‘kırmızı kitap’ konusu da benim ömrümü yemiştir işte...
Meslek hayatımda kimbilir kaç kez ülkeyi yönetmeye aday kadroların iktidara gelince çizgi değiştirdiği gerçeği şaşkınlığını yaşamışımdır. Benden kıdemli gazeteciler, “Nasıl oluyor bu?” soruma karşılık, tebessüm eşliğinde telâffuz ederlerdi ‘kırmızı kitap’ sözcüklerini...
Devletin herkesi aynı çizgiye getiren ‘gizli anayasası’ , siyasi kadrolar değişse de devlette devamlılığı sağlayan temel metin olarak...
Farklı uygulamalar söz konusu olduğunda, bir general --muhtemelen dönemin MGK genel sekreteri-- başbakanı ziyaret eder ve ‘milli güvenlik siyaset belgesi’ adını taşıyan ‘kırmızı kitap’ ı başbakanın masasına atarmış...
'Yeni Türkiye' | Murat Belge | Taraf
Türkiye toplumunun “muhafazakâr” olduğunu sık sık söyleriz (çünkü toplum bunu sık sık söyletir). Ama, böyleyse de, tuhaf bir muhafazakârlıktır bu. Sözgelişi, tarihten gelen bir şeyleri “muhafaza etmek” gibi bir kaygısı olmayan bir muhafazakârlık. Ayrıca, “yeni” sıfatının büyük kitlelere bir şekilde hitap ettiği bir toplum bu. “Yeni” olanda bir çekicilik buluyor. Üstelik, şu günlerde, “muhafazakâr” olduğunu iddia eden parti “yeni” üstüne kurulu bir sloganla siyaset yapıyor: “Yeni Türkiye”. Bununla, hem “eski”yi, hem “yeni”yi tekeline almış durumda.
Bir Fotoğrafın Anatomisi | Can Dündar | Cumhuriyet
Fotoğraf makinesi, onu kullanana bağlı olarak bir özgürlük meşalesi olabildiği gibi bir propaganda aleti de olabilir.
Fotoğrafçı, çektiği kareyle iktidarı perçinlemek istiyorsa; bunun yollarını bilir.
O yollardan biri, objeyi alttan çekmektir.
Çekilen, çekene üstten bakınca, bakanlara da tepeden bakmış, onlarda bir üstünlük, bir heybet hissi yaratmış olur.
Objeyi simetrik olarak ortalamak da bir başka yöntemdir. Böylece “ Her şeyin merkezinde ben varım ” algısı yerleştirilir.
Fonda abidevi mekânların kullanılması, bu otoriter algıya hizmet eder.
Böyle bakıp alt metnini okuyunca, Erdoğan ’ın Ak Saray fotoğrafı, tam bir güç gösterisi…
Sigarayı Söndürdük de Sizin Çatıdaki İşçileri Napcaz Reyiz? | Ezgi Başaran | Radikal
“Terbiyesiz herif” diyor, “Bak hala söndürmüyor.”
“Cezai müeyyidesi var” diyor, “Nerede zabıta. Yanlış bir şey. Neredeler?”
“Zabıtaaa!”
“Cumhurbaşkanına baka baka söndürmüyor” diyor, “Terbiyesiz herif.”
Esenler’de, hem de tebdili kıyafet filan değilken, hem de devlet kibrini kaşmir devlet mantosuna içlik yapmış vaziyetteyken ve bilimum avanesiyle yürürken… Cumhurbaşkanımızın başına bu elim hadise geldi.
Vatandaşın biri (devlet lügatında yeralan adıyla ‘terbiyesiz herif’) camları açık fakat damı (doğal olarak kapalı) bir kahvede sigarasını tüttürüyordu. CHP Gençlik kollarına mensup olduğu söylenen bu genç ve masasındaki diğer akranları önlerindeki yolda salınmakta olan Cumhurbaşkanımızı görünce saygılı bir biçimde el etmek bir kenara dursun, sigarayı da söndürmediler.
Cumhurbaşkanını görünce bile söndürmedi, diyorum. Anlıyor musunuz Türkçe!
Kobani Küçük Oyun Büyük | Abdülkadir Selvi | Yeni Şafak
Cemil Bayık sonunda ağzındaki baklayı çıkardı.
Aslında bir planı deşifre etti
O plan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ısrarla sorduğu, 'Kobani'de bu ısrar niye?' sorusunun da cevabını oluşturuyor.
Cemil Bayık, aynı zamanda KCK yönetimine geldiği günden bu yana, ikide bir 'Çözüm sürecini bozarız ha' tehditlerinin arka planını verdi bize.
KCK yönetimine geldiğinde ilk iş olarak geri çekilmeyi neden durdurduğunu, Öcalan'ın, 'Paralel devlet ayaklanması' dediği Gezi'yi neden selamladığını da anlatmış oldu.
Cemil Bayık'ın bu açıklamalarını okumadan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 'Bir üst akıl var' diye dikkat çektiği yapıyı dikkate almakta yarar var.
İki İfade ve Nokta | Okay Gönensin | Vatan
Balyoz davasının tekrar başladığı duruşmada iki kilit isim ifade verdi ve darbe davalarına nokta konulmuş oldu.
Darbe girişimi iddialarının en yoğun olduğu dönemde Genelkurmay Başkanı olan Hilmi Özkök ile Kara Kuvvetleri Komutanı olan Aytaç Yalman’ın Balyoz davasında ifade vermelerini sanıklar istemiş mahkeme kabul etmemişti.
Davanın ikinci açılışı bu ifadelerle başladı ve bitti. İki emekli orgeneral ifadelerinde darbe hazırlığına ve çalışmasına ilişkin bir bilgileri olmadığını söylediler.
İfadelerdeki bazı incelikler ve nüanslarla ilgili çeşitli yorumlar olacaktır. Özet metni okuyanlar bile bu “incelikleri” fark edebilir. Ama esas olan “bilgimiz yok” kısmıdır ve mahkeme kararı buna göre verilecektir.
“Bizden Olsun, Çamurdan Olsun” Zihniyeti | Nazlı Ilıcak | Bugün
Bir zamanlar Cemaat’e yakın olan ve ama şimdilerde “havuz medyası” nın çok sevdiği Hüseyin Gülerce önemli açıklamalar yapıyor. Yanlış anlaşılmasın, Gülerce’yi ben de severim ve samimiyetinden zerrece kuşku duymam. Yani Gülerce, bir Nurettin Veren ya da Latif Erdoğan ile kıyas kabul etmez. Davranışının sebebini, Ahmet Hakan’a verdiği mülâkat metnini okuyunca anlıyorsunuz: “Hizmet’in karşısına bir dağ çıktı. Hizmet, bunu aşılabilecek bir tepe sanıyor.”
Öyleyse mesele, haklı olup olmamak değil, bükemeyeceğin bileği –kirli olsa da- öpeceksin.
Böyle bir felsefeyi benimseyenler var da Hüseyin Gülerce’ye yakışmıyor… Bunu geçelim ve işin esasına gelelim.
Hüseyin Gülerce, Hizmet Hareketi’nin Tayyip Erdoğan’ı devirmek istediğine inanıyor. 3 adım sıralıyor...
Hukuk ve Toplum | Etyen mahçupyan | Akşam
Ele alacağımız son ikilem liberal söylemde sağlam bir yere sahip olan hukuku konu alıyor. Hayatın aşırı dalgalı denizinde boğulmamayı garanti etme ihtiyacı, liberaller için hukuku bir can simidi kıldı. Güç dengelerinin teorik beklentiye oturmadığı, hatta teorinin hiçbir varsayımının gerçeklikle uyuşmadığı bir yaklaşıma sahipseniz, doğal olarak teori-üstü ve aynı zamanda siyaset ve hayat-üstü bir oyun çerçevesine muhtaç olursunuz. Liberaller için de hukuk bir mutlak iyi konumunda. Tabii ki burada yasaları aşan, evrensel diye tabir edilen ilke ve normları içselleştiren bir hukuk kast ediliyor. Böyle bir zeminin oyunun kurallarını doğru kuracağı, özgürlük ve eşitliği kabul edilebilir ve iyileştirilebilir bir çizgide tutacağı düşünülüyor.
Hiçbir toplumun bu ideale yakın olmadığı tespitini bir kenara koyabiliriz Gerçekten de böyle bir hukukunuz varsa muhakkak ki toplum üzerinde olumlu bir etki yaratacaktır. Mesele böyle bir hukukunuzun olmadığı durumda, sadece hukuku değiştirerek istenen sonuca ulaşamayacağınızı kavramaktan geçiyor.
Ne Kuvvetli Bir Sigorta imiş! | Mehmet Y. Yılmaz | Hürriyet
Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı denetçilerine çok net bir mesaj verdiğini” söyledi. Net mesaj da şu: “Bir denetçinin gittiği yerde işverenin çayını bile içmesi haramdır.” Başbakan bu “haram” meselesi ile yakından ilgili görünüyor. Bunu ilk kez söylemedi, sıkça haram–helal ayrımı yapıyor, emrindeki memurları
uyarıyor.
“Haram” ile ilgili uyarısının işe yaramayacağını biliyoruz. İşe yarıyor olsaydı, üç günlük bilgileriyle işadamlarına bol sıfırlı çekler karşılığında “danışmanlık” yapan bakan çocukları o işlere girmezlerdi. Unutmayın ki bunlar içinde “haram” uçak ile umre ziyaretine bile gidenler çıktı!
Bir hukuk devletinde memurların, kanunları, çay ya da para karşılığında görmezden gelmelerini engelleyecek şey, hukuktur, kanunlardır. Ellerinde yeteri kadar kanun var, isterlerse bu yolsuzluklar ve rüşvet ile o kanunları kullanarak daha kolay mücadele edebilirler. Çünkü belli oldu ki dillerinden dini mesajları hiç düşürmeyenler bile iş
“haram” konusuna gelince, daha bir rahat davranabiliyorlar!
Endişeli Muhafazakârlara | Harun Tekin | Birgün
Öyle son dakikada gemiye atlayanlardan değiller. Konuşulamayacak halde de değiller. Kendi mahallelerinde azınlıktalar, çaktırmamaya çalışıyorlar, biat kültürü tarafından ezilmek onları hızla kendi mahallelerinin vasatına benzetiyor. Gezi’den, 17 Aralık’tan, mesela “seküler” lafından, Aysel Tuğluk’tan, “Beyaz Türkler”den, kendini Osmanlı bakiyesi hissetmeyen herkesten nefret ediyorlar ve bu nefretlerinin sebebi, sadece bu dönemde para edecek insanlarla aynı gemide sıkışıp kalmaktan kaynaklanıyor. Yoksa aslında neler döndüğünü anlamayacak insanlar değiller.