Keşfet ile ziyaret ettiğin tüm kategorileri tek akışta gör!
6 Gazeteci ve 6 Görüş ile İran'da Neler Oluyor?
Bir haftadır rejim karşıtı protestoların sürdüğü İran'da 20'den fazla kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi ise gözaltına alındı. Ülkede en son buna benzer bir protesto dalgası 2009’da görülmüştü. Ruhani ilk açıklamasında 'Bir grup insan fikirlerini ve sorunlarını aktarmak için sokağa çıktı' demiş ve bunun insanların sorunlarını görmek için bir fırsat olarak ele alınması gerektiğini söylemişti. Protesto eylemlerinin 6. gününde sessizliğini bozan İran'ın dini lideri Hamaney ise 'Düşmanlarımız para, siyaset, silah ve istihbarat gibi araçlar kullanarak ülkede karışıklık çıkardı' dedi. Çarşamba gününden bu yana rejim yanlıları da sokakta.
Peki İran'da neler oluyor? 2009'dan bu yana ne değişti? Protestoların temel nedeni nedir? Bu sorulara ışık tutan altı gazetecinin görüşlerini derledik...
1. Protestoların 2009’dan farkı
Bir yılı aşkın bir süre İran’ın Başkenti Tahran’da TRT Türk, büro şefliği yapan Nevşin Mengü'nün Birgün'deki 'İran eylemleri 101' başlıklı yazısından:
'2009 yılında eylemciler solculardı, dolayısıyla muhafazakârlar için protestocuları Amerikan destekli hainler, başıbozuklar olarak nitelendirmek çok kolay oldu. 2017’de ise isyan ilk muhafazakâr kent Meşhed’den başladı. Eylemciler Ruhani karşıtlarıydı, hayat pahalılığına karşı ayaklanıyorlardı. Eylemler Tahran’a doğru yaklaştıkça farklı gruplar tarafından sahiplenilmeye başlandı ve sloganlar Ruhani’den dini Rehber Hamaney karşıtlığına döndü. Fakat yine de Ruhani iktidarında başlayan bu ayaklanmalar bir yandan hâlâ muhafazakârların işine geliyor o nedenle, ayaklananlar muhafazakârlar deyip kestirip atamıyorlar. 2009’da eylemcilerin lideri vardı. Şimdi ev hapsinde olan reformist Musavi ve Kerrubi. 2017’de ise bir lider yok. Ama öbür taraftan muhafazakârların da Ruhani karşısına çıkacak bir lideri yok. Eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad aradan kafasını uzatıyor ama Ahmedinejad, Dini Rehber Hamaney’e karşı bir cepheye geçtiği için İran siyaseti “meşru” zemininde siyaset yapması artık neredeyse imkânsız. Ancak bir rejim değişikliğinde mümkün, bu da işte kaderin cilvesi.'
2. "Türkiye’nin yakından izlemesi ve kesinlikle müdahil olmaması gereken önemli bir süreç"
İran’da en son buna benzer bir protesto dalgasının 2009’da görüldüğünü belirten Hürriyet yazarı Murat Yetkin'in 'İran’da neler oluyor, ABD ne yapmaya çalışıyor?' başlıklı yazısından bir bölüm şöyle:
'Ruhani işbaşına gelince önce Obama ile el sıkıştı, sonra da BM ile –şimdi Trump’ın bozmak istediği Nükleer Anlaşmayı imzaladı. Trump ve bölgedeki işbirlikçilerinin istediği, İran’ın gösterileri kanla bastırması ve böylelikle İran’daki durumun daha da keskinleşmesidir. İşin ilginç yanı Hamaney de İslam Cumhuriyetinin selameti için göstericilere taviz verilmemesi, derhal sertlikle, gerekirse Devrim Muhafızları ve onların polis gücü Besiçler tarafından bastırılmasından yana. İşte bu noktada Ruhani sürpriz bir hamle yaptı. Çıktı “İran halkının protesto hakkı vardır” dedi. “Şiddete izin vermeyiz” de dedi gerçi ama asıl önemlisi ilk cümleydi. Örneğin, Hamaney kontrolündeki İslami İrşad Bakanlığı Twitter ve sosyal medyanın yasaklamaya çalışırken, Ruhani’nin kontrolündeki İran devlet televizyonu ve haber ajansı protesto gösterilerini haber yapmayı sürdürüyor. Ruhani “Bu durumu sistemi düzeltme için fırsat” olarak gördüğünü söylüyor ve aslında Hamaney’in devlet yönetimindeki rolünü azaltmak istiyor; bunun yolunun demokratik hakların kendi kontrolü altında genişletilmesinden geçtiğini düşünüyor. Tuhaf bir durum ama zıt uçlarda olan Trump ve Hamaney, İran halkının ekonomik ve demokratik taleplerinin engellenmesi değirmenine birlikte su taşıyorlar. Türkiye’nin yakından izlemesi ve kesinlikle müdahil olmaması gereken önemli bir süreç yaşanıyor komşuda.'
3. "İranlıların dışarıdan yönlendirmelerle rejim değiştirmeye kalkışacakları beklentisi boş"
Gazete Duvar'daki köşe yazısında 'İran nereye gidiyor?' sorusuna ışık tutan Fehim Taştekin ise İranlıların dışarıdan yönlendirmelerle rejim değiştirmeye kalkışacakları beklentisinin boş olduğunu vurguluyor:
'Mevcut görüntüden ‘molla rejimi dağılıyor’ sonucu çıkarmak ziyadesiyle abartılı olur. Rejim kendisini korumak için sadece güvenlik unsurlarını değil geniş kitleleri seferber etme potansiyelini hâlâ koruyor. Milyonların sokaklara dökülmesi dini lider dahil Şii mercilerin vereceği çağrılara bağlı. Mesele, “Dış güçlerin komplolarına karşı İslami rejimi koruma” konseptine çekildiğinde iş değişir. O zaman sistem Devrim Muhafızları ve Besic güçlerini devreye sokmaktan çekinmez. O yüzden reformcular halkın meşru değişim taleplerinin anlaşılması, baskının doğru bir şekilde yönlendirilmesi, tartışmadaki odağın herkesi ilgilendiren sorunlardan uzaklaşmamasının önemini vurguluyor.
İranlıların dışarıdan yönlendirmelerle rejim değiştirmeye kalkışacakları beklentisi de boş. Geçmişte yurtdışında yaşayan rejim karşıtları bile dış müdahalelere prim vermedi. Anketlere bakılırsa insanlar, hükümeti eleştirseler de ekonomik sıkıntılardan dolayı Batı’nın yaptırımlarını sorumlu tutmaya devam ediyor. Nükleer anlaşmaya rağmen ABD’nin diğer ülkeleri İran’a yatırım yapmaktan caydırdığını düşünenler çok. Halkta hayalkırıklığı büyük ama öfkenin yöneldiği ya da yöneleceği adres sadece hükümet değil. Bu yüzden ABD Başkanı Trump’ın dün terörist muamelesi yaptığı İranlılara sunduğu desteğin alıcısının çıkacağını zannetmiyorum.
İran’ın Ortadoğu’da etkin olma çabası, IŞİD’e karşı Suriye-Irak sahnesinde yürüttüğü savaş, Hizbullah ve Filistinli örgütlere desteğin mantığı sorgulansa da bunun halkın tercihlerinde mutlak belirleyici olduğunu söylemek de zor. Aksi halde Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin bir stara dönüşmesini izah etmek zorlaşır. Büyük bir savaş ve kriz çıkmadığı sürece dış politika konuları iç politikayı tayin etmede marjinal etkiye sahip. Ayrıca İran’ın IŞİD gibi Şii düşmanı örgütlere karşı dışarıda ‘önleyici savaş’ yürüttüğü savı destek buluyor.'
4. "Mesele yalnızca ideolojik farklılık meselesi değil, Hamaney’in halefinin kim olacağı meselesi de bu iç çekişmede rol oynuyor"
Habertürk yazarı Soli Özelise İran'daki protestoların arka planını mercek altına alıyor:
'Nükleer programla ilgili anlaşmanın ekonomik durumu düzelteceğine dair beklentilerin gerçekleşmemesi de öfkenin, itirazların, rejimin ya da “rehber”in reddine kadar giden sloganların patlamasında etkili olmuş gibi. Ruhani’nin ekonomik programı selefi Ahmedinejad’ın popülist ekonomik programının hasarını da onarmak zorunda kaldığından kemer sıkma politikaları da devreye girdi. Enflasyon düşse bile, işsizlik, reel gelirdeki azalma gibi sorunlar geniş kitleleri rahatsız ediyor. Bu durumda ülkenin kaynaklarının nereye harcandığı sorusu da sorulmaya başlamış. Aslında bu soru epeydir soruluyor ve rejim açısından sıkıntı da yaratıyordu. Giderek Irak, Suriye, Lübnan, Filistin’e aktarılan kaynaklar, yakın zamana kadar Suriye’de İranlıların da ölmesi bir anti-Arap dalga da yaratmışa benziyor.
Ülkenin iç siyasi dinamiklerinin de elbette bu yaşananlarda payı var. Rejimin sertlik yanlılarının Ruhani’nin altını oymak istedikleri biliniyor. Ruhani’nin kardeşi tehdit edildi. Ülkeye refah getirebilecek gaz ve petrol anlaşmaları iptal edildi. Mesele yalnızca ideolojik farklılık meselesi değil, hayli yaşlanan ve hasta olduğu söylenen Hamaney’in halefinin kim olacağı meselesi de bu iç çekişmede rol oynuyor. O nedenle Ruhani protesto hakkının kullanılmasından yana olduğunu söyledi. Bu muhalif dalga şimdi bastırılsa bile Ortadoğu’nun en dinamik toplumu olan İran’daki hareketlilik kolay kolay durulmayacaktır.'
5. "Komplo kelimesini her olay için kullanmanın bizatihi kendisi de bir 'komplo' olabilir"
Yeni Şafak yazarı Taha Kılınç, şu aşamada, olayları “Amerika, İran’ı da karıştırıyor” şeklinde özetleyip yaftalamanın doğru olmayacağını, çünkü karşımızda on yılların birikmiş sorunlarını protesto eden, ekonomik anlamda sefaletten yılmış bir halk olduğunu vurguluyor. Kılınç'ın yazısından bir bölüm şöyle:
'Herhangi bir Müslüman ülkede ortalık karıştığında, sırf bu durumu kendi lehine çevirmek isteyen dış güçler üzerinden bir okuma yapmak, -moda tabirle- “resmin tamamını” gözden kaçırmamıza yol açabilir. Sosyolojiyi, yerel şartları ve o ülkenin durumunu göz önüne almadan yapılan ezbere yorumlar, tahminden öteye gidemez. Hele bu ülke, İran gibi, sevenlerin ezbere sevdiği sövenlerin de ezbere sövdüğü, hakkında gerçekten çok az şey bilinen bir ülke ise... Ortadoğu’daki çok unsurlu denklemi aynı anda göz önüne getirip, İran’ı doğru yere koyabilmek gerekiyor.
Amerika ve İsrail değişiklik istiyor, o zaman şimdiki hal çok güzel” mantığı, İran konusunda bizi fena halde yanıltabilir. İran’ı sadece 1953 darbesi örneğinden okumak da bizi yanıltabilir. “Amerika, kendisine karşı olanı devirir” önyargısı, 1979’da Şah’ın devrilişiyle geçersiz hale geldi çünkü. Şah, Amerika’nın desteği arkasındayken ve ABD’ye rağmen devrildi. Demek ki, halk kitlelerinin sokağa çıkması her zaman “komplo” olmak zorunda değil. Dahası, komplo kelimesini her olay için kullanmanın bizatihi kendisi de bir “komplo” olabilir.'
Yorum Yazın
ABD böyle bir durumdan elbette yararlanacaktır ama sırf ABD destekliyor diye eylemin merkezinin dışarıdan olduğunu söylemek haksızlık olur, öyle bir ülke çek... Devamını Gör
FETÖ'dür FETÖ...
bu baskıcı yönetim sürerse sorunlar devam edecektir