Görüş Bildir
Epson'un İkinci Akıllı Gözlüğü Geliyor
Japon teknoloji firması Epson tarafından geliştirilen ikinci akıllı gözlük de satışa sunuluyor. Moverio BT-200 isimli ürünün fiyatı ise 699 dolar olarak belirlendi. Teknoloji devi Google'ın son yıllarda tekrar popüler hale getirdiği akıllı gözlük kategorisinde yeni bir ürün daha piyasaya sürülüyor. Japon teknoloji firması Epson'un akıllı gözlüğü Moverio'nun ikinci nesil modeli olan BT-200 satışa sunuluyor. Önceki model BT-100'den farklı olarak kafa hareketlerini takip edebilen ürün aynı zamanda kameraya da sahip. Google Glass benzeri bir görünümü olan ürün Android işletim sisteminin çalıştığı telefon benzeri bir cihaza kablo ile bağlı. Bu cihazdan gelen görüntüyü gözlük ekranına yansıtan ürünün ABD fiyatı ise 699 dolar olarak belirlendi. Bluetooth ve Wi-Fi gibi özelliklere sahip olan akıllı gözlük Android işletim sistemini kullandığı için aynen Google Glass'ta olduğu gibi uygulama geliştirmeye açık. Üzerinde microSD bellek yuvası bulunan gözlüğün desteklediği en büyük kapasite ise 32 GB. Dolby ses desteği sunan gözlük numaralı camlarla beraber de kullanılabiliyor. Önceki modelde daha çok sanal gerçeklik cihazı gibi görünen ürünün yeni sürümü standart bir gözlük tasarımına sahip. Yan yüzlerinde özel çıkıntıları bulunan gözük, giyilebilir teknolojiler alanında son kullanıcıya satılan birkaç modelden biri. Yurtdışında satışa sunulan ürünün Türkiye pazarına girip girmeyeceği ise bilinmiyor. Al Jazeera
Eski 'Hacker' İnternet Partisi Kurdu
Kim Dotcom'ın hikayesi 'hacker'lıkla (bilgisayar korsanlığı) başladı ve multimilyoner bir yatırımcılığa doğru ilerledi. Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Virginia eyaletinde hakkında bir dava açıldı. Dotcom, milyon dolarlık internet sitesi 'Megaupload' ile internette yaygın bir 'telif hırsızlığı' yapmakla suçlanıyordu. Hala devam eden davada, 'suç örgütü kurmak'tan yargılanan Dotcom, 20 yıl hapis cezasıyla yargılanıyor. Yaşadıklarını ise şöyle dile getiriyor: 'ABD böyle bir ülkeye dönüştü ve ben bir sabah bu yeni ABD'ye uyandım.' 'Kendime 'yaşadığımız dünya böyle bir yer ve artık ben de bu dünyanın mağduruyum' dedim. Ve birinin buna karşı durması, bu durumla mücadele etmesi gerekiyordu.' Kim Dotcom, gerçekten de bir sabah farklı bir gerçeğe uyandı. 2 yıl önce bir sabah, Yeni Zelanda'daki evine gelen polisler etrafını sardılar ve ellerini kelepçelediler. Garajındaki tüm lüks arabalarına el kondu. Farklı ülkelerdeki banka hesapları donduruldu. İnternet sayfası 'Megaupload' kapatıldı. Dotcom'un yargılaması böyle başladı. Savcılar, Kim Dotcom'u 'kullanıcıların telif haklarını ihlal ederek bazı içerikleri yüklemesine ve paylaşmasına izin vermek ve hatta bunu desteklemek' ile suçluyorlar. Dotcom ise kullanıcıların yaptıklarından sorumlu olmadığını ve yasadışı bir içerikten haberdar olduklarında onu sayfalarından kaldırdıklarını belirtiyor. Polis baskınından beri Dotcom müthiş bir hukuki mücadele veriyor. Bu mücadeleyle bazı arabalarını ve parasının bir kısmını geri almayı başardı. Ayrıca 'Mega' adlı yeni bir internet sayfası açtı. 'Mega', eski internet sayfası 'Megaupload' ile çok benzer bir hizmet veriyor. Elbette daha detaylı ele alınmış hükümler ve koşullarla. Ayrıca çok daha iyi bir yazılımla. 'Mega'nın şimdiden 100 milyon dolardan fazla ettiği belirtiliyor. Dotcom, herkesi şaşırtarak, kendi siyasi partisini kuracağını açıkladı. Dotcom'un partisi, internet politikalarını temel alan bir siyaset izleyecek. Kendisi 'İnternet Partisi adaletsizlikten doğdu' diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: 'Beni o mutlu dünyamdan çekip çıkardılar. O, benim yarattığım ve yenilediğim bir dünyaydı. Bu benim tamamen başka bir gerçekle yüzleşmeme sebep oldu.' 'Partimizin talebi sosyal adalet, özgürlük ve insan hakları. Biz hükümetlerin insan haklarına saygı göstermesini istiyoruz. Özellikle de gizlilik haklarına. Bu yüzden uluslalararası kamuoyunda büyük bir ilgi göreceğimizi düşünüyorum.' Dotcom, 'İnternet Partisi'nin amacını ise şöyle özetliyor: 'İnternet şu an bir saldırı altında ve biz interneti bu saldırıdan kurtarmalıyız.' Asıl adı Kim Schmitz olan ünlü işadamı, 1974 yılında Almanya'da doğar. 2005 yılında 'Dotcom' soyadını alır. Gençlik yıllarında 'hacker'lık yaparken yakalanır. Ancak bilgisayar güvenliği alanında çalışanlara yardım etmesi karşılığında anlaşma ile serbest bırakılır. Daha sonra iç ticaretle ilgili bir faaliyeti nedeniyle hüküm giyer ve Almanya'yı terk eder. Tayland'da kısa bir süre geçirdikten sonra, Hong Kong'a yerleşir ve meşhur internet sitesi 'Megaupload'u kurar. 2010 yılında Yeni Zelanda'da oturma izni alan Dotcom, burayı 'güvenli cenneti' olarak kullanmaya başlar. Ancak polis baskını sonrası her şey değişir. Dotcom artık devlete ve daha da önemlisi ABD'ye karşı duran biridir. Milyoner işadamının hala Yeni Zelanda'da yaşamasını telif hakkına ilişkin yasalardaki reformlara ve bunun işleri üzerindeki olumlu etkisine bağlayanlar var. Ancak kendisi bu iddiaları reddediyor: 'Burada kalmamın ardında kişisel gerekçeler yok.' 'Telif hakları mevzuatını değiştirmek öncelikle korsan içeriğin üretilmesine dair sorunları çözecektir.' Dotcom'un bir yasa teklifi de var. Eğer herhangi bir film stüdyosu İngilizce bir film yayınlarsa, bu film aynı zamanda Yeni Zelanda'da yayına girmeli. 'Eğer bunu yapmazsanız, ve bir kişi internette korsan versiyonunu bulursa, insanları o içeriği yükledikleri için suçlayamazsınız. Bu neticede sizin hatanız olacaktır.' Siyasete atılacağını açıklayan işadamı, Yeni Zelanda'daki Mana Partisi'ne birleşme teklifi götürdü. Ve etkileyici konuşması sayesinde, Mana Partisi bu teklifi oylamaya açma kararı aldı. Dotcom'un hedefi, Eylül ayında yapılacak seçimlerde parlamentoda birkaç koltuk alabilmek. Yapılan anketler, Dotcom'a desteğin giderek arttığını gösteriyor. Dotcom'a göre bu artan desteğin mimarı Edward Snowden: 'O benim kahramanım. Onun yaptığı fedakarlıklar, bu zamanların en kahramanca hareketleri olarak hatırlanacaktır. Tek başına bütün dünyanın gözlerini adaletsizliğe açtı. Şimdi biz ne yaşandığını biliyoruz ve artık bu konuda bir şey yapabiliriz.'BBC
İlber Ortaylı Londra'da Konuştu: 'Türkler Tarih Bilmiyor'
LONDRA - Turkish Forum UK adlı vakfın konuğu olarak, 'Birinci Dünya Savaşı'nın 100'üncü Yıldönümünde İmparatorluğun Son Günlerinden Cumhuriyet'in Kuruluş Öyküsüne' başlıklı konferansta konuşan Prof.Dr. Ortaylı, hiçbir ülkenin aslında savaşa hazır olmadığını vurgularken, Türkler'in tarihi okumayı sevmediğini ve tarih bilmediğini belirtti. Prof.Dr. İlber Ortaylı, Türkiye'nin yeni sanayi dallarına girmek zorunda olduğununun, eğitime yeni impetus verilmesi gerekliliğini vurguladı. Prof.Dr. İlber Ortaylı, 'Her yere üniversite açıp, kandırmakla olmaz. Bugünkü liseler olsa ne Süleyman Demirel Başbakan, ne de Necmettin Erbekan Profesör olurdu' dedi. Londran merkezindeki Hyatt Regency The Churchill Hotel'de düzenlenen geceye sefire Emel Çeviköz, Başkonsolos Emirhan Yorulmazlar, Elçi Müsteşar Fatih Ulusoy'un da aralarında bulunduğu 200'e yakın konuk katıldı. Prof. Ortaylı yeni Osmanlıcılık konusunda Dışişleri Bakanının ciddi bir bilgi birikimi olmadığını kaydetti. Osmanlı'nın 1'inci Dünya Savaşı'na girmemesi halinde, en büyük zenginliği olan nüfusunun kendisine kalacağını, Kudüs, Hicaz 'ın Türklerin elinde bulunacağını söyledi. Konukların büyük ilgi gösterdiği ve fotoğraf çektirmek, kitap imzalatmak için kuyruk oluşturduğu gecede, Prof.Dr. Ortaylı iki saat süren konuşmasında, Birinci Dünya Savaşı'nda Avrupa ülkeleri ve Osmanlı İmparatorluğu'nun durumunu irdeledi. Esprili konuşmaları ile sıcak bir ortamda gerçekleşen konferansta, konuklar tarih profesörüne yakın ilgi gösterdi. Turkish Forum UK Başkanı Zeren Safa, Prof.Dr. İlber Ortaylı'yı 3 yıl sonra yeniden ağırlamaktan büyük gurur ve mutluluk duyduklarını söyledi. Birinci Dünya Savaşı sonunda, Britanya, Avusturya-Macaristan imparatorlukları, Rusya, Fransa'nn durumunu ele alan Prof. Ortaylı, savaşların bazı ülke ordularının, donanmalarının işe yaramadığını ortaya koyduğunu, Avustralya ve Yeni Zelanda'nın bağımsızlık isteğini ortaya çıkarttığını söyledi. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu ordularının muhteşem şeyler yarattığını, Kurtuluş Savaşı başarılarının onlardan çıktığını kaydeden Prof.Dr. Ortaylı, şöyle konuştu: 'Türk Ordusu, İngiliz Ordusu'nu 4 yıl tuttu. İngiliz ordusunu 4 yıl tutan başka ordu yok. İngilizler bunu beklemiyordu. Savaş sonunda , daha önce kaybedilen Kars, Ardahan, Artvin bize kalsa da, ham hayallerimizin hiçbiri gerçekleşmedi. Çiftçilerimiz, askerlerimizi, zanaatkarlarımızı tamamen kaybetti ve Türkiye bunu ancak 50 yılda telafi edebildi. Birden bir kalite düşüşü oldu. Türkiye bu yavanlığından kurtulmak için çok uğraştı, Atatürk'ü de bu yavanlığımız hasta etti.' 'MİKRO MİLLİYETÇİLİKLERİN SONU YOK' Birinci Dünya Savaşı sonunda dünyanın küçüldüğünü, etnik parçalanmaların olduğunu ve bugün hala devam ettiğini belirten Prof.Dr. İlber Ortaylı, şöyle dedi: 'Dünyada 5 bin dil konuşuluyor. Mikro milliyetçiliklerin sonu yok. Bunların üzerinde durulması gerekiyor. Avusturya-Macaristan imparatorluğu kalmadı, Britanta İmparatorluğu eskisi gibi olmadı. Kuvvetli demokrasi, özgün parlamenter sistemi kuvvetli olduğu için devam etti. Ancak birçok müttefiği bu vasfını koruyamadı. Osmanlı imparatorluğunun gücü tükendi. Para sistemi çöktü. Kadınlar çalışma hayatına girdi, Osmanlı imparatorluğu kadın memur almaya başladı. Feminist hareketçilik, sosyalist harekete eskisi gibi kötülük yapamadılar. Arap dünyası 3 günde dağıldı, manda idareleri kuruldu. Osmanlı 15-20 sene dayanabilse, coğrafyaları bugünkü gibi zayıf olmazdı.' 'ALMANYA'NIN POLİTİKASI DİKKATLE İZLENMELİ' Konuşmasında Birinci Dünya Savaşına niye girildiğinin muamma olduğunu, 2.Dünya Savaşına girişin ise ortada olduğunu belirten Prof.Dr. İlber Ortaylı, şöyle konuştu: “ Bu gibi ülkelerin tekrar tekrar dünya idaresine el atmaları tehlikelidir. Şimdi ortaya Çin çıktı. Almanya'nın politikası dikkatle izlenmesi gereken bir politikadır. Avrupa'Nın iktisadi entegrasyonunu kendi politikaları ile engelliyorlar' dedi. İlgiyle dinlenen konuşması bitiminde soru ve cevap bölümünde ise Ortaylı, Osmanlı İmparatorluğunun savaşa hazırlığın olduğunu, hem Galiçya, hem Afrika, Mezopotamya, hem Suriye, Kafkaslarda imparatorluğu ordunun savunduğunu söyledi. “Ancak hiçbir devlet aslında savaşa hazır değildir. Savaşların sonunda para el değiştirdi, ülkeler tarihi bilmiyorlardı.. Maalesef Türkler tarih okumuyor, tarih okumayı da sevmiyor. Osmanlı düşmanlığı deyimi boş şeyler, gülünç' diye devam etti. 'EN BÜYÜK ZENGİNLİĞİMİZ NÜFUSUMUZ BİLE KALIRDI' Bir başka soruda ise Prof.Dr. İlber Ortaylı, Osmanlı'nın savaşa girmese veya geç girsmesi halinde kolay kolay rahatsız edilemeyecek konumda bulunacağını savunurken, 'En büyük zenginliğimiz nüfusumuz bize kalırdı Arap dünyası daha iyi olurdu, Kudüs, Hicaz Türklerin elinde kalırdı' yanıtını verdi. Son yıllarda Yeni Osmanlıcılık akımının çıktığına ilişkin soruya ise, “Dışişleri bakanının ciddi bir tarih bilgisi birikimi olduğunu zannetmiyorum' diye yanıt verdi. Son dönemde birçok yemeğe davet edildiğini ve en taze konuşma konusunun 'Muhteşem Yüzyıl' dizisi olduğunu kaydeden Prof.Dr. Ortaylı, dizide çok tarihsel hata yapıldığını, Venedik'te prenses, kontların olmadığını belirterek, ölçüsüzlükler görüldüğünü söyledi. Osmanlı'nın sıtma ve frengi ile savaşı becerdiğini, Rumeli'den gelen göçlerle de ırkların güzelleştiğine dikkati çeken Ortaylı, dinleyicilere Şevket Süreyya Aydemir'in 'Suyu Arayan Adam' kitabını mutlaka okumalarını önerdi. Türkiye'nin sanayi rotasını değiştirmesi halinde gelişebileceğini kaydeden Prof.Dr. İlber Ortaylı, 'Türkiye, işleyen bir makinadır, buna böyle bakılmalıdır. Sanayi rotamızı değiştirirsen Türkiye gelişebilir. Yeni sanayi dallarına girmek zorundasınız. Eğitime yeni impetus vermek zorundasınız. Her yere üniversite açıp, çocukları kandırmakla olmaz. Doğru dürüst insan yetiştireceksiniz. Toplantılarla bunlar olmaz. Bugünkü liselerle ne Süleyman Demirel başbakan, ne de Necmettin Erbekan Profesör olurdu' diyerek konuşmasını alkışlarla bitirdi. İki saat sonunda izleyiciler Prof.Dr. İlber Ortaylı'yı kutlayarak, en son kitabı 'İmparatorluğun Son Nefesi' ve diğer eserlerini imzalatmak ve fotoğraf çektirmek için uzun kuyruklar oluşturdular. Ortaylı da gördüğü ilgiden memnunluğunu dile getirdi. Turkish Forum UK Başkanı Zeren Safa, ikinci defa davetlerine katılan Prof. İlber Ortaylı'ya teşekkür ederek, kendisini yeniden aralarında görmekten büyük mutluluk duyduklarını söyledi.Yurt
Driveclub Yeni Detayları Ve İlginç Ps Plus Özelliği
Birlikte yarış, birlikte kazan! Peki bu şekilde nasıl olacak?YAZANPozan ErtenYarış oyunlarının yeni nesildeki değişiminin öncüsü olacağını söyleyen Sony özel oyunu DriveClub için yeni bilgiler gelmeye devam ediyor.Yapılan açıklamalara göre oyunda 5 bölge, 55 ayrı pist, 50 ayrı araç olacak! Bununla beraber oyunun bir normal sürümü bir de PS Plus üyelerine özel sürümü bizleri bekliyor. Ps Plus üyelerine ücretsiz olacağı daha önce açıklanan oyunun bu konuda verdiği yeni bilgilere göre işler biraz değişiyor.PS Plus üyeleri oyunu ücretsiz olarak indirebilecek ama bu sürümünde sadece tek bir bölgeye ait 1 bölge, 11 adet pist ve 10 adet araç bulunacak. Bütün içerikten faydalanmak isteyen Plus üyeleri 49$ ödeyerek orjinal içeriğe sahip olabilecekler. PS Plus üyeleri yaptıkları bu ödemenin ardından eğer Plus üyeliklerini devam ettirmezlerse bu içerikten yeniden üye olana kadar faydalanamıyacaklar. Bir yandan oyunun full sürümünü dijital ya da kutulu olarak bu fiyattan 10$ fazlasına da almak mümkün. Sony ilginç bir politika uyguluyor bu oyun üzerinde, anlamak pek mümkün değil.Oyuncuları bir şekilde ikiye ayırdıkları bu ilginç sistemi anlattıkları bir de video yayınladılar, aşağıdan izleyebilirsiniz,
Picasso'nun "Kurtarma" Adlı Tablosu 31.5 Milyon Dolara Satıldı
İspanyol ressam Pablo Picasso'nun 'Kurtarma' adlı tablosu, New York'taki açık artırmada 31,5 milyon dolara satıldı. Sotheby's Müzayede Evi, 20. yüzyılın en önemli sanatçıların biri kabul edilen ve Kübizm akımının kurucularından Picasso'nun 1932'de tamamladığı eserin, adının açıklanmasını istemeyen bir koleksiyoncu tarafından satın alındığını açıkladı. Eserin 14-18 milyon dolara alıcı bulması bekleniyordu. Müzayede evinin düzenlediği empresyonist ve modern sanat açık artırmasında, 50 eser toplam 219 milyon dolara alıcı buldu.Açık artırmada Fransız ressam Henri Matisse'nin 1924 tarihli 'Sabah Çalışması' adlı eseri 19,2 milyon dolara, Fransız empresyonist ressam Claude Monet'nin 'Japon Köprüsü' adlı tablosu da 15,8 milyon dolara satıldı. Monet'nin 'Nilüferler' adlı tablosu, dün Christie's Müzayede Evi'nin düzenlediği açık artırmada 27 milyon dolara satılmıştı. Christie's Picasso'nun 1942 tarihli 'Dora Maar'ın Portresi' adlı eserinin de 22,5 milyon dolara alıcı bulduğunu açıklamıştı.CNN Türk
Dünya’da Fotoğrafı Çekilen İlk İnsan
Bu fotoğraf 1838′de Paris’te çekildi, bu fotoğrafı önemli hale getiren ise bir insana ait olması. Louis Daguerre bu fotoğrafı çektiğinde belki de o adamın o fotoğrafta yer alacağını bile bilmiyordu. 19. Yüzyılın başlarında  fotoğraf makinaları bazıları 3 bazıları 5 hatta 8 saate kadar pozlama ihtiyacı duyuyordu. Luis Daguerre Temple Bulvarı’nı çektiği bu fotoğraf, aslında göründüğü gibi boş değil. Pozlama süresi hareketli nesneleri çekmek için yeterli düzeyde olmadığı için  meydanda ki diğer insan ve arabalar görünmemekte. Sadece bir insan dışında, Louis Daguerre’nin pozlama yaptığı anda ayakkabısını boyattıran adam uzun süre orada vakit geçirdiği için, silüet halinde fotoğrafta görünmekte. Olayın komik yönü ise bundan fotoğrafı çekilen insanın haberi olmaması.
Reklam
Lana Del Rey’in Yeni Albümünden İlk Video
Lana Del Rey’in merakla beklenen ve Haziran ayında çıkacağını söylediği yeni albümü Ultraviolance’dan ilk single “West Coast” yayınlandı. Lana Del Rey’in alameti farikası haline gelen melankolizmi “West Coast”da da öne çıkıyor. Videonun yönetmenliğini Vince Heycock yaptı. Şarkının orijinal klibi dün gece YouTube’a eklendi, daha sonra YouTube’dan kaldırıldı ve ardından yeniden eklendi. Single ise 18 Mayıs’dan itibaren iTunes’dan satın alınabilecek. Dipnot Tv
Reklam
Marihuanada Otomat Devri!
Kanada'da marihuana satan otomat hizmete girdi. Tıbbi amaçlı satılan marihuanayı nakit para karşılığında almak mümkün. Kanada'nın marihuana satan ilk otomatı Vancouver kentinde hizmete girdi. Tıbbi amaçlı tüketim için üretilen marihuana, kapalı poşetlerde satılıyor. NTV'nin haberine göre bir dispanserde kurulan otomattaki marihuana şartlı satın alınabiliyor. Bunun için hastanın, doktordan bu maddeye ihtiyacı olduğunu belirten bir karta sahip olması gerekiyor. Nakit para karşılığında çalışan otomatta farklı miktarlarda farklı türlerde otlar bulunuyor. Kanada medyasına göre marihuana otomatının hizmete girmesi memnuniyetle karşılandı. Kanada’da uyuşturucu veya marihuana alımına izin verilen 37 bin kişi bulunuyor. ABD'de ise, bu sayı 2.5 milyon civarında.Kaynak: Sondevir
Reklam
1200 Ağaç Gücünde: Kirli Havayı Emen Billboard
Hava kirliliğinin ölümcül boyutlara ulaştığı, insanların maskesiz dolaşamadığı Çin’deki temiz hava satışına Peru kirli havayı temizleyen billboard ile cevap verdi. Hızlı bir şekilde büyüyen ülkede inşaatlarla birlikte yükselen hava kirliliğine, Lima şehrinin İTÜ’sü UTEC’in IQ’su yüksek mühendislerinden yaratıcı bir çözüm geldi. Geçtiğimiz sene havadaki nemi kullanarak temiz içme suyu üreten bir billboard yaratan mühendislik öğrencileri, iyi amaca hizmet eden reklam gibi projelerinde reklam ajansı FCB Mayo’nun desteğini alıyor. Beş bloğu kapsayan ve termodinamik işlemlerle yaklaşık 100.000 metrekareye denk gelen alandaki kirli havayı emen billboard 1200 ağaç gücünde. Dersi derste öğrendikleri aşikar gençleri tebrik ediyor ve gelmiş geçmiş en işlevsel billboard’u dünyanın geri kalanındaki hava kirliliğinden muzdarip şehirlerinde de görmek istiyoruz.Play Tuşu
Müze Çok Geldi Depo Yaptılar
Yıldız Sarayı’ndaki Edebiyat Müzesi, yarın kapatılıyor. Bakanlık yeni yer göstermezken, müze de artık depo olarak kullanılacak. Yazarlar Sendikası, karara tepki gösteriyor. Cemal Süreya’dan Nazım Hikmet’e birçok şair ve yazarın şahsi eşyalarının sergilendiği Edebiyat Müzesi’ni boşaltıp depo yapmak isteyen Kültür ve Turizm Bakanlığı’na müzenin kurucusu Yazarlar Sendikası direniyor. Müzeyi boşaltmak için yarın son gün ancak Taraf’a konuşan Yazarlar Sendikası Başkanı Mustafa Köz, kendilerine yeni bir yer gösterilmeden müze binasını terk etmeyeceklerini açıkladı. Türkiye edebiyatının önemli isimlerinin tarihi belge ve eşyaları ise müze binasının bulunduğu Yıldız Sarayı’nda kolilere kaldırıldı. Köz “Burası Türkiye’nin iki edebiyat müzesinden biri. Kavga gürültü istemiyoruz ama bizim canımız yanıyor. Emeğimizin çarçur edilmesini istemiyoruz.” diye konuştu.Bakanlıktan defalarca randevu istemelerine rağmen bir geri dönüş alamadıklarını belirten Köz, “Kimse bizimle diyaloğa geçmedi. Bir tek Ertuğrul Günay, Tanpınar Müzesi’nin açılışında kendisinden yer istediğimizde ‘buraya alalım’ dedi. Ancak onunla ilgili de bakanlıktan somut bir adım atılmadı. Bir müze binası nasıl depoya dönüştürülür aklımız almıyor” dedi. Nâzım Hikmet, Aziz Nesin, Cemal Süreya, Asım Bezirci gibi Türk edebiyatının önemli isimlerinin daktilo, gözlük, kalem gibi eşyalarının ve mektuplarının yer aldığı müze Yıldız Sarayı içindeki eski Arabacılar Dairesi’nde 2002 yılında dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın onayıyla kuruldu. Türkiye Yazarlar Sendikası Yıldız Sarayı’nda depo olarak kullanılan mekânı müzeye dönüştürdü. Bakanlıkla sendika arasında yapılan müze protokolünün ise beş yılda bir yenilenmesine karar verildi. Aradan geçen sürede protokol iki kez yenilendi ancak 19 Aralık 2011’de Bakanlık protokolün iptal edildiğini belirterek, müzenin boşaltılmasını istedi. Gerekçe bakanlığın, müze alanını depo olarak kullanmak istemesiydi. Bakanlığın yer tahsisi için kendilerine yardımcı olmadığını anlatan Yazarlar Sendikası Başkanı Mustafa Köz, sendika olarak müzeye yer bulmak için kendi imkânlarıyla Kadıköy, Beşiktaş ve Kartal Belediye’siyle görüştüklerini anlattı. Sendika yarın yapacağı basın toplantısıyla Bakanlığın “Boşaltın” talimatına tepki göstermeye hazırlanıyor.Sümeyra Tansel | Taraf
Reklam
Galaxy S2 7 Yaşındaki Çocuğun Cebinde Patladı
Samsung Galaxy S2, 7 yaşındaki minik sahibinin cebinde patladı ve büyük zarar verdi. Geçtiğimiz gün Kazakistan’da gerçekleşen bir olayda, Samsung Galaxy S2, bahçede oyun oynayan Ariana Aitzhan adlı 7 yaşındaki bir kızın cebinde patladı. Bahçeden gelen çığlık sonucu aniden dışarı fırlayan anne ve baba, kızının yerde yattığını ve arkadaşlarının ise şoka girdiğini gördü. Patlama neyse ki çocuğa ölüm tehlikesi yaratan bir yara vermedi fakat bacağına ciddi şekilde hasar verdi. Ariana deri nakli için hastaneye kaldırıldı ancak, yara izinin ameliyat sonrasında da kalacağı söyleniyor. Ebeveynler ise kızlarının hâlâ olayın şokunda olduğunu belirtiyor. Kızın babası, olayın neden kaynaklandığını ve suçlularının bulunmasını istiyor. Samsung yetkilileri ise aileye bir tazminat ödemeyi ve kızın bütün plastik cerrahî masraflarını ödemeyi kabul etti. Olayın incelemeleri hâlâ devam ediyor.Stuff
Masterpeace "Music Above Fighting" Konseri
Brazzaville grubunun kurucusu David Brown ,1 23 ve Yüzyüzeyken Konuşuruz gruplarının yer alacağı MasterPeace ‘ Music Above Fighting’ konseri Babylon’da. ‘Savaş yerine Müzik, Önyargı yerine Diyalog, Bomba yerine Ekmek, Yıkım yerine Yaratım’ diyerek yola çıkan MasterPeace, 21 Eylül 2014’de KüçükÇiftlik Park’da gerçekleştireceği ‘MasterPeace Barış Festivali’nin ön provası ‘Music Above Fighting’ konserini düzenlemektedir. Siz de bu konsere katılarak, MasterPeace’e destek olabilirsiniz. MasterPeace Nedir? MasterPeace, yönetilmekten ziyade toplumun kendi inisiyatifiyle hızlı bir şekilde büyüyen ve herkese hitap eden küresel, yaratıcı bir barış hareketidir. Bu hareket herkese açık olmakla birlikte bireyleri yetenek ve enerjilerini barış için kullanmaya veya bir MasterPeace girişimini desteklemeye davet etmektedir. MasterPeace, Türkiye’de Toplum Gönülleri Vakfı’nın Çatısı altında faaliyetlerini sürdürmektedir. http://www.masterpeace.org/ https://www.facebook.com/MasterpeaceTurkiye 19:00 Kapı Açılış 19:30-20:20 Yüzyüzeyken Konuşuruz 20:40-21:40 123 22:00-23:15 David Brown (Brazzville)haber kaynağı: sanatrehberi.info/müzik
Reklam
Ravi Coltrane İş Sanat'ta
İş Sanat, saksafonun yenilikçi ustası Ravi Coltrane’i son albümü Spirit Fiction ile sahnesinde konuk ediyor. İş Sanat, sezonun son caz konserinde, ismini sitar ustası Ravi Shankar’dan alan deneyimli saksafoncu Ravi Coltrane’i misafir ediyor. Efsanevi saksafon sanatçısı John Coltrane ile caz piyanisti ve besteci Alice Coltrane’in oğlu olan Ravi Coltrane, sahip olduğu genetik mirası başarıyla zirveye taşıyan isimlerden. Besteci, grup lideri ve prodüktör olarak çok yönlü ve iz bırakan çalışmalarını sürdüren Ravi Coltrane yaşarken adını caz tarihine yazdırmış bir sanatçı.Ravi Coltrane son albümü Spirit Fiction ile 16 Mayıs Cuma akşamı İş Sanat’ta.haber kaynağı: sanattakvimi.info/müzik
Elektrikli Aletler Kuşların Yön Duygularını Etkiliyormuş
Yeni bir araştırma elektrikli aletlerin kuşların göçlerini sekteye uğratabileceğini ortaya koyuyor. Alman bilim insanları AM bandındaki radyo sinyalleri ve prize takılı elektrikli aletlerin oluşturduğu elektromanyatik alanların hayvanların yön duygularını etkilediğini keşfetti. Bilim insanları kuşların kentlerin üzerinde uçtuğu durumlarda bu etkinin daha fazla olduğuna inaniyor. Elektrikli aletlerin hayvanlar üzerindeki etkisi ile ilgili araştırma Nature dergisinde yayınlandı. Araştırmayı yürüten Almanya'daki Oldenburg Üniversitesi'ndin Prof. Henrik Mouritsen, ilk başta buldukları ilişki ile ilgili oldukça şüpheci olduğunu belirtiyor. Mouritsen'a göre beklenmeyen bir etki ile karşılaştığınızda kanıtlarınızın daha güçlü olması gerekir. Bunun için bilim insanları 7 yıldan fazla bir süre bu konu üzerinde çalıştıklarını söylüyor. Mouritsen, sonuçlardan emin olduktan sonda bulguları kamuoyu ile paylaştıklarını vurguluyor. Bazı kuşların olaganüstü bir yön duygusu var. Göçleri sırasında dünyanın yarısını kat ediyorlar. Dünya üzerindeki manyetik alanları tespit etmelerini sağlayan bir nevi gizli bir manyetik pusula kuşların yollarını bulmalarını sağlıyor. Prof Mouritsen, kızılgerdan kuşlarını incelerken şans eseri düşük frekanslı dalgaların kuşları etkilediğini fark etti. Mouritsen kuşların yön duygusu ile ilgili araştırmaların çok basit bir deney olduğunu söylüyor ve süreci şöyle açıklıyor: 'Kuşları bir tür üstü açık alkı altı aleminyon kapalı yön kafesine koyuyoruz. Kuşlar buradan çıkmak için can atıyor. Çıktıkları zaman gittikleri yönü tespit ediyoruz. Yatay düzlemde statik bir manyetik alan yaratırsanız kuşlar diğer yöne doğru uçuyor. Bu yöntem 40 yıldan beri dünyanın farklı yerlerinde uygulanıyor.' Fakat Alman bilim adamları Oldenburg'de bu yöntemi denediklerinde kuşların uçmadıklarını fark ediyorlar. Taki elektomenyatik ses 100 kat azaltılana kadar. Böylece kuşlar tekrar uçmaya başlıyor. Mouritsen ve ekibi bunu fark ettikten sonra 7 yıl boyunca düşük elektromanyatik alanların kızılgerdanlar üzerindeki etkilerini anlamak için çok sayıda deney yapıyor. Sonunda 5 kHz ile 5 MHz frekansları arasındaki elektromanyatik ses aralığında kuşların yön duygusunu kaybettiklerini fark ediyorlar. Elektromanyatik alan kaldırıldığında ise kuşlar tekrar yönlerini bulabiliyor. Mouritsen göç eden kuşların şehirlerin üzerinden uçtuğuna işaret ederek, birçok elektrikli alet kullanan işyerleri ve evler yüzünden kuşların yön duygusunun etkilendiğini belirtiyor. Fakat kuşların yollarını tamamen kaybetmediğini dile getiren Mouritsen sebebini şöyle açıklıyor: “Kuşların üç çeşit pusulaları vardır: Yıldız, güneş ve manyetik pusula. Bunlar birbirinden bağımsız çalışıyor. Manyetik pusula da sorun yaşalar bile güneş ve yıldız pusulası onlara yardımcı oluyor.” Bilim insanları halen daha kuşların manyetik pusulasının nasıl çalıştığını tam olarak bilmiyor. Ama elektron dönülerdeki kuantum olgusunun kuşlara yardımcı olabileceğini düşünüyor. Mouritsen'e göre bu dönülerdeki en ufak bir kaygı kuşların manyetik pusulalaranı kullanmalarını olumsuz etkiliyor olabilir.BBC Türkçe
Google Bulut Firması Stackdriver'ı Satın Aldı
Google, bulut servislerini geliştirmesinde kendisine yardımcı olacak, genç ve dikkat çekici bir firma olan Stackdriver’ı satın aldı. Stackdriver’ın teknolojisi, geliştiricilerin uygulamalarının ve diğer yazılım servislerinin bulut bilişim platformlarında nasıl çalıştıklarını izleyebilmelerine olanak tanıyor. Finansal detayları açıklanmayan satın almayla birlikte, çoğunluğu Boston’da bulunan Stackdriver çalışanları Google’ın Cambridge ofisine taşınacak ve burada Stackdriver teknolojiini Google’ın bulut servislerine entegre edecekler. Google, daha fazla geliştiricinin onun bulut platformlarını kullanmasını istiyor ve bu yönde atılımlar gerçekleştiriyor. Google’ın bulut platformlarından sorumlu yöneticisi Tom Kershaw, önümüzdeki aylarda bu alana daha fazla yatırım yapacaklarını açıkladı. Stackdriver web sitesinden yaptığı açıklamada, satın almanın kullanıcılarının aldıkları hizmette hiçbir değişikliğe sebep olmayacağını duyurdu.Stuff
Reklam